sumeyye
Wed 9 February 2011, 04:42 pm GMT +0200
Cemaatle Namaz Kılmanın Faydaları, Üç Kısımda Toplanır:
Rasûlullah (s.a.), cemaatle namaz kılmanın faydalarının üç kısma yönelik olduğunu görmüştür:
1. Kendi nefsine dönük olan faydalar. Kişinin nefsinin olgunlaşması, melekî yönün, hayvani yönüne egemen olması gibi.
2. İnsanlara dönük faydalar: Aralarında örnek bir yol oluşması, hayırda yarışmaya girişmeleri, bu yolla kendilerini eğitmeleri ve onun üzerinde görüş birliği etmeleri gibi.
3. İslâm ümmetine yönelik faydalar: Bu sayede taptaze kalmalarının temini; tahriflere meydan vermeme, vurdumduymazlığı ortadan kaldırma gibi.
Birinci kısımda üç fayda vardır:
a) Allah Teâlâ’ya ve Mele-i a’lâ’ya yaklaşma,
b) Kendilerine hasene olarak yazılması,
c) Hatalarının keffâret olunması.
İkinci kısımda üç fayda vardır:
a) Mahalle ve şehirlerin intizamı,
b) Dünyada üzerlerine bereket inmesi,
c) Âhirette birbirlerine şefaat edebilmeleri.
Üçüncüsünde üç fayda vardır:
a) Mele-i a’lâ’nın icmâlarımn yürütülmesi,
b) Allah Teâlâ’nın kopmaz ipine sarılmış olmaları,
c) Birbirlerine nurlarının yansımış olması.
Bu dokuz faydadan her biri için üç fayda vardır:
a) Allah’ın onlardan razı olması,
b) Meleklerin onlara dua ve istiğfar etmeleri.
c) Şeytanların onlardan uzak durmaları ve onlara zarar verememesi.
Başka bir rivayette ise, “yirmi beş derece” şeklindedir. Bunun izahı da şöyle olur: Cemaatin faydaları 5x5=25 şeklindedir. Bunlar:
1. Nefislerinin istikâmet bulması,
2. Cemaatin kaynaşması,
3. Millet olarak ayakta durmaları,
4. Meleklerin sevinmesi,
5. Şeytanların sinmesi.
Her birinin de ayrıca beş faydası vardır:
a) Allah Teâlâ’nın onlardan razı olmadı,
b) Dünyada üzerlerine bereketlerin inmesi,
c) Cemaate iştiraklerinin kendileri için bir hasene yazılması,
d) Günahlarına keffâret olması,
e) Peygamberin ve meleklerin şefaatine nail olmaları.
Rivayetlerin ihtilâf sebebi, izahın da farklı olmasını gerektirmiştir.
Allah’u a’lem!
Bazen Sayı Ya da Miktar, Bir Şeyin Büyüklüğünü Belirtmek İçin Verilir:
Bazen Rasûlullah (s.a.), sayıyı sözünü ettiği şeyin büyüklüğünü ve ululuğunu ortaya koymak için verir. Bu durumda sayı, bir tür benzetme yerinde söylenmiş gibi olur. Buna bir nazire olmak üzere meselâ şöyle denilir: “Falan, kalbimde dağ gibidir.”
“Falanın mertebesi, tâ göklerdedir.” Bu gibi sözlerden gerçek mesafe ve miktar kastedilmez. Rasûlullah’ın (s.a.) aşağıdaki hadislerini işte bu şekil üzere anlamak gerekir:
“Kabri, yetmiş zira” veya “göz ildiği yer kadar genişletilir.” [508]
“Havuzumun (uzunluğu), Ka’be ile Beyt-i Makdis arası kadardır.” [509]
“Havuzumun (uzunluğu), Eyle’den [510] Aden’e kadar olan mesafeden daha uzaktır.” [511]
Bu gibi durumlarda bazen bir miktar zikrederken, başka bir defasında daha farklı bir miktar zikredebilir. Maksadı ifaya her iki miktar da elverişli olacağından, böyle bir durumda hadisler arasında çelişkiden bahsedilmez.
Ölçü Getirilmesi Durumunda, Bilinen Birimler Kullanılır:
3. Üçüncü esas şudur: Eğer bir şey hakkında miktar belirle-necekse, bunun mutlaka muhataplarca bilinen ve kullanılmakta olan açık bir birimle yapılması ve o birimin hükmün medarı ile hikmeti arasında münasebeti bulunması gerekecektir. Buna göre, gümüş paralarda birim “ukiyye” [512] olacak, hurma miktarının belirlenmesinde “vesk” [513] denilen ölçek kullanılacaktır. Ancak hesap uzmanlarının içinden çıkabileceği onyedide bir, yirmidokuzda bir gibi kusurlu sayıların kullanılmaması gerekecektir. Bu noktadan hareketle Allah Teâlâ, feraiz konusunda payları belirlerken bölünmesi, katlanması ve ortak paydası bulunması kolay olan kusurlu sayılar getirmiştir. Bunlar iki kategoride toplanır:
a) Altıda bir, üçte bir, üçte iki.
b) Sekizde bir, dörtte bir ve ikide bir (yarım).
Bu rakamları kullanmasının sırrı, üstün olanın üstünlüğünün, noksan olanın da noksanlığının ilk etapta hemen ortaya çıkması, konuya uzak yakın herkes için, ortak paydanın kolayca bulunarak hesap işleminin çabucak yapılabilmesidir.
İlk etapta esas alınan bir oranın altında bir miktar belirlenmesine ihtiyaç duyulduğunda, ikisi arasındaki nisbetin katlanarak gitmesi uygun olmaz. Buna göre, birden üçte iki atlanarak hemen yarıma geçilmesi, yarımdan üçte bir atlanarak dörtte bire geçilmesi doğru olmaz. Aradaki küsurlar daha kapalı olduğundan, (bütün, onun yarısı yarım, onun yarısı dörtte bir yanında) üçte iki, üçte bir nisbetleri kullanılır.
Bir şeyin kısmen çokluğu belirtilecekse, onun için kullanılması en uygun sayı üçtür. Daha çok bir miktar belirlenecekse, bunun için en uygun sayı ondur. Bir şey, az da çok da olabilecekse, uygun olan en az ve en çok sınırların alınması ve ikiye bölünerek ortasının alınmasıdır.
[508] Yani kabre konulan kişi, Münker ve Nekir'in sorularına olumlu cevap verebilirse kabri genişletilir, Bkz. Buhârî, Cenâiz, 87; Müslim, Cennet, 70.
[509] Kenzu'l-ummâl, 14/39140.
[510] Eyle, bugünkü Akabe.
[511] Kenzu'l-ummâl, 14/39141, 39142.
[512] Kırk dirhem bir ukiyye eder.
[513] Altmış sâ' alan (130 kg.) bir hacim ölçü birimi.
[514] Burada murad olunan mana, zekâta tabi olan zenginlik miktarı, nişâb olmaktadır. (Ç)