- Cemaata Yetişmek

Adsense kodları


Cemaata Yetişmek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ecenur
Thu 6 May 2010, 11:26 pm GMT +0200
Hidaye Tercümesi / Cemaata Yetişmek

Geçmiş Namazların Kazası
Sehîv (Yanılma) Secdesi
Hasta Olan Kimsenin Namazı
Tilâvet Secdesi
Yolculuk Halinde Olan Kimsenin Namazı
Cuma Namazı
Bayram Namazı
Kurban Bayramı Günlerinde Getirilmesi Gereken Tekbirler
Güneş İle Ay Tutulmaları Namazı
Yağmur Duası Namazı
Korkulu Zamanlarda Namaz.
Cenazelerin Kaldırılması
Ölünün Yıkanması
Ölüyü Kefenlemek.
Cenaze Namazı
Ölünün (Cenazenin) Omuzlarda Taşınması
Ölünün (Cenazenin) Toprağa Verilmesi
Şehidin Hükmü.
Kâ´be´nin İçinde Namaz Kılmak.

CEMAATA YETİŞMEK BABI


(Eğer bir kimse öğle namazından bir rekât kıldıktan sonra ce­maat, namaza başlarsa) kılmakta olduğu bir farz namazı bozulmak­tan korumak için (o kimse bir rekât daha kılar ve) cemaatla na­maz kılma sevabını kaçırmamak için (cemaata katılır. Eğer bu kim­se ilk rekâtta henüz secdeye varmamış ise -sahih olan kavle göre- hemen namazını keser ve imamın arkasında namaza durur.) Zira da­ha secde yapmadığı için rekât tamam olmamıştır. Onun için kişi namazını kesebilir. Kaldı ki kişinin bu namazını kesmesi, aynı na­mazı daha üstün bir şekilde kılmak içindir. Fakat eğer kişi sünnet olan bir namazı kılmakta iken cemaat namaza başlarsa, öyle değil­dir. Çünkü bu durumda kişinin namazını kesmesi, aynı namazı daha üstün bir şekilde kılmak için değildir.

Eğer kişi, öğle veya Cumanın ilk sünnetini kılmakta iken, cema­at öğle namazına veyahut imam hutbeye başlarsa -İmam Ebû Yûsuf tan rivayet olunduğuna göre- iki rekat kıldıktan sonra sünnetini keser. Kimisi de: »Tamamlar, demiştir. (Eğer bir kimse, öğle namazından üç rekât kıldıktan sonra ce­maat namaza başlarsa, o kimse namazını tamamlamak zorundadır.) Çünkü bu kimse namazının çoğunu kılmıştır ve bir şeyin çoğu ta­mamı hükmünde olduğu için artık namazını tamamlamış sayılır. Bu­nun için yarıda bırakamaz. Fakat eğer daha üçüncü rekâtın secde­sine varmamışken cemaat namaza başlarsa, üçüncü rekât tamam­lanmamış olduğu için kişi daha namazının yarısını kılmış sayılır. Bu­nun için namazını kesebilir. Bu kimse isterse oturup selâm verdik­ten sonra kalkıp cemaata katılır, iste,rse hemen ayakta imama uyar. (Cemaat başlarken öğle namazından üç rekât kılmış olan kim­se, eğer namazını tamamladıktan sonra cemaata katılırsa cemaatla kıldığı namaz kendisi için nafile olur.) Çünkü bir vakitte, farz olan namaz tekerrür etmez. (Cemaat başlarken sabah namazından bir rekât kılan kimse, na­mazını yanda bırakıp cemaate katılır.) Çünkü eğer bir rekât daha kılarsa cemaatı kaçırmış olur.

(Cemaat başlarken sabah namazının ikinci rekâtında olan kim­se de, eğer daha secdeye varmamış ise namazını bırakıp cemaata ka­tılır.) Cemaat başlarken sabah namazını bitirmiş olan kimse ise, ce­maatla bir daha kılamaz. Zira eğer kılarsa onun için nafile olur. Na­file ise sabah namazından sonra mekruhtur. İkindi namazından sonra da nafile mekruh olduğu için ikindi namazı da öyledir. Zahir olan rivayete göre akşam namazı da öyledir. Çünkü üç rekâthk nafile yoktur ve dört rekât da kılınsa, imama uyulmamış olur.

(Ezanı okunmuş olan bir camiye giren kimsenin namaz kılma­dan camiden çıkması mekruhtur) Zira Peygamber Efendimiz (Aley-hi"s-salâtü ve´s-selâm) -Ezan okunduktan sonra camiden ancak münafık ofan bir kim­se çıkar. Meğer ki kişi zorunlu bir işi için ve bir daha dönmek üze­re çıksın...» ([1]) buyurmuştur.

(Ancak eğer çıkmasında bir başka topluluk için maslahat bulu­nan bir kimse ise, o zaman çıkması mekruh değildir.) Zira bu kim­senin çıkması her ne kadar birlikten aynlmak gibi görünüyorsa da, gerçekte birliği korumak içindir. (Eğer ezam okunan camiye giren kimse, daha önce namaz kıl­mış ve namaz da öğle veyahut yatsı namazı) olup müezzin de da­ha kamet getirmeye başlamamış (ise çıkmasında bir sakınca yoktur.) Zira bu kimse Allah´ın çağmasına daha Önce icabet etmiştir. (Fa­kat eğer müezzin kamet getirmeye başlamış ise çıkması mekruhtur.) Zira açıkça birlikten ayrıldığı kuşkusunu doğurmuş olur.

(Eğer namaz, ikindi, akşam veyahut sabah namazı ise -müez­zin kamet getirmeye başlamış olsa bile- çıkması mekruh değildir.) Zira bu namazlardan sonra nafile kılmak mekruhtur.

(Eğer kişi sabah namazı için, sünnet kılmadan evinden çıkar ve camiye vardığında imamın namaza başladığını görürse, eğer sünnet kıldığı takdirde ikinci rekâtta imama yetişeceğini umarsa hemen sün­netini kapıda kılar ve ondan sonra içeri girer.) Çünkü böyle yap­ması halinde, hem sünnetini bırakmamış ve hem de cemaata yetiş­miş olur. -Sünnetini kapıda kılar» dedik. Çünkü imam cemaatla naraaz kılarken cami içinde imamdan ayrı olarak namaz kılmak mek­ruhtur. (Eğer sünnet kıldığı takdirde imama ikinci rekâtta da yetişemi-yeceğinden korkarsa, hemen içeri girip cemaata katılır.) Zira hem cemaatın sevabı daha büyüktür ve hem de cemaata gitmemeyi ye­ren hadisler daha ağırdır. Fakat öğle namazının sünneti öyle değil­dir. Çünkü öğle namazının sünneti için cemaatin bir rekâtı bile fe­da edilmez. Zira öğle namazının sünneti farzdan sonraya da bırakıl­sa, yine vaktin içinde kılındığı için -sahih olan kavle göre- caiz­dir. Ancak farzdan sonraya bırakıldığı zaman, son sünnetten önce mi sonra mı kılınır? diye İmam Ebû Yûsuf ile İmam Muhammed ihtilâf etmişlerdir. Sabah namazının, sünneti ise Allah´ın izniyle biraz sonra anlatacağımız üzere- öyle değildir. Teravih namazıyla Tahiyyet-ül Mescid dışında, bütün sünnetler evde kılınsa daha iyidir. Peygamber Efendimizden (Sallallahü Aley­hi ve Sellem) gelen bütün rivayetler bu yoldadır. (Sabah namazının sünnetini kaçıran kimse, güneş doğmadan onu kaza edemez.) Çünkü eğer kılacak olursa mutlak nafile olur. Mut­lak nafilede sabah namazından sonra mekruhtur.

(İmam Ebû Hanife ile İmam Ebû Yûsuf´a göre güneş doğup yük­seldikten sonra da kaza edilemez. İmam Muhammed ise: -Güneş yükseldikten sonra öğleye kadar kaza edilebilir, ondan sonra edile­mez- demiştir.) Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uykuda kalarak sabah namazını kaçırdığı gecenin sabahın­da güneş yükseldikten sonra onu kaza etmişti. îmam Ebü Hanife ile imam Ebû Yûsuf: «Sünnette asıl olan, kaza edilmemesidir. Çünkü kaza vacibe mah­sustur. Peygamber Efendimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onu kaza etmesi, farzı da beraberinde kaza ettiği içindir» demişlerdir. Buna göre ancak, eğer sabah namazının farzı da kazaya kalır ve da­ha öğle vakti girmeden tek başına veyahut cemaatle kaza edilirse, sünneti de beraberinde kaza edilir. Sabah namazı farzının kazası öğ­leden sonraya kaldığı takdirde, beraberinde sünneti de kaza edilir mi edilemez mi? diye ihtilaf vardır. Diğer namazların sünnetlerine gelince: tek başına kaza edilmezler. Farzlanyla birlikte kaza edilip edilmediğinde ise ihtilâf etmişlerdir. (Dört rekâth namazın yalnız bir rekâtına yetişerek üç rekâtım kaçıran kimse, cemaatla namaz kılmış sayılmaz İmam Muhammed Cemaatle kılmış sayılmıyorsa da, cemaatın sevabına ermiş olur» de­miştir.) Çünkü bir şeyin sonuna yetişen kimse, o şeye yetişmiş olur ve yetişmiş olunca da sevabından mahrum kalmaz. Bunun için eğer bu kimse daha önce: -Ben cemaata yetişmiyeceğim» diye yemin et­tiğini farz edersek yemininde durmamış olur. Fakat eğer: «Ben öğ­le namazını cemaatle kılmayacağım» diye yemin ettiğini farz eder­sek yemininde durmuştur.

(İçinde vaktin cemaati kılınmış olan bir camiye giden kimse, va­kit içinde istediği kadar sünnet kılabilir.) Yani eğer daha vakit var­sa sünnet kılabilir, vakit darsa farza başlaması gerekir. Kimisi: -Sa­bah ve öğle namazının sünnetleri, vakit dar da olsa, bırakılmaz. Çün­kü bu iki sünnetin diğer sünnetlerden ayrı bir üstünlüğü vardır.

Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) t>abah na­mazının iki rekât sünneti hakkında; -Düş­man süvarileri bile arkanızda olsa onları kılın-, ([2]) diğeri hakkında da: -öğleden önceki dörtrekat sünneti kılmayan kimseye şefaatim ermez- ([3]) buyurmuş­tur- demiştir. Kimisi de : «Bütün sünnetler böyledir. Çünkü Peygam­ber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) farz namazları eda eder­ken bu sünnetlerden hiç birini terk etmemiştir ve terk edilen hiçbir sünnet yoktur. Zira eğer ara sıra terk edilse sünnet değil, tatavvu olur- demiştir. Kimine göre de, hangi durumda olursa olsun evla, sünnetin birakılmamasıdır. Zira sünnet farzın tamamlayıcısıdir. An­cak eğer vakit çok dar olup da, sünnet kılmmcaya kadar farzın ka­zaya kalma endişesi bulunsa, o zaman sünnet bırakılır.

(İmam rûkûda iken niyet edip tekbir alan ve fakat eğilmeyip imam rükûdan kalkıncaya kadar ayakta bekliyen kimse, rekâta ye­tişmiş olmaz.) İmam Züfer (Allah rahmet eylesin) : «Ye­tişir. Çünkü imam daha rükûda iken namaza girmiştir. Rükûda ol­mak da ayakta olmak hükmünde olduğu için, imam ayakta iken na­maza girmiş gibidir» demiştir. Biz diyoruz ki: Namazın hareketle­rinde imama uymak şart olduğuna göre, bu kimse imamın ne ayak­ta ve ne de rükûa varma hareketlerine katılmamıştır. (İmamın arkasında olan kimse, eğer imamdan önce rükûa va-nr ve daha rükûda iken imam da rükûa varırsa caizdir.) İmam Züfer: «Caiz değildir. Çünkü bu kimsenin vardığı rükûun ilk kısmı imamın rükûundan önce olduğu için muteber değildir. Son kısmı da muteber olmayan bir hareketin devamı olduğu için mute­ber değildir- demiştir. Biz diyoruz ki: Hareketlerde imam ile bera­berlik, hareketin bir kısmında da olsa kâfidir. Bu kimse de rüküunun son kısmını imam iie beraber yapmıştır. İmam ile beraber rükûa va-np´ da imamdan önce rükûdan kalkan kimsenin rükûu, ilk kısmın­da imam ile beraber olduğu için nasıl sahih ise, bununki de son kıs­mı imam ile beraber olduğu için sahihtir.[4]



ceren
Sun 14 June 2015, 06:40 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.