ehlidunya
Sun 29 January 2012, 05:44 pm GMT +0200
Cennetin Nuru, Pahası, Etrafının Hoşluğu, Sabah Akşam Manzarasının Güzelliği:
Yüce Allah buyurdu ki:
"Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan giyimlikler vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir." (İnsan, 76/20-21)
"Orada temellidirler. Ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır." (Furkân. 25/76) "Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın. Orada ne susarsın. ne de güneşin sıcağında kalırsın." (Tâ-Hâ. 20/118-119)
"Orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler." (İnşân, 76/13) Ebubekir b. Ebi'd-Dünyâ... Simâk'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: Gözlerini kaybetmesinden sonra Medine'de Abdullah b. Abbas'la karşılaştım. Ona dedim ki:
— Cennetin toprağı nedir?
— Gümüş gibi bembeyaz mermerdir. Tıpkı ayna gibidir.
— Onun aydınlığı nasıldır?
— Güneşin doğuşundan önceki anı görmemiş misin? Oranın aydınlığı da işte öyledir. Yalnız orada güneş ve dondurucu sıcaklık yoktur."
İbn Sayyad'ın bir sorusuna cevab olarak Rasûiullah (s.a.v.), cennet toprağı hakkında şöyle buyurmuştu:
"O, beyaz taşın tozu gibi bembeyaz katıksız misktendir." [534]
Ahmed b. Mansur er-Remadî... İbn Abbas'tan rivayet elti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cenab-ı Allah, cenneti beyaz renkte yarattı. O'nun en çok sevdiği elbise, beyaz renkli olanıdır. Dirileriniz beyaz renkli elbise giysin. Ölülerinizi de beyaz renkli kefene koyun." Sonra Rasûlullah (s.a.v.) koyun çobanlarını toplantıya çağırdı. Toplandılar. Onlara: "Koyunu olan, sürüsüne beyaz koyunları katsın" dedi. Kadının biri gelip: "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben kara koyunlar edindim. Çoğalacaklarım sanmıyorum" dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de ona: "Kara koyunlarının arasına beyazları da kat" diye emretti.
Ebubekir ei-Bezzâr... Üsame b. Zeyd'den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
"Cennete gitmek üzere paçalarını sıvayacak kimse yok mu? Doğrusu -Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki- cennetin misli yoktur. O; parlayan bir nûr, titreyip salınan bir reyhan, sağlam yapılı bir saray, düzgün ve sürekli akan bir ırmak, olgunlaşmış bir meyve, alımlı ve çok güzel bir zevce, ebedî makamda ve rahat bir diyardaki çok elbiseler sebze ve meyve, kıymetli ve yüksek yerdeki beyaz taşlar ve nimetlerdir." Ashab: "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz paçamızı sıvayıp oraya gideriz" deyince Rasûlullah (s.a.v.): "lnşaaliah deyin" dedi. Onlar da; "İnşaallah" dediler." [535]
İbn Mâce... Ebû Hüreyre'den merfu olarak şöyle bir rivayette bulunmuştur:
"Cennetin yeri beyazdır. Arsasında kâfur kayaları vardır. Çevresi kum tepelerini andıran misk tepeleri ile kuşatılmıştır. Orada sürekli ve düzgün akan ırmaklar vardır. Cennet ehli o arsada toplanıp tanışırlar. Cenab-ı Allah rahmet rüzgarını estirir. Bu sebeple üzerlerine misk kokusu ve güzellik siner. (Sonra) Adam karısının yanına döndüğünde karısı ona: "Sen yanımdan çıkıp gittiğinde seni beğeniyordum. Ama şimdi seni daha çok beğeniyorum" der."[536]
[534] Müslim. Fiten. 3/92-93
[535] İbn Mâce, Züiul. 2/39
[536] ct-Tcrhib ve't-Tergib, 4/514 İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 455-456.
Yüce Allah buyurdu ki:
"Oranın neresine baksan, nimet ve büyük bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan giyimlikler vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir." (İnsan, 76/20-21)
"Orada temellidirler. Ne güzel bir yer ve ne güzel duraktır." (Furkân. 25/76) "Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın. Orada ne susarsın. ne de güneşin sıcağında kalırsın." (Tâ-Hâ. 20/118-119)
"Orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler." (İnşân, 76/13) Ebubekir b. Ebi'd-Dünyâ... Simâk'm şöyle dediğini rivayet etmiştir: Gözlerini kaybetmesinden sonra Medine'de Abdullah b. Abbas'la karşılaştım. Ona dedim ki:
— Cennetin toprağı nedir?
— Gümüş gibi bembeyaz mermerdir. Tıpkı ayna gibidir.
— Onun aydınlığı nasıldır?
— Güneşin doğuşundan önceki anı görmemiş misin? Oranın aydınlığı da işte öyledir. Yalnız orada güneş ve dondurucu sıcaklık yoktur."
İbn Sayyad'ın bir sorusuna cevab olarak Rasûiullah (s.a.v.), cennet toprağı hakkında şöyle buyurmuştu:
"O, beyaz taşın tozu gibi bembeyaz katıksız misktendir." [534]
Ahmed b. Mansur er-Remadî... İbn Abbas'tan rivayet elti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cenab-ı Allah, cenneti beyaz renkte yarattı. O'nun en çok sevdiği elbise, beyaz renkli olanıdır. Dirileriniz beyaz renkli elbise giysin. Ölülerinizi de beyaz renkli kefene koyun." Sonra Rasûlullah (s.a.v.) koyun çobanlarını toplantıya çağırdı. Toplandılar. Onlara: "Koyunu olan, sürüsüne beyaz koyunları katsın" dedi. Kadının biri gelip: "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben kara koyunlar edindim. Çoğalacaklarım sanmıyorum" dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de ona: "Kara koyunlarının arasına beyazları da kat" diye emretti.
Ebubekir ei-Bezzâr... Üsame b. Zeyd'den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
"Cennete gitmek üzere paçalarını sıvayacak kimse yok mu? Doğrusu -Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki- cennetin misli yoktur. O; parlayan bir nûr, titreyip salınan bir reyhan, sağlam yapılı bir saray, düzgün ve sürekli akan bir ırmak, olgunlaşmış bir meyve, alımlı ve çok güzel bir zevce, ebedî makamda ve rahat bir diyardaki çok elbiseler sebze ve meyve, kıymetli ve yüksek yerdeki beyaz taşlar ve nimetlerdir." Ashab: "Ey Allah'ın Rasûlü! Biz paçamızı sıvayıp oraya gideriz" deyince Rasûlullah (s.a.v.): "lnşaaliah deyin" dedi. Onlar da; "İnşaallah" dediler." [535]
İbn Mâce... Ebû Hüreyre'den merfu olarak şöyle bir rivayette bulunmuştur:
"Cennetin yeri beyazdır. Arsasında kâfur kayaları vardır. Çevresi kum tepelerini andıran misk tepeleri ile kuşatılmıştır. Orada sürekli ve düzgün akan ırmaklar vardır. Cennet ehli o arsada toplanıp tanışırlar. Cenab-ı Allah rahmet rüzgarını estirir. Bu sebeple üzerlerine misk kokusu ve güzellik siner. (Sonra) Adam karısının yanına döndüğünde karısı ona: "Sen yanımdan çıkıp gittiğinde seni beğeniyordum. Ama şimdi seni daha çok beğeniyorum" der."[536]
[534] Müslim. Fiten. 3/92-93
[535] İbn Mâce, Züiul. 2/39
[536] ct-Tcrhib ve't-Tergib, 4/514 İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 455-456.