- Cinayetler

Adsense kodları


Cinayetler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
manas
Fri 12 November 2010, 04:24 pm GMT +0200
ONYEDİNCİ   BÖLÜM
 
CİNAYETLER


A. GENEL BİLGİLER


Canı çıkarıp giderici fiiller üç kısımdır:

a- Kasten öldürme.

b- Yanlışlıkla öldürme. ;.     

c- Kasta benzer öldürme.

k. Sadece kasten öldürmede kısas vardır. Kasten öldürme, belirli bir şahsı genelikle Öldüren yaralayıcı veya ağırlığı olan bir şeyle öldürmeye kastetmektir. Şahıs veya fiil kastı olmadan bir kimse, başkasının üzerine düşer ve o şahıs ölür veya bir ağaca atıp da bir insana isabet ederse bu yanlışlıkla öldürme olur. Şayet her ikisini (şahıs ve fiili) kast edip çoğunlukla öldürmeyen bir şeyle vurup Öldürürse, bu kasta benzer bir öldürme olur. Kırbaç veya değnekle vurup öldürmek kasta benzer öldürmedir. Yine kişiye öldürücü bir yerinden iğne batırmak, kasten öldürmek olur. Aynı şekilde kişiye öldürücü olmayan yerinden bir şey batırıp bu sebeple şişer ve ölürse, bu kasten öldürmektir. Şayet batırılan şeyin izi henüz belli olmadan hemen ölürse, kasta benzer öldürme olur. Zayıf kavle göre bu kasda benzer öldürmedir. Bir başka zayıf kavle göre ise bu fiil bir şey değildir. Kısas ve diyet gerektirmez. Kişinin topuk derisi gibi acımayan bir yerine bir şey batırılır ve hemen ölürse hiçbir şey gerekmez.

Bir kimse isteyerek birisini ölünceye kadar yemek ve içmekten alıkoyup hapseder ve hapis süresi maktulün emsali kimselerin açlık ve susuzluk nedeniyle genellikle öldükleri uzun bir süre kadar olur­sa, bu kasten öldürme olur. Süre uzun olmaz ve daha önce kendisin­de açlık ve susuzluk olmadığı halde hapiste ölürse, bu kasta benzer öldürme olur. Şayet hapsedilirken kendisinde biraz açlık veya susuz­luk olur ve hapseden kişi onun bu durumunu biliyorsa, bu kasten öldürmu olur. Durumunu bilmiyorsa, en zahir kavle göre kasten öldürme olmaz.

Ölüme sebebiyet vermek de kısas gerektirir. Meselâ, iki kişi bir adamın bir başkasını öldürdüğüne şahitlik ederlerse, o adam kısa-sen öldürülür. Sonra: "Bilerek onun aleyhinde yalan söyledik." diye­rek şahitliklerinden rücu ederlerse, her iki şahide de kısas gerekir. Ancak veli onların yalan söylediklerini bildiğini itiraf ederse şahitle­re kısas uygulanmaz.

Bir kimse yemeğe zehir katarak misafiri olan çocuğa veya deli­ye yedirir ve bu sebeple ölürlerse, yemeği verene kısas tatbik etmek vacib olur. Bu yemeği akıllı ve baliğ olan birine yedirir de, yemek sa­hibi yemeğin zehirli olduğunu bilmiyorsa ve yiyen kimse ölürse, di­yet vermesi gerekir. Bir kavle göre ise kendisine kısas tatbik etmek gerekir. Başka bir kavle göre ise, herhangi bir şey gerekmez.

Bir kimse, bir şahsın genellikle yediği yemeğe zehir katar ve o şahıs bilmeden yemeği yer ve ölürse, bunun hükmü az önce geçen görüşlerin hükmü gibidir.

Yaralı, öldürücü yarasını tedavi etmez ve bu sebeble ölürse ca­niye kısas vacib olur.

Boğucu sayılmayan bir suya meselâ, yere yayılmış ve derinliği olmayan suya bir kimse atılır, o da içinde uzanarak bekler ve ölürse boş yere ölmüş olur. Boğucu olan ancak yüzmekle kurtulmanın mümkün olduğu bir suya atılan kimse, iyi yüzme bilmez veya yüzmeyi iyi bildiği halde bağlı veya kötürüm ise, boğulması duru­munda kasten öldürülmüş olur. Sudan yüzmekle kurtulmak mümkün iken rüzgar veya dalga gibi bir arıza yüzmeyi engeller ve bu sebeple ölürse, bu kasta benzer bir öldürme olur. Şayet sudan kurtulma imkanı olur da kurtulmak için uğraşmaz ve ölürse, en za­hir kavle göre diyet gerekmez. İçinden kaçarak kurtulması mümkün olan bir ateşe atılan kimse orada bekler ve ölürse, diyetinin verilip verilmeyeceği hususunda farklı iki görüş vardır: Hem su hem de ateş meselesinde kısas gerekmez. Bir veçhe göre, ateşle ölürmede kısas tatbik etmek vacib olur.

Bir kimse, bir şahsı tutar da bir başkası gelir onu öldürürse ve­ya bir kuyu kazar da başkası onu o kuyuya atarsa veya bir adamı uçurumdan aşağıya yuvarlar da yuvarladığı adamı başkası kılıçla ikiye bölerse; birinci durumda öldürene, ikinci durumda kuyuya düşürene, üçüncü durumda ise adamı ikiye bölene kısas uygulanır.

Bir kimse, boğucu olan suya bir kişiyi atar da balık onu yutar­sa en zahir kavle göre, atana kısas tatbik etmek vacibtir. Su, boğu­cu olmayan bir su olup balık onu yutarsa kısas tatbik etmek gerek­mez. Fakat kasta benzer öldürme diyeti vacib olur.

Bir kimse, bir şahsı bir kişiyi öldürmeye zorlar ve o da adamı öldürürse, zorlayana kısas tatbik etmek gerekir. Keza en zahir kav­le göre, kısas zorlanana (katile) da uygulanır. Şayet diyet vermeleri vacib olursa, ikisine taksim edilir. İki katilden maktule denk olana kısas tatbik edilir. Müslüman ve zımminin bir zımmiyi öldürmesi gi­bi. Belki diğeri yarım diyet öder.

Baliğ kimse, baliğ olmayanı birisini öldürmeye zorlar ve öldürürse, baliğ olana kısas uygulamak gerekir. Bu hüküm: "Çocu­ğun kastı da kasıttır." dediğimiz takdirde hüküm böyledir. En zahir kavil de budur.

Bir kimse bir şahsı ilerideki bir siluete ateş etmeye zorlar, zor­layan kişi o siluetin aslında bir adam olduğunu bilir ve zorlanan da onun bir av olduğunu zannederse; ateş edip onu öldürdüğü takdir­de, en sahih kavle göre katili zorlayana kısas tatbik etmek vacibtir. Onu bir ava ateş etmeye zorlar ve o da ateş ederken bir adama isa­bet eder de adam ölürse, hiç birine kısas uygulanmaz.

Bir kimse birisini ağaca çıkmaya zorlar da ayağı kayıp düşer ve ölürse, bu kasta benzer öldürmedir. Zayıf kavle göre ise kasıtlı öldürmedir. Onu, kendini öldürmeye zorlarsa örneğin: "Kendini öldür, yoksa seni öldürürüm." der ve o da kendini öldürürse, en za­hir kavle göre zorlayana kısas uygulamak gerekmez.

Bir kimse başkasına: "Beni öldür yoksa seni öldürürüm." der, o şahıs da onu öldürürse, mezhepçe kabul edilen rivayete göre katile kısas uygulamak gerekmez. En zahir kavle göre diyet de gerekmez.

Bir kimse başkasına: "Zeyd'i veya Amr'ı öldür, yoksa seni öldürürüm." der, o da birini öldürürse bu ikrah sayılmaz. Katile kısas vacib olur.

 

1. İki Kişinin Cinayet İşlemesi
 

İki kişinin aynı anda çabucak Öldüren boyunu vurma veya be­deni ikiye ayırma gibi can alıcı birer fiil işledikleri veya iki organı kesme gibi çabucak öldürmeyen bir fiil işledikleri görülürse ve vur­dukları kişi bu neden ile ölürse, ikisi de katil olur. Bir kimse, bir şahsı boğazlanmakta olan hayvan derecesine getirir, ki bu kişi üze­rinde gören gözü, rahatça konuşacak yeteneği ve kendi isteğiyle ha­reket edebilecek kadar gücü kalmayan kimsedir. Sonra ikinci bir ki­şi ona karşı cinayet işlerse birinci kişi katil olur. ikinci kişi ise ta'zir edilir. Yaralı kişi, boğazlanmakta olan hayvan derecesine gelmeden ve yaralandıktan sonra ikinci şahıs, boynu vurmak gibi çabucak öldüren bir fiille onu öldürürse, ikinci şahıs katil olur. Birinci kişiye organ kısası tatbik edilir veya duruma göre mal (diyet) öder. Aksi halde ikinci kişi çabucak öldüren bir fiil işlemez ve her iki yaranın sirayetiyle ölürse her ikisi de katil olur.

Can çekişen ve yaşantısı boğazlanmakta olan hayvanın ya­şantısı derecesine gelen hastayı öldüren kişiye kısas vacib olur.

 

2. Adam Öldürmede Kısas
 

Bir kimse, harp diyarında kafir zannederek bir müslümanı öldürürse kendisine kısas uygulanmaz. Keza en zahir kavle göre, di­yet ödemesi de gerekmez. İslam diyarında öldürürse ve kısas için ge­rekli şartlar mevcut ise kısas uygulanır. Kısasın vacib olmadığına dair bir görüş vardır.

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, mürted veya zımmi veya köle olduğunu bildiği kişiyi öldürür veya babasının ka­tili olduğunu zannederek öldürür de sonra durum bildiğinin aksi ol­duğu ortaya çıkarsa, kendisine kısas vacib olur.

Bir kimse, hasta olduğunu bilmeden bir adama onu öldüren bir darbe indirir ve o adam ölürse, kendisine kısas vacib olur. Zayıf kav­le göre ise kısas vacib olmaz.

Öldürmede kısasın vacib olmasının şartları şunlardır: Maktul, müslüman olmalı veya kendisine eman verilmiş ol­malıdır. Bir müslüman, harbi veya mürtedi öldürürse kanı heder olur. Üzerine kısas vacib olan kimsenin kanı başkasının kanı gibi do­kunulmazdır. Biri ona tecavüz edip öldürürse, katile kısas vacib olur. Zımmi olan kimse evli ve zînâkar bir müslümanı öldürürse, kendisi de kısasen öldürülür. Bir müslüman zina yapan bir müslü­manı öldürürse, en sahih kavle göre katil kısasen öldürülmez.

Katile kısas tatbik edilebilmesi için onun akil ve baliğ olması şarttır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre sarhoş olan katile kısas tatbik edilir. Katil, cinayet gününde çocuk veya deli ol­duğunu söyler de cinayet vaktinde çocuk olması mümkün ise veya cinayetten önce delirmiş ise, yemini ile birlikte sözü kabul edilir. Şa­yet katil: "Ben şimdi çocuğum." der ve çocukluğu mümkün ise, ken­disine kısas uygulanmaz ve çocuk olduğuna dair kendisine yemin verdirilmez.

Bir kimse harbi olduğu dönemde bir müslümanı öldürür de sonra İslam'a dönerse, kendisine kısas uygulanmaz. Masuma (İslam veya eman ile kanı koruma altına alınmış kimseye), mürtede ve maktule denk olan katile kısas uygulanır.

Müslüman bir kimse zımmiyi öldürdüğü takdirde, kendisine kısas tatbik edilmez. Ama zımmi kişi, bir müslümanı veya dinleri farklı da olsa başka bir zımmiyi öldürürse, kendisine kısas tatbik edilir.

Bir kafir, bir kafiri öldürür de sonra İslam'a girerse, kendisine vacib olan kısas düşmüş olmaz.

Bir zımmi, zımmi olan birisini yaraladıktan sonra İslam'a gir­se ve yaralanan da ölürse, en sahih kavle göre kısas sakıt olmaz. Son iki meselede (katilin sonradan İslam'a girmesi ve zımminin zımmi­yi öldürmesinde) hakim mirasçıların taleplerine göre kısası gerçek­leştirir.

En sahih kavle göre mürted kişi öldürdüğü zımmi veya mürted sebebiyle öldürülür. Zımmi, öldürdüğü mürted kişi sebebiyle öldürülmez. Hür kimse, kendisinde kölelik bulunan kimse için kısa-sen öldürülmez. Köle, müdebber köle, mukâteb köle ve ümmü veled birbirlerine karşı cinayet işlerlerse, kedilerine kısas tatbik edilir.

Bir köle, bir başka köleyi öldürür de sonra katil azad edilir ve­ya köleyi yaraladıktan sonra -öldürme ve yaralama hadisesi arasın­da- azad edilirse, hükmü İslam'a yeni girmiş mukâtebin hükmü gi­bi olur. Ama katil olursa, kısas hakkı sakıt olmaz.

Bir kısmı hür olan kimse, kendisi gibi bir kısmı hür olanı öldürürse, buna kısas vacib olmaz. Zayıf kavle göre katilin hürriye­ti maktulün hürriyetinden fazla değilse kısas vacib olur. Müslüman köle ve hür zımmi arasında ise kısas hükmü cereyan etmez.

Kendi çocuğunu -her ne kadar aşağıya doğru inse de- öldüren babaya kısas uygulanmaz. Çocuk babasına kısas tatbik etme hakkı­na sahip değildir. (Örneğin; bir kimse karısını öldürürse, çocuğu an­nesinden dolayı babasına kısas uygulayamaz.) Anasını veya babasını öldüren çocuğa kısas uygulanır.

Nesebi meçhul biri öldürülür de onun üzerine iki kişi babalık iddia eder ve henüz kimin oğlu olduğu anlaşılmadan birisi katili öldürür ve benzerliklerden anlayan (kaife) diğerinin oğlu olduğunu söylerse, katile kısas uygulanır. Aksi halde kısas uygulanmaz.

iki kardeş aynı anda biri babasını, diğeri ise annesini öldürürse, her biri için kısas uygulanabilir. Kısası uygulamada önce­lik sırası kura ile tespit edilir. Kendisine kura isabet edene kısas uy­gulanır veya henüz kısas uygulanmadan biri çabuk davranarak di­ğerini öldürürse, bu takdirde maktulün mirasçıları katile kısası uy­gulayabilirler. Kısası hak ettiği için caniyi öldüren ona mirasçı ola­maz dediğimiz takdirde hüküm böyledir. Keza onları aynı anda de­ğil de arka arkaya öldürürlerse ve ana ile babaları arasında nikah bağı yoksa da hüküm yine böyledir. Ana ve babası arasındaki nikah bağı ortadan kalkmamışsa, bu takdirde birinci kardeş, ikincisine kısası uygulayabilir.

Bir grup bir kişiyi öldürürse, kısasen onların tümü öldürülür. Maktulün velisi katil gruptaki fertlerin bazısını sayıları itibari ile di­yetten kendilerine düşen hisseye karşılık affetme hakkına sahiptir.

Yanlışlık ve kasta benzer öldürme fiiline iştirak eden kimse, kısasen Öldürülmez.

Çocuğunu öldürmesi hususunda babayla suç ortaklığı yapan kişi, kısasen öldürülür. Köleyi öldüren kişiye iştirak eden hüre, köle­ye ve zımmiyi öldüren müslümana iştirak eden zımmiye kısas tatbik edilir. Keza müslümam öldüren harbiye iştirak eden ve organ kesme kısası veya haddi tatbik edene iştirak eden kişiye kısas tatbik edilir.

Kendi kendini yaralayan kimseye bir başkası iştirak ederse, onda yara açar ve bu sebeple ölürse, iştirak eden kişiye kısas tatbik edilir.

Kendisini yaralayan saldırganı uzaklaştırdıktan sonra başkası onu yaralar ve bu iki yaralama sebebi ile Ölürse, en zahir kavle göre ikinci kişi kısasen öldürülür.

Bir kimse, bir adamı kasten veya yanlışlıkla iki yerinden yara­lar ve bu iki yara sebebi ile ölür veya harbi veyahut mürted olanı ya­ralar da sonra yaralı olan İslam'a döner ve onu ilk yaralayan tekrar onu yaralar da adam her iki yara sebebi ile ölürse, her iki durumda da yaralayan kişi kısasen öldürülmez. Zira ölüm, biri kasıtlı diğeri hataen olmak üzere iki yaralama sebebi ile vuku bulmuştur.

Bir kimse, yaralı olanın yarasını derhal öldürücü bir zehirle te­davi eder ve yaralı ölürse, onu yaralamış olana kısas uygulanmaz. Zehir genellikle öldürücü değilse, bu kasta benzer bir öldürmedir. Tedavi amacı ile kullanılan zehir çoğunlukla öldürücü ise ve yaralı da bu zehri biliyorsa, tedavi eden kendi kendini yaralayan kişinin suç ortağı olur. Zayıf kavle göre ise kendi kendim hataen yaralayan kişinin suç ortağı olur.

Bir cemaat, bir adama kırbaçla vurur da adam ölürse ve her bi­risinin darbesi tek başına öldürücü darbe değilse, gruptaki fertlere tatbik edilen kısas hakkında birkaç vecih vardır. En sahih veçhe göre, adamı dövmek için önceden anlaşmışlarsa hepsine kısas tatbik edilir.

Bir kimse, müslüman bir cemaati sıra ile öldürürse, ilk öldürdüğü kişi sebebi ile kendisine kısas uygulanır. Şayet o fertleri bir anda öldürürse, velileri arasında kura çekilir. Kur'ada ilk sırayı alan kimse için katile kısas uygulanır. Diğerleri için diyet alma hakkı vardır. Ben diyorum ki; ilk öldürülen adamın mirasçısı dışın­da katili kısasen öldüren asi olur. Katilin asi tarafından öldürülme­si kısas olarak vaki olur. İlk öldürülen fert için ise diyet alınır. Allah daha iyi bilir.

 

3. Yaralının Yaralı Olduğu Sürede Dinini Değiştirmesi veya Hür Olması
 

Bir kimse harbi veya mürted olanı veya kölesini yaralar da harbi veya mürted müslüman olur veya kölesini azad eder ve yara­ladığı kişi yaranın canına sirayet etmesi sebebiyle ölürse zamin ol­maz. Zayıf kavle göre ise hafif diyet ödemesi vacibtir. Şayet oku fır­lattıktan sonra mürted veya harbi müslüman olur veya kölesini azad eder ve ok onlardan birisine isabet edip onu öldürürse, kendi­sine kısas uygulanmaz; zira aralarında denklik yoktur. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, katilin akrabalarının müslü-manın hafif diyeti kadar bir diyet ödemeleri vacibtir. Yaralı dinden döner de yaranın canına sirayet etmesi sebebi ile ölürse kam boşa gi­der. En zahir kavle göre, yaralayana organ kısası tatbik etmek vacib­tir. Bu kısası müslüman olan akrabaları infaz eder. Zayıf kavle göre kısası imam uygular. Yara mali bir bedel gerektiriyorsa, erş (yara be­deli) ve can diyetinden en az olanını ödemek vacib olur. Zayıf kavle göre ersin ödenmesi vacibtir. Bir başka zayıf kavle göre ise kanı bo­şa gider.

Yaralı kişi dinden döner de sonra tekrar İslam'a girer ve ya­ranın canına sirayeti sebebi ile ölürse, kısası tatbik etmek gerekmez. Zayıf kavle göre irtidat devresi kısa ise, caniye kısas ve tam diyet va­cib olur. Bir kavle göre diyetin yarısı vacib olur.

Bir müslüman, zımmiyi yaraladıktan sonra zımmi müslüman olur veya hür olan bir köleyi yaralar da efendisi onu azad eder ve her iki durumda da yaranın cana sirayet etmesi sebebi ile yaralı ölürse, yaralayana kısas uygulamak gerekmez. Ancak caninin bir müslü-manın diyeti kadar diyet ödemesi vacibtir. Bu diyet kölenin efendi­sine ödenir. Diyet kölenin kıymetinden fazla ise fazla olan miktar onun mirasçılarına verilir.

Bir kimse, bir kölenin elini keser de bu köle azad edilmiş ve sonra da yarası canına sirayet ettiği için ölürse, vacib olan diyetten ve kıymetin yarısından meblağı en az olan kendisine verilir. Bir kav­le göre ise efendi, diyet ve kıymetten meblağı en az olanı hak eder.

Bir ikimse, bir kölenin elini keser de bundan sonra köle azad edilir ve başka iki şahıs onu yaralar da bu yaranın canına sirayeti se­bebi ile Ölürse, onu ilk yaralayan hür ise kendisine kısas uygulan­maz. Diğer iki caniye kısas tatbik edilmesi vacibtir.   

 

4. Uzuvlar Hakkında Kısas
 

 

Organ kesme ve yaralama kısasında, adam öldürme kısası için gerekli olan şartlar aranır.

Bir cemaat kılıcı, bir adamın elinin üzerine koyup kılıca bir de­fada yüklenerek adamın elini kestikleri anlaşılırsa, misilleme olarak hepsinin eli kesilir.

Baş ve yüzde işlenen yaralamalara şeccac denir. Bu yaralama­lar on çeşittir: Harise, derinin az bir şekilde yarılması; damiye, deri­nin kan damlamayacak şekilde yarılması; badia, cildin kesilip etin hafif bir şekilde yarılması demektir.

Mütelahime, ete gömülen ama etle kemik arasındaki zara ulaş­mayan, simhak, eti yarıp et ile kemik arasındaki zara ulaşan; mudi-ha, iğne deliği kadar bile olsa kemiği ortaya çıkaran; haşime, kemi­ği kırıp parçalayan; münakil, kemiği kırdıktan sonra yerini değişti­ren; me'mume, beyni örten zara kadar ulaşan; damiğa, beyin zarını delerek beyne kadar ulaşan yaralamalardır.

Bu yaralama şekilleri içerisinde sadece mudihada kısas vacib­tir. Zayıf kavle göre ise, harise hariç mudihadan önce geçen yarala­malarda da kısas vacibtir.

Bir kimse, bedenin diğer bir yerinde mudihayı açar veya burun kıkırdağının bir kısmını veya kulağın bir kısmını keser de parçası ayrılmazsa, en sahih kavle göre kendisine kısas uygulamak vacib olur.

Mafsaldan kesilen organda kısas vacibtir. Hatta uyluk ve omuz kemiği kökünden kesilir ve caninin kemiğini fazladan kesmeden kısası uygulama imkanı varsa kısas uygulanır. Fakat imkan olmaz ve yara içeriye nüfuz ederse, en sahih kavle göre kısas vacib olmaz.

Tek gözü çıkarmak, kulağı, göz kapağını, burun kıkırdağını, dudağı, dili, penis ve testisleri kesmek gibi yaralamalarda kısası uy­gulamak vacibtir. Keza en sahih kavle göre, her iki uyluğu ve vagi-nanın iki dudakçığını kesmekte de kısası uygulamak vacibtir. Kemi­ği kırmakta kısası uygulamak vacib değildir. Fakat kemiğin kırıl­ması halinde, mağdur caninin aynı kemiğini en yakın mafsaldan ko­parabilir. Geri kalan kısım için hükümet (saldırıya uğrayan organın saldırıdan önceki kıymeti ile saldırıdan sonraki kıymeti arasındaki farkı) alır.

Bir kimse, bir şahsın bedeninde mudiha ve haşime yarasını açarsa, mağdur caninin bedeninde mudiha yarasını açar ve haşime-nin ersi olarak beş deve alır. Bedeninde mudiha ve munkile yarasını açarsa, mağdur caninin bedeninde mudiha açar ve munkileye karşılık on deve alır.

Bir kimse bir şahsın elini bilekten keserse, mağdur caninin eli­ni bilekten kesmeyi terk ederek parmaklarını kesemez. Caninin par­maklarını keserse ta'zir edilir. Ancak caniye karşı sorumlu olmaz. En sahih kavle göre mağdur, caninin parmaklarını kestikten sonra da elini bilekten kesme hakkına sahiptir.

Bir kimse, bir şahsın pazı kemiğini kırar da sonra pazısı kopar-sa, caninin pazısı dirsekten kesilir ve geri kalan kısım için hükümet almır. Mağdur caninin elini bilekten kesmeyi talep ederse, en sahih kavle göre, ona izin verilebilir.

Bir kimse, birisinin gözünde mudiha yarası açar ve gözün ışığını giderirse mağdur da caninin gözünde mudiha yarası açar. Gözün ışığını giderirse misilleme yapılır. Şayet mudiha açar da ışığı gitmezse, ışığı gidermeyi mümkün kılan Örneğin, demiri ısıtıp ışığı giderinceye kadar göze yanaştırmak gibi hafif bir yöntemle ışığı giderir.

Bir kimse, birinin gözüne genellikle ışığı gideren bir şamar vu­rur da ışığı giderirse, mağdur da caninin gözüne onun şamarı gibi bir şamar vurur. Gözün ışığı gitmezse, yukarıda belirtildiği gibi ha­fif bir yöntemle giderir. İşitme duyusunu gidermenin hükmü de gözün ışığını gidermenin hükmü gibidir. Keza en sahih kavle göre, bir organın kuvveti eksilir veya tat alma veya koku alma duyusu gi­derilirse kısas gerekir.

Bir kimse, bir şahsın bir parmağını keser ve bu sebeple diğer parmakları düşerse, düşen parmaklar için kısas uygulanmaz.

 

5. Kısasın Keyfiyeti
 


Sağ ele bedel olarak sol el, alt dudağa bedel üst dudak kesile­mez. Bunun aksini yapmak da caiz değildir. Sağ parmak boğumuna bedel sol parmak boğumu kesilemez. Kesilen fazla parmağa bedel başka mahalde bulunan zait parmak da kesilemez. Asli organların büyüklük, uzunluk ve kuvvetin azlığının eşit olmaması zarar ver­mez. Keza en sahih kavle göre asli organda bulunan zaitlik de bir za­rar vermez.

Mudiha yarasının miktarı, uzunluk ve enlemesine göre dikka­te alınır. Et ve deri kalınlığının ayrı olması bir zarar vermez.

Bir kimse, bir şahsın kafasını da tümünü kaplayacak şekilde bir mudiha yarası açarsa ve caninin kafası küçük ise tümünde mu­diha açılır. Yara yüzüne veya ensesine kadar indirilmez. Belki mudi-hanm kalan payı için erş almır. Erş mudihanm tümüne tevzi edilir­se ve caninin kafası mağdurun kafasından büyük ise, sadece mağdu­run kafası miktarmca kısas yapılır. En sahih kavle göre mudihanın yeri, caninin isteğine göre tespit edilir.

Bir kimse, bir şahsın alnında mudiha yarası açar da caninin alnı küçük ise, kafasından mudihaya ilâve yapılır. Mağdur kısası tat­bik ederken, kasten mudihayı gereğinden fazla yaparsa, fazla olan kısım içi kendisine kısas lazım gelir. Mudiha yarasını hataen fazla açar ve hak sahibi bir mal karşılığında onu affederse tam erş verme­si vacib olur. Zayıf kavle göre ise yaraya düşen hisseyi öder.

Bir cemaat bir kimsenin kafasında mudiha yarası açarsa, her birinin kafasında onun açtığı yara gibi mudiha yarası açılır. Bir kav­le göre ise, hissesine göre her birinin kafasında yara açılır.

Cani rıza gösterse bile sağlam organ, felç organa bedel kesile­mez. Mağdur, kesilen felç eline bedel caninin sağlam elini keserse, kısas yerine geçmez. Buna karşılık mağdurun caniye diyet ödemesi lazımdır. Bu fiil caninin ölümüne sirayet ederse, cana can kısası uy­gulanır.

Felçli organın sağlam organa bedel olarak kesilmesi caizdir.Ancak uzman kişi: "Felçli elin kesilmesi halinde kanı durmaz." der­se, kesilmesi caiz değildir. Mağdur sağlam elinin karşılığında cani­nin felçli elini keserse, başka bir hak iddia edemez.

Sağlam organ, menfaati azalan organ veya sakat organa bedel olarak kesilebilir. Tırnakların yeşil veya siyah renge bürünmüş ol­ması sağlam olmasına bir zarar vermez. En sahih kavle göre tırnak­ları giderilmiş el, tırnaklan gide-rilmemiş el karşılığında kesilebilir. Bunun aksini yapmak caiz değildir.

Sağlam penis ile felçli olan penisin hükmü, elin hükmü gibidir. Felçli olan penis, buruk olup sertleşmeyen veya sertleşip buruk ol­mayan penistir. Penisin sertleşip sertleşmemesi önemli değildir. Sağ­lam testisler, burkulmuş veya iktidarsız testislere bedel kesilir.

Sağlam olan burun, koku almayan burun karşılığında ve sağ­lam kulak sağır kulak karşılığında kesilebilir. Sağlam göz, siyahlığı çıkarılmış kör göz karşılığında çıkarılmaz. Konuşma kabiliyetini kaybetmiş dil, ahraz dil karşılığında kesilemez.

Çıkarılan diş için kısas vardır. Dişi kırmada ise kısas değil erş vardır.

Bir kimse küçük bir çocuğun dişini çeker ve bu diş süt dişi de­ğilse, tazminat hemen gerekemez. Geri kalan dişleri düşer ve za­manı gelince çıkarlar da çekilen diş çıkmaz ve bir kişi çıkış yeri bo­zulduğu için çıkmamıştır derse, kısas vacib olur. Dişi çekilen hak sa­hibi küçük ise hakkı ifa edilmez, büyüyünceye kadar ertelenir.

Bir kimse, bir çocuğun düşmüş süt dişi yerine çıkmış dişi çekip çıkarır da henüz diyeti Ödemeden onun yerine yeni bir diş çıkarsa, en zahir kavle göre kısas sakıt olmaz,

Eli sağlam olan bir kimse, parmağı eksik olan birinin elini ke­serse, mağdur caninin elini keser ve bir parmak için erş öder. Eli sağlam bir kimse, bir parmağı eksik olanın dört parmağını keserse, mağdur olan kişi isterse dört parmağın diyetini alır, isterse caninin dört parmağını koparır. En sahih kavle göre parmaklan koparmış ve dipleri yaralanmışsa hükümet vermesi vacibtir. Mağdur diyet almışsa, cani hükümet ödemez. Her iki halde de (diyet almak veya parmakları koparmak halinde) avuç için ödenen hükümetin beşte biri alınması vacibtir.

Parmaksız bir eli kesen kişinin eli kısas olarak kesilmez. An­cak eli kesilen elin misli ise kısas uygulanır. Parmaksız olan kişi, parmakları tam olan birinin elini keserse, kendisinin de eli kesilir ve parmakları için diyet öder.

Parmakları felçli olan kimse sağlam bir eli keserse, mağdur is­terse onun sağlam üç parmağını koparır ve iki parmağın diyetini alır, isterse caninin elini keser ve buna razı olur.

 

6. Maktulün Velisi ve Caninin Anlaşmazlığı

Bir kimse, örtüye bürünmüş olan bir adamı kılıçla ikiye böler ve onun ölü olduğunu zannettiğini, maktulün velisi ise,, sağ olduğu­nu iddia ederse, en zahir kavle göre veli yemini ile tasdik edilir.

Bir kimse, birinin bir organını keser ve organın sağlam ol­madığını zannederse mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, görünen organın sağlam olmadığını inkar ederse sözü tasdik edilir. Görünen organın sağlam olduğunu söylerse, sözü kabul edilmez.

Bir kimse bir kişinin ellerini ve ayaklarını keser de yaranın canına sirayetiyle öldüğünü zanneder ve veli yaranın iyileşmesini mümkün kılan bir zamanın geçtiğini ve başka bir sebeple öldüğünü iddia ederse, en sahih kavle göre veli tasdik edilir. Keza cani elini kestiği kişinin yaranın sirayeti ile ölmediğini iddia eder, mağdurun velisi ise yaranın sirayeti ile öldüğünü iddia ederse veli tasdik edilir.

Bir kimse bir adamın bedeninde iki mudiha yarası açarak ke­mik ile et arasındaki zarın kalkmasına sebep olur ve yara iyileşme­den Önce zarın kalktığını iddia eder de yaranın iyileşmesini mümkün kılan bir zaman geçmişse, cani tasdik edilir. Yaranın iyileş­mesini mümkün kılan bir zaman geçmemişse, cani yemin eder ve iki erş öder. Zayıf kavle göre üç erş öder.

 

7. Kısası Kim Hak Eder ve Kim Uygular
 

En sahih kavle göre her mirasçı kısası uygulayabilir. Maktulün mirasçısı hazır değilse gelinceye kadar kısas askıya alınır. Mirasçı çocuk ise, buluğ çağına erinceye kadar; deli ise ayılıncaya kadar kısas uygulanmaz. Bu durumda katil hapsedilir ve kefalet yolu ile serbest bırakılmaz. Mirasçılar, kısası uygulayacak mirasçı üzerindegörüş birliğine varmalıdır. Bir kişi üzerinde anlaşamazlarsa, ara­larında kura çekilir. Kısası uygulamaktan aciz olan mirasçı da kura­ya katılır. Kurası çıkarsa, tayin edeceği kişi kısası tatbik eder. Zayıf kavle göre ise, kısası tatbik etmekten aciz olan kuraya dahil edilmez.

Mirasçılardan biri acele ederek caniyi öldürürse, en zahir kav­le göre kendisine kısas tatbik edilmez. Geri kalan mirasçılar caninin terikesinden paylarına tekabül eden diyeti alırlar. Bir kavle göre acele edip caniyi öldüren mirasçının malından diyet alırlar. Mi­rasçılardan biri caniyi affettikten sonra onu afetmeyen biri acele davranarak caniyi öldürürse, kendisine de kısas uygulanır. Zayıf kavle göre ise, caninin afedildiğini ve öldürülmeme si için hakimin karar verdiğini bilmeden onu öldürmüşse, kendisine kısas uygulan­maz.

İmamın izni olmadan kısas uygulanmaz. İmamdan izin al­maksızın kısas uygulanmış ise, uygulayana ta'zir cezası verilir. İmam can kısasını uygulamak üzere maktulün akrabasına izin verir. En sahih kavle göre, organların kısasını uygulamak için mağdurun akrabasına izin veremez.

İmam caninin boynunu vurmak üzere cellada izin verir de o kasten caninin başka bir yerine kılıcı indirirse onu ta'zir eder, azlet­mez. Cellat hata ettiğini söyler ve bu da mümkün ise imam onu az­leder, ta'zir etmez. En sahih kavle göre celladın ücreti caniye aittir.

Kısas cezası acele üzere infaz edilir. Caninin haremde olması veya havanın çok sıcak veya soğuk olması veya caninin hasta olması cezayı geciktirme sebebi olamaz.

Cani kadın olup hamile ise kendisine can ve organ kısası tat­bik edilmez, hapiste tutulur. Hamlini indirip çocuğunu ilk sütle em­zirmesine, çocuğu emziren başka bir kadın yada hayvan sütü yoksa, iki yıl süreyle emzirip sütten kesmesine kadar cezası ertelenir. Kadın hamile olduğunu söylerse, en sahih kavle göre bir delil ol­maksızın sözü tasdik edilir.

Bir kimse birini kılıç gibi keskin bir aletle öldürür veya boğar veya aç bırakmak suretiyle öldürürse, kendisi de misilleme olarak aynı metalle öldürülür. Sihir yapmak sureti ile ölüme sebep olursa,

kendisi kılıçla öldürülür. Keza içki içirerek veya onunla livatada bu­lunarak öldürmüşse, en sahih kavle göre kılıçla boynu vurulur. Ca­ni aç bırakılır da ölmezse, ölünceye kadar günleri ziyadeleştirilir. Bir kavle göre ise, kısas olarak kılıçla boynu vurulur. Mağdurun mi­rasçısı caniye aynı fiili tatbik etmek yerine kısası kılıçla tatbik ede­bilir.

Bir kimse bir şahsın elini keser de bu yaranın sirayeti sonucu ölürse, mağdurun velisi caninin boynunu vurabilir. Önce caninin eli­ni kesme ve sonra boynunu vurma hakkına da sahiptir. Caninin eli­ni kestikten sonra isterse ölümüne sirayet etmesi için bekler.

Bir kimse bir şahsın karnında yara açarak veya pazı kemiğim kırarak ölümüne sebep olursa, mağdurun velisi caninin boynunu kılıçla vurabilir. Bir kavle göre ise misilleme olarak caniye aynı ya­rayı tatbik eder. Şayet ölmezse, en zahir kavle göre ölünceye kadar yara ziyadeleştirilemez.

Bir kimse canide organ kesme kısasım uygular da sonra bu fi­il, ölümüne sirayet ederse maktulün mirasçısı isterse kılıçla boynu­nu vurur, isterse diyetin yarısı karşılığında onu affeder.

Bir kimse bir şahsın her iki elini keser mağdur da kısas olarak caninin her iki elini keser ve cani ölürse, velisi için mağdurun boy­nunu vurma hakkı vardır. Onu affederse diyet alamaz. Kesme kısası uygulanır da cani ölürse, boş yere ölmüş olur. Cani ve mağdur yara­lama sirayeti ile beraber ölürlerse veya mağdur önce ölürse kısas yapmış olur. Mağdur sonradan ölürse en sahih kavle göre, önce öle­nin velisi caniden (sonra ölenden) yarım diyet alabilir.

Sağ eli kesilen mağdur caniye: "Sağ elini çıkar misilleme ola­rak keseyim." der o da sağ elin yerine geçer kastı ile sol elini çıkarır ve mağdur darbeyi indirerek keserse, boş yere kesilmiş olur. Cani: "Sol eli sağ ele bedel çıkarmıştım ve onun yerine geçeceğini zannet­miştim." der de mağdur onu yalanlarsa, en sahih kavle göre sağ ele bedel sol el kısas olarak kesilmez. Bu itibarla mağdur kestiği sol el için diyet ödemesi vacibtir. Geriye sağ el için kısası tatbik etmek kalır. Keza cani: "Heyecanlandım sağ elimi çıkardığımı zannettim." der, mağdur da : "Sağ el olduğunu zannederek kestim." derse, sol el için diyet verilir.

 

8. Kasten Öldürmenin veya Yaralamanın Cezası ve Kısasta Affın Hükmü
 

Kasten öldürmek kısası gerektirir. Diyet, kısas sakıt olduğun­da verilen bedeldir. Bir kavle göre kısas ve diyetten biri müphemdir, yani kasten öldürmenin cezası ya kısas yada diyettir. İmamın her iki kavline göre veli, caninin izni olmadan onu afederse, diyet alabilir. Birinci kavle göre, (kısası vacib kılan kavle göre) veli mutlak şekilde caniyi afederse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre diyet gerekmez. Diyeti vermekten veli katili affederse bu geçersiz olup bundan sonra onu kısastan affedebilir. Cani kabul eder ve veli diyet cinsinden başka bir şey üzerine kısası affederse, malın veliye veril­mesi gerekir. Kabul etmezse, en sahih kavle göre mal sabit olmaz ve kısas düşmez.

Kısas veya diyetten birinin vacib olduğunu söylersek, fakirlik sebebi ile kısıtlı bulunan kişi caniyi diyetten afedemez. Kısası uygu­lamak vacibtir dememiz halinde, veli caniyi diyet karşılığında affe­derse, diyet alması gerekir. Şayet veli mutlak şekilde afederse yu­karıda belirtildiği gibi diyet de gerekmez. Mal karşılığı olmaksızın caniyi afederse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre bir şey gerekmez.

Diyet konusunda aşırı davranan velinin hükmü, kısıtlı olanın hükmü gibidir. Zayıf kavle göre ise çocuğun hükmü gibidir.

Veli ve cani, diyet için iki yüz deve üzerine anlaşırlarsa, kısas veya diyetten birini uygulamak vacibtir dememiz halinde anlaşma­ları geçersizdir. Kısas vacibtir dememiz halinde en sahih kavle göre anlaşmaları geçerlidir.

Reşid olan kimse birine : "Elimi kes." der, o da keserse eli boş yere kesilmiş olur. Kesme fiili ölümüne sirayet eder veya : "Beni öldür." der o da öldürürse, boş yere ölmüş olur. Bir kavle göre ise ca­ninin diyet vermesi vacibtir.

Bir kimse, bir şahsın bir azasını keser ve mağdur caniyi afedip kısas ve erş almaktan vazgeçerse, yaranın cana sirayet etmemesi ha­linde cani bir şey ödemez. Cana sirayet ederse kısas gerekmez.

Azaların ersine gelince mağdur, caniyi affederken: "Bu cinaye­tin ersini caniye vasiyet ettim." şeklinde vasiyet lafzı ile söylerse,bunun hükmü katil için yapılan vasiyetin hükmü gibidir. Şayet af­fetme lafzını ibra, ıskat veya affetme lafzı ile söylerse erş düşer. Zayıf kavle göre bu üç lafız da vasiyeti ifade eder. Diyetin tamamlan­ması için erse ilâve yapmak vacibtir. Bir kavle göre mağdur cinayet sebebi ile kendisine sirayet eden şeyi affederse, erse ilâve edilecek miktar düşer. Yara başka bir azaya sirayet eder ve iyileşirse, en sa­hih kavle göre sira-yet sebebi ile olan yaranın diyetini tazmin eder.

Bir kimse bir adamın elini keser ve bu fiil onun ölümüne sebep olur da velisi caniyi afedip can kısası uygulamazsa caninin elini de kesemez. Caninin elini kesmekten vazgeçerse, en sahih kavle gö boynunu vurabilir. Veli, caninin elini keser sonra meccanen can kısasını afeder de kesme fiili ölüme sirayet ederse, afetmenin batıl olduğu ortaya çıkar. Ölümüne sirayet etmezse affı sahihtir.

Veli kısası tatbik etmek için vekil tayin eder de sonra caniyi afeder ve vekil durumdan haberdar olmadan kısası uygularsa, ken­disine kısas tatbik edilmez. En zahir kavle göre ise diyet vacib olur. Diyet akilesine değil vekilin kendisine vacib olur. En sahih kavle göre vekil diyei affedenden alamaz.

Kısas cezası bir kadına vacib olur da hak sahibi kısası ona sıdak yaparak onunla evlenirse caiz olup kısas hakkı sakıt olur. Eğer cinsel ilişkiden önce ayrılırlarsa, kadın ersin yarısını Öder. Bir kavle göre mehri misilin yarısını öder.

 

B. DİYET (KAN BEDELİ)
 

Hür, müslüman ve erkek olan kimsenin haksız yere öldürülmesi durumunda bunun diyeti yüz devedir. Develer üç kısım­dan ödenir:

1- Otuz hikka (üç yaşını tamamlamış deve),

2-
Otuz coza'a (dört yaşını tamamlamış deve),

3- Kırk halifet (gebe olan deve).

Hataen işlenen can diyeti ise beş çeşit yüz devedir:

1- Yirmi bint-i mehad (bir yaşını bitirmiş deve),

2- Keza yirmi bint-i lebun (iki yaşını bitirmiş deve),

3- Yirmi ibni lebun (iki yaşım bitirmiş erkek deve),

4- "Yirmi hikka (üç yaşını bitirmiş deve),

5- Yirmi ceza'a (dört yaşını bitirmiş deve).

Bir kimse, Mekke hareminde veya haram aylar denilen zilka­de, zilhicce, muharrem veya recep ayında veya rahim sahibi (ana, kız kardeş gibi) mahremini hataen Öldürürse, diyet develeri üç kısımdan ödenir.

Yanlışlıkla işlenen cinayetin diyeti müsellese (üç kısım) şeklin­de ise, caninin akilesi diyeti vadeli olarak ödeyebilir. Kasıtlı işlenen öldürmede diyet cani tarafından acele üzere ödenir. Öldürme kasta benzer ise, müsellese şeklinde vadeli olarak caninin akilesi üstlenir.

Hak sahibi rıza göstermedikçe ayıplı ve hasta develer diyet ola­rak verilmez. Gebe olan develer, gebelikten anlayan uzman kişilerce tespit edilir. En sahih kavle göre, beş yaşını doldurmamış gebe deve­nin diyet olarak verilmesi caizdir.

Kendisine diyet vacib olan kimsenin develeri varsa, diyeti ken­di develerinin cinsinden vermesi lazımdır. Zayıf kavle göre kendi beldesinde çoğunlukta bulunan develerin cinsinden verir. Kendi de­veleri yoksa, bedevi beldenin veya kabilenin çoğunlukta bulunan de­velerinin cinsinden verir. Aksi halde kendi beldesine en yakın belde­nin develerinin cinsinden verir.

Caninin diyet için vacib olan devenin başka çeşidine veya de­velerin yerine kıymetlerini vermesi her iki tarafın rızası ile olur. Di­yet olarak verilen deve bulunamazsa, İmamın ilk kavline göre bin dinar altın veya on iki bin dirhem ödenir. İmamın son kavline göre ise, beldenin revaçta bulunan paraya göre develerin kıymeti ödenir. Cani birkaç deve bulursa, onları satın alır, eksik kalanların ise kıymetini Öder.

Hür kadın ve hür erselin ölüm veya yara diyetleri, erkeğin di­yetinin yarısı kadardır.

Yahudi ve Nasrani'nin ölüm ve diğer diyetleri, müslümanm di­yetinin üçte biri; mecusinin diyeti, müslümanm diyetinin onda biri­nin üçte ikisi; keza eman almış putperestin diyeti de onda birinin üçte ikisi kadardır. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre

kendisine İslam daveti ulaşmamış kimsenin dini varsa ve dini deği­şikliğe uğramamış ise diyeti bu dine bağlı kimsenin diyeti gibi olur. Dini değişikliğe uğramış ise diyeti mecusi olanın diyeti gibidir.

 

1. Organlara Karşı İşlenen Cinayetlerin Diyeti
 

Bir kimse hür müslümanm yüzünde veya başında bir mudiha açarsa, bunun diyeti beş devedir. Birlikte işlenen haşime ve mudiha yaralamalarında on deve diyet vardır. Mudihadan başka yaralama­ların diyeti beş devedir. Zayıf kavle göre ise yaralamalar için hükümet alınır. Münkile yaralarında diyet on beş devedir. Me'mume yaralamasında diyetin üçte biri alınır.

Bir kimse bir şahısta mudiha, biri haşime ve başka biri de münkile ve dördüncü bir şahıs da me'mume yarası açarsa, bunlar­dan üçü beşer deve verir. Dördüncüsü ise üçte birinin tamamını öder.

Bir kimse bir şahısta mudihadan önce seccac yarası açar ve seccac ile mudiha arasındaki oran bilinirse, mudiha ersi oranında hisse vacib olur. Aradaki oran farkı bilinmezse, bedenin sair et­rafında yapılan yaralamalarda olduğu gibi bir hükümet vardır.

Caife yarası için diyetin üçte biri Ödenir. Caife, karın, göğüs, boğaz çukuru, cebin (yüz, alın), bel, ve kalça gibi bedenin sair et­rafında yapılan ve içeriye nüfuz eden yaralamadır. Mudihanın büyük veya küçük olması ersin miktarını etkilemez.

Bir kimse, aralarında et ve deri bulunan iki organda mudiha açarsa, bir kavle göre aralarında ikisinden birinde et ya da deri bu­lunursa iki mudiha; mudihayı kasten ve hata ile iki kısımda yapar­sa veya mudiha baş ve yüzü içine alırsa iki, bir kavle göre ise bir mu­diha sayılır. Mudiha geniş olursa, en sahih kavle göre bir mudiha sayılır. Mudihayı başkası genişletirse iki yara sayılır. Caifenin sayı ve taaddüt açısından hükmü, mudihanın hükmü gibidir. Karma nüfuz edip sırttan çıkan caife, en sahih kavle göre iki yara sayılır.

Bir kimse, bir şahsın karnına iki uçlu bir ok batırır da içeriye ulaşırsa, iki yara sayılır. Caife ve mudiha yarasının iyileşmesi ile erş sakıt olmaz.

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, kesilen her iki kulak kepçesi için tam bir diyet ödenir hükümet ödenmez. Kulak kepçesinin bir kısmı kesilirse, o oranda hisse alınır. Cinayet sebebi ile her iki kulağın işitme duyusu kurursa (işitmez hale gelirse), tam bir diyet vacib olur. Bir kavle göre ise hükümet lazım gelir, İşitme duyusu sağlam olmayan iki kulak kepçesini kesmede hükümet gere­kir. Bir kavle göre ise tam diyet gerekir.

Her bir göz için yarım diyet gerekir. Cinayete uğrayan gözde şaşı veya gece körlüğü de olsa hüküm böyledir. Keza gözde ışığı azaltmayan beyazlık da olsa yarım diyet vacib olur. Gözdeki ışığı azaltırsa, ona düşen hisse miktarı gerekir. Işığın ne kadar azaldığı tespit edilemezse hükümet gerekir. Her bir göz kapağı için diyetten dörtte bir hisse gerekir. Göz kör olsa bile hüküm böyledir.

Burun yumuşaklığı için bir diyet lazım gelir. Burunun her iki tarafı (burun delikleri) ve uç kısmının alt tarafının kesilmesi halin­de diyetin üçte birini almak vacib olur. Zayıf kavle göre ise yarala­nan uç kısmın alt tarafı için hükümet gerekir. Her iki tarafı (burun delikleri) için diyet vacib olur.

Her bir dudak için diyetin yarısı vardır. Kabiliyeti giderilme-miş sarkık olsa bile dil için tam bir diyet vardır. Bazı harfleri telaf­fuz edemeyen eret (ett... ett diyen), elseğ (ess... ess diyen) ve çocuk için bir diyet vardır. Zayıf kavle göre çocukta ağlamak ve süt emmek için dilini hareket ettirmesi gibi konuşma belirtilerinin görülmesi şarttır. Ahraz olan dil için hükümet vardır.

Erkek ve hür müslümanm her bir dişi için beş deve diyet vardır. Dişin zahiri olarak bir kısmının kesilmesi veya kökünden sökülmesi aynıdır. Zaid olan dişler için ise bir hükümet vacib olur. Dişin kımıldaması az da olsa, hükmü sağlam dişin hükmü gibidir. Menfaati iptal edilmiş diş için hükümet vardır. Menfaati azalmış di­şin hükmü, en sahih kavle göre sağlam olan dişin hükmü gibidir.

Süt dişini düşürmemiş çocuğun dişini söktükten sonra zamanı gelince dişi çıkmaz ve dibinin bozulduğu anlaşılırsa, erş verilmesi vacibtir. Dişin dibinin bozulduğu belli olmadan çocuk ölürse, en za­hir kavle göre caniye bir şey gerekmez. Sökülen diş süt dişi olup ye­rine çıkan yeni diş ersi düşürmez.

Bir kimse bir şahsın birkaç dişini sökerse, diyet her bir diş için ayrı ayrı hesaplanır. Bir kavle göre cani ve cinayet bir ise, alınan diyet birden fazla olmaz. Her bir çene için diyetin yarısı vardır. En sa­hih kavle göre dişlerin ersi, her iki çene diyetine dahil değildir.

Bilekten kesilen her bir el için diyetin yarısı vardır. Eller bilek­ten yukarı kesilmişse, ayrıca hükümet de vacib olur. Kesilen her bir parmak için on deve vardır. Her bir boğum için on devenin üçte biri vardır. Baş parmağın boğumu için on devenin yarısı vardır. Her iki ayak parmaklarının hükmü, her iki el parmaklarının hükmü gibidir.

Kadının memelerinin ucu için bir diyet vardır. Erkek memele­rinin ucu için bir hükümet vardır. Bir kavle göre ise bir diyet vardır.

Her iki testis için bir diyet vardır. Keza penis için de bir diyet vardır. Küçüğün ve yaşlının penisi, cinsi ilişkide iktidarsız olan pe­nisin ve uç kısmının hükmü penisin hükmü gibidir. Vaginanın bir kısmı kesilirse, diyetten takdir edilen şey alınır. Bir kavle göre, hükmü penisin hükmü gibidir. Keza burun yumuşağının kesilen kısmı ile kadın memesinin ucundan kesilen kısmını hükmü de böyledir. Her iki kalça için tam bir diyet vardır. Keza vaginanın iki dudakçığımn hükmü de böyledir. Keza derinin soyulması halinde mağdurda yerleşik hayat olup derinin soyulmasından sonra bir baş­kası mağdurun boynunu keserse deriyi soyana diyet vacib olur.

 

2-. Organların Menfaatini Gidermenin Diyeti
 


Akim menfaatini gidermede tam diyet vardır. Menfaat yarala­ma ile gide-rilirse takdir edilen erş veya hükümet vacib olur. Bir kavle göre diyet veya erşten az olanı çok olanına dahil edilir. Veli mağdurun aklının giderildiğini iddia eder de cani inkar ederse ve mağdur yalnızken söz ve fiilleri muntazam değilse yeminsiz olarak diyet alabilir.

işitme duyusunun giderilmesinde diyet vardır. Bir kulağın gi­derilmesinde yarım diyet vardır. Zayıf kavle göre ise noksanlık his­sesi alınır. Kulak kepçesi ile birlikte her iki kulağın işitme duyusu giderilirse iki diyet alınır.

Mağdur işitme duyusunun giderilmiş olduğunu iddia eder de kendisi uykuda iken veya haberi olmadan ani bir bağırma veya gürültü ile irkilir ve bu seslerden rahatsız olursa, yalan iddiada bu­lunmuş olur. Bağırma ve gürültüden rahatsız olmazsa yemin eder ve bir diyet alır. İşitme duyusu biraz eksilmiş ve eksilen kısmın ne ka­dar olduğu biliniyorsa, diyetten o kadar hisse alınır. Orantı miktarı bilinmezse, hakimin içtihadı ile takdir edilen bir hükümet alınır. Zayıf kavle göre ise işitme duyusunun ne kadarının giderilmiş oldu­ğu mağdurun sıhhatli akranlarının işitme duyularına oranla zapt edilerek belirlenir.

İşitme duyusu bir kulakta eksilmiş ise, bu eksiklik kapatılır ve sağlam kulağın işitme derecesi son noktada zapt edilerek belirlenir. Sonra bunun aksi yapılır. İki durum arasındaki fark oranında diyet­ten hisse alınır.

Normal her bir gözün görme kuvvetinin giderilmesinde yarım diyet vardır. Göz çıkarılırsa diyet ziyadeleştirilmez. Cinayete uğrayan kişi görme gücünü kaybettiğini iddia ederse, bunu öğrenmek için uz­man kişilerin görüşüne baş vurulur veya mağdur şöyle denenir: Ak­rep veya kızartılmış bir demir paçası aniden onun gözüne yak­laştırılır. Bundan rahatsız olup olmadığına dikkatle bakılır. Görme gücü eksilmişse, bunun hükmü işitme duyusunun hükmü gibidir.

Koklama duyusunun giderilmesinde en sahih kavle göre tam diyet vardır.

Konuşma (dil) kuvvetini iptal etme durumunda diyet lazım ge­lir. Bir kısım harflerin telaffuzunu iptal etme durumunda diyetten takdir edilen oranda hisse alınır. Diyet, Arap alfabesindeki yirmi se­kiz harfe taksim edilerek, her harfe düşen hisse oranı alınır. Zayıf kavle göre ise diyete şefevi (dudak harfleri) ve boğazdan çıkan harf­ler taksime dahil edilmezler. Kişinin yaratılış itibarı veya bir afet se­bebi ile telaffuz edemediği harflere karşılık bir diyet ödenir. Zayıf kavle göre ise harfler oranında diyetten pay gerekir. Bir cinayet se­bebi ile telaffuz edilemeyen harfler, ikinci bir cinayet ile iptal edilir-lerse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre onlar için tam diyet alınmaz.

Bir kimse bir şahsın dilinin yarısını keser ve bu sebeple konuş­manın dörtte biri kayb olsa veya bunun aksi olursa diyetin yarısı lazım gelir.

Sesi gidermede bir diyet vardır. Sesle birlikte dilin hareketi ip­tal edilir de konuşmaktan ve cevap vermekten aciz kalırsa, onun için iki diyet vardır. Zayıf kavle göre ise bir diyet gerekir.

Tadın giderilmesinde bir diyet vardır. Tat; tatlı, ekşi, acı, tuzlu ve lezzetin dilde hissedilmesidir. Diyet bu beş tada taksim edilir. Tadın (alma duyusunun) eksilmesinde bir hükümet vardır.

Çiğneme kuvvetinin iptal edilmesinde diyet vardır.

Sırtı kırarak meni ve döl tutma kuvvetini gidermede ve cinsel ilişkide lezzet duyma gücünü gidermede diyet vardır.

Kadının ifdasmda -ister kocası tarafından, ister başkası ta­rafından yapılsın- diyet vardır. İfda; vaginada penisin giriş yeri ile anüs halkası arasındaki cidarın kaldırılmasıdır. Zayıf kavle göre ise ifda, penisin giriş yeri ile idrar kanalı arasındaki cidarı kaldırmak­tır. Kocanın sadece ifda yolu ile karısiyle cinsel ilişkide bulunma im­kanı varsa, bu şekilde cinsel ilişkide bulunması caiz olmaz.

Bir kimse hakkı olmadığı halde penis dışında bir şey ile bir kızın bekaretini izale ederse erş ödemesi vacibtir. Şüphe ile karısı ol­duğunu zannederek bekareti penis veya zorla gidermeyle dul olana mehri misil ve buna ek olarak bekareti gidermeye karşılık erş öden­mesi lazımdır. Zayıf kavle göre bakirenin mehrinin ödenmesi lazım gelir. Hak sahibi (koca) tarafından ifda yolu ile kızın bekareti gide­rilmişse, bir şey gerekmez. Zayıf kavle göre penis dışında bir şey ile bekaretin giderilmesinde erş Ödenmesi lazım gelir.

Elin kuvvetini gidermede diyet vardır. Keza her iki ayaktan yürüme kuvvetim gidermede de diyet vardır. El ve ayakta kuvvetin eksiltilmesinde ise hükümet vardır.

Bir kimse, bir şahsın belini kırarak yürümesini veya cinsel kuvvetini iptal ederse veya yürümesini ve menisini iptal ederse, iki diyet ödemesi lazımdır. Zayıf kavle göre ise bir diyet ödemesi lazımdır.

 

3. Birden Fazla Diyetin Bir Arada Olması
 


Bir kimse bir başkasının bedeninin etrafında cinayet işlerse (elleri, ayakları, kulakları kesmek gibi) veya latifelerini (işitme, görme, koklama, tat alma kuvvetini) giderirse, birkaç diyet vermesi lazımdır. Bu gibi cinayetlerden biri vuku bulur ve mağdurun canına sirayet ederek onu öldürürse, caninin bir diyet Ödemesi gerekir. Ke­za en sahih kavle göre yara iyileşmeden cani mağdurun boynunu keserse, bir diyet ödemesi gerekir. Şayet adamı kasten öldürür ve cina­yeti hataen işlerse veya durum bunun aksi olursa, en sahih kavle göre diyetler (organ diyetleri ve cana can kısası) iç içe girmez. Cani­den başka biri mağdurun boynunu vurursa, diyet müteaddit olur.

 

4. Hükümet/Erşi Takdir Edilmemiş Cinayetlerin Mali Cezası
 


Hakkında diyet takdir edilmemiş yaralamalarda hükümet öde­mek vacibtir. Hükümet, can diyetine nisbetle onun bir cüzüdür. Zayıf kavle göre can diyetine değil de cinayete uğrayan organın de­ğerinde meydana gelen değer eksikliğinin oranıdır. Cinayete uğra­yan köle ise, üzerinde bulunduğu nitelikleri ile değer takdiri yapılır.

Cinayet ersi belli olan bir organda meydana gelmişse, hüküme­tin miktarının bu meblağa ulaşmaması şarttır. Bu meblağa ulaşırsa, hakim kendi görüşü ile fazla olan miktarı indirir.

Hükümet, uyluk kemiği gibi belli bir diyeti olmayan bir organ içinse, miktarının can diyetine ulaşmaması lazımdır. Cinayete uğra­yanın değerini, yaranın iyileşmesinden önce değil de sonra takdir et­mek gerekir. Yara iyileştikten sonra kendisinde veya değerinde bir eksilme olmamışsa, iyileşmeye en yakın olan noksanlık hali itibara alınır. Zayıf kavle göre ise mezkur noksanlığı hakim kendi görüşü ile takdir eder. Başka bir zayıf kavle göre ise mali ceza ödenmez.

Mudiha gibi diyeti takdir edilmiş yaranın etrafında meydana getirdiği kusur ve noksanlıklar da mudihaya tabi olur. Damiye gibi diyeti takdir edilmemiş yaranın etrafında meydana getirdiği kusur­lar için en sahih kavle göre, sadece yaralama hükümeti ödenir.

Bir köleyi öldüren diyet olarak kölenin kıymetini öder. Can gi­derme cinayeti dışında hür olan kimse için diyeti belli olmayan etraf ve letaifte değerinden eksilen fark ödenir. Hür kimse için diyeti bel­li ise, oranı kadar diyetten hisse alınır. Bir kavle göre ise değerden eksilen oran ödenir.

Kölenin penisinin ve testislerinin kesilmesinde, en zahir kavle göre iki kiymet vacib olur. İkinci kavle göre ise kıymetten eksilen oran vacib olur. Cinayet sebebiyle bir noksanlık meydana gelmezse, bir şey ödemek gerekmez.

 

5. Diyeti Gerektiren Şey
 


Bir kimse duvara çıkmış bulunan mümeyyiz çocuğa bağırır da çocuk düşüp ölürse, akilesi galiz (ağır) diyet ödemesi gerekir. Bir kavle göre ise kısas gerekir. Fakat yerdeki veya duvar üzerindeki ba­liğ çocuğa bağırır ve çocuk düşüp ölürse, en sahih kavle göre diyet gerekmez. Çekilen silâh sebebiyle bir kimse korkup ölürse hükmü, yüksek sesten korkup ölen kişinin hükmü gibidir. Mürahik (buluğ çağına yaklaşmış kimse) ve uyanık kimsenin hükmü baliğ kimsenin hükmü gibidir.

Bir kimse av hayvanına bağırır da bir çocuk irkilir ve düşüp ölürse, akilesi üzerine hafif diyet lazım gelir.

Hakim kötü ahlaklı olduğu bildirilen kadına davetiye çıkarıp da kadın bundan korkup çocuğunu düşürürse, hakimin akilesi za-min olur.

Bir kimse bir çocuğu, yırtıcı hayvanın bulunduğu bir yere bırakır da yırtıcı hayvan onu yerse zamin olmaz. Zayıf kavle göre, çocuğun oradan ayrılma imkanı yoksazamin olur.

Bir kimse, kılıcım eline alıp birini kovalar da kaçan adam, su­ya veya ateşe atlar veya duvardan atlayıp helak olursa, kovalayan zamin olmaz. Kaçan adam kör olması veya karanlık olması nedeni ile bilmeden suya veya ateşe düşerse, kovalayan zamin olur. Keza kaçarken tavan çöker ve bu sebeple ölürse, en sahih kavle göre ko­valayan zamin olur.

Bir kimse yüzmeyi öğretmesi için bir çocuğu yüzmeyi bilen bi­rine teslim eder de çocuk suda boğulursa, caninin akilesi üzerine di­yet lazım gelir.

Bir kimse kendisi için sebepsiz yere bir kuyu açar da bir kim­se onaa düşüp ölürse, akilesi diyeti yüklenir. Yalnız kendi arazisinde veya ölü bir arazide kuyu açar da bir kişi ona düşer ölürse zamin ol­maz. Şayet dehlizinde kuyu açar ve birisini evine çağırır da bilme­den ona düşüp ölürse en zahir kavle göre zamin olur.

Bir kimse başkasının arazisinde veya ortağı olduğu arazide or­tağının izni olmadan kuyu açar ve birisi ona düşüp ölürse zamin olur. Keza gelip geçenlere zarar veren dar bir yolda kuyu açar ve bi­risinin telef olmasına sebep olursa zamin olur. Yol geniş olup gelip geçenlere zarar vermez ve imamın izni ile kuyuyu açmışsa zamin ol­maz. İmamın izni olmaksızın k