hafız_32
Wed 27 October 2010, 02:32 pm GMT +0200
ÇELİŞKİLER
Din, Allah ve Resulünün getirdiğidir. Bizim kanaatlerimizden önce Kur'an ve sünnetin kanaatleri gelir. Hal böyle olunca bu iki kaynağın dışındaki kaynaklarda çelişki olması, yanlışlar olması mümkündür. Tekfirde aşırı giden insanların eserlerinde görülen çelişkilere gelince: Ulemanın çoğu Mekke müşriklerinde ahiret ve peygamber inancının olmadığını ayetler ışığında belirtiyorlar ama adı geçen grup, müşrikleri peygamberlerden bazılarına inanan toplum olarak kabul ediyor. Bir başka konu: Tanımadığınız bir insan görüyorsunuz. Bakıyorsunuz ki bu insan namaz kıldı ve ellerini kaldırıp yüksek sesle dua etti. Peygamberimizi andı. Bu kişinin o durumu için İslam hükmünden başka ne hüküm verilir ki. İmam-ı Azam'ın dediği gibi. Oysa tekfirde aşırı gittiğimiz zaman bu namaz kılıp dua eden kişiyi -bizim toplumumuzda- ise müşrik -yabancı bir toplumda ise- müslüman kabul etmemiz gerekiyor. Bu tutum, bu hüküm ne kadar değersizdir. Ve bu değersiz tutumlar tekfir ehlinin kendi aralarında düştükleri "dar" konusundaki tartışmalarla da çok ilgilidir. Bir başka çelişki de eserlerinde Hüseyin Hilmi Işık, M. İslamoğlu, Mutahhari, Ali Şeriati gibi müşrik saydıkları yazarlardan destek aramalarıdır. Hem de itikadı konularda onların görüşleriyle sözlerini delillendirme yoluna gitmeleridir.
Ayrıca tekfirde aşırı olanların kullandıkları üsluba bakalım. Kur'an ayetlerine baktığımız zaman müşriklerle de müslümanlarla da nasıl tartışılması gerektiğini ortaya koyuyor.
"Kitab ehliyle ancak iyilikle tartışın."[17] Yine Hz. Musa'nın firavunla "yumuşak..." söz söyleyerek tartışmasını emreden ayetler. Bu konuyla ilgili ayet ve hadislerin sayısı az değildir. Oysa günümüz ortamına bakalım. İnsanlara karşı -tebliğde bulunmamışken- birdenbire savaş açıyor, müşrik, pislik vb. sözlerle yaklaşıyor, çevreyi daraltıyoruz. Peygamber efendimizin Kafirun Suresindeki sert üslubu onca davetten sonra ve ancak kendisinden büyük tavizler istendikten sonra kullandığını hatırlamıyoruz.
Ayrıca tartışılan konulardan birisi de Ehl-i Kitap meselesi. Deniyor ki Ehl-i Kitap sadece Yahudi ve Hristiyanlardır. Araştırmacılara göre Kur'an da Yahudi ve Hristiyanlarla beraber mesela Sabiiler de ehli kitap sayılmaktadır. Hatta alimlerden bazısına göre (İbn-i Hazm) mecusîler bile ehli kitaptan sayılmalıdır. Görüşlerinden ileride bahsedeceğimiz Mevdudî Ehl-i Kitabın nikah ve et konusunda ayrılmasının sebebi olarak, onlara müşrik muamelesi yapılmaması durumunu gösterir. Yine günümüz toplumunu Ehl-i Kitap durumunda gören araştırmacılar da vardır.
Yöneltilmesi gereken birkaç soru:
1- Peygamber (A.S) hadisinde; "Namaz kılmayan kafirdir." demesine rağmen İmam-ı Azam, ameli imandan ayırarak kafir saymamıştır? Hadise karşı mı gelmiştir? Mesele nedir?
2- Ayetlerde mürtedlerin yani imandan sonra inkar edenlerin tevbesinin kabul edilmeyeceği belirtiliyor. Fakat -dört- mezhepte mürtedin tevbesinin kabul edilebileceğini belirten ulema vardır? Burada çelişki mi vardır? Yoksa anlaşılmayan noktalar mı vardır?
3- Bir müslümanın Kur'an-ı anlaması ne demektir? Mesela bir ayet okuyoruz ve hemen o ayetle hüküm veriyoruz. Niyetimiz iyi olsa bile yaptığımız doğru mudur? Mesela Yüce Allah buyuruyor ki; "Müminler ancak o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer..." Bu ayet tek başına ele alındığı zaman, zahiren bu ayete göre Allah anıldığı zaman imanı artmayan ve kalbi titremeyen kişiler müslüman değil mi? Ve bunun gibi yüzlerce ayet ve hadis.
4- Tağutların mahkeme hükümleri ile ticaret ve medenî hükümleri arasında ne fark vardır? Oy vermek ile "ilkeler" için imza atmak arasında ne fark vardır? Hüküm her türlü iş demek değil midir?
5-Ehl-i kitap da kafir olmasına rağmen Kur'an tarafından ayrı muamele görmesi ve müşrik lafzının kullanılmaması nedendir?
6- Allah Teala şirki affetmeyeceğini beyan etmiştir. Yine Arap müşrikleri tevbe ettikleri için, müslüman oldukları için tevbeleri kabul edilmiştir. Günümüzde, her bireyi müşrik sayan kişi, tekfir ettiği kişi müslüman olmuş olarak görünce tekfire devam edebilir mi? Tevbe eden kişilerin tevbesini illa bizim görmemiz mi gerekiyor?
7- Bazı insanlar gizli bilgilere sahip olabilirler mi? Bu sorunun diğer konularla alakası dolaylıdır. Yani ayetlere tek yöntemle bakıldığında yanlış yorumlanabilme meselesinden dolayı bu örnek soruyu da ortaya koyduk.
8- Kadının -bedevinin- biri peygambere karşı bir meselede cevaben Allah'ın gökte olduğunu söylüyor. Peygamber onu itham etmeden gönderiyor. Allah'a mekan isnad eden bu kadına peygamberin böyle davranmasını -dini anlamak isteyen bizler- nasıl anlamalıyız?
9- Mekke müşriklerinde gerçekten bir Allah inancı var mıydı? Yani onlar iman ettikten sonra veya müslüman olduktan sonra mı müşrik olan kişiler mi idiler? Yoksa dinlerinin temelinde Allah kavramı yok mu idi?
10- Müşrik şirk koşan ise alimler neden her şirk koşana müşrik dememişlerdir?
Dinimizi anlatmalıyız ama Selefin söylediği şu sözü de unutmamalıyız:
"Dinini, çeşitli husumetlerin hedefi haline getirmiş kişi sık sık görüş değiştirir."Ve:
"Doğrusu birçokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı dalalete düşüyorlar." [18]
[17] Ankebut: 29/46.
[18] En'am: 6/110. Hüseyin Yunus, Tekfir Meselesi, Ahenk Yayınevi:29-32.