meryem
Sun 24 October 2010, 05:15 pm GMT +0200
36-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia: Rasûlulahın (S.A.V.): "Zina eden zina ederken mü'min değildir. Hırsız da hırsızlık ederken mü'min değildir. [631]dediğini rivayet etti Sonra da :Kim lâ ilahe illallah derse.o Cennette-dİr.Zina etse de,hırsızlık yapsa da.! [632]buyurdu-ğunu rivayet ettiniz.Bu ise bir çelişki ve uyuşmazlıktır.
Cevap: Biz deriz ki :Burada -Allah'ın lütfuyla -ne çelişki ve ne de uyuşmazlık vardır. Çünkü imanjûgatta,tasdik etmek manasınadir.Allah (C.C},"Şİmdi biz ne kadar doğru söylesek , sen yine de bize inanmazsin."(12.Yûsuf:17) dediklerini nak-letmiştir. (Bize inanmazsın) yani: Bizi tasdik etmezsin, demektir.
İnsanların "Dediklerinin hiçbirine inanmıyorum, "sözü de bu kabildendir .Yani, "dediklerini tasdik etmiyorum." demektir.
îman ile vasıflandmlanlar.üç guruptur:
BİRİNCİSİ:Kalbiyle değil.sadece düiyle tasdik edendir.Münafıklar gibi..Bu gibi kimselere îman etti diyebiliriz.AHah (C.C) da.münafıklar hakkında: "Bu kötü halleri şundandir.Çünkü onlar (görünüşte) iman ettiler sonra (kalbleri ile) inkar ettiler." (63.el- Munâfıkûn:3) ve yine,"Doğrusu (dilleriyle) iman eden (münafık) Ierden.YahudÜerden.Sâbii-lerden ve Hristiyanlardan.."(5.el-Mâide: 69) ve bunu takiben, "...Kim Allah'a ve âhiret gününe îman ederse .." (5.el-Mâide: 69) buyurmuştur.Çünkü onlar Allah'a ve Âhiret gününe ( gerçekte ) inanmıyorla-dı..
Eğer (Allah), "İman edenler" ile -burada-müşlü-manlan kasdetmiş olsaydı, "Onlardan Allah'a ve Ahi-ret gününe îmân edip.." buyurmazdı.Çünkü onlar , zaten Allah'a ve âhiret gününe îman etmektedirier.[633]Burada sadece;yalnız dilleriyle îman eden mü'nâfiklarla.Hristiyanlar ve Yahudileri kasdetmiştir.
Biz bu gibi bir kimseye mü'min diyemeyiz.Tıpkı münafıklara da "..îman ettiler."-dediğimiz halde "mü'mindirler." diyemediğimiz gibi...Çünkü münafıklar ne samimiyyetlerinden ne de gerçekten niyyet ettiklerinden inanmışlardır.
Peygamberlerin itaatsizlerine de "... itaatsizlik etti....şaşırdı[634]diyebiliriz fakat,onlara "âsî.şaş-kın.." diyemeyiz.Çünkü onların günahı,Aîlah düş-maniarımn günahlan gibi, günaha bağlılıklarından ve ısrarlarından dolayı değildir.
İKİNCİSİ:Günahlarla kirlenmiş ve -ısrar ( devam) etmeksizin- tâatta kusur etmiş olmakla birlik-te.kalbiyle ve diliyle tasdik etmiş olan kimselerdir. Bunlar hakkında "îman etti" deriz.Ve bu gibi kimseler,büyük günahlan terkettikleri müddetçe mü'mindirler.Fakat büyük günahları işlediği za-man.günahı İşlediği esnada mü'min değildir.Yani: "imanı kâmil değildir." demekür.
Görmüyor musun,Rasûlullah (S.A.V) :"Zina eden zina ederken.mü'min değildir."buyurmuştur. Günahı işlediği vakitte" mü'min değildir.diyor.Çün-kü ondan önce,günahta ısrar edici değildir ve njü'mindir.Günahtan sonra da ısrar edici değildir. .Tevbe etmiş olan bir mü'mindir.
(o h Başlca hadis.bunu daha iyi açıklamaktadır: iu da şu hadistir) :"Zina eden.zina ederken iman ken dişinden soyulur.Eğer tevbe ederse ona tekrar giydirilir.[635]
ÜÇÜNCÜSÜ: DÜiyle ve kalbiyle tasdik etmiş ve farzları eda etmiş,büyük günahlardan kaçınmış olan kimsedir.Bu kimse imanın şartlarını tamamen hâiz olan ,hakiki bir mü'mindir.
Rasûlullah,"Komşusu belâsından (zarar ve eziyetinden) emin olmayan kimse,mümin değildir. [636]derken,... "îmanı kâmil değildir." demek istemiştir.
Yine,"MüslümanIarın,elinden ve dilinden emin olmadığı kimse,îman etmiş olmaz. [637] buyururken, imanın kâmil olamayacağını kasdetmiş-tir...
Keza,"Komşusu gece aç yatarken,karnı tok olarak yatan kimse îman etmiş olmaz"[638]buyurmuştur. Yani îmanı kâmil değildir,demektir.
Bunlar Rasûlullahın,"Abdest alırken besmele çekmeyenin abdesti yoktur. [639] sözüne ben-zer.Yani abdesti mükemmel değildir,abdesttnin fazileti (ve sevabı) yoktur.demek istemiştir.
Hz.Ömer'in (R.A),"Haccetmeyenin imanı yoktur. [640] sözü de böyledir.Ömer'in kasdı, "kâmil imanı yoktur." demektir.
İnsanlar da bir kimsenin aklının tam olmadığını kasdederler ve "falanın aklı yoktur." derler.Keza dininin kâmil olmadığını kasdederler ve "onun dini yoktur." derler.
"Kim lâ ilahe illallah derse,o cennettedir.Zina etse de,hırsızhkyapsa da.." hadisine gelince:Bu söz de iki şıktan hâlî değildir.
Birisi :Bu özü,o kimsenin akıbetini nazar-ı itibara alarak söylemiş olmasıdır.Bu takdirde, "Zina ve hırsızlıktan dolayı azab olunsa da,âkıbeti Cennettir." demek istemiş olur.
Diğeri ise:Allahu taâlânın rahmeti ve Rasûlulla-hın (S.A.V) şefaati ona yetişir ve "Allah'tan başka ilâh olmadığına " şehadet etmesinden ötürü Cennetlik olur.
Bana İshak b.İbrâhîm b.Habîb b.eş-Şehîd babasından,o da dedesinden,o da el-Hasen (el-Basrî)'den(22-110) [641]onun şöyle dediğini rivayet etmiştir.: "Cennetin bedeli "Lâ ilahe illallah" tır.
Bana Muhammed b.Yahyâ el-Kât'î tahdis etti (ve) dedi:Bana Ömer b.Ali,Mûsâ b.el-Museyyib es-Sa-kafi'den haber verdi (ve) dedi:Sâlim b.ebîl-Ca'd"ı; Rasûlullah'tan şu hadisi rivayet ederken işittim. (Rasûlullah) şöyle demiştir: Rabbiniz şöyle bu-yuruyor:"Ey Âdem oğlu! Bana yeryüzü dolusu günah getiriyorsun..Bana hiçbir şeyi ortak koşma-diktan sonra hiç mühim degil.ben o günahları .yeryüzü dolusu mağfirete çeviririm. [642]
Bana Ebû Mes'ud ed-Dârimi ki Hırâş'ın [643]oğîudur-tahdis etti (ve) dedi:Bana dedem.Enes b. Mâlik'den tahdis etti.(Enes) dedi:"Rasûlullah (S.A.V) "Ümmetimin yansının Cennete girmesi ile şefaat arasında muhayyer bırakıldım.Ben şefaati seçtim.Çüukü şefaat daha umûmî ve daha çoktur.Bel-ki siz benim şefaatimin takva sahiplerine has olduğunu zannediyorsunuz. Hayır! Bilâkis günahlara bulaşıp kirlenmişler İçindir.[644]buyurdu. [645]
37-Çelişik Dedikleri İki Hadis
Iddia:Hammâd'dan,o da İbrâhim'den.o da el-Esved (b.Yezîd en-Nahaî) den,o da Âişe'den (RA) rivayet ettiniz ki (Âişe): "Ben Rasûlullahın elbisesindeki menİ'yi elle eltilerdim,o da bu elbiseyle namaz kılardı. [646] demiştir.
Sizin rivayet ettiğiniz bu hadise dayanarak bazıları, elbiseden meniyi çitileyip,o elbise ile namaz kılmaya cevaz verdiler .Ve bunu sünnet hâline getirdiler.
Sonra bir de Amr b.. Meymûn b. Mihrân'dan, o da Süleyman b. Yesâr'dan rivayet ettiniz ki (Süleyman) Hz. Aişe yi. "Rasûlullahın elbisesindeki meni lekesini yıkardım. Sonra elbisede, yıkadığım yerin izini- veya izlerini-görürdüm. [647]derken işit-miştir.
Bu rivayetiniz üzerine bir kısım insanlar, meniyi elle çitilemek suretiyle temizlemeyi terketmiş ve o elbiseyle namaz kılacağı zaman, muhakkak meninin yıkanması gerektiğini söylemişlerdir. Bu ise, bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap: Biz deriz ki: Burada ne çelişki vardır, ne de tutarsızlık... Çünkü Âişe (RA.) Rasûlullahın elbisesindeki meniyi, kuru olduğu zaman çitilerdi. Oğuş-turma ise ancak kurumuş menide mümkündür. Ba-zan meni, iç çamaşırında kuruyasıya kadar kalırdı. Meni ise - bilhassa yaz mevsiminde - az bir zamanda kuruyuverir.
Âişe (R.A) meninin yaş olduğunu görünce, onu yıkadı. Çünkü yaş olunca çitilemekle temizlemek mümkün değildir. Fakat onu, kuruyuncaya kadar bekletip, sonra çitileyen bir kimse için, böyle yapmasında bir beis yoktur.
İbnu Râhuye diye bilinen, İshak b. İbrahim (166-238) [648]bana, meniyi çitilemenin sünnet olduğunu haber verdi. [649]
38-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia:Rasûlullahın "Deri dibağatlandı mı,te-miz olmuş olur." buyurduğunu,keza ölü bir koyuna rasgeldiğini vet"Onun derisinden faydalansaydınız
ya! [650]buyurduğunu rivayet ettiniz. Fakihlerden birkısmı bu görüşü kabul ettiler ve bununla fetva verdiler.
Sonra Rasûlullahın, "Meytenin (ölü hayvanın) ne derisinden faydalanın,ne de sinirinden.. [651] buyurduğunu rivayet ettiniz.Fakihlerden diğer bir gurup da bu görüşü kabul edip.bununîa fetva verdiler.
Bu bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap:Biz deriz ki:Burada-Allah'a hamdolsun -ne bir çelişki vardır,ne de tutarsızlık!..Çünkü hadisteki el-ihâb,dibağatlanrnarmş deridir.Dibağatlanınca bu isim ondan kalkar.
Nitekim bir hadiste Ömer.Rasûlullahın yanına girdiğini ve evde-dibağatlanmamış kokmuş deriyi kasdederek- kokmuş deriler (=uhubun atmetun) bulunduğunu söylemiştir.
Hz.Âişe (R.A) babasıfnın mürtedleri öldürmesi) hakkında : "Başlan omuzlara düşürdü ve kanlan derilerin (=uhub) içersinde topladı" demiştir.[652]Deriler ile cesedleri kasdetmiştir-
Hz.Aişe, burada derileri (= uhub),cesedlerden kinaye olarak kullanmıştır.Eğer el-uhub, dibagatlan-mış deri olsaydı, uhub, kelimesini cesedden kinaye olarak kullanması caiz olmazdı.
en-Nâbiğâtu'1-Câ'dî, kendisi yokken yavrusunu kurt yemiş olan ve sonra geri dönen.yabani bir sığırdan bahsederek:
'Yavrusuyla ilk beraber olduklan yerde.hâdise-yi açıklayan bir deri (=ihâb) ve parçalanmış kanlı bir cesedle karşılaştı." demiştir.
Rasûlullah da, "Deri (=ihâb) dibağatlandı mı, temiz olmuş olur." buyurmuş,sonra da ölü bir hayvana rasgelmiş ve : "Sahibi hayvanın derisinden faydalan-saydı ya." demiştir.Yani :Onu dibağat etseler de ondan faydalansalar ya! demektir.
Sonra da (yazılı bir talimatta): "Ölü hayvanın ne derisinden faydalanın, ne de sinirinden.." diye emret miştir.Bununla "Dibağatlanmamış deriyi,dibağatla-runcaya kadar kullanmayın!" demek istemiş tir. Nite kim/'...ne de sinirinden." sözü de bunu gösterir.Çün-kü sinir,dibağat kabul etmez.Bu sebepten onu,diba-ğatlanmamış deri ile birlikte zikretmiştir.Bu başka bir hadiste açıklanmıştır. (O hadis de şudur: )
İbnu Uyeyne ,ez-Zuhrî'den.o da Ubeydullah b.Abdillah'tan,o da İbnu Abbâs'tan rivayet etmiştir ki, "Rasûlullah (S.A.V) Meymûne 'nin (R.A) azadlı cariyesine aid bir hayvan ölüsüne rastlamış ,ve "Onun derisini alsalar ve dibağatlayıp kullansalardı ya! " buyurmuştur. [653]
39-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia:el-Eş'as-Muhammed b. Sîrin -Abdullah b..Şakîk -ve Âişe'den rivayet ettiniz ki (Âişe) şöyle demiş tir: "Rasûlullah bizim ne İç çamaşırımızla,ne dış elbiselerimizle namaz kılmazdı[654]
Sonra yekî-Talha b. Yahya-Ubeydullah b.Abdil-lah b.Utbe -Âişe (R.A) tarîkıyla,Hz.Âişe'nin,"Rasûlul-lah.gece namaz kılardı.Ben de hayızh ve üzerimde mirt (yün veya ipekten yapılan,kadınların elbise üstüne giydikleri bir başka elbise) olduğu hal-de.onun yambaşinda olurdum ve benim elbisemin bir kismi.onun üzerinde olurdu. [655] dediğini rivayet ettiniz.Bu bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap:Biz deriz ki:Bu iki hadiste ne çelişki ne de tutarsızlık vardır. Çünkü birinci hadiste, "Bizim iç çamaşırlarımızla (eş-şuûr)namaz kılmazdı." denil-miştir.İç çamaşır mânasına gelen eş-şuûr ise,şiâr'ın çoğuludur.Şiar ise vücuda temas eden elbiseye de-nir.Cesede temas etmedikçe [656]ona şiar (iç çamaşır ) denmez.
Rasûlullahm,Ansâra:"Sİz bana,iç çamaşır gibisiniz.diğer insanlar ise,iç çamaşırın üstüne giyilen elbise (=disâr] gibidir. [657]demesi de.bu husus ta sana bir delildir. Rasûlulah demek istiyor ki:Sİz, vücuda temas eden iç çamaşır gibi.insalann bana en yakın olanlarısınız .Diğer insanlar ise.onun üstü gibi-dir.Bana,size nazaran daha uzaktırlar.
Bazen iç çamaşıra; insanda devamlı idrar damlaması olur veya ondan herhangi birşey çıktığı zaman meni, ter veya ıslaklık bulaşır.
Rasûlullah.cinsî münasebette bulunduğu veya kadının hamileliği ağırlaşüğı veya aybaşı olduğu zaman, elbiseye kan bulaşmasından emin olmadığı için.harumlannın iç çamaşırı ile namaz kılmazdı.
İkinci hadiste de: "Ben onun yanında olduğum ve üzerimde mirt olduğu halde, (Rasûlullah) namaz kılardı.Mirt'in bir kısmı da onun üzerinde olurdu."de-nilmiştir.Mirt ise.izâr'm (vücudun alt kısmını örten elbisenin) iç çamaşırı olarak kullanıldığı gibi kullanılmaz. Çünkü mirt yünden.bazan kıl.bazan da ipek ve yün karışığından olur ve sadece izann üzerine giyilir.
EBÛ MUHAMMED :Sana bunu açıklayacak diğer bir husus da ,bana Abedetu'bnu Abdillah'm tah-dis ettiği bir hadistir.Abede dedi:Bana Muhammed b Bişr el-Abdî haber verdi (ve) dedi: Bana Zekeriyyâ b. ebî Zâide,Mus'ab b.Şeybe'den.o da Safîyye binti Şey-be'den.o da Âişe'den (RA):"Rasû!ulIah birgün.güneş doğmadan önce.üzerinde siyah kıldan mamul süslü bir mirt (-mirtun murahhalun) olduğu halde dışarı çıktı." dedi. [658]
Murahhal süslü demektir.Bu (süsleme) sanatına da et-terhîl denir.
İmru'1-Kays da hanımından bahsederken :
"Arkamızda,izlerimiz üzerinde süslü mirt'inin (=mirtun murahhalın) ucunu sürükler bir halde onunla yürümeye başladım..."demiştir.
Hz.Âişe'nin,"Rasûlullah namaz kılardı.Elbisenin (=mirt) bir kısmı benim,bir kısmı da onun üzerinde olurdu." demesi,mirt'in;Hz.Âişe'nin iç çamaşırı olmadığını sana açıklar. Eğer mirt.iç çamaşırı olsaydı.Rasûlullahın vücudu belli olurdu.Çünkü iç çamaşırı ince olur.onunla namaz kılmmaz.ve Hz.Aişe'nin bununla örtünmesi (tesettür) de mümkün olmazdı. [659]
[631] BUH: 46 / 30; 74 / 1; 86 / 1; 86/6.
[632] BUH: 60 / 47.HAN: 3 / 135.
[633] Rwul-Küttâb ve Esad Efendi nüshasında "..İman et-dirfei" şeklindedir.Matbû nüshada ise " iman etmemek-er.» denmektedir ki,yanlıştır. (M)
[634] Bkz.Tâ-Hâ: 121
[635] EUH: 86 / 20.
[636] BUH: 78 / 29,HAN: 1 / 387; 2 / 288,336.
[637] HAN: 3 / 154
[638] Krş.BUH: 2/21.
[639] HAN: 2 / 418; 5 / 381; 6 / 382
[640] Krş,BUH: 2/1
[641] Bkz:s. s. 169 ve dipnotu
[642] Krş: TIR: 34 / 27.
[643] Tehzîb'de "Hıdâş" maddesinde zikredilmiş ve "Hırâş" olarak da rivayet edildiğine işaret edilmiştir. (Bkz : Tehzîbu't-Tehzîb: 3 / 137) (M)
[644] HAN: 2 / 75; 4 / 404; 5 / 232.
[645] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 273-278.
[646] HAN: 6 / 35,43,67.
[647] BUH: 4/ 64.65.HAN: 3 / 485; 6 / 47.
[648] Bkz: s. 127 ve dipnotu.
[649] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 278-279.
[650] BÜK 72 / 30.HAN: 1 / 227.
[651] HAN: 4 / 310,311.
[652] Burada.Hz.Ebûbekr devrinde vuku bulan irtidad Wketine,ve mürtedlerin öldürülmesine i.aret edikte
[653] HAN:6/1OL İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 279-281.
[654] Krş,BUH: 6 / 4,21,22.
[655] Krş,BUH: 6 / 4,21,22.
[656] Metinde "...hattâ ala'l-cesede..." şeklindedir. Reî-su'I-Küttâb nüshasında ise "...hattâ yeli'l-cesede..." şeklindedir." Biz de bu şekilde tercüme ettik. (M)
[657] UH: 64 / 56.HAN : 2/419
[658] MUS: 44 / 6Lkr?HAN: 6 / 99,199.
[659] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 281-283.
İddia: Rasûlulahın (S.A.V.): "Zina eden zina ederken mü'min değildir. Hırsız da hırsızlık ederken mü'min değildir. [631]dediğini rivayet etti Sonra da :Kim lâ ilahe illallah derse.o Cennette-dİr.Zina etse de,hırsızlık yapsa da.! [632]buyurdu-ğunu rivayet ettiniz.Bu ise bir çelişki ve uyuşmazlıktır.
Cevap: Biz deriz ki :Burada -Allah'ın lütfuyla -ne çelişki ve ne de uyuşmazlık vardır. Çünkü imanjûgatta,tasdik etmek manasınadir.Allah (C.C},"Şİmdi biz ne kadar doğru söylesek , sen yine de bize inanmazsin."(12.Yûsuf:17) dediklerini nak-letmiştir. (Bize inanmazsın) yani: Bizi tasdik etmezsin, demektir.
İnsanların "Dediklerinin hiçbirine inanmıyorum, "sözü de bu kabildendir .Yani, "dediklerini tasdik etmiyorum." demektir.
îman ile vasıflandmlanlar.üç guruptur:
BİRİNCİSİ:Kalbiyle değil.sadece düiyle tasdik edendir.Münafıklar gibi..Bu gibi kimselere îman etti diyebiliriz.AHah (C.C) da.münafıklar hakkında: "Bu kötü halleri şundandir.Çünkü onlar (görünüşte) iman ettiler sonra (kalbleri ile) inkar ettiler." (63.el- Munâfıkûn:3) ve yine,"Doğrusu (dilleriyle) iman eden (münafık) Ierden.YahudÜerden.Sâbii-lerden ve Hristiyanlardan.."(5.el-Mâide: 69) ve bunu takiben, "...Kim Allah'a ve âhiret gününe îman ederse .." (5.el-Mâide: 69) buyurmuştur.Çünkü onlar Allah'a ve Âhiret gününe ( gerçekte ) inanmıyorla-dı..
Eğer (Allah), "İman edenler" ile -burada-müşlü-manlan kasdetmiş olsaydı, "Onlardan Allah'a ve Ahi-ret gününe îmân edip.." buyurmazdı.Çünkü onlar , zaten Allah'a ve âhiret gününe îman etmektedirier.[633]Burada sadece;yalnız dilleriyle îman eden mü'nâfiklarla.Hristiyanlar ve Yahudileri kasdetmiştir.
Biz bu gibi bir kimseye mü'min diyemeyiz.Tıpkı münafıklara da "..îman ettiler."-dediğimiz halde "mü'mindirler." diyemediğimiz gibi...Çünkü münafıklar ne samimiyyetlerinden ne de gerçekten niyyet ettiklerinden inanmışlardır.
Peygamberlerin itaatsizlerine de "... itaatsizlik etti....şaşırdı[634]diyebiliriz fakat,onlara "âsî.şaş-kın.." diyemeyiz.Çünkü onların günahı,Aîlah düş-maniarımn günahlan gibi, günaha bağlılıklarından ve ısrarlarından dolayı değildir.
İKİNCİSİ:Günahlarla kirlenmiş ve -ısrar ( devam) etmeksizin- tâatta kusur etmiş olmakla birlik-te.kalbiyle ve diliyle tasdik etmiş olan kimselerdir. Bunlar hakkında "îman etti" deriz.Ve bu gibi kimseler,büyük günahlan terkettikleri müddetçe mü'mindirler.Fakat büyük günahları işlediği za-man.günahı İşlediği esnada mü'min değildir.Yani: "imanı kâmil değildir." demekür.
Görmüyor musun,Rasûlullah (S.A.V) :"Zina eden zina ederken.mü'min değildir."buyurmuştur. Günahı işlediği vakitte" mü'min değildir.diyor.Çün-kü ondan önce,günahta ısrar edici değildir ve njü'mindir.Günahtan sonra da ısrar edici değildir. .Tevbe etmiş olan bir mü'mindir.
(o h Başlca hadis.bunu daha iyi açıklamaktadır: iu da şu hadistir) :"Zina eden.zina ederken iman ken dişinden soyulur.Eğer tevbe ederse ona tekrar giydirilir.[635]
ÜÇÜNCÜSÜ: DÜiyle ve kalbiyle tasdik etmiş ve farzları eda etmiş,büyük günahlardan kaçınmış olan kimsedir.Bu kimse imanın şartlarını tamamen hâiz olan ,hakiki bir mü'mindir.
Rasûlullah,"Komşusu belâsından (zarar ve eziyetinden) emin olmayan kimse,mümin değildir. [636]derken,... "îmanı kâmil değildir." demek istemiştir.
Yine,"MüslümanIarın,elinden ve dilinden emin olmadığı kimse,îman etmiş olmaz. [637] buyururken, imanın kâmil olamayacağını kasdetmiş-tir...
Keza,"Komşusu gece aç yatarken,karnı tok olarak yatan kimse îman etmiş olmaz"[638]buyurmuştur. Yani îmanı kâmil değildir,demektir.
Bunlar Rasûlullahın,"Abdest alırken besmele çekmeyenin abdesti yoktur. [639] sözüne ben-zer.Yani abdesti mükemmel değildir,abdesttnin fazileti (ve sevabı) yoktur.demek istemiştir.
Hz.Ömer'in (R.A),"Haccetmeyenin imanı yoktur. [640] sözü de böyledir.Ömer'in kasdı, "kâmil imanı yoktur." demektir.
İnsanlar da bir kimsenin aklının tam olmadığını kasdederler ve "falanın aklı yoktur." derler.Keza dininin kâmil olmadığını kasdederler ve "onun dini yoktur." derler.
"Kim lâ ilahe illallah derse,o cennettedir.Zina etse de,hırsızhkyapsa da.." hadisine gelince:Bu söz de iki şıktan hâlî değildir.
Birisi :Bu özü,o kimsenin akıbetini nazar-ı itibara alarak söylemiş olmasıdır.Bu takdirde, "Zina ve hırsızlıktan dolayı azab olunsa da,âkıbeti Cennettir." demek istemiş olur.
Diğeri ise:Allahu taâlânın rahmeti ve Rasûlulla-hın (S.A.V) şefaati ona yetişir ve "Allah'tan başka ilâh olmadığına " şehadet etmesinden ötürü Cennetlik olur.
Bana İshak b.İbrâhîm b.Habîb b.eş-Şehîd babasından,o da dedesinden,o da el-Hasen (el-Basrî)'den(22-110) [641]onun şöyle dediğini rivayet etmiştir.: "Cennetin bedeli "Lâ ilahe illallah" tır.
Bana Muhammed b.Yahyâ el-Kât'î tahdis etti (ve) dedi:Bana Ömer b.Ali,Mûsâ b.el-Museyyib es-Sa-kafi'den haber verdi (ve) dedi:Sâlim b.ebîl-Ca'd"ı; Rasûlullah'tan şu hadisi rivayet ederken işittim. (Rasûlullah) şöyle demiştir: Rabbiniz şöyle bu-yuruyor:"Ey Âdem oğlu! Bana yeryüzü dolusu günah getiriyorsun..Bana hiçbir şeyi ortak koşma-diktan sonra hiç mühim degil.ben o günahları .yeryüzü dolusu mağfirete çeviririm. [642]
Bana Ebû Mes'ud ed-Dârimi ki Hırâş'ın [643]oğîudur-tahdis etti (ve) dedi:Bana dedem.Enes b. Mâlik'den tahdis etti.(Enes) dedi:"Rasûlullah (S.A.V) "Ümmetimin yansının Cennete girmesi ile şefaat arasında muhayyer bırakıldım.Ben şefaati seçtim.Çüukü şefaat daha umûmî ve daha çoktur.Bel-ki siz benim şefaatimin takva sahiplerine has olduğunu zannediyorsunuz. Hayır! Bilâkis günahlara bulaşıp kirlenmişler İçindir.[644]buyurdu. [645]
37-Çelişik Dedikleri İki Hadis
Iddia:Hammâd'dan,o da İbrâhim'den.o da el-Esved (b.Yezîd en-Nahaî) den,o da Âişe'den (RA) rivayet ettiniz ki (Âişe): "Ben Rasûlullahın elbisesindeki menİ'yi elle eltilerdim,o da bu elbiseyle namaz kılardı. [646] demiştir.
Sizin rivayet ettiğiniz bu hadise dayanarak bazıları, elbiseden meniyi çitileyip,o elbise ile namaz kılmaya cevaz verdiler .Ve bunu sünnet hâline getirdiler.
Sonra bir de Amr b.. Meymûn b. Mihrân'dan, o da Süleyman b. Yesâr'dan rivayet ettiniz ki (Süleyman) Hz. Aişe yi. "Rasûlullahın elbisesindeki meni lekesini yıkardım. Sonra elbisede, yıkadığım yerin izini- veya izlerini-görürdüm. [647]derken işit-miştir.
Bu rivayetiniz üzerine bir kısım insanlar, meniyi elle çitilemek suretiyle temizlemeyi terketmiş ve o elbiseyle namaz kılacağı zaman, muhakkak meninin yıkanması gerektiğini söylemişlerdir. Bu ise, bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap: Biz deriz ki: Burada ne çelişki vardır, ne de tutarsızlık... Çünkü Âişe (RA.) Rasûlullahın elbisesindeki meniyi, kuru olduğu zaman çitilerdi. Oğuş-turma ise ancak kurumuş menide mümkündür. Ba-zan meni, iç çamaşırında kuruyasıya kadar kalırdı. Meni ise - bilhassa yaz mevsiminde - az bir zamanda kuruyuverir.
Âişe (R.A) meninin yaş olduğunu görünce, onu yıkadı. Çünkü yaş olunca çitilemekle temizlemek mümkün değildir. Fakat onu, kuruyuncaya kadar bekletip, sonra çitileyen bir kimse için, böyle yapmasında bir beis yoktur.
İbnu Râhuye diye bilinen, İshak b. İbrahim (166-238) [648]bana, meniyi çitilemenin sünnet olduğunu haber verdi. [649]
38-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia:Rasûlullahın "Deri dibağatlandı mı,te-miz olmuş olur." buyurduğunu,keza ölü bir koyuna rasgeldiğini vet"Onun derisinden faydalansaydınız
ya! [650]buyurduğunu rivayet ettiniz. Fakihlerden birkısmı bu görüşü kabul ettiler ve bununla fetva verdiler.
Sonra Rasûlullahın, "Meytenin (ölü hayvanın) ne derisinden faydalanın,ne de sinirinden.. [651] buyurduğunu rivayet ettiniz.Fakihlerden diğer bir gurup da bu görüşü kabul edip.bununîa fetva verdiler.
Bu bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap:Biz deriz ki:Burada-Allah'a hamdolsun -ne bir çelişki vardır,ne de tutarsızlık!..Çünkü hadisteki el-ihâb,dibağatlanrnarmş deridir.Dibağatlanınca bu isim ondan kalkar.
Nitekim bir hadiste Ömer.Rasûlullahın yanına girdiğini ve evde-dibağatlanmamış kokmuş deriyi kasdederek- kokmuş deriler (=uhubun atmetun) bulunduğunu söylemiştir.
Hz.Âişe (R.A) babasıfnın mürtedleri öldürmesi) hakkında : "Başlan omuzlara düşürdü ve kanlan derilerin (=uhub) içersinde topladı" demiştir.[652]Deriler ile cesedleri kasdetmiştir-
Hz.Aişe, burada derileri (= uhub),cesedlerden kinaye olarak kullanmıştır.Eğer el-uhub, dibagatlan-mış deri olsaydı, uhub, kelimesini cesedden kinaye olarak kullanması caiz olmazdı.
en-Nâbiğâtu'1-Câ'dî, kendisi yokken yavrusunu kurt yemiş olan ve sonra geri dönen.yabani bir sığırdan bahsederek:
'Yavrusuyla ilk beraber olduklan yerde.hâdise-yi açıklayan bir deri (=ihâb) ve parçalanmış kanlı bir cesedle karşılaştı." demiştir.
Rasûlullah da, "Deri (=ihâb) dibağatlandı mı, temiz olmuş olur." buyurmuş,sonra da ölü bir hayvana rasgelmiş ve : "Sahibi hayvanın derisinden faydalan-saydı ya." demiştir.Yani :Onu dibağat etseler de ondan faydalansalar ya! demektir.
Sonra da (yazılı bir talimatta): "Ölü hayvanın ne derisinden faydalanın, ne de sinirinden.." diye emret miştir.Bununla "Dibağatlanmamış deriyi,dibağatla-runcaya kadar kullanmayın!" demek istemiş tir. Nite kim/'...ne de sinirinden." sözü de bunu gösterir.Çün-kü sinir,dibağat kabul etmez.Bu sebepten onu,diba-ğatlanmamış deri ile birlikte zikretmiştir.Bu başka bir hadiste açıklanmıştır. (O hadis de şudur: )
İbnu Uyeyne ,ez-Zuhrî'den.o da Ubeydullah b.Abdillah'tan,o da İbnu Abbâs'tan rivayet etmiştir ki, "Rasûlullah (S.A.V) Meymûne 'nin (R.A) azadlı cariyesine aid bir hayvan ölüsüne rastlamış ,ve "Onun derisini alsalar ve dibağatlayıp kullansalardı ya! " buyurmuştur. [653]
39-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia:el-Eş'as-Muhammed b. Sîrin -Abdullah b..Şakîk -ve Âişe'den rivayet ettiniz ki (Âişe) şöyle demiş tir: "Rasûlullah bizim ne İç çamaşırımızla,ne dış elbiselerimizle namaz kılmazdı[654]
Sonra yekî-Talha b. Yahya-Ubeydullah b.Abdil-lah b.Utbe -Âişe (R.A) tarîkıyla,Hz.Âişe'nin,"Rasûlul-lah.gece namaz kılardı.Ben de hayızh ve üzerimde mirt (yün veya ipekten yapılan,kadınların elbise üstüne giydikleri bir başka elbise) olduğu hal-de.onun yambaşinda olurdum ve benim elbisemin bir kismi.onun üzerinde olurdu. [655] dediğini rivayet ettiniz.Bu bir çelişki ve tutarsızlıktır.
Cevap:Biz deriz ki:Bu iki hadiste ne çelişki ne de tutarsızlık vardır. Çünkü birinci hadiste, "Bizim iç çamaşırlarımızla (eş-şuûr)namaz kılmazdı." denil-miştir.İç çamaşır mânasına gelen eş-şuûr ise,şiâr'ın çoğuludur.Şiar ise vücuda temas eden elbiseye de-nir.Cesede temas etmedikçe [656]ona şiar (iç çamaşır ) denmez.
Rasûlullahm,Ansâra:"Sİz bana,iç çamaşır gibisiniz.diğer insanlar ise,iç çamaşırın üstüne giyilen elbise (=disâr] gibidir. [657]demesi de.bu husus ta sana bir delildir. Rasûlulah demek istiyor ki:Sİz, vücuda temas eden iç çamaşır gibi.insalann bana en yakın olanlarısınız .Diğer insanlar ise.onun üstü gibi-dir.Bana,size nazaran daha uzaktırlar.
Bazen iç çamaşıra; insanda devamlı idrar damlaması olur veya ondan herhangi birşey çıktığı zaman meni, ter veya ıslaklık bulaşır.
Rasûlullah.cinsî münasebette bulunduğu veya kadının hamileliği ağırlaşüğı veya aybaşı olduğu zaman, elbiseye kan bulaşmasından emin olmadığı için.harumlannın iç çamaşırı ile namaz kılmazdı.
İkinci hadiste de: "Ben onun yanında olduğum ve üzerimde mirt olduğu halde, (Rasûlullah) namaz kılardı.Mirt'in bir kısmı da onun üzerinde olurdu."de-nilmiştir.Mirt ise.izâr'm (vücudun alt kısmını örten elbisenin) iç çamaşırı olarak kullanıldığı gibi kullanılmaz. Çünkü mirt yünden.bazan kıl.bazan da ipek ve yün karışığından olur ve sadece izann üzerine giyilir.
EBÛ MUHAMMED :Sana bunu açıklayacak diğer bir husus da ,bana Abedetu'bnu Abdillah'm tah-dis ettiği bir hadistir.Abede dedi:Bana Muhammed b Bişr el-Abdî haber verdi (ve) dedi: Bana Zekeriyyâ b. ebî Zâide,Mus'ab b.Şeybe'den.o da Safîyye binti Şey-be'den.o da Âişe'den (RA):"Rasû!ulIah birgün.güneş doğmadan önce.üzerinde siyah kıldan mamul süslü bir mirt (-mirtun murahhalun) olduğu halde dışarı çıktı." dedi. [658]
Murahhal süslü demektir.Bu (süsleme) sanatına da et-terhîl denir.
İmru'1-Kays da hanımından bahsederken :
"Arkamızda,izlerimiz üzerinde süslü mirt'inin (=mirtun murahhalın) ucunu sürükler bir halde onunla yürümeye başladım..."demiştir.
Hz.Âişe'nin,"Rasûlullah namaz kılardı.Elbisenin (=mirt) bir kısmı benim,bir kısmı da onun üzerinde olurdu." demesi,mirt'in;Hz.Âişe'nin iç çamaşırı olmadığını sana açıklar. Eğer mirt.iç çamaşırı olsaydı.Rasûlullahın vücudu belli olurdu.Çünkü iç çamaşırı ince olur.onunla namaz kılmmaz.ve Hz.Aişe'nin bununla örtünmesi (tesettür) de mümkün olmazdı. [659]
[631] BUH: 46 / 30; 74 / 1; 86 / 1; 86/6.
[632] BUH: 60 / 47.HAN: 3 / 135.
[633] Rwul-Küttâb ve Esad Efendi nüshasında "..İman et-dirfei" şeklindedir.Matbû nüshada ise " iman etmemek-er.» denmektedir ki,yanlıştır. (M)
[634] Bkz.Tâ-Hâ: 121
[635] EUH: 86 / 20.
[636] BUH: 78 / 29,HAN: 1 / 387; 2 / 288,336.
[637] HAN: 3 / 154
[638] Krş.BUH: 2/21.
[639] HAN: 2 / 418; 5 / 381; 6 / 382
[640] Krş,BUH: 2/1
[641] Bkz:s. s. 169 ve dipnotu
[642] Krş: TIR: 34 / 27.
[643] Tehzîb'de "Hıdâş" maddesinde zikredilmiş ve "Hırâş" olarak da rivayet edildiğine işaret edilmiştir. (Bkz : Tehzîbu't-Tehzîb: 3 / 137) (M)
[644] HAN: 2 / 75; 4 / 404; 5 / 232.
[645] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 273-278.
[646] HAN: 6 / 35,43,67.
[647] BUH: 4/ 64.65.HAN: 3 / 485; 6 / 47.
[648] Bkz: s. 127 ve dipnotu.
[649] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 278-279.
[650] BÜK 72 / 30.HAN: 1 / 227.
[651] HAN: 4 / 310,311.
[652] Burada.Hz.Ebûbekr devrinde vuku bulan irtidad Wketine,ve mürtedlerin öldürülmesine i.aret edikte
[653] HAN:6/1OL İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 279-281.
[654] Krş,BUH: 6 / 4,21,22.
[655] Krş,BUH: 6 / 4,21,22.
[656] Metinde "...hattâ ala'l-cesede..." şeklindedir. Reî-su'I-Küttâb nüshasında ise "...hattâ yeli'l-cesede..." şeklindedir." Biz de bu şekilde tercüme ettik. (M)
[657] UH: 64 / 56.HAN : 2/419
[658] MUS: 44 / 6Lkr?HAN: 6 / 99,199.
[659] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 281-283.