hafiza aise
Mon 25 April 2011, 10:47 am GMT +0200
ÇIBAN BAŞI HAYBER ~
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye' den döneli yirmi gün olmuştu; bu anlaşmayla Mekke'den gelebilecek tehlikeler bir nebze kontrol altına alınmış, büyük bir endişe bertaraf edilmişti. Zira Hudeybiye ile birlikte, Mekke müşrikleriyle Hayber Yahudilerinin birbirlerini destekleyerek Medine'ye saldırma konusunda yapmış oldukları ittifak askıya alınmış oluyordu. Ancak yine de Beni Kurayza, Beni Kaynuka ve Beni Nadr yurtlarından sürgün edilerek Hayber'e yerleşen ve burada sürekli tehlike oluşturan Yahudilerin ne zaman ne türlü bir tepki vereceklerini kestirmenin imkanı yoktu. Özellikle Sellam İbn Ebi H ukayk, Kinane İbn Rabi' ve Huyeyy İbn Ahtab gibi önde gelenler buraya gelip yerleşmiş, Hayber'deki yandaşlarından destek bularak intikam alacaklarının tehditlerini savurup durmaya başlamışlardı. Zaten etraftaki kabileleri de kışkırtarak Mekke ordusunun Hendek önlerine kadar gelmesinde, önemli rol oynamışlardı. Mekke'ye kadar gelip de müşrikleri Efendimiz ve mü'minlere karşı kışkırtan heyetten on dokuz kişi Hayber'in ileri gelenleriydi; etraftaki kabilelere de gitmişler, Medine'ye saldırma karşılığında onlara Hayber'in ürünlerinden yüklü miktarda vermeyi vadetmişlerdi! İntikam duygusuyla hareket ediyor ve fırsat kolluyorlardı. Bilhassa ümit bağladıkları Hendek'ten de eli boş dönüldüğünü gördüklerinde çok telaşlanmışlar ve yaptıklarının karşılığı olarak kendilerinden hesap sorulacağını tahmin edip önce davranmak istemişlerdi. Resülullah (sallallahu aleyhi ve
sellem) ve ashabı üzerlerine gelmeden acele davranmayı ve Teyma, Fedek ve Vadi'I-Kura Yahudilerini de yanlarına alarak Medine'ye ani baskın yapmayı planlamışlardı.
Bilhassa EbU Rafi'den sonra başlarına geçen Üseyr İbn Zarim, gözünü budaktan sakınmayan ve intikam yeminleri ederek cemaatini kışkırtan bir tavır sergiliyordu. Gatafanlılarla da görüşmüş ve Medine'ye saIdırma konusunda onları da ikna etmeyi başarmıştı. Onun bu gayretleri, cemaati tarafından da takdir görüyor, yandaşlannın intikamını alacak bir lider olarak onu destekleyip alkışlıyorlardı. Kısaca Hayber, fitnenin odağı haline gelmiş ve her an patlamaya hazır bir çıban başı olarak çözüm bekliyordu!
Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), bütün bu olup bitenleri yakından takip ediyordu. Gelişmelerden emin olmak için bir de ashabından üç kişiyi görevlendirip durumlarını rapor etmeleri için Hayber'e göndermeyi denedi; sonuç, duyduklarını teyit eder mahiyetteydi. Onlar arasından Medine'ye kadar gelen Harice İbn Huseyl gibilerin nabzı da aynı istikamette atıyordu. Sanki Hudeybiye dönüşünde inen ayetlerle vaadedilen bolluk ve fetih öncesinde elde edilecek ganimetin"'" ne olacağı belli olmaya başlamış gibiydi.
Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabına ilan ederek hazırlık yapılmasını emretti; ancak hiç kimsenin, Hayber'in dünya nimetleri açısından bolluğu gerekçesiyle hareket etmemesi gerektiğini ifade ediyor ve bu niyetle yola çıkanlara da ganimet verilmeyeceğini açıkça söylüyordu.
Efendimiz'in Hayber üzerine yürüme niyetini sezen ve aralanndaki anlaşma sebebiyle birlikte yaşamaya devam eden Medine Yahudilerinde büyük bir telaş baş göstermiş ve mü'minleri zor durumda bırakabilmek için vadesi gelmemiş borçlarını bile tahsil etme yarışına girişmişlerdi; hatta Abdullah İbn Ebi Hadred gibi insanlar, Hayber öncesinde borçlarını ödeyebilmek için üzerlerindeki elbiseleri bile satmak zorunda kalmış, savaşa da emanet bir elbiseyle çıkmışlardır Elinde yola çıkmak için hiç imkanı olmayan Ebu Abs İbn Cebr' e de, bizzat Allah Resülü yardım etmişti.
Hayber'in fethini mümkün görmeyen Medine'deki Yahudiler,
261 Bkz. Fetih, 48/20, 21
orada bulunan kaleleri, bol akarsuları, meyvelerindeki çeşitliliği ve savaşçılarının cesaretini anlatıyor ve mü'minleri moral açısından zayıf düşürmeye çalışıyorlardı.
Her şeye rağmen bir gün Allah Resülii ve iki yüzü atlı bin altı yüz kişilik ashab Medine'den hareket etti; hedefte, çıban başı Haybel' vardı! Resülullah, yerine SiM' İbn Urfuta'yı tayin etmiştp62
Bu yolculuk sırasında Allah Resülü'yle birlikte on tane de Medineli Yahudi bulunuyordu. Yaraları sarmak, ip eğirmek, yemek yapıp su taşımak ve gerektiğinde de savaşta Müslümanlara yardımcı olmak için yirmi kadar da hanım sahabi vardı.
Yola çıkmadan önce Allah Restiltı (sallallahu aleyhi ve sellern), savaş hazırlığı yapamamış olanlarla binekleri huysuz olup da yolda kendilerine problem çıkaracak olanların gelmemeleri talimatını verdi. Bu kararı insanlara, Bilal-i Habeşi ilan ediyordu! Hatta bu sırada birisinin atı, gecenin karanlığında serkeşlik yapmış ve atın sahibi de attan düşerek ayağını kırmıştı; kan kaybediyordu ve çok geçmeden de oracıkta ölüverdi! Durumdan haberdar olunca Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Bilal-i Habeşi'ye döndü ve:
- Ey nusı, diye seslendi. Sen halka, 'Bineği uysalolmayanlar da savaşa gelmesinler.' diye bildirmedin mi?
- Evet; bildirdim, diye cevap verdi Hz. Bilal, Zira o, vazifesini yapmış ama attan düşen şahıs bunu dinlememişti. Belli ki Allah Resülü, cemaati arasında disiplini sağlamak istiyordu. Söz konusu kişinin cenaze namazını da kıldırmayacak ve Hz. Bilal'e dönerek üç kez:
- Söz dinlemeyen kimseye cennet helal olmaz, buyuracaktı. Ukkô.şe İbn Mihsan ve Abbô.d İbn Bişr, farklı kollardan öncü kuvvet olarak gönderilmiş, yolculuk esnasında ücretle, Huseyl İbn Hô.rice263 ve Abdullah İbn Nuaym adında iki tane de kılavuz tutulmuştu. Yolda ilerlerken Efendimiz, her yol ayırımında karşılarına gelen mekanın ismini soruyor ve aldığı cevaba göre tefe'ül edip onlardan birisini tercih ediyordu. Genellikle geceleri yol alıyorlardı,
262 Bu sahabinin Nümeyle İbn Abdullah el-Leysi olduğu da rivayet edilmektedir.
Bkz. İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 4/207, Sire, 3/345
263 İş neticeye vanp da anlaştıkları ücreti alınca, Huseyl Müslüman olduğunu ilan edecek ve Allah Resüliı'nün ashabı arasındaki yerini alacaktı. Bkz. İbn Esir, Usudu'l-Ğabe, 1/258, 263
Resülullah, ashabının, yüksek sesle tekbir getirmesini istemiyordu; onlara:
- Sizin dua ettiğiniz Allah (celle celaluhü), ne sağırdır ne de gaibdir; şüphesiz ki sizler, en çok işiten ve en yakın olan Allah'a dua ediyorsunuz, diyor ve sessiz yol almalarını talep ediyordu. Belli ki Hayber'e, Hayberlilerin hiç beklemedikleri bir anda ulaşmak ve onları da hazırlıksız yakalamak istiyordu. Dudaklarından şu dua sıklıkla duyulur olmuştu:
- Allah'ım! Geçmişe tasalanıp gelecek kaygısıyla endişe duymaktan, güçsüzlükten, gevşeklikten, pintilikten, korkaklıktan, bel büken borç ile zalim ve haksız kimselerin tasallutundan Sana sığınırımı
Abbad İbn Bişr, çoban kılığında Hayber Yahudileri adına casusluk yapan bir adamla karşılaşmış ve yakalayıp onunla konuşmak istemişti; önce adam, Yahudilerin bu savaş için ne kadar hazırlık yaptıklarını ve hiçbir gücün onları yenemeyeceğini söylemeye çalışmış; ancak Hz. Abbad'ın sıkıştırması neticesinde doğruyu söylemek zorunda kalmıştı; gerçekten de Gatafanlılar, dört bin kadar askerle destek için Hayber' e kadar gelmiş ve çoktan savaş hazırlıklarına başlamışlardı! Casus Efendimiz'in huzurunda da bildiklerini anlatınca, yanlarında bulunan Hz. Ömer adamın başını vurmak istemiş; ancak Hz. Abbad'ın emanı sebebiyle Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) buna müsaade etmemişti.s'<
Bu arada münafıkların reisi yine iş başındaydı; Allah Resülü ve ashabının Hayber'e doğru hareket ettiklerinin haberini ulaştırma gayreti içine girmiş, kendince Yahudileri tedbir almaya yönlendirmişti.
Yolculuk devam ederken Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Hayber kalelerinden Şzkk ile Natat arasındaki bir bölgeye gelince konaklama emri verdi; çalılık bir yerdi ve buna rağmen burada durup namaz kılacaklardı!
Yeniden hareket edip ve Hayber'i karşıdan gören bir yere geldiklerinde ashabına:
264 Yine de Allah Resülü (s.a.s.), tedbir olarak iş neticeleneceği ana kadar adamın bağlı tutulması gerektiğini söylüyordu. Zaten sonunda adam da Müslüman olacaktı. Bkz. Vakıdi, Meğazi, 1/641
- Durun, diye nida etmişti. Emre itaatte zirve insanların hepsi de oldukları yerde durmuş, Resülullah'ın ne yapacağını merakla beklerneye koyulmuşlardı. Belli ki yine, olanca ciddiyet ve vakarla Rabb-i Rahimine yönelecek ve her zaman olduğu gibi halini yine O'na arz edecekti. Ellerini kaldırdı ve şöyle dua etmeye başladı:
- Allah'ım! Ey yedi kat sema ve onun gölgelediği her şeyin; yerlerin ve onların yüklenip de taşıdıklarının da Rabbi! Ey şeytanların ve onların idlal ettiklerinin; rüzgarlarla onların savurup durduklarının da Rabbi! Bizler Senden, bu beldenin ve bu belde insanlarının hayır ve iyiliğini talep ediyor; buradan ve burada bulunanlardan gelebilecek şerlerden de Sana sığınıyoruz!
Her şeye rağmen Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), odak haline gelip de iman aleyhine kumpas kuranlar hakkında bile hayır adına dua ediyor, böylesine kritik bir noktada bile içtenlikle Rabbine teveccüh edip onların iyiliğini talep ediyordu; duasını bitirince, yine ashabına dönecek ve:
- Haydi! Şimdi Allah'ın adıyla yürüyün, buyuracaktı. Hayber'in önüne gelindiğinde gecenin yarısıydı ve Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), bir mekan tercihinde bulunarak orada karargahını kurdu ve ertesi günün hazırlıkları yapılmaya başlandı. Gece olduğu için Allah Resülü, teheccüd namazını da burada kılmış, şafağın aydınlığıyla birlikte sabah namazına durmuştu; ashabı da O'nun arkasındaydı! Yine eller duaya durmuş, Yüce Mevla'dan nusret talebinde bulunuluyordu!
Bir aralık yanına Hiibôb İbn Miınzir yaklaştı; belli ki, en doğru olanı yakalama konusundaki duyarlıhğıyla arkadakilere örnek olacak bir adım atıyordu:
- Ya Resülullah, dedi. Karargah kıldığın bu yer şayet Sana Allah'ın bir emri ise buna diyecek bir şeyimiz olamaz; ancak bu, harp gereği olarak bir tercih ise biz de düşündüklerimizi söyleyelim!
Sonrakilere de örnek olacak bu çıkış karşısında Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern):
- Hayır, bu şahsi bir tercihten ibarettir, buyurdu.
Bu sözler, Hz. Hiibab'ın önünü açmaya matuftu ve bunun üzerine İbn Münzir şunları söyledi:
- Öyleyse ya Resülullahl Burası onların kalelerine çokyakın bir
yerdir ve onların hepsi de Natat kalesinde mevzilenmiş durumdalar. Aynı zamanda onlar, ok atmada mahir insanlardır ve attıkları oklar da, yukarıdan aşağıya doğru daha hızlı ilerleyip bize ulaşır; bu durumda bizler, onlara ok atmakta oldukça zorlanırız! Hiç değilse şu kara taşlık ve kayalık yeri arkamıza alalım da Yahudilerin atacakları oklar bize kadar ulaşmasın!
Resülullah'ırı da bir bildiği vardı ve önce:
- İşin doğrusu da, senin işaret ettiğin gibidir, dedi. Ardından da şöyle devam etti:
- Ancak bugün yine de biz burada mevzilenelim; yerimizi inşaallah akşam değiştiririz. Bu arada yanına Muhammed İbn Mesleme'yi çağırmış, karargah kurmak için daha elverişli bir mekan bulması için ona talimat veriyordu.
Şimdi sıra, namazIa birlikte yapılan duayı fiile dökme zamanıydı. Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellern), ordusunu savaş düzenine sokmuş Hayber kalelerinin önünde bekliyordu! Bineğinin üzerinde durmuş:
- Allahü ekber; harap oldu Hayber! Bizler, düşman bir kavmin yurduna baskın yapıp girdik mi, kendilerine elçiler gelerek önceden uyarılmış olan o kafirlerin hali yaman olur, diyordu.t'f
Parola yine, 'ya Mansiirt Emit' şeklindeydi.