hafız_32
Thu 14 October 2010, 07:15 pm GMT +0200
Çevirenden Birkaç Söz
Bismihi Tealâ
İnsanoğlu, yaratıldığı günden itibaren hür seçim serbestisi (istenç, irade) ve emanet denilen bir sorumluluk yüklenmiştir. Allah Azze ona iyilik ve kötülük yollarım öğretmiş ve sınırlı bir zaman diliminde yaşamasının ardından yaptıklarından sorumlu tutacağını açıkça anlatmıştır. Ortada herhangi bir ba-, hane olmasın ve her dönemde ve çeşitli yerlerde kendi emirlerini insanoğluna ulaştırsın diye elçilerini göndermiştir. Bu elçilerden sonuncusu Hz. Mu-hammed'dir (as). En kapsamlı ve nihaî dava O'nundur. Bu nedenle O'nun getirdiği şerîate uyanlar şu iki temel esası bilmek zorundadırlar: Kitap (Kur'an-i Kerim) ve Sünnet (tüm bir yaşantı). Kur'an'ın anlaşılabilmesi Resu-lullah'in (as) hayatının en küçük detayına kadar bilinmesine bağlıdır. Zira Kur'an-ı Kerim'İn -tabir caiz ise- ete kemiğe bürünmüş ve rahmet elbisesini giymiş somut haldeki varlığı Hz. Muhammed'dir. O'nun tüm hayatı bir sünnetler mecmuasıdır. Bu hususta pek çok eser yazılmıştır. Bunlardan biri de şu elinizdeki kitapçıktır. Fetava-yı Resulullah (Resulullah'ın Fetvaları) yaklaşık otuz bölümdür. Konu konu ayrılmış olmakla birlikte konular arasında kesin bir sınır yoktur. Çünkü Resulullah (as) bir taraftan "iman" olgusunu tanımlarken diğer taraftan "temizlik" hususunu belirtmektedir. Kitabı çevirirken gücüm yettiğince başka kaynaklara da başvurdum: İbnu'I Esir'İn en-Nihayetu Garibi'i Hadis'i, Sünen-i Tirmİzi, Sahih-i Buharî ve Müslim gibi. Çeviride özel hadis deyimlerine pek dokunmadım, mesela mürsel, muttefekun aleyh, sahih, hasen gibi. Bu tip hadis ıstılahları için bir hadis lügatine bakılmalıdır. Genelde Resulullah sözcüğünden sonra bir (as) koydum; bu, "aleyhisse-lam^seîam O'na olsun" dua sözünün kısaltılmışı olarak değerlendirilmelidir. Hacmi küçük olan bu eser kapsam itibariyle değerlidir. Seyyid el-CemÜî değerli bir araştırmacı olduğundan kitaba topladığı hadisleri tek tek kaynakla olsa "ben derim ki" ifadesiyle kendi görüsünü
Eser pratik bir el kitabı olup okununca da görüleceği üzere büyük bir çabanın ürünüdür.
Değerlendirmeyi okuyucuya bırakarak, "beşer" denilen canlı olarak yaratılmış olmak platformundan çıkıp "insanlaşmak" aşamasına doğru yükse-Jenlere selam olsun diyoruz,
M. Emin Çimendağ[1]
Kitapta Ele Aldıklarımız
Allah'a hamd olsun Resulullah'ın (as) fetvalarını ve O'ndan rivayet edilen kavlî, amelî ve takriri sünnetleri incelemeye koyulduk.
Şeyhülislam tbn-i Teymiye'nin kitabı el-Fetava ePKübra da bizlere bitmek bilmeyen bir kaynak sunmuştur. Biz de fetvalarından bazılarına aslî ve orijinal kaynaklarını öğrendikten sonra güvenip itimad ettik.
Önceki kuşaklar hiçbir çalışmada herhangi bir kaynak göstermediklerinden şu anki çalışmalarımız bizi bir hayli yormaktadır. Buradaki çalışmalarımı?; fetvalarla ilgili olup kendine has bir öneme sahiptir. Bu nedenle -bu konuyla- ilgili olan her şeyin ortaya çıkması ve insanları, alemlerin Rabbi olan Allah'a hesap vermek üzere mezarlarından kalktıkları kıyamet gününde bilmeden olsa da işlediğimiz bir suçtan dolayı Resulullah'ın (as) bizi kınamaması için orijinal başvuru kaynaklan üzerinde durmamız ve onları tüm açıklığıyla incelememiz gerekir.
Bu hususta Resulullah'ın (as) birçok fetvasını kapsamına alan İbnu'l Kayyım el-Cevziyye'nin î'lâmu'lMuvakktîn an-Rabb'il Alemin adlı eserinden pek çok yararlandık ve bu eserin muhtevasına da güvendik. Aslında bu kitabın muhtevasında kalbimizi büsbütün tatmin edecek haberler vardır.
Her halükârda Resulullah'tan (as) rivayet olunduğu kesin delillerle ispat-lanamamiş olan haberleri, doğru olanı bulalım, onun izinden gidelim diye a-raştırıyor kuşkulu olan hususları ortaya çıkarıp kesin bir konuma getiriyoruz. Bu nedenle fetvalardan bazıları, hadislerin ve haberlerin sağlam senetlerle incelenerek bir kitapta toparlanması hususunda kapsamlı boyutlara sahip görüş ve bilgi gerektirmektedir. Sünnet kitaplarının ve tefsir yakılarının pek çoğuna kaynak teşkil eden eserlerin araştırılmasında da L>u hususun gerekli o-lusu ortadadır. Bu tip kaynakların sayıları belirli konularla sınırlı kalmak şöyle dursun korkunç boyutlara ulaşmıştır, Bazılarının bazılarıyla olan benzerliklerini gösterdik ve hadislerle çeşitli rivayetleri, zayıflarını ve doğru olanlarını belirleyelim diye uygunluk bakımından ineeledîk.
Kcsııluİlah'in (as) fetvalarının her biri için o fetva ile ilgili hadisin ihtiva ettiği kısa bir ibareyle isimler vermeyi tercih ettik. Bu hususta hadis içerisindeki soru w cevapları da dikkate aklık. Bu çalışmamızda pek çok zorluklarla karşılaştık, ama -daimî hayırda- Allah Azzc kentli iradesiyle bizlere yardım etti de işlerimizi kolaylaştırdı. Bu husustaki pek çok zorluğu kolaylığa dönüştürdük. Ama kendimiz için mükemmellik iddiasında bulunmuyoruz. Zira mükemmel yalnızca tek başına olan Allah Azzedİr. Bizler beşeriz -insanoğlu-yuz-. Bizler etimizden gelen her türlü çabayı -şu ya da bu sonucu kesinkes beklemeden- ortaya koyarız. Allah Tcala tüm doğru gidişatların destekçisidir.
Bu çalışmamızı Allah Tcala yalnızca kendi rızasını kazanmaya yönelik bir emek ürünü kılsın ve tüm amellerin kendisine sunulduğu o günde kabul etsin.
Önemli bir not
Biz, hadis, fetva ve hükümler olarak ResuluUah'tah (as) her ne rivayet olunmuş ise kitaba alırken onları tırnak içinde C'...")gösterdik. Bunların dışında kalanlar ise kitabm hemen her yerinde bize aittir. Bunlar, bazen bir a-çıklama, bazen bir not ve bazen de .gerekli oian bir hususun belirtilmesinden ibarettir. [2]
Dr. Ali Abdulazîmin Önsözü
Elinizdeki kitabın yazan Üstad Dr. Seyyid el-Cemilî'yi tanıdığımda O'ndaki din özlemi gözümde öylesine büyüdü ki, hemen O'nun Kur'an-ı Ke-rim'e ve Resululluh'ın (as) sünnetine sıkı sıkıya yapıştığı, görerek ve bilinçli olarak bunlarla amel ettiği yargısına varmıştım.
Böylece pek çok eserini okudum. Onun emanete (İslam'a) oian hırsı, a-raştırmalarında kaynakları gösterme hususundaki ilmî sorumluluk karşısında gösterdiği hassasiyeti ve Resulultah'm (as) hadisi olarak rivayet edilen herşe-yi iyiden iyiye araştırarak doğruları eğrilerden ayırması beni şaşırttı. Nitekim Şeyh Muhammed Mütevelli eş-Şa'râvî'nin fetvalarını da on cilt halinde tahkik edip yayınlamıştı. Şeyh Şa'râvî'nin kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevapların bir fetva külliyatı halinde olduğu hemen herkesçe bilinmektedir. Bu fetvalarda, önceki nesi! alimlerinin görüşlerini yansıtmak, bu fetvaları verirken ana kaynak ve dayanak noktası olarak ilk sırada yer verdiği ve kendisine dayandığı Kur'anî ve aklî delillerle hadislerin senetlerini gündeme getirmek ve onlara işaret etmek yerine hemen hepsinde kendi görüşleri hakimdir. Çünkü Onun fetvaları -adeta- soyutlanmış olan kendi görüşlerinden ibarettir. Bu hususta aklî ölçüler ihtilaf halinde olabilirler.
Çoğu alim, Seyyid cl-Cemilîyi, tslam hukuk bilginlerinin söz sahibi o-lanlannın bile fetva verdikleri zaman yalnızca kendi görüşlerine dayanmaktan sakınmalarına rağmen, -gücü yettiği halde- fetva verirken serî bir nassı yahut aklî bir delili kendisine destek olarak almaksızın yalnızca kendi görüşleriyle Fetva veren Mütevelli eş-Şa>âvî'nin fetvalarını nakletmesi dolayısıyla kınamışlardı. Bu hususta İmam Şafiî kendine tabi olan kimseleri kendisini taklid etmekten sakındırarak, maksızın ona tabi olan kimsenin yaptığı hu iş helal değildir" demiştir.
îmam Ali ise herhangi bir hususta fetva verdiği zaman, Öğrencilerine, "fetvayı hangi hususta verdiğimi araştırın, zira bu bir dindir. Şu ravdanın sahibi olan şahıs (yani Resulullah) dışında herkesin sözleri kabul veya red-dolunabilif diyerek nasihat ediyordu.
İbn-i Hazm, Hz. îmam Ali'nin vefatı yaklaştığı sıralarda şöyle dediğini rivayet etmektedir: "İslam şeriatı hakkında, Resulullah'tan (as) herhangi bir şey öğrendiğimde ona hiçbir eklemede bulunmadığım ve Resulullah 'in (as) sünnetine aykırı hareket etmediğim halde şu anda kendi fikrimle yargıladığım ve hüküm verdiğim her mesele konusunda kırbaçlanarak dövülmeyi isterdim ".
Şeyh Şa'râvî herhangi bir sebebe tutunmaksızm kendi dini kültürüne ve parlak zekâsına göre görüş bildirmekte ve fetva vermektedir. Dr. Cemilî Şa'ravTyi ilme dayanarak savunmak istemiş ve böylece İbn-i Teymiye, İbnu'l Kayyım el-Cevziyye ve Nasıh Hanbelî gibi büyük müftülerin fikirlerine başvurmuştu. Bu alimler hadis ilimlerinde ve rivayetlerde uzmanlaşmış kişilerdi. Hadislere yalnızca inceleyip araştırdıktan sonra, hadisin Resulullah'a (as) u-laşma biçimi, kopuklukları, sıhhat derecesi, neshe uğrayıp uğramadığı; Kur'an ayetlerinden herhangi birisiyle çatışıp çatışmadığı ve ravisinin herhangi bir suçlamaya hedef olarak unutkanlık veya hile yapmak gibi niteliklere sahip olup olmadığı gibi hususları araştırdıktan sonra güvenirlerdi.
Dr. Seyyid el-Cemüî, Şeyh Mütevelli eş-Şa'râvî'yi en güzel şekilde tanıtmıştı. Oysa şimdi İslam toplumuna sunacağı şahıs peygamberlerin sonuncusu ve tüm yaratıkların seyyidi olan bir kimse, yani efendimiz Muhammed b. Abdullah (as) idi.'O'na uyan, O'nu tasdik eden, Ö'nun rehberliğini kabullenen kimselerin zaten Şa'râvfye, Onu okumaya ve dinlemeye ihtiyaçları yoktu.
Dr. Cemilî, Resulullah'ın (as) fetvalarını seçme, kıyaslama, bir ölçüye göre belirleme, güzel ve şık bir üslûpla insanlara sunma ve ince bir zevkle düzenleme hususlarında başarı göstermiştir. Bu nedenle bu kitabından hemen sonra sahabelerin, büyük İslam hukuk bilginlerinin ve îmam Malik gibi müftülerin fetvalarını da bu şekil bir çalışmayla kitap haline getirmesini temenni ediyorum. Mesela îmam Malik hakkında, "İmam Malik Medine'de fetva vermemiştir" deniyor.
Gerçi öyle bir dönemde yaşıyoruz ki eline kalem alan yahut güzel yazı yazan hemen fetva vermeye başlıyor. Allah İçin şu satırları söyleyen şair de bunu belirlememiş midir: Hevaya uymuş hepsi dinlerini kınıyorlar/ Binlerce müftü, Medine'de bir tek Malik var.
"Hiçbir gölgenin olmadığı bir günde, Allah Azze'nin, gölgesiyle gölge-lendirmeyi vaad ettiği yedi kimse şunlardır; ...Allah Azze'ye itaat ederek yetişen genç de bunlardan biridir" diyen hadis-i şerifi her okuyuşumda Dr. Seyyid el-Cemilî hatırıma geliyor; her okuyuşta O'nu hatırlıyorum. Çünkü kendisi ilmî bakımdan yetişmesi ve pratik uzmanlığı yanında, dinî ilimlerde uzmanlaşma gibi ruhsal ö?.Icmfere de yöncklİ. Bu husustaki başarısı oeiki ü'C na ve babasından kaynaklanmaktadır. Zira onlar ta küçüklüğünden itibaren oğullarına ruhun durumuyla ilgili olan bazı meseleleri aşılamışlardır. Böylece oğullarının yazıda, konuşmada tatbikatta ilgi alanı hep psikoloji olup yıkmıştı. Allah Azze bu uğraşılarını, Ona adeta olgun bir güle benzeyen güzel bir kız çocuğu vererek ödüllendirdi. O da çocuğun adını "Dua" koydu. Allah Azze onu verimli bir kimse, göz nuru ve kalb süruru kılsın, zürriyyetini şeytanın şerrinden korusun.
Umuyorum ki bu kitap fetva kitaplarının ilki ya da sahabelerin, tabun a-limlerinin ve İbn-i Teymiyye, ibnuTKayyım el-Çevziyye, İbn-i Hacer el-Aska-lanî. Şeyh Muhammed Abduh, Şeyh Abdutmecid Selim, Kcşİd Rıza, Mahcnud Şeltııt, Şeyh Cadu'l Hak, Hasan. Me'mun gibi alimlerin fetvalarından oluşacak bir külliyatın başlangıcı olsun. Nitekim Seyyid Cemilî'nİn basılmış eserlerinin yeniden basılmasını da istemiştim. Zira yazarın bu eserleri verirken çektiği e-meği çoğu alim hemen hiçbir eserde çekmiş değildir. Bunlardan Sekretu'l Mevt, Met'âktfu Yevmi'l Kıyamet, Kitabu's Sibr ve Tasdirıl Ervah beyne'l Bi-da vel Hakâik ve tüm bunlardan daha öncelikli olan el-İ'câzu't Tıbbı Fİ'I Kur'an adlı eserlerini sayabiliriz.
Allah A/zc'den Onun kalemini İslam İçin bereketli kılmasını temenni e-cliyoıum. Selamlarım ve dualarım Dua'mn babasına olsun. O'na temizlik, güzellik, doğruluk, kurtuluş vç Allah korkusu ilham etsin. Allah duaları işitendir. [3]
[1] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 9-10.
[2] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 11-12.
[3] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 13-15.