- Cisim Lâfzıni Allaha Itlak Etmek Caiz Değildir

Adsense kodları


Cisim Lâfzıni Allaha Itlak Etmek Caiz Değildir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Sun 10 July 2011, 04:01 pm GMT +0200
Cisim Lâfzıni ALLAH'a Itlak Etmek Caiz Değildir

 
Allame Ebu Mansur (r.h.) diyor ki : Cisim ile isim vermek iki yön­de mütalâa edilir :
Birincisi : Cismin görünen âlemdeki mahiyeti hakkındadır ki, bu itibarla cisim, yönler sahibi olan şeyin ismidir. Veyahut sonuçlara ihti­mali olan şeyin ismi, veyahut da üç buutlu olan şeyin ismidir. Bu, tahkik ve tedkik edildiğinde, bunun ALLAH'a isim olarak isnat edilmesi caiz değildir. Çünkü cisim hakkında İfade edilen bu hususlar mahlûkatm de-' lilleri ve mahlûkatm hadis olmasının işaretleridir. Zira bu hususlarda hudûs olmanın alamet ve işaretlerinden olan «hudut ve cüz» manâsı var­dır. Biz, geçen konularda ALLAH'ın misli ve benzeri bir şeyin bulunmadı­ğım izah etmiştik. Bu izahatta cismin eşyanın ekseriyesi gibi kılınması icabetmektedir.

Incelemeksizin, cisimle isim vermekte yukarıda zikrettiğimiz husu­sun bulunması ile isim bizatihi anlaşılmanın dışına çıkmıştır. Bunun için­dir ki ismin bilinmesi aklî yönden ve delillerle mümkün değildir. Onun gerçek mahiyetini öğrenmek, ALLAH tarafından varid olan delille müm­kündür. Hakikaten cisim, ALLAH-u Teâlâ'nm isimlerinden değildir. ALLAH'­tan bir şey varid olmamıştır. Kendisine uyulmaya izin verilen kimseler­den olan birinden de bu hususda bir şey söylememiştir. Öyle ise cisim hakkında genişçe fikir yürütmek caiz değildir. Eğer hissî, naklî veya-hutta aklî delil bulunmadan yaradılışı [115]bakımından veyahut ölçüsüz, tar­tısız olarak cisim hakkında geniş fikir yürütmek caiz olsaydı, ceset ve şahıs hakkında da uzun uzadıya konuşmak, imâli fikirde bulunmak mümkün olurdu. Bunların hepsi naklî delil ile iyi görülmeyip reddedil­miştir. Eğer cisim hakkındaki görüş ve fikirlerimiz doğru olmamış ol­saydı mahlûkattan kendisi ile isim 'verilen her şey hakkında uzun uzadıya düşünüp görüşler Öne sürmek mümkün olurdu ki bu da fasittir, gerçek dışı bir harekettir.

ikincisi : Cismin ispattan başka bilinen mahiyeti olmaması.[116] Bunun içindir ki eğer cisimle kendisinden başkası murad olunmazsa kendisinden söz etmek caiz olur. Fakat, cismi ispat isimlerinden sayan hiç bir kimse yoktur. Çünkü arazlar ve sıfatların ispat için isim olmaları ihtimalleri bulunduğu halde onlara cisim denmez. Bunun için ALLAH'a cisim demek, ba­tıldır.

Eğer fail.veyahut âlîm ve bunun benzeri gibi ismin ALLAH'a ıtlak edilmesi caizdir de, cismin ıtlak edilmesi neden caiz değildir, diye bir iti­raz vuku bulursa, ona iki şekilde cevap veriilr :

Birincisi : Gerçekten, eğer biz bunun manâsını anîıyamazsak, bu­nunla, ALLAH'a isim vermek naklî delille sabit olduğu için caiz olur. Birin­cisinde yani cisim hakkında naklî delil yoktur. Bunun için her ikisi arasın­da ihtilâf yani benzersizlik vardır.

İkincisi : Hakikaten fail ve âîim'in manâsı şahitte yani görülen âlemde bilinmektedir. Bunlar, hadis olmanın delillerinden olmadıkları gibi delili anlamında bilinen şeyden de değillerdir. Bununla ALLAH-u Te-âlâ'nın vasfedıimesi ihtimal ve imkân dahilinde olduğu kabul edilmiştir. Bunun içindir ki bu isim ile ALLAH'a, mahlûkattan bir §eyin benzemesinin nefyedilmesinin söylenmesi lâzımdır. Tevfik ALLAH'tandır.

Eğer şöyle bir soru varid olursa : Niçin «ALLAH, kendisine fail olarak isim verilen şeyle cisim olur da, kadir ve âlim isimleri de böyledir. Çünkü görünen âlemde bununla isimlenen hiç bir kimse yoktur ki o, cisim olma­sın» demedin?

Bu soruya şu şekilde cevap verilir : Görünen âlemde bununla isim verilmez. Çünkü o, cisimdir. Bizim vücudumuzda öyle cisimler vardır ki, onlara cisim ismi verilmez. Bunun içindir ki, ona cisim demek lâzım gel­mez. Hal bu ise biz geçen mevzularda aklî delil ve naklî delil ile verilen ismi kendilerinde kullanılması daha gerçek olan, kendilerine daha yara­şır olan vecihleri beyan ettik. Biz bunu kendisine arız olan da görmüyor, bulamıyoruz. Eğer bizim için bunlar caiz olmuş olsaydı, başkasının da benzeri ile cesedde veya şahısta veya buna benzer yerde bize mukabele etmeleri caiz olurdu. Bununla beraber cismin ismi görünen âlemde sükûn, hareket, fiil, araz ve benzeri şeylerden parçalanmayı ve cüzleşmeyi kabul etme ihtimali bulunmayan şeylerle vaki olması görülmemektedir. Öyle ise, cismin cüzler sahibi olan[117]bir şeyin ismi olduğu sabit olur. Tıpkı uzunluk[118] genişlik[119] ve birbirine ısınıp uyum sağlamak gibi. Kendisi ile meydana gelen fiile, zahirinin delâlet ettiği şeyden dolayı uyum sağlıyan, birbirleriyle bağdaşanlara aynı ismi söylemek batıl olmaz. Çünkü eğer bu tür sözler batıl olmuş olsaydı ezelde bizatihi var olduğunu söylemek batıl olurdu. Eğer böyle olmuş olsaydı zahirde ancak kendisi ile yapılan işe delâlet ettiği için uzunluk, cesed, renk ve yemek ve bunlara benzer şey­ler ile söylemek caiz olurdu. Her nekadar lâfızda delili olmasa da haki­katte var olması icabettiği için bu gibilere aynı ismi söylemek caiz ol­madığı vakit, benzerinin cisim hakkında söylenmesi de caiz olmaz. Tev­fik ALLAH'tandır. [120]



[115] Metinde    .bin'nahti»   kelimesindeki   harflerden    «te»    harfi   noktasızdır.    Kelime­nin, metnin kenarında Ölçüsüz ve tartısız mânâsına    geldiği hususu açıklanmıştır. Kâmus'ta  ise bu  kelimenin tabiat  mânâsına  geldiği kaydedilmektedir.  Tartısız ve ölçüsüz anlamına gelen  «el-cizâf»  kelimesi ise Tehânevî'nin     «Keşşâf'u Istilâhat'il Fünûn» adındaki eserinde feylesofların    istilâhına    göre,     riyazet gibi fikir veya­hut solunum gibi tabiat veyahut hastanın hareketi gibi mizaç veyahut meselâ  sa­kal İle oynamak gibi -ki, faili itibariyle adet olur-, bu gibi hususları iktiza etmeksizin hayali bir şevk'm başlaması fiili anlamına ,-gelir. Tıpkı abesle, gaye İtibariy­le olduğu gibi- Bazen onunla özellik veyahut hak talep etmeksizin sırf şuur için irade ve taalluk eden fiil murad edilir- «Şerh'ul işârât.m beşinci nevinin sonu, (s. 244) T. Kahire, 1963, Dr. Lutfi Abdul Bedi'in incelemesi. Bu eserde de aynen varid olmuştur.

[116] Metinde  <en» kelimesi «ve immâ en» şeklinde yazılmıştır.

[117] Metinde  .zi'1-eczâi»   kelimesi «eczâu»   olarak yazılmıştır

[118] Metinde  «ke't-tavîli»  kelimesi   «ke't-tûîi» olarak kaydedilmiştir.

[119] Metinde   «ve'1-arîdu»  kelimesi   cve'l-aradu*  olarak  yazılmıştır.

[120] İmam Matüridi, Tevhid, Hicret Yayınları: 124-127.