- Çelişkili Dedikleri Hadisler 1

Adsense kodları


Çelişkili Dedikleri Hadisler 1

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
meryem
Sat 23 October 2010, 09:41 am GMT +0200
89- Çelişkili Dedikleri Hadisler

Iddia:Hemmâm'dah,o da Zeyd b.Eslem'den ,o da Atâ b.Yesâr'dan,o da Ebû Said el-Hudrî'den (R.A) rivayet ettiniz ki: Rasûlullah (S.A.V) şöyle demiştir:"Benden,Kur'anlin haricinde hiçbirşey yazma-yımz.Kim benden birşey yazdiysa onu imha etsin (=silsin)" [318]

Sonra İbnu Curayc'dan.o da Atâ (b.Yesâr) dan ö da İbnu Ömer'den (R.A) rivayet ettiniz ki,İbnu Ömer:"Ben:Yâ Rasûlullah, il mi takyîd edeyim mi? dedim,Rasûlullah :"-Evet (takyîd et) " dedi. [319] "İlmin takyidi nedir?" denildi, "Onun ya-zılmasidır." dedi." demiştir.

Yine Hammâd b.Seleme'den,o da Muhammed b.İshâk'dan ,o da Amr b.Şuayb'dan,o da babasın-dan.o da dedesinden .rivayet ettiniz ki (dedesi yani: Abdullah b.Amr b el-Âs) şöyle demiştir:"Yâ Rasûlal-lah,senden işittiğim herseyi yazayım mı?" de­dim. Rasûlullah: "Evet (yaz) " dedi.

Ben:Öfkeli olsan da olraasan da mı?" de­dim.

RasûIuIlah:"Evet (Öfkeli olsam da olmasam da!) çünkü ben her iki halde de sadece hakkı söyle rim!"dedi. [320]

İşte bu bir çelişki ve tutarsızlıktır.

Cevap: Biz deriz ki:Bu hadislerin ( çelişkili ol­masının) iki mânası vardır;

Birisi:Sünnetin,sünnetle nesholunmuş olmasıdır.Sanki Rasûlullah önce sözlerinin yazılmasını ya­saklamış,sonra sünnetin çoğaldığını ve ezberlene-miyecek bir hale geldiğini anlayınca yazılmasına ve takyîd (=kayd)  edilmesine karar vermiştir.

Diğer mânası ise:Yazma işini sadece Abdullah b.Amr b.el-Âs'a(R.A) has kılmış olmasıdır.Çünkü o eski kitapları okur,süryanice ve arapça yazardı.Onun dışındaki ashab ise ümmî (= okuma yazma bilmez) idiler. Onlardan ancak bir ikisi yazı yazabiliyordu.Yazdıklan zaman da kusurlu ve imlâsı bozuk ya­zarlardı.

Vaktaki (Rasûlullah) onların yazdıkları şeylerde hata yapmalarından korktu,o zaman onları nehyetti ve ne zaman M Abdullah bAmr b. el-Âs'a bu hususta güvendi,o zaman da ona (hadisleri yazması için) izin verdi.

EBÛ MUHAMMED: Bize İshak b.Râhüye rivayet etti (ve) dedi:Bize Vehb b.Cerîr,babasından haber verdi;babası da Yûnus b.Ubeyd'den,o da Amr b.Tağ-lib'den,o da Rasûlullahtan rivayet etti ki,Rasûlullah şöyle buyurmuştur:"Mahn çoğalması,kalemin or­taya çıkması ve tüccarın çoğalması kıyametin ala-metlerindendir.[321]

Amr (b.Tağlib):"Biz büyük bir mahallede bir kâtip (yazıcı) arardık ve şayet adamın birisi alış­veriş muamelesi yapmak istese :"Fulan oğullarının tacirine bir danışayım." derdi.demiştir.[322]

 
90-Çelişik İki Hadis

İddia:Hammad b.Selerne'den.o da Atâ b.es-Sâib'den,o da Saîd b.Cubeyr'den,o da İbnu Ab-bas'dan (R.A) rivayet ettiniz ki:İbnu Abbâs şöyle de-mişür."Hacer-i Esved Cennet t endir. O, kardan da­ha beyaz idi de müşriklerin günahları onu karart­tı. [323]

Sonra (Muhammed) İbnu'l-Hanefiyye'ye (-73) [324]Hacer-i esved'den sorulduğunu.onun da:"O sa­dece (bizim) şu vadilerin birinden (getirilmiş) dir." dediğini rivayet ettiniz.

Bu bir tezaddır:ALLAH'ın cennetten bir taş indir­mesi nasıl caiz olabilir? Ve cennette taş var mıdır? Eğer günahlar onu karartmışsa, insanlar müslüman oldukları zaman da onun beyazlaşması ve eski haline dönmesi gerekirdi.

Cevap: Biz deriz ki:Şüphesiz Îbnu'l-Hanefîy-ye'nin ,İbnu Abbas'a;Hz.Ali'nin Hz.Ömer'e;Zeyd b.Sâbit'in.İbnu Mes'ud'a tefsir ve ahkam ile ilgili ko­nularda muhalefet etmesi öyle yadırganacak bir şey değildir .Yadırganacak olan, onların birbirine aykırı iki hadisUevil etmeksizin rivayet etmeleridir.

Ashabın kendi aralarındaki ihtilâfları ise pek çoktur.

Onlardan kimisi işittiği şey (= hadis) ile amel eder.kimisi zannına başvurur,kimisi de şahsi görü­şüne göre amel ederdi.İşte bundan dolayıdır ki Kur'an'ın tevil (=tefsir) inde ve ahkâmının pekçoğun-da ihtilâf etmişledir.Şu kadar var ki İbnu Abbas (RA) Hacer-i esved hakkında işitmiş olduğu bir sözü söyle-miştir.Başka türlü olamaz.Çünkü onun,şahsi görü­şü olarak:"...beyaz idi ve o cennettendir.."demesi imkânsızdır.

Esas zan ile konuşanjbnu'l-Haneûyye'dir.Çün-kü o,Hacer-i esved'i Ka'be'nin diğer temel taşlan gibi kabul etmiş ve onun da diğer taşların alındığı yerden alındığına hükmetmiştir.

Hacer-i esved'in cenneten olduğuna dair İbnu Abbas'ın sözünü takviye eden haberler çoktur.Bun-lardan birisi şudur: "Hacer-i esved kıyamet günü ge-lir.Dili ve dudakları vardır.Kendisini hakkıyla is­tilâm edenler hakkında şehadette bulunur.[325]

Diğeri de şudur:"O ALLAH'ın yeryüzünde sağ (el)idir.Onunla insanlardan dilediği ile musafaha eder. [326]Bu hadis daha önce geçmişti. [327]

Bir başka hadis;Vehb b.Munebbih'in anlattığı hadistir.Vehb şöyle demiştir:"Hacer(-i-Esved) beyaz bir İnci idi,onu müşrikler kararttı. [328]

Onların : "Cennette taş var mıdır?" demelerine gelince:Onlar Cennette taşın bulunuşunun nesini yadırgıyorlar? Halbuki Cennette Yakut vardır, taş-tır.Zümrüd vardır, o da taştır.Altın ve gümüş de taş tandır. [329]

ALLAH'ın bir taşı diğerlerinden üstün kılmasın­dan ve taşın öpülüp ,İstilâm edilmesinden yadırga(yıp inkâr et) dikleri nedir?

ALLAH (C.C) dilediği söz ve amel ile kullarının ken­disine ibadet etmesini ister ve bazı mahlükatını diğer­lerinden üstün kılabilir!...

İşte kadir gecesi.içersinde kadir gecesi bulun­mayan bir aydan hayırlıdır.

(Keza) Gök, yeryüzünden üstündür;kürsî gökten üstündür;arş da kursî'den daha üstündür.Mescid-i Haram Mescid-i Aksâ'dan daha faziletlidir.Şam (=Suriye)  Irak'dan daha üstündür. [330]

Bütün bunlar ne yaptıkları bir amelne de onlar­dan (sadır) olan bir tâatdan d eğil, yar atılıştan üstün kılınmışlardır.

Kezâlik Hacer-i esved de Rukn-i yemânf den üs-tündür.Rukn-i yemânî'de Ka'be'nin temel taşların­dan daha üstündür.

Mescid-İ Hâfâm,Harem (sınırlan içindeki top­raklar) dan ,Harem de Tihâme [331]topraklarından daha üstündür.

Onların:"Eğer Hacer'i günahlar karartmış-sa,insanlar müslüman olunca da beyazlaşması ge­rekir" demelerine gelince:

İnsanların müslüman olması İle taşın beyazlaş­masını gerekli kılan kimdir? Eğer ALLAH dileseydi.ge-rekli olmaksızın bunu yapardı.

Sonra bir de şu var ki onlar,kıyasçı ve felsefeci kimselerdir, onlar nasıl oldu da siyahın boyadığını fa­kat kendisinin boyanmadığını;beyaz'ın da boyandığı fakat boyayıcı olmadığını gözden kaçırdılar?!.[332]

 
91- Çelişik Dedikleri Hadisler

İddia:Rasûlullahın:Ben eğlence ye şaka'dan d eğilim; eğlence ve şaka da benden değildir." dedi­ğini  [333]ve:

Abdullah b.Amr'm (R.A) Rasûlullaha: Öfkeli ol­san da olmasan da senden her işittiğimi yazayımmı?" dediğini,Rasûlullahın da:"Evet (yaz) ,muhak-kak ki ben her iki halde de ancak hakkı söylerim." dediğini [334]ve sonra da.onun (S.A.V) şaka yap­tığını rivayet ettiniz.

Yine Rasûlullahın (S.A.V), bir adamın arkası­na dolanıp,gözlerini kapattığım,ve:"Bu köleyi benden kim satın alır?" dediğini;

Habeş heyetinin (önünde) durduğunu ve oynarlarken onları seyrettiğini[335]kezâ, " direkle[336]oyuncuları oynarken onîan seyrettiğini [337]Hz.Âİşe (R.A) ile yarış ettiğini.bazan onu geçtiğini,bazan da Âişe'nİn onu geçtiğini [338]rivayet ettiniz.

Cevap:Biz deriz ki:ALLAH (C.C) Rasûlünü müsa­mahakâr Hanif dini üzre göndermiş ve ondan (S.A.V) ve ümmetinden;İsrail oğullarının dininde mevcud olan yük ve bukağıları kaldırmış ve bunu sayıp zik­rettiği nimetlerinden kılmış ve buna şükredilmesin! vacib kılmıştır.

Her kimde bir karakter, bir huy varsa.mutlaka bir başkasında o karakterin zıddı vardır.

İnsanların kimisi halîm,kimisi aceleci,kimisi korkak, kimisi cesur.kimisi haya sahibi,kimisi utanmaz,arlanmaz,kimisi tatlı huylu ', kimisi asık suratlı­dır.

Tevratta Allahu Taâlâ şöyle buyurmuştur: "Âde­mi yarattığım zaman.onun cesedini yaş ve ku-ru'dan;sıcak ve soğuk'tan meydana getirdim!Çünkü ben onu toprak ve sudan yarattım, sonra ona nefis ve ruh verdim.İşte her cesedin kuruluğu topraktan;yaş-lığı da su tarafından;sıcaklığı nefis cihetinden;soğuk­luğu da ruh cihetindendir.

Onun hiddeti,hafifliği,şehveti,oyun ve eğlence-si.gülmesi ve seiihliği .hilekârlığı (^aldatması) zorba­lığı, cehaleti ve ahmaklığı nefîs'den;hilmi,vakar'ı,iffe-ti,hayâsı,anlayışı,cömerdliği, doğruluğu ve sabrı da ruh'dandır."

Görmüyor musun,eğlence ve oyun insanın ta­biatında vardır.Tabiat ve huy'a ise engel oluna-maz.Eğer bir kiinse nefsine hâkim olarak bu oyun (is­teğin) a engel olsa,bu huyundan.karakterinden neş1et eden şeylere hakim olsa (bile) ,çok kalmaz az sonra tekrar eski huyuna döner.

"Huy (karakter) daha kuvvetlidir." denilir.Şâir de şöyle demiştir.

"Kim nefsinin tabiatı olmayan bir şeye girişirse Tabiatı onu dinlemez ve onun nefsine galebe çalar."

Başka bir şair:

"Ey,tabiatının tersi bir ahlâkla bezenmiş kişi!

Ve yaradılışı kindarlık[339] ve münafıklık olan kişi!

Yaradılışınajyi olan alışkanlığına dön!

Çünkü tabiatında olmayanla ahîâklanman mümkün değildir." demiştir.

Bir diğer şair de şöyle demiştir:

"Herkes birgün tabiatına dönücüdür. Bir müddet başka huylarla ahlâklansa bile!..." er-Riyâşî de şöyle demiştir:

"Sakın soyunun güzelliğine bakarak bir kimse ile arkadaşlık etme!...

Çünkü ben soy( ve sop)ların ayıplanmaya mâruz kaldığını gördüm.

Onun geçmiş ümmetlerde soylu ataları var.denilmesinden sana ne!...

Bilâkis sen atalarının huy( ve ahlâk) ına sahib çık.

Her nefis yaratıldığı huy (ve karakter) üzre devam eder!."

ALLAH (C.C) şöyle buyurmuş tur; "Gerçekten in­san haris ve cimri yaratiImıştır.Kendine bir zarar dokundu mu feryadı basar.Ona hayır (mal) İsabet edince de vermekten sakınır!,." (7O.el-Meâric:19-21)

Yine: ""İnsan acelecilikten yaratıldı (yani in­sanda acelecilik vardır.)"(21.el-Enbiyâ:37) buyur­muştur.

Keza,"Size ALLAH Rasûlünde ( takib edeceği­niz) pek güzel bir örnek vardır.(33.el-Ahzâb:21)  âyeti sebebiyle Ashab.Rasûlullahı nümûne ediniyorlar.onun yoluna ve davranışına uyuyorlardı...          

Eğer Rasûlullah (S.A.V) güler yüzlülüğü .mesrur olmayı,yumuşak huyluluğu bırakıp ekşi ve asık su­ratlı ve sert olsaydı; -kendi tabiat ve karakterlerine muhalefet etmelerinde meşakkat ve zorluk bulunma­sına rağmen -insanlar yine de nefislerine bu huylan benimsettirirler.kabul ettirirlerdi.

Rasûlullah (sadece) müslümanlar da şakalaş-sın diye şaka yapmış;oynarlarken dirkele oyunu oy­nayanların yanına varmış ver'Tahudiler dinimizde genişlik olduğunu anlasınlar diye oynayın ey Erte­de oğullan demiştir.

Rasûlullah,(dindeki genişlik ile) düğünlerde nikahı ilân için,ziyafetlerde de sürür ve sevinci izhar etmek için oynanan oyunları kasdetmektedir.

Ama onun (S.A.V):"Ben eğlenceden değilim.eğlence de benden değildir." demesine gelince;buradaki eğlence manasına gelen "ed-ded" boş ve batıl şeylerdir.

Rasûlullah şaka yapardı,fakat (şakasında bile) hak (doğru) dan başka birşey söylemezdi. O, şakasın­da hakdan başka birşey söylemediğine göre.bu şaka eğlence veya boş .bâtıl birşey olmuş olmaz.

Rasûlullah ihtiyar bir kadına:"İhtiyarlar Cen­nete giremez." demiş ve bununla ihtiyarların genç kız halinde Cennete gireceğini kasdetmiştir.

Başka birinin hanımma:"Kocan(m) gözlerinde beyazlık var."demiş,bu sözüyle gözbebeğinin etrafın­daki beyazlığı kasdetmiş,kadm ise onu gözbebeğini örten (ve görmeyen mâni olan) beyaz (perde) zannet­miştir.

Yine (Rasûlullah) adamın birinin arkasından dolanmış ve:" (Bu) köleyi benden kim satın alır?"

buyurmuş ve bununla o adamın ALLAH'ın kulu ve kö­lesi olduğunu kasdetmiştir.

ALLAH'ın dini kolaydır «ALLAH'a hamd olsun,O'nun nimeti sayesinde,dinde zorluk yoktur.Amelin en üs­tünü de, az da olsa devamlı olanıdır.

EBÛ MUHAMMED:Bize ez-Ziyâdî rivayet etti (ve) dedi :Bize Abdulaziz ed-Derâverdî [340]haber verdi (ve) dedi:Bize Muhammed b.Talhâ,Ebû Seleme b.Ab dirrahman'dan ,o da Âişe'den (R.A) haber ver­di. ..(Âişe) şöyle dedi:Rasûlullah şöyle buyur-du:"Amellerden gücünüz yettiği kadarını üstleni­niz! Çünkü ALLAH,siz usanmadıkca usanmaz.Ve şüphesiz amelin efdali ,az da olsa devamlı olanı­dır. [341]

Yine Bana Muhammed b.Yahyâ el-Kat'î rivayet etti (ve) dedi:Bize Ömer b.Ali b.Mukaddem,Ma'n el-öıfâri'den.o da (Keysân) el-Makburî'den,o da Ebû Hurayra'dan haber verdi.Ebû Hurayra dedi ki: "Rasûlul-lah:Din kolaylıktır! Bir kimse bu dini eksiksiz yap mağa kalkışirsa,mutlaka din ona galip gelecek tif.O halde mutedil olunuz elinizden geleni yapı­nız ve sevininiz."buyurmuştur..[342]

Bana Muhammed b.Ubeyd rivayet etti (ve) de-. di:Bize Muâviye b.Amr,Ebû İshak (es-Sebiî) den.o da Hâîid el-Hazzâ'dan o da Ebû Rılâbe'den,o da Müslim b.Yesâr'dan olmak üzere rivayet etti. (Müslim b.Yesâr ) dedi ki:"Eş'arîlerden bir gurup arkadaş yolculuk yapıyorlardı.Döndükleri vakit;"Yâ Rasülullah.biz senden sonra ,fulandan daha faziletli   bir adam görmedik .Gündüzleri oruç tutuyordu.Biz konak­ladığımız zaman namaza başladı ve biz tekrar yola çıkıncaya kadar kılmaya devam etti." dediler.

RasûluIlah:"Kim ona hizmet ediyor ve onun ihtiyacım gideriyor veya onun için çalışıyordu?" dedi."Biz ".dediler.

RasûIullah:"Siz hepiniz ondan daha faziletli­siniz." dedi. [343]

(Bu ümmetin) seçkinlerfi) ve salîhler(i),tebes-süm.güler yüzlülük ve edep dışı olmayan, ,sÖvme ve yalandan uzak olan sözlerle şaka yapmak hususun­da Rasûlullahın ahlâkı üzere yürümüşlerdir.  Ali (R.A) çok lâtife ederdi.

İbnu Şîrîn (-110) [344] salyaları akıncaya ka­dar gülerdi[345]

Cerîr.el-Farazdak hakkında şöyle demiştir: "Farazdak'm karısı geçimsizleşti

Farazdak'ın sopasına razı olsaydı uslanırdı."

İbnu Şîrîn yine el-Farazdak'm şu sözünü misal getirmiştir.[346]

"Bana bildirdiler ki evlenmek istediğim kızın, urkûbu [347]uzunlukta oruç ayı gibidir, dişleri yüz tane veya ondan bir fazla, diğer uzuvlarını anlatmağa ise lüzum yok."

Birisi ona Hişâm b.Hassanı ( -146) [348]sordu.o da:"Dün vefat etti,bilmiyor musun? " dedi.Adam çok üzüldü ve "innâ li'1-lâhi ve innâ ileyhi râciûn" de-di.Adamın böyle üzüldüğünü görünce:"ALLAH nefisle­ri ölüm anmd£t;henüz ölmemişlerin de uyudukları sırada canlarını ahr."(39.ez-Zurner:42) âyetini oku­du.

Zeyd b.Sâbit (RA) de sokağa çıktığında insanla­rın en vakûru;evinde ise en şakacısı idi,

Ebu'd-Derdâ (R.A) da :"Usandıracak kadar hak ile meşgul etmemden korkarak nefsimi biraz da bâtıl (=eğlence) ile meşgul ederim." demiştir.

(Kadı) Şurayh da,hüküm meclisinde (mahke­mede) şakalaşırdı. eş-Şa'bî (-17-104) [349]insanların en şakacısı idi.Su-heyb (er-Rûmi (RA) de şakacı idi,Ebu'l-Âliye de ( -90) [350] şakacı idi.

Bu (saydıklarımızın) hepsi de şaka ettiklerinde çirkin şeyler söylemez(sövmez,gıybet etmez ve yalan söylemezlerdi.

Şaka ancak;kendisine bu bozuklukların biri ve­ya birkaçı karıştığı zaman mezmun (kötülenmiş) olur.

Oyunlara gelince:Ziyafet ve düğünlerde eğlenil­mesinde bir beis yoktur.Zira Rasûlullah( S.A.V):" Nikâhı ilân ediniz! Ve nikâhta def çalınız!" buyurmuştur. [351]

EBÛ MUHAMMED;Bize Ebu'l-Hattâb rivayet et­ti (ve) dedi:Bize Müslim b.Kuteybe haber verdi (ve) de-di:Bize Şerîk.Câbir (b.Zeyd)den ,o da Ikrime'den ha­ber verdi. (Ikrime) şöyle dedi: "İbnu Abbas oğullannı sünnet ettirdi.Beni gönderdi,ben de oyuncuları ça-ğırdım.Onlar da (geldiler) ve oynadılar.İbnu Abbas da onlara dört dirhem verdi."

Bana Ebû Hatim el-Asmaf den,,o da İbnu ebi'z-Zinâd'dan.o da babasından tahdis etti.(babası) şöyle dedi:Hârice b.Zeyd'e (-99) [352]"Düğünlerde teganni (şarkı.müzik) olur muydu?" dedim,"Olurdu (fakat) bugünkü gibi taşkınlıklar ve bayağılıklar bulunmaz­dı.

Dayılarımız Nâbit oğullan.blzi .verdikleri bir zi­yafete çağırdılar.Ziyafete Hassan b.Sâbit ve oğlu Ab-durrahman da geldi.O sırada iki cariye şöyle teganni ediyorladı:

"Bak ey dostum,Cıllık [353] kapısına,

Belkâ [354] dan başka bir dost görür müsün!"

Bunun üzerine Hassan eliyle yüzünü kapaya­rak ağladı.Abdurrahman cariyelere devam etmeleri için işaret etti.Câriyelerin babasını ağlatmasından onun ne zevk aldığını bilimiyorum?" dedi.

Bize Ebû Hatim ,el-Asmaî'den tahdis etti.(el-As-maî) şöyle dedi:Bir düğünde Tuveys [355] teganni edi-yordu.O sırada en-Nu'mân b.Beşîr (el-Ansârî) [356] düğüne geldi.Tuveys o esnada şöyle diyordu.

Amrâ'mn istiğnası o kadar ciddî midir ki ter-kedip gitsin.

Yoksa bizim durumumuzla onun durumu aynı mıdır?"

Amrâ da en-Nu'man'ın annesi idi.Tuveys'e Sus! sus! "denilince en-Nu'man:"-O kötü birşey söy-lemedi,sadece...

"Amrâ,kadınlann asillerindendir.

Elbisesinin kollan misk kokusu saçar." dedi." demiştir. [357]



[318] HAN: 3 / 12,21,39

[319] Krş:HAN: 2 / 215.403

[320] HAN: 2 / 162,192,207

[321] Krş,BUH: 24 / 9.

[322] Yani sahabe devrinde kâtip ve tüccar azlığına işaret edilmektedir. (M) İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 430-432.

[323] HAN: 1 / 307,329,373.

[324] Muhammed b.AIi b.ebî Tâlib.İbnul Hanefiyye diye bilinir.Hz-Ali'nin oğludur. Babasından,Osman,Ammâr.Muâvi-ye.Ebû Hurayra ve İbnu Abbâs'dan rivayette bulunmuştur. (Bkz: Tehzîbu't-Tehzîb:9 /354 ) (M)

[325] HAN: 1 / 266

[326] el-Câmiu's-Sağir: 1 / 151.

[327] Bkz: 59 no'lu bolüm (M)

[328] HAN: 1 / 307,329,373.

[329] Bkz: 2 2. el-Ha cc : 23;76,ellnsân:l5

[330] Bkz:HAN: 4 /11O;5 /184;6 / 457.

[331] Tihame:Hicaz ve Yemen'in deniz ile dağ arasında­ki sahil kısmı.(M)

[332] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 432-435.

[333] Yani:Eglence ile benim alâkam yoktur.eğlence be­nim işim de değildir.Bkz: Tâc: 2 / 346.

[334] HAN: 2 / 162,192,207.

[335] BUH: 8 / 69;S6 / 81.

[336] Dirkile ve dirkele şeklinde de okunur.bir nevi oyun. (M)

[337] Lisân :13 / 259;BUH: 56 / 81.

[338] HAN:6/39.129.

[339] Metİnde:eI-İksâd şeklinde olup manası isabet et­mek, yaralamak demektir .Bu kelime uygun düşmediği İçin.biz de musahhihin açıklamasına uyarak yukarıdaki şe­kilde terceme ettik. (M)

[340] Takrîb'de "ed-Dâraverdi " (Takribu't-Tehzib : 1 / 512 ) (M)

[341] BUH:77 / 43.

[342] BUH: 2/29.

[343] Krş.BÜH: 30 / 5İ.

[344] Bkz:s. 358 ve dipnotu.

[345] Reisü'l-Küttâb nüshasında "ve Cerîr'in sözünü misal verirdi." ilâvesi vardır. (M)

[346] Bu cümle Reîsü'I-Küttâb nüshasında şöyledir: "...aynı şekilde misal vererek şöyle dedi." (M)

[347] Topuğun üst kısmındaki kalın sinir (M)

[348] Hişâm  b.Hasan  el-Ezdî.Basralı.Muhammed b.Şîrîn ve el-Hasen el-Basrî'nin muasırıdır.Bu ikisinden ,Enes b. Mâlik ve Hİşâm b.Urve'den rivayette bulunmuştur.Kendi­sinden de İbnu ebî Arûbe.Şu'be.ikİ Hammâd'lar.iki    Suf yânlar.huHt Curayc .Fudayl b.Iyâz ve başkaları rivayet etmiş­tir. (Bkz: Tehzîbu't-tehzib :11 / 34 (M)

[349] Bkz:s. 90ve dipnot.(M)

[350] Rufey' b. Mihrân.Ebû'l-Âliye er-Riyâhî.Cahiliyye devrini idrak etti ve Rasûlüüahın vefatından sonra müslüman oldu. Kıraat ilminde Sahabe'den sonra en âlim kimse olduğu zikredilmektedir .Ashabın pekçoğundan rivayette bulunmuş­tur. (Tehzîbu't-Tehzîb:3 / 284 ) (M)

[351] Bkz:Lisân 14/3 ."Def " için bkz: BUH : 67 / 49.

[352] Hârice b.Zeyd b. Sabit el-Ansârî.TabİÎ .Hz.Osman'a erişti.babasmdan ve amcasmdan rivayette bulundu. (Tehzi-bu't-Tehzîb :3 /74 ) (M)

[353] Suriye'de bir yer.Neresi olduğunun tayininde ih­tilâf edilmiştir. Belkâ 'ya oldukça yakındır. (Tafsilat için bkz: İslâm Ansiklopedisi :3 / 189 ) (M)

[354] el-Belkâ :Şarkî Şeria (Ürdün) havalisinin cenub ta­raflarının aragça ismi .Belkâ daima Şam (=Suriye ) eyâletine bağh idi.(Bkz:Islâm Ansiklopedisi :2 / 491 ) (M)

[355] Kendisine Tavus adı verilen kadınlaşmış biriy­di. Kadınlaştığı vakit kendisine Tuveys (=Tâvuscuk) denil-di.Künyesi Ebû Abdunnaîm'dir.Islâm'da ilk teganni eden kİm-sedir."Tuveys'den daha uğursuz" sözü bir deyimdir.Tuveys şöyle derdi:"Annem Ansârın kadınları arasında lâf taşır-dt.Sonra beni Rasûlullahm vefat ettiği gece dünyaya getir-di.Ebûbekr'in öldüğü gün beni sütten kesti. Ömer'in öldüğü gün ergenliğe eriştim.Osman'ın öldürüldüğü gün    evlen-dim.Ali'ıün öldürüldüğü gün de bir çocuğum oldu.Var mı be­nim gibisi"?

[356] Emevi şairlerinden.

[357] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 435-444.