meryem
Sun 24 October 2010, 05:28 pm GMT +0200
33-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia:Rasûlulahın:"Tek başına yolculuk eden şeytandir.İki kişi olarak yolculuk eden de iki şey-tandır.Üç kişi ise.bir kafile (birlik) sayılır.[614]buyurduğunu; sonra da,"Rasûlullamn elçi (haberci) leri tek basma yolladığım," [615]yine "Kendi -sinin,hicret etmek için EBÛbekr ile (iki kişi olarak Mekke'den) çıktığını. [616] rivayet ettiniz.
Tek başına yolculuk eden nasıl şeytan olur?Rasûlullah, ya onun şeytan menzilesinde ( derecesinde) olduğunu;ya da o kimsenin şeytana tahav-vül ettiğini (dönüştüğünü) kasdetmiş olmaktan-ki bu da mümkün değildir-hâlî değildir.
Cevap:Biz deriz ki:O (S.A.V),"Tek başına yola Çıkan şeytandır."sözü ile.tek kişinin yalnızlığını ve korku içinde oluşunu kas d etmiş tir. Çünkü yırtıcı hayvanların ve hırsızların kendisine karşı heveslendikleri gibi,şeytan da ona karşı heveslenir.Tek başına yola çıktığı zaman şeytana hedef olur,bütün saldır gan ve yırtıcı hayvanlara ve hırsızlara hedef teşkil eder. (Onu tek başına yola çıkmağa sevketmeklejsan-ki şeytan o kimsede temessül etmiş gibidir.
Sonra "..İki kişi olarak yola çıkan da iki şeytandır." buyurmuştur. Çünkü onların herbiri de ayn,ay-rı.bu tehlikelere maruzdur.Dolayısıyla ikisi de şeytandır. Üç kişi birden yola çıkarlarsa,yalnızlık ve korku ortadan kalkar.alışkanlık meydana gelir.Onlara zarar vermek isteyen bütün heveskârlann hevesleri kursaklarında kalır.
Arabın lisanı, îmâ.işâret ve benzetmelerle doludur. Meselâ:Hiç kılıç kuşanmadığı halde birine "fulân tavîlu'n-nicâd1dır"(Yani fulanın kılıcının kınının kayışı uzundur) derler.en-nicâd,kılıç kınlarının kayışlan-na denir.Bu sözleriyle o kimsenin uzun boylu olduğunu kasdederler ve kılıcının kayışının uzunluğu ile.bo-yunun uzunluğuna işaret ederler. Çünkü kısa bir kılıç kayışı,uzun boylu bir adama uymaz.
Yine:"fulân,külü çok bir adamdır." derler..Halbuki adamın ne evinde, ne de kapısının önünde kül vardır.Onlar bununla ,o kimsenin çok misafirperver olduğunu , evinde ateşin devamlı yandığını kasdeder-ler.Ateş çok yanarsa tabiatıyla külü de çok olur.
Allah (C.C) da Kur'an'da "Meryem oğlu Mesîh ancak bir peygamberdir.Ondan önce birçok peygamberler geçti.Anası çok doğru bir kadındı.ikisi de yemek yerlerdi." (5.el-Mâide: 75) buyurmuştur.. .Onların ikisinin yemek yemesiyle,bize onların yaratılmış (mahlûk) olduğunu ima etmektedir. Çünkü yiyip içen her varlığın yaratılmış olması zaruridir. (Çünkü yeme içme yaratılmışlann sıfatıdır.)
Cenab-ı Hak,müşriklerin Rasûlullah hakkında: "Bu peygambere (!) ne oluyor? Yemek yi-yor,çarşılarda geziyor"( 25.el-Furkân: 7) dediklerini bize hikâye etmiştir .Allah ojıun çarşılarda dolaşması-nı;insanlann karşılamak için çarşılara gittikleri ihtiyaç maddelerinden kinaye olarak zikretmiştir. Çün&u
müşrikler,sanki,peygamber olarak gönderdiği zaman Allah'ın onu; insanlardan ve insanî ihtiyaçlardan müstağni kılacağını zannediyorlardı.
Onlann,"Elçi (haberci)leri tek başına gönderirdi, "demelerine gelince:Elçi (haberci) kendisiyle bir beldeden diğerine mektub gönderilen kimsedir.Ona el-feyc[617] de derler.Rasûlullah onu bir yerden diğerine tek başına gönderir ve ona; yolda kendileriyle beraber olacağı,onlarla yalnızlığını gidereceği arkadaşlara katılmasını emrederdi.Bu,insanların her zaman yapageldikleri birşeydir.Bir mektup yazıp da onu eiçi ile uzak bir beldeye göndermek isteyen biri-nin;Rasûlullah:"Bir kişi şeytandır.İki kişi şeytan-dır.Üç kişi ise kafile (birlik) dir."dedi.diye üç adam kiralaması gerekmez.Bu (yalnız yola çıkmamak)ancak elçinin vazifesidir.Yola çıktığı zaman elçinin yol arkadaşları araması ve yalnızlıktan sakınması gerekir.
Rasûlullahın Ebûbekr ile.hicret edeceği zaman (iki kişi olarak) yola çıkmasına gelinceıOnlann ikisi de, o vakitte müşriklerin kendilerini öldürmelerinden korkuyorlardı [618].Bu sebeple (iki kişi olarak) yola çıkmağa mecbur oldular...Nasıl ki,bir adam yol arkadaşı bulma ümidiyle evinden tek başına çıkarsa;onların da aynı şekilde bir kafileye Taslayacaklarını ummuş olmaları mümkündür.Fakat sayılarını arttırmaları mümkün olunca,Ebûbekr,Benu'd-Dil kabilesinden olan bir rehber kiralamış ve kölesi Amr b.Fuhey-re'yi de yanında götürmüştür.Sonunda dört veya beş kişi olarak Medine'ye girmişlerdir. [619]
34-Çelişik Dedikleri İki Hadis
Iddia:Rasûlullahın,"Allah hırsıza lanet etsin! Yumurta çalar eli kesİlir,İp çalar eli kesilir![620] buyurduğunu; sonra da,
"Ancak (en az) çeyrek dinar (değerindeki bir eşyanın çalınmasınjda el kesme cezası uygulanır. [621] dediğini rivayet ettiniz.
Buna göre birinci hadis.Hâricilerİn lehine bir delil teşkil eder.Çünkü onlar çalının şeyin değeri az olsun, çok olsun hırsızın elinin kesileceğini söylüyorlar.
Cevap:Biz deriz ki:Allah (C.C) ,Rasûlüne"Er-kek olsun kadın olsun hırsızların .yaptıklarına karşılık ve Allahtan bir azab olmak üzere (sağ) ellerini kesin."(5.el-Mâide: 38) âyetini indirince.Rasû-lullah da;o anda Allah'ın indirdiği âyetin zahirine bakarak, "Allah hırsıza lanet etsinîYumurta çalar eli kesilir, "demiştir.Sonra Allah kendisine, elin ancak çeyrek dinar veya daha fazla kıymetteki şeylerden dolayı kesilebileceğini bildirmiştir.
Rasûlullah Allah'ın hükmünü ancak,O bildirdiği zaman bilebilirdi.Allah ona her şeyi.birden bildir-nıiyor,bilâkis tedricen (azar azar) indiriyordu.Cebrâil ona Kur'an'ı getirdiği gibi,sünnetleri de getirmiştir.Bu sebepten"Bana Kitap (Kur'an) ve onun bir benzeri verildi.[622]buyurmuştur."..benzeri" ile sünneti kasdetmiştir.
Görmüyor musun Rasûlullah.İslâm'ın başlangı çında Uraniyyîn'in [623]ellerini, ayaklarını kestirmiş, gözlerine mil çektirmiş ve onları taşlık bir yere attırmış ve neticede ölmüşlerdi. [624] Fakat, sonradan işkenceyi yasaklamıştı. Çünkü cezalar, o zaman henüz kendisine vahyedümemiş idi. Rasûlullah da sözlerinde durmadıkları, iyiliğe kötülükle karşılık verdikleri, develerin çobanlarını öldürdükleri ve develeri çalıp götürdükleri için;onlan kısasın en şiddetlisi ile cezalandırmıştı. Sonradan cezalar (hakkında) vahiy gelince, işkenceyi yasakladı.
Fakihlerden; bu hadisteki yumurtanın, harpte başı örtmeğe yarayan demir miğfer , ipin de gemi halatı olduğunu söyleyen ler vardır ve bunların her ikisinin de değeri pekçok dinara ulaşır.
Bu te'vil arapçayı ve araplann ifade hususiyetlerini bilenlere göre doğru değildir. Çünkü bu (hadis) hırsızın çaldığı şeyin değerini arttırmaya uygun değildir ki, değeri dinarlara varan miğfere veya hırsızın ta-Şıyarmyacağı kadar büyük halata hamledilsin.
Ne Araplar ne de Arab olmayanlar; "Allah falanın .yüzünü kara etsin. Çünkü o, mücevher takmak uğruna kendisini dövülmeğe maruz bıraktı ve bir çanak misk uğruna, hıyanet cezasına maruz kaldı." demezler...Bu gibi şeylerde âdet,"Allah ona lanet etsin.Eski bir ip veya bir yumak saç veya eski bir su kabı için elinin kesilmesine razı oldu." denmesidir.Bu çalınan şeyler ne kadar değersiz ve hakir olursa, söz de o kadar belağatlı olur. [625]
35-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia; Rasûlullahın fakirlikten Allah'a sığındığını ve "Senden benim ve mevlâmın[626] zenginliğini
isterim.[627] diye dua ettiğini rivayet ettiniz.
Sonra da onun:"Ey Ali a hım! beni miskin olarak yaşat ve miskin olarak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içersinde hasret (dirilt)" dediği-ni,kezâ"Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir." buyurduğunu rivayet ettiniz.
Bu ise bir tutarsızlık ve çelişkidir.
Cevap: Biz deriz ki:Allah'a hamdolsun burada herhangi bir tutarsızlık yoktur.Onlar yorumda yanıl-dılar ve haksız bir karşılaştırma yaptılar. Çünkü onlar fakirlikle miskinliğin-ikisi ayrı şeyler olduğu halde-aynı olduğunu zannetmişlerdir.Eğer/'Allahım beni fakir olarak yaşat.fakir olarak ruhumu al ve fekirler zümresinde hasret." demiş olsaydı.dedikleri gibi bu, bir çelişki olurdu.
"Allahun! beni miskin olarak hasret." sözündeki miskinliğin mânası,tevazu ve boyun bükmektir.San-ki Rasûlullah Allah'tan kendisini cebbarlardan ve mütekebbirlerden kılmamasını ve onların zümresinde kendisini hasretmemesini istemiş gibidir.
"el-meskenetu (miskinlik)" "sükûn" kökünden ahnmadır.Bir adam yumuşak huylu olduğu,tevazu gösterdiği,huşû ve hudû (alçak gönüllülük) sahibi olduğu zaman," temeskene'r-raculu adam miskinleş-ü)" denilir.
Rasûlullahın, namaz kılan birine söylediği :"Mütevazi ol.miskin ol,boynunu eğsözündeki" temes-ken (= miskin ol)" emri de " sükûn" dan almmadır.Rasûlulah bu sözü Üe,huşû sahibi ol,Allah azze ve celle'ye karşı tevazu göster." demek istemiştir.
Araplar, "Ben miskin'in basma iş geldi, "derler.Bununla fakirliği kasdetmezler.Ancak düşkünlük ve zayıflığı kasdederler.
Keza Rasûlullahın Kayle'ye[628]söylediği,"Ey miskine!ffsözü de böyledir.Burada "Ey fakir kadın" demek istememiş,sadece onun zayıflığını kasdetmiş Dediklerimizi doğrulayan diğer bir delil de şuaur:Rasûlullah eğer Allah'tan fakirlik mânasına nıeskenef'i istemiş olsaydı Allah onu bu isteğinden rnenederdi.Çünkü Allah onun ruhunu her ne kadar iki dirhemi bile üstüste koymamış olmasına rağmen-kendisine verdiği birçok ganimetle zengin iken kab-zetmiştİr.Medînedeki bahçeleri,çeşitli malları ve Fe-dek gibi bir araziyi miras bırakan biri için,"Fakir olarak öldü" denemez.
Allah (C.C) da:"O (Rabbin) sen bir yetim iken (seni) barındırmadı mı?Seni (şeriat hükümlerini) bilmezken (nübüvvet nimeti ile şer'î) yola koymadı mı?" Muhtaçken seni bu sıkıntı ve darlıktan kurtarmadı mı? " (93.ed-Duhâ:6.7) buyurmuştur:
Fakir ve muhtaç birinin bakacak aile efradı ya olur ya olmaz.Bakacak ailesi olanın da malı ya olur ya da olmaz.
Rasûlullahın Peygamber olarak gönderildiğinde ve vefatı anındaki hâli,Allah'ın (yukardaki âyette) buyurduğu hususa delâlet eder.Çünkü o,fakir olarak Peygamber oldu,zengin olarak ruhu kabzolundu.Bu da, onun Rabbinden istediği meskenetin fakirlik olmadığını gösterir.
Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir." sözüne geline e: Şüphesiz fakirlik dünyanın musibetlerinden büyük bir musibet ve dünyanın âfetlerinden bir âfettir ve acı vericidir.
Kim Allah rızası için musibetlere sabreder,kis-metine razı olursa.Allah bununla dünyada onu süsler ve âhirette de sevabını çoğaltır.
Fakirlik ve zenginlik,hastalık ve sıhhata benzer. .Allah bir kimseyi hastalığa mübtelâ kılar,o da sabrederse sanki fakirliğe dûçâr olmuş da .sabretmiş gibi olur.Allah'ın,bizim bunlara sabretmemiz karşısında sevab vermesi,bizim O'ndan afiyet ve selâmet istememize manî değildir.Fakirliği zenginlikten üstün görenler ise,Rasûlullahın Allah'a (mal fakirliğinden deil) nefsin fakirliğinden sığındığına zâhib oldular ve insanların bir kimseye,hâlî vakti yerinde olsa bile "falanın nefsi fakirdir (cimridir)" ve hâli kötü olsa bile bir kimseye/falanm gönlü zengindir." demelerini delil olarak ileri sürdüler ki, bu yanlıştır.
Ne peygamberlerden,ne de onların ashabından ne âbidlerden ne de müctehidlerden bir kişi bilmiyoruz ki,"EyAllahım! Beni fakir kıl,Allahım! Beni hasta et."diye dua etmiş olsun.Allah azze ve celle,on-ların böyle diyerek kulluk etmelerini istemez .Aksine "Allahım bana nzık ver.Allattım bana afiyet ver. "diyerek kulluk etmelerini ister.
Onlar: "Ey Allahım! Bizi ancak en güzel (olan) ile imtihan et." derlerdi.Yani "Bizi ancak hayır ile imtihan et,şer ile imtihan etme,"demek isterlerdi.Çünkü Allah kulların nasıl şükredip sabredeceklerini bilmek için,onları ikisi (hayır ve şer) ile de imtihan eder.Nite-kim Kuranda da :"Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz."(21.el-Enbiyâ:35) buyurul-muştur...
Mutarrif (-95) [629]"Âfîyette olub şükretmeyi (musibetle) imtihan edilip sabretmeye tercih ederim " demiştir.
EBÛ MUHAMMED:Bunu ben"Ğaribu'l-Hadis" adlı eserimde bu açıklamalardan daha geniş bir şekilde zikretmiştim.Ancak üzerinde durduğumuz il-ntin kapsamlı olması için, mecburen bu kitaba da bu açıklamaları aldım. [630]
[614] MUVATTA: 54 / 35, HAN: 2 / 186.214.
[615] Bkz. EBÛ DÂVÜD : 11 / 96 ( 3 / 83)
[616] Bkz: BUH: 61 / 25.
[617] el-feyc:Sultahın,yaya olarak giden elçisi demek-tır.-el-Mısbah-
[618] Rasûlullaha korkak demekten Allaha sığmı-nm.Çünkü o Mekkeden sadece Rabbinin emrine imtisalen Çikmıştır.Insanlar.hususiyle şu zamanımızda-RasûlulIahın jnagaraya saklanması mevzuunda pekçok laf etmektedir-jer.Onların hepsinin sözlerinden anlaşılan şudur:Rasûlul-jah.müşriklerden.onlardan korktuğu için kaçmıştır.Hiç şüp-d ıf °î kİ bu' ^s^uüaha hakarettir.Eğer İş onların dediği ve aa divecekleri gibi olsaydı, niçin Rasûlullah müşrikler «rasında on üç seneye kadar varan bir müddet oturdu ve onla-
otmÇ!roU ezivyetlerine tahammül etti de Habeşistana hicret uv C Agahım sen biliyorsun ki O ,ancak senin emrinedefü? kk.eden Ç^41 -Şüphesiz senin peygamberin korkak hiui Şüphesiz ve münakaşasız.onların bütün söylemen iftiradan İbarettir.-Musahhih-
[619] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 265-268.
[620] BUH: 86/7
[621] BUH: 86 / 13.
[622] DÂRİMİ:l/45.
[623] Urayne kabilesine mcnsub olan ve irtidad eden Kimseler. (M)
[624] BUH: 56 / 152.HAN: 3 / 107,163.
[625] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 268-270.
[626] HAN: 3 / 453.
[627] Yakınlarımın,akrâbâlanmın (M)
[628] Kayle binti Kays b.Ma'dîkerb el-Kindiyye.Rasûlul- ?nu nikahladı^ rivayet edilmekle beraber.bu husus ih-dırfbklİâb 4 / 393 ) (M)
[629] Bkz: s. 113 ve dipnotu
[630] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 270-273.
İddia:Rasûlulahın:"Tek başına yolculuk eden şeytandir.İki kişi olarak yolculuk eden de iki şey-tandır.Üç kişi ise.bir kafile (birlik) sayılır.[614]buyurduğunu; sonra da,"Rasûlullamn elçi (haberci) leri tek basma yolladığım," [615]yine "Kendi -sinin,hicret etmek için EBÛbekr ile (iki kişi olarak Mekke'den) çıktığını. [616] rivayet ettiniz.
Tek başına yolculuk eden nasıl şeytan olur?Rasûlullah, ya onun şeytan menzilesinde ( derecesinde) olduğunu;ya da o kimsenin şeytana tahav-vül ettiğini (dönüştüğünü) kasdetmiş olmaktan-ki bu da mümkün değildir-hâlî değildir.
Cevap:Biz deriz ki:O (S.A.V),"Tek başına yola Çıkan şeytandır."sözü ile.tek kişinin yalnızlığını ve korku içinde oluşunu kas d etmiş tir. Çünkü yırtıcı hayvanların ve hırsızların kendisine karşı heveslendikleri gibi,şeytan da ona karşı heveslenir.Tek başına yola çıktığı zaman şeytana hedef olur,bütün saldır gan ve yırtıcı hayvanlara ve hırsızlara hedef teşkil eder. (Onu tek başına yola çıkmağa sevketmeklejsan-ki şeytan o kimsede temessül etmiş gibidir.
Sonra "..İki kişi olarak yola çıkan da iki şeytandır." buyurmuştur. Çünkü onların herbiri de ayn,ay-rı.bu tehlikelere maruzdur.Dolayısıyla ikisi de şeytandır. Üç kişi birden yola çıkarlarsa,yalnızlık ve korku ortadan kalkar.alışkanlık meydana gelir.Onlara zarar vermek isteyen bütün heveskârlann hevesleri kursaklarında kalır.
Arabın lisanı, îmâ.işâret ve benzetmelerle doludur. Meselâ:Hiç kılıç kuşanmadığı halde birine "fulân tavîlu'n-nicâd1dır"(Yani fulanın kılıcının kınının kayışı uzundur) derler.en-nicâd,kılıç kınlarının kayışlan-na denir.Bu sözleriyle o kimsenin uzun boylu olduğunu kasdederler ve kılıcının kayışının uzunluğu ile.bo-yunun uzunluğuna işaret ederler. Çünkü kısa bir kılıç kayışı,uzun boylu bir adama uymaz.
Yine:"fulân,külü çok bir adamdır." derler..Halbuki adamın ne evinde, ne de kapısının önünde kül vardır.Onlar bununla ,o kimsenin çok misafirperver olduğunu , evinde ateşin devamlı yandığını kasdeder-ler.Ateş çok yanarsa tabiatıyla külü de çok olur.
Allah (C.C) da Kur'an'da "Meryem oğlu Mesîh ancak bir peygamberdir.Ondan önce birçok peygamberler geçti.Anası çok doğru bir kadındı.ikisi de yemek yerlerdi." (5.el-Mâide: 75) buyurmuştur.. .Onların ikisinin yemek yemesiyle,bize onların yaratılmış (mahlûk) olduğunu ima etmektedir. Çünkü yiyip içen her varlığın yaratılmış olması zaruridir. (Çünkü yeme içme yaratılmışlann sıfatıdır.)
Cenab-ı Hak,müşriklerin Rasûlullah hakkında: "Bu peygambere (!) ne oluyor? Yemek yi-yor,çarşılarda geziyor"( 25.el-Furkân: 7) dediklerini bize hikâye etmiştir .Allah ojıun çarşılarda dolaşması-nı;insanlann karşılamak için çarşılara gittikleri ihtiyaç maddelerinden kinaye olarak zikretmiştir. Çün&u
müşrikler,sanki,peygamber olarak gönderdiği zaman Allah'ın onu; insanlardan ve insanî ihtiyaçlardan müstağni kılacağını zannediyorlardı.
Onlann,"Elçi (haberci)leri tek başına gönderirdi, "demelerine gelince:Elçi (haberci) kendisiyle bir beldeden diğerine mektub gönderilen kimsedir.Ona el-feyc[617] de derler.Rasûlullah onu bir yerden diğerine tek başına gönderir ve ona; yolda kendileriyle beraber olacağı,onlarla yalnızlığını gidereceği arkadaşlara katılmasını emrederdi.Bu,insanların her zaman yapageldikleri birşeydir.Bir mektup yazıp da onu eiçi ile uzak bir beldeye göndermek isteyen biri-nin;Rasûlullah:"Bir kişi şeytandır.İki kişi şeytan-dır.Üç kişi ise kafile (birlik) dir."dedi.diye üç adam kiralaması gerekmez.Bu (yalnız yola çıkmamak)ancak elçinin vazifesidir.Yola çıktığı zaman elçinin yol arkadaşları araması ve yalnızlıktan sakınması gerekir.
Rasûlullahın Ebûbekr ile.hicret edeceği zaman (iki kişi olarak) yola çıkmasına gelinceıOnlann ikisi de, o vakitte müşriklerin kendilerini öldürmelerinden korkuyorlardı [618].Bu sebeple (iki kişi olarak) yola çıkmağa mecbur oldular...Nasıl ki,bir adam yol arkadaşı bulma ümidiyle evinden tek başına çıkarsa;onların da aynı şekilde bir kafileye Taslayacaklarını ummuş olmaları mümkündür.Fakat sayılarını arttırmaları mümkün olunca,Ebûbekr,Benu'd-Dil kabilesinden olan bir rehber kiralamış ve kölesi Amr b.Fuhey-re'yi de yanında götürmüştür.Sonunda dört veya beş kişi olarak Medine'ye girmişlerdir. [619]
34-Çelişik Dedikleri İki Hadis
Iddia:Rasûlullahın,"Allah hırsıza lanet etsin! Yumurta çalar eli kesİlir,İp çalar eli kesilir![620] buyurduğunu; sonra da,
"Ancak (en az) çeyrek dinar (değerindeki bir eşyanın çalınmasınjda el kesme cezası uygulanır. [621] dediğini rivayet ettiniz.
Buna göre birinci hadis.Hâricilerİn lehine bir delil teşkil eder.Çünkü onlar çalının şeyin değeri az olsun, çok olsun hırsızın elinin kesileceğini söylüyorlar.
Cevap:Biz deriz ki:Allah (C.C) ,Rasûlüne"Er-kek olsun kadın olsun hırsızların .yaptıklarına karşılık ve Allahtan bir azab olmak üzere (sağ) ellerini kesin."(5.el-Mâide: 38) âyetini indirince.Rasû-lullah da;o anda Allah'ın indirdiği âyetin zahirine bakarak, "Allah hırsıza lanet etsinîYumurta çalar eli kesilir, "demiştir.Sonra Allah kendisine, elin ancak çeyrek dinar veya daha fazla kıymetteki şeylerden dolayı kesilebileceğini bildirmiştir.
Rasûlullah Allah'ın hükmünü ancak,O bildirdiği zaman bilebilirdi.Allah ona her şeyi.birden bildir-nıiyor,bilâkis tedricen (azar azar) indiriyordu.Cebrâil ona Kur'an'ı getirdiği gibi,sünnetleri de getirmiştir.Bu sebepten"Bana Kitap (Kur'an) ve onun bir benzeri verildi.[622]buyurmuştur."..benzeri" ile sünneti kasdetmiştir.
Görmüyor musun Rasûlullah.İslâm'ın başlangı çında Uraniyyîn'in [623]ellerini, ayaklarını kestirmiş, gözlerine mil çektirmiş ve onları taşlık bir yere attırmış ve neticede ölmüşlerdi. [624] Fakat, sonradan işkenceyi yasaklamıştı. Çünkü cezalar, o zaman henüz kendisine vahyedümemiş idi. Rasûlullah da sözlerinde durmadıkları, iyiliğe kötülükle karşılık verdikleri, develerin çobanlarını öldürdükleri ve develeri çalıp götürdükleri için;onlan kısasın en şiddetlisi ile cezalandırmıştı. Sonradan cezalar (hakkında) vahiy gelince, işkenceyi yasakladı.
Fakihlerden; bu hadisteki yumurtanın, harpte başı örtmeğe yarayan demir miğfer , ipin de gemi halatı olduğunu söyleyen ler vardır ve bunların her ikisinin de değeri pekçok dinara ulaşır.
Bu te'vil arapçayı ve araplann ifade hususiyetlerini bilenlere göre doğru değildir. Çünkü bu (hadis) hırsızın çaldığı şeyin değerini arttırmaya uygun değildir ki, değeri dinarlara varan miğfere veya hırsızın ta-Şıyarmyacağı kadar büyük halata hamledilsin.
Ne Araplar ne de Arab olmayanlar; "Allah falanın .yüzünü kara etsin. Çünkü o, mücevher takmak uğruna kendisini dövülmeğe maruz bıraktı ve bir çanak misk uğruna, hıyanet cezasına maruz kaldı." demezler...Bu gibi şeylerde âdet,"Allah ona lanet etsin.Eski bir ip veya bir yumak saç veya eski bir su kabı için elinin kesilmesine razı oldu." denmesidir.Bu çalınan şeyler ne kadar değersiz ve hakir olursa, söz de o kadar belağatlı olur. [625]
35-Çelişik Dedikleri İki Hadis
İddia; Rasûlullahın fakirlikten Allah'a sığındığını ve "Senden benim ve mevlâmın[626] zenginliğini
isterim.[627] diye dua ettiğini rivayet ettiniz.
Sonra da onun:"Ey Ali a hım! beni miskin olarak yaşat ve miskin olarak ruhumu al ve beni miskinler zümresi içersinde hasret (dirilt)" dediği-ni,kezâ"Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir." buyurduğunu rivayet ettiniz.
Bu ise bir tutarsızlık ve çelişkidir.
Cevap: Biz deriz ki:Allah'a hamdolsun burada herhangi bir tutarsızlık yoktur.Onlar yorumda yanıl-dılar ve haksız bir karşılaştırma yaptılar. Çünkü onlar fakirlikle miskinliğin-ikisi ayrı şeyler olduğu halde-aynı olduğunu zannetmişlerdir.Eğer/'Allahım beni fakir olarak yaşat.fakir olarak ruhumu al ve fekirler zümresinde hasret." demiş olsaydı.dedikleri gibi bu, bir çelişki olurdu.
"Allahun! beni miskin olarak hasret." sözündeki miskinliğin mânası,tevazu ve boyun bükmektir.San-ki Rasûlullah Allah'tan kendisini cebbarlardan ve mütekebbirlerden kılmamasını ve onların zümresinde kendisini hasretmemesini istemiş gibidir.
"el-meskenetu (miskinlik)" "sükûn" kökünden ahnmadır.Bir adam yumuşak huylu olduğu,tevazu gösterdiği,huşû ve hudû (alçak gönüllülük) sahibi olduğu zaman," temeskene'r-raculu adam miskinleş-ü)" denilir.
Rasûlullahın, namaz kılan birine söylediği :"Mütevazi ol.miskin ol,boynunu eğsözündeki" temes-ken (= miskin ol)" emri de " sükûn" dan almmadır.Rasûlulah bu sözü Üe,huşû sahibi ol,Allah azze ve celle'ye karşı tevazu göster." demek istemiştir.
Araplar, "Ben miskin'in basma iş geldi, "derler.Bununla fakirliği kasdetmezler.Ancak düşkünlük ve zayıflığı kasdederler.
Keza Rasûlullahın Kayle'ye[628]söylediği,"Ey miskine!ffsözü de böyledir.Burada "Ey fakir kadın" demek istememiş,sadece onun zayıflığını kasdetmiş Dediklerimizi doğrulayan diğer bir delil de şuaur:Rasûlullah eğer Allah'tan fakirlik mânasına nıeskenef'i istemiş olsaydı Allah onu bu isteğinden rnenederdi.Çünkü Allah onun ruhunu her ne kadar iki dirhemi bile üstüste koymamış olmasına rağmen-kendisine verdiği birçok ganimetle zengin iken kab-zetmiştİr.Medînedeki bahçeleri,çeşitli malları ve Fe-dek gibi bir araziyi miras bırakan biri için,"Fakir olarak öldü" denemez.
Allah (C.C) da:"O (Rabbin) sen bir yetim iken (seni) barındırmadı mı?Seni (şeriat hükümlerini) bilmezken (nübüvvet nimeti ile şer'î) yola koymadı mı?" Muhtaçken seni bu sıkıntı ve darlıktan kurtarmadı mı? " (93.ed-Duhâ:6.7) buyurmuştur:
Fakir ve muhtaç birinin bakacak aile efradı ya olur ya olmaz.Bakacak ailesi olanın da malı ya olur ya da olmaz.
Rasûlullahın Peygamber olarak gönderildiğinde ve vefatı anındaki hâli,Allah'ın (yukardaki âyette) buyurduğu hususa delâlet eder.Çünkü o,fakir olarak Peygamber oldu,zengin olarak ruhu kabzolundu.Bu da, onun Rabbinden istediği meskenetin fakirlik olmadığını gösterir.
Fakirlik mü'min için atın yanağından sarkan perçemden daha güzeldir." sözüne geline e: Şüphesiz fakirlik dünyanın musibetlerinden büyük bir musibet ve dünyanın âfetlerinden bir âfettir ve acı vericidir.
Kim Allah rızası için musibetlere sabreder,kis-metine razı olursa.Allah bununla dünyada onu süsler ve âhirette de sevabını çoğaltır.
Fakirlik ve zenginlik,hastalık ve sıhhata benzer. .Allah bir kimseyi hastalığa mübtelâ kılar,o da sabrederse sanki fakirliğe dûçâr olmuş da .sabretmiş gibi olur.Allah'ın,bizim bunlara sabretmemiz karşısında sevab vermesi,bizim O'ndan afiyet ve selâmet istememize manî değildir.Fakirliği zenginlikten üstün görenler ise,Rasûlullahın Allah'a (mal fakirliğinden deil) nefsin fakirliğinden sığındığına zâhib oldular ve insanların bir kimseye,hâlî vakti yerinde olsa bile "falanın nefsi fakirdir (cimridir)" ve hâli kötü olsa bile bir kimseye/falanm gönlü zengindir." demelerini delil olarak ileri sürdüler ki, bu yanlıştır.
Ne peygamberlerden,ne de onların ashabından ne âbidlerden ne de müctehidlerden bir kişi bilmiyoruz ki,"EyAllahım! Beni fakir kıl,Allahım! Beni hasta et."diye dua etmiş olsun.Allah azze ve celle,on-ların böyle diyerek kulluk etmelerini istemez .Aksine "Allahım bana nzık ver.Allattım bana afiyet ver. "diyerek kulluk etmelerini ister.
Onlar: "Ey Allahım! Bizi ancak en güzel (olan) ile imtihan et." derlerdi.Yani "Bizi ancak hayır ile imtihan et,şer ile imtihan etme,"demek isterlerdi.Çünkü Allah kulların nasıl şükredip sabredeceklerini bilmek için,onları ikisi (hayır ve şer) ile de imtihan eder.Nite-kim Kuranda da :"Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz."(21.el-Enbiyâ:35) buyurul-muştur...
Mutarrif (-95) [629]"Âfîyette olub şükretmeyi (musibetle) imtihan edilip sabretmeye tercih ederim " demiştir.
EBÛ MUHAMMED:Bunu ben"Ğaribu'l-Hadis" adlı eserimde bu açıklamalardan daha geniş bir şekilde zikretmiştim.Ancak üzerinde durduğumuz il-ntin kapsamlı olması için, mecburen bu kitaba da bu açıklamaları aldım. [630]
[614] MUVATTA: 54 / 35, HAN: 2 / 186.214.
[615] Bkz. EBÛ DÂVÜD : 11 / 96 ( 3 / 83)
[616] Bkz: BUH: 61 / 25.
[617] el-feyc:Sultahın,yaya olarak giden elçisi demek-tır.-el-Mısbah-
[618] Rasûlullaha korkak demekten Allaha sığmı-nm.Çünkü o Mekkeden sadece Rabbinin emrine imtisalen Çikmıştır.Insanlar.hususiyle şu zamanımızda-RasûlulIahın jnagaraya saklanması mevzuunda pekçok laf etmektedir-jer.Onların hepsinin sözlerinden anlaşılan şudur:Rasûlul-jah.müşriklerden.onlardan korktuğu için kaçmıştır.Hiç şüp-d ıf °î kİ bu' ^s^uüaha hakarettir.Eğer İş onların dediği ve aa divecekleri gibi olsaydı, niçin Rasûlullah müşrikler «rasında on üç seneye kadar varan bir müddet oturdu ve onla-
otmÇ!roU ezivyetlerine tahammül etti de Habeşistana hicret uv C Agahım sen biliyorsun ki O ,ancak senin emrinedefü? kk.eden Ç^41 -Şüphesiz senin peygamberin korkak hiui Şüphesiz ve münakaşasız.onların bütün söylemen iftiradan İbarettir.-Musahhih-
[619] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 265-268.
[620] BUH: 86/7
[621] BUH: 86 / 13.
[622] DÂRİMİ:l/45.
[623] Urayne kabilesine mcnsub olan ve irtidad eden Kimseler. (M)
[624] BUH: 56 / 152.HAN: 3 / 107,163.
[625] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 268-270.
[626] HAN: 3 / 453.
[627] Yakınlarımın,akrâbâlanmın (M)
[628] Kayle binti Kays b.Ma'dîkerb el-Kindiyye.Rasûlul- ?nu nikahladı^ rivayet edilmekle beraber.bu husus ih-dırfbklİâb 4 / 393 ) (M)
[629] Bkz: s. 113 ve dipnotu
[630] İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadisi Müdâfaası, Kayıhan Yayınları: 270-273.