bengisu
Tue 11 December 2007, 02:26 pm GMT +0200
Bir eserde rivayet olunmuştur ki:
"Rahman cezbelerinden bir cezbe, ins ve cinnin amellerine müsavidir."
Cezbe, Allah-u Zülcelal tarafından, kuluna bir ikramdır.
Sad bin Ebu Vakkas (R.A)’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (S.A.V):
"Eğer ağlayabilirseniz, ağlayınız. Eğer ağlayamıyorsanız, ağlamaklı (ağlar gibi) olunuz." (İbn-i Mace)
Bu cezbe, ister namazda ister namaz haricinde olsun; gücü nisbetinde, kişinin, cezbesini tutması lazımdır. Şayet takatinin dışında olan ses ve hareketlere hiçkimse bir şey söyleyemez.
Allah-u Zülcelal'in rahmetinin ağırlığına kim dayanabilir ki...
İmam Ahmed bin Hanbel'in; "Müsned'inde", Hz. Ali (K.V)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (S.A.V); Hz. Ali (R.A)'ye;
"Sen bendensin." Hz. Cafer'e:
"Senin ahlakın ve yaratılışın, benim ahlakım ve yaradılışım gibi."
Hz. Zeyd (R.A)’e de:
"Sen benim azadlığım (azad olmuş kölemsin)." (Ahmed b. Hanbel) demiştir.
Bu şekilde söylemesi üzerine, vecde (cezbeye) gelip, tek ayak üzerinde dolaşmaya başlamışlardır.
Bu Sahabe'lerin Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in huzurunda, böyle bir harekette bulunmaları mümkün değildir. Fakat takatlerini aştığı için, kalkıp semaya başlamışlardır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in huzurunda, takatin dışında böyle bir olay zuhur ediyorsa, zamanımızda da böyle şeyler zuhur edebilir. Onun için, bu gibi durumlara dil uzatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Ama özellikle namazda kendini tutması lazımdır. Çünkü namazda iki harf çıkması ya da üç hareket olması halinde namazı ifsad edeceği için, çok dikkatli olunmalıdır.
Namaz dışında gelen rahmet ve feyzin gelmesi halinde, kendini serbest bırakması ve ses çıkacak diye rahmet ve feyzi nehyetmeye çalışmamalıdır. Çıkacaksa ses, o feyz ve nisbetten çıksın.
Kişi kendini sıkıp, Allah-u Zülcelal'den gelen feyz ve berekete engel olmasın...
"Rahman cezbelerinden bir cezbe, ins ve cinnin amellerine müsavidir."
Cezbe, Allah-u Zülcelal tarafından, kuluna bir ikramdır.
Sad bin Ebu Vakkas (R.A)’dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (S.A.V):
"Eğer ağlayabilirseniz, ağlayınız. Eğer ağlayamıyorsanız, ağlamaklı (ağlar gibi) olunuz." (İbn-i Mace)
Bu cezbe, ister namazda ister namaz haricinde olsun; gücü nisbetinde, kişinin, cezbesini tutması lazımdır. Şayet takatinin dışında olan ses ve hareketlere hiçkimse bir şey söyleyemez.
Allah-u Zülcelal'in rahmetinin ağırlığına kim dayanabilir ki...
İmam Ahmed bin Hanbel'in; "Müsned'inde", Hz. Ali (K.V)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (S.A.V); Hz. Ali (R.A)'ye;
"Sen bendensin." Hz. Cafer'e:
"Senin ahlakın ve yaratılışın, benim ahlakım ve yaradılışım gibi."
Hz. Zeyd (R.A)’e de:
"Sen benim azadlığım (azad olmuş kölemsin)." (Ahmed b. Hanbel) demiştir.
Bu şekilde söylemesi üzerine, vecde (cezbeye) gelip, tek ayak üzerinde dolaşmaya başlamışlardır.
Bu Sahabe'lerin Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in huzurunda, böyle bir harekette bulunmaları mümkün değildir. Fakat takatlerini aştığı için, kalkıp semaya başlamışlardır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in huzurunda, takatin dışında böyle bir olay zuhur ediyorsa, zamanımızda da böyle şeyler zuhur edebilir. Onun için, bu gibi durumlara dil uzatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Ama özellikle namazda kendini tutması lazımdır. Çünkü namazda iki harf çıkması ya da üç hareket olması halinde namazı ifsad edeceği için, çok dikkatli olunmalıdır.
Namaz dışında gelen rahmet ve feyzin gelmesi halinde, kendini serbest bırakması ve ses çıkacak diye rahmet ve feyzi nehyetmeye çalışmamalıdır. Çıkacaksa ses, o feyz ve nisbetten çıksın.
Kişi kendini sıkıp, Allah-u Zülcelal'den gelen feyz ve berekete engel olmasın...