ehlidunya
Sun 29 January 2012, 05:41 pm GMT +0200
Cenneti İstemenin Emredilişi. Cenab-ı Allah'ın Kullarını Oraya Özendirmesi Ve Oraya Gitmek İçin Tez
Davranmalarını Emretmesi:
Yüce Allah buyurdu ki:
"Allah, Dâr'üs-Selâm'a (cennete) çağırır." (Yunus, 10/25)
"Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gemekten sakınanlar için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşusun." (Âl-i imrân, 3/133)
"Ey İnsanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşusun. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lutfudur. Allah, büyük lutuf sahibidir." (Hadid, 57/21)
"Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır." (Tevbe, 9/111)
Buharı... Saîd b. Minâ'dan rivayet etti ki; Câbir şöyle demiştir: Melekler, Rasûlullah (s.a.v.) uyamaktayken yanına gediler. Bazıları: "O uyuyor" dediler. Bazıları da dediler ki: "Gözleri uyuyor ama kalbi uyanıktır. Onun durumu şu adama benzer ki; adam bir ev yaptırır. Orada bir sofra kurar. Sofraya insanları çağırması için dışarıya bir dâvetçi gönderir. Dâvetçiye icabet eden, eve girer ve sofradaki yemekleri yer." İşte bu misâli Rasûlullah (s.a.v.)'e yorumladılar. Bazıları: "O uyuyor" dedi. Bazıları da: "Göz uyuyor ama kalb uyanıktır" dedi. Dediler ki: Ev, cennettir. Dâvetçi, Muhammeddir. Muhammed'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş; Muhammed'e isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur. Muhammed insanları birbirinden (seçip) ayırdı." [537]
Tinnizî'nin rivayeti ise şöyledir:
"Rasûlullah (s.a.v.) bir gün çıkıp yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: "Rüyada Cebrail'i baş tarafımda, Mikâil'i de ayak tarafımda gördüm. Biri diğerine: 'Şunun hakkında bir misal ver' dedi. Diğeri de dedi ki: "Duy; kulakların da duysun. Anla; kalbin de anlasın. Senin ve ümmetinin misali şu hükümdarın durumuna benzer: Hükümdar bir konak edinir. Konakta bir oda yapar. O odada bir sofra kurar. Sonra insanları o sofraya davet etmesi için bir elçi gönderir. Kimileri o elçinin çağrısına icabet eder; kimileri de etmez. Bu misâldeki hükümdar, Allah'tır. Konak, İslâmiyettir. Oda, cennettir. Sen de ey Muhammed, elçisin. Senin dâvetine icabet eden, İslama girer. İslama giren, cennete girer. Cennete giren de oradaki taamı yer." [538]
Hammad b. Seleme... Enes'ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bir bey, bir ev edindi. O evde bir sofra kurdu. (İnsanları yemeğe çağırması için) bir dâvetçi gönderdi. Dâvetçiye icabet edenler konağa girdiler ve sofradaki yemekleri yediler. Bey de onlardan hoşnud oldu. Bilesiniz ki (bu misâlde sözü edilen) bey-Allah'tır, ev İslâmiyettir, sofra cennettir, dâvetçi de Muhammed 'dir." [539]
[537] Buharı, nisam, 2/8
[538] Tİrraizî, Edeb, 5/86
[539] İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 456-457.
Davranmalarını Emretmesi:
Yüce Allah buyurdu ki:
"Allah, Dâr'üs-Selâm'a (cennete) çağırır." (Yunus, 10/25)
"Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gemekten sakınanlar için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşusun." (Âl-i imrân, 3/133)
"Ey İnsanlar! Rabbiniz tarafından bağışlanmaya, Allah'a ve peygamberine inananlar için hazırlanmış, genişliği yerle göğün genişliği kadar olan cennete koşusun. Bu, Allah'ın dilediğine verdiği lutfudur. Allah, büyük lutuf sahibidir." (Hadid, 57/21)
"Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını cennete karşılık satın almıştır." (Tevbe, 9/111)
Buharı... Saîd b. Minâ'dan rivayet etti ki; Câbir şöyle demiştir: Melekler, Rasûlullah (s.a.v.) uyamaktayken yanına gediler. Bazıları: "O uyuyor" dediler. Bazıları da dediler ki: "Gözleri uyuyor ama kalbi uyanıktır. Onun durumu şu adama benzer ki; adam bir ev yaptırır. Orada bir sofra kurar. Sofraya insanları çağırması için dışarıya bir dâvetçi gönderir. Dâvetçiye icabet eden, eve girer ve sofradaki yemekleri yer." İşte bu misâli Rasûlullah (s.a.v.)'e yorumladılar. Bazıları: "O uyuyor" dedi. Bazıları da: "Göz uyuyor ama kalb uyanıktır" dedi. Dediler ki: Ev, cennettir. Dâvetçi, Muhammeddir. Muhammed'e itaat eden, Allah'a itaat etmiş; Muhammed'e isyan eden de Allah'a isyan etmiş olur. Muhammed insanları birbirinden (seçip) ayırdı." [537]
Tinnizî'nin rivayeti ise şöyledir:
"Rasûlullah (s.a.v.) bir gün çıkıp yanımıza geldi ve şöyle buyurdu: "Rüyada Cebrail'i baş tarafımda, Mikâil'i de ayak tarafımda gördüm. Biri diğerine: 'Şunun hakkında bir misal ver' dedi. Diğeri de dedi ki: "Duy; kulakların da duysun. Anla; kalbin de anlasın. Senin ve ümmetinin misali şu hükümdarın durumuna benzer: Hükümdar bir konak edinir. Konakta bir oda yapar. O odada bir sofra kurar. Sonra insanları o sofraya davet etmesi için bir elçi gönderir. Kimileri o elçinin çağrısına icabet eder; kimileri de etmez. Bu misâldeki hükümdar, Allah'tır. Konak, İslâmiyettir. Oda, cennettir. Sen de ey Muhammed, elçisin. Senin dâvetine icabet eden, İslama girer. İslama giren, cennete girer. Cennete giren de oradaki taamı yer." [538]
Hammad b. Seleme... Enes'ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bir bey, bir ev edindi. O evde bir sofra kurdu. (İnsanları yemeğe çağırması için) bir dâvetçi gönderdi. Dâvetçiye icabet edenler konağa girdiler ve sofradaki yemekleri yediler. Bey de onlardan hoşnud oldu. Bilesiniz ki (bu misâlde sözü edilen) bey-Allah'tır, ev İslâmiyettir, sofra cennettir, dâvetçi de Muhammed 'dir." [539]
[537] Buharı, nisam, 2/8
[538] Tİrraizî, Edeb, 5/86
[539] İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 456-457.