hafiza aise
Wed 4 May 2011, 03:09 pm GMT +0200
Cehennem
Elbette her yer, cennet gibi sımsıcak durmuyordu; oradan aynlıp da bir başka vadiye geldiğinde, ürperten seslere şahit olacak ve bu seslerin kaynağını da soracaktı:
- Cehennemin sesi, diyordu Cibril-i Emın. Dikkat kesildi.
Diyordu ki:
- Ey Rabbim! Artık bana vaadettiğin şeyleri ver! Baksana, bukağılar ve halatlanm, alev ve ateşlerim, irin ve kanlanm çoğaldıkça çoğaldı; dibimdeki derinlik erişilmez noktaya ulaştı ve ateşimin harareti de dayanılacak gibi değil! Bana vaadettiğin şeyleri çabuk gönder!
Cennete seslenen aynı sesin yankısı duyuldu:
- Evet, Bana şirk koşan her müşrik kadın ve erkek, Beni inkar eden her kafir, hesap ve kitaba inanmayan her zalim sana gelecektir; acele etme!
Ve, aynı sükunet:
- Tamam, razıyım ey Rab!440
Feryad ii figanın yükseldiği yöne bakınca, olanca dehşetiyle cehennem temessül etmiş ve yürek kaldırmayacak görüntüler gelmişti önüne Allah Resülü'nün. Elbette bu, gör
düklerini ümmetine aktararak sakındırabilmek için sadece bir manzara temaşasından ibaretti. İnsanlar ve taşların tutuşturduğu ateş tufanları vardı ortada ... Derinden bir homurdanma duyuluyor ve içine girenleri azımsarcasına ve doyma bilmeyen bir iştiha ile:
- Daha yok mu, diye bağırıyordu. Bu dehşetli manzara içinde azaba dilçar kalıp da tükenenler, öyle bir kenara atılıp da süreçten kurtulamıyorlardı. Her ne zaman bedenler kül olup vücutlar buharlaşsa, işlem yeniden başlıyor ve belli ki, azabı tam tatmalan için kemiklere et giydirilerek her defasında bu işkence yeniden tekrarlanıyordu. Çığlıklar yükseliyordu cehennemin derinliklerinden:
- Keşke yeniden dünyaya dönme imkanımız olsa!
- Keşke aklımızı kullanıp anlatılanlara kulak vermiş ol-
saydık da bu duruma düşmeseydik!
- Ne olur Allah'ım! Hiç olmazsa bir gün azabımı hafiflet!
- Keşke toprak olup gitseydim, gibi feryatlar birbirini ta-
kip ediyordu. Grup grup insan kitleleri belli yerlerde kümelenmiş, benzeri şekilde azaba dilçar oluyorlardı; başlarında müvekkel zebani-nam melekler vardı ve yüzlerinde tebessüm adına zerre kadar bir emare gözükmüyordu. Öyle insanlar vardı ki, bir mızrak boyu yaklaştırılan güneş-misal ateş kütlesi karşısında eriyip tükenmiş, gırtlağına kadar kanter içinde kalakalmıştı.
Kan ve irinden nehirler akıp gidiyordu bir taraflara ve içinde, dışarı çıkmak isteyip de bir türlü buna muvaffak olamayan bahtsızlar yüzüyordu çırpınarak. Feryat çığlıklarıyla birlikte kenara yaklaşan her bir zavallıya, orada bekleşip duranlar taş atmaya başlıyor ve yalvanrken açtıklan ağızlan, atılan bu taşlarla doluyor, yeniden kan ve irin içine dönmek zorunda kalıyorlardı.
Başlanna demir ve taşlarla vurularak işkence gören kimselere rastlamış ve bunlann kimler olduğunu sormuştu. Cibril:
- Bunlar, farz namazlan kılma konusunda bir türlü sebat edemeyen ve onu geçiştirenler, buyuruyordu.
Diğer tarafta ise, dünyada iken mallanmn zekatını vermeyen insanlann, irin ve zakkum yutkunarak hayvanlar gibi sürüklendiklerine şahit olmuş; Allah'ın emrini yerine getirmemenin cezasının tecellisini müşahede etmişti. Daha başka göreceği şeyler de vardı; yetim malı yiyenler bir kenarda, ateşten kütleler yutkunarak, bunlan ıtrahat gibi dışan çıkararak azap görüyorlar; diğer yanda da, emanete riayet etmekte kusur gösterenlerin, sürekli ağırlaşan yüklerin altında inim inim inledikleri nazara çarpıyordu. İnsanlar arasında fitne ateşini körüklerneyi adet edinenlerin ağızlan yamulmuş, dilleri de perişan; masum insanlan gammazlayıp da zalimlere teslim edenlerin halleri de yürek yakıyordu.
Beri tarafta ise, göbekleri kendilerinin birkaç katı insanlar vardı; ne ayağa kalkıp durabiliyor ne de bulunduklan yerden hareket edip mesafe alabiliyorlardı. Bunlann kim olduğunu sorduğunda kendisine, paradan para kazanmayı alışkanlık haline getiren faiz ehli olduğu söyleneoekti.
Bazı insanlar gözüne takılıyordu; bir yanlanndaki güzel ve taze etler dururken, diğer taraflarındaki çirkin ve kokuşmuş olan leşlere dadanmış; tertemiz zemini bırakarak bataklıkta boealayıp duruyorlardı. Merakla baktığı görülünce bunların da, helal dairesindeki keyifle kifayet etmeyip, haram peşinde koşan zinakarlar olduğu söyleneoekti.
Ve buradaki kalabalığın çoğunluğunu, sefahet ve eğlence ağına düşen, düştüğü yere başkalanm da çekerek fasit dairenin oluşmasına sebebiyet veren ve iffet sahibi hemcinslerinin de bedduasına hedef olan kadınların oluşturduğunu görmüştü; insanlan avlamak için öne çıkanp tuzak olarakkullandıkları uzuvlanndan asılmış, çığlıklar içinde inim inim inliyorlardı.