- Ca'fer-i Tayyar

Adsense kodları


Ca'fer-i Tayyar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ayten
Wed 6 October 2010, 12:33 am GMT +0200
38)Cennete uçarak giden sahâbî: CA'FER-İ TAYYÂR


Hz. Peygamber'in amcası Ebû Tâlib'in oğlu. Ebû Tâlib'in Tâlib, Akîl, Câ'fer ve en küçükleri Hz. Ali olmak üzere dört oğlu vardı. Hz. Câfer, Rasûlullah (a.s) daha Erkam'ın evine girip İslâm'ı yaymaya başlamadan önce müslüman olmuş; ikinci Hicret kâfilesine katılarak hanımı Esma binti Üveys ile birlikte Habeşistan'a hicret etmişti.[482]
 

Habeş muhacirlerinin sayısı seksen iki erkek ve on kadına ulaştı. Daha sonra bunlardan otuzdokuz kadarı, bazı Kureyş büyüklerinin İslâm'a girdiği haberi üzerine Mekke'ye geri döndü. Fakat bu haberin asılsızlığı ortaya çıkınca, bazıları gizlice bazıları da Mekkeli müşrik akrabalarının himayesi altında, Mekke'ye girebildiler.[483]

 
Kureyş müşrikleri, muhacirleri Habeşistan'dan geri çevirmek üzere Abdullah b. Ebi Rabîa ile Amr b. el-Âs'ı değerli hediyelerle Habeşistan'a gönderdiler. Elçiler Habeş Necâşîsi nezdinde müslümanları kötüleyince, Câ'fer b. Ebi Talib müslümanların temsilcisi olarak konuştu ve müşriklere üç soru sorulmasını istedi:

 
1) Biz Kureyş'in köleleri miyiz?

2) Mekke'de bir cinayet mi işledik ki, zorla iade edilmemizi istiyorlar?

3) Mekke'de mal gasbettik de, üzerimizde başkalarının hakları mı vardır?


Kureyş elçileri bütün bu sorulara olumsuz cevap verdiler. Ancak, puta tapmayı bırakıp İslâm dinine girmelerinin suç olduğunu bildirdiler. Bunun üzerine Necaşî, Câ'fer'e İslâm dini ile ilgili sorular sordu. Hz. Câ'fer, İslâm'ın getirdiği iman, ahlâk ve fazilet esaslarından söz etti. Necaşî'nin isteği üzerine Meryem Suresi'nin baş tarafından okumaya başladı. Ankebut ve Rûm surelerini de okudu.
 

Bu sırada Necaşî'nin gözlerinden yaşlar akıyordu. İstek devam edince, Hz Câfer Kehf sûresini okudu. Necaşî, kendisini tutamayarak "Vallahi, bu aynı kandilden fışkıran bir nûrdur ki, Mûsa da, İsa da aynı mesajla gelmiştir." dedi. Hz. Muhammed'in bir peygamber olduğuna kanaat getirdi. Bunu açıkladı ve Müslümanları himaye etti.[484]

 
Hz.Câ'fer b. Ebi Tâlib ve arkadaşları hicretin yedinci yılında Habeşistan'dan Medine'ye döndüler. Bu sırada Hz. Peygamber Hayber gazvesinde bulunuyordu. Hayber ganimetlerinden Habeşistan'dan gelenlere de pay verildi.[485]
 

Hz. Câ'fer, Hicret'in sekizinci yılında vuku bulan Mute gazvesine katıldı ve orada şehit düştü. Mûte, Şam'a yakın bir köy olup, halkı Gassanîlerden ve Rumlar'dan oluşuyordu. Hz. Peygamber, Hâris b. Umeyr'i Şam'a, Gassânî hükümdarına elçi olarak göndermişti. Mûte'den geçerken, vali Şurahbil b. Amr tarafından yakalandı ve Hz. Muhammed'in elçisi olduğu anlaşılınca da şehit edildi. Hz. Peygamber olaya çok üzüldü. Düşmana karşı bir ordu hazırlanmasını istedi. Üç bin kişilik bir ordu hazırlandı. Allah Rasûlü öğle namazından sonra, orduya Zeyd b. Hârise'yi komutan tayin ettiğini o şehit olursa yerine Câ'fer b. Ebi Tâlib'in, o da şehit olursa yerine Abdullah b. Revâha'nın geçmesini bildirdi.
 

Düşman Hıristiyan Arap ve Rumlardan oluşan büyük bir ordu toplamıştı. Ebû Hüreyre şöyle der: "Mute savaşında ben de bulundum. Müşrikleri gördüğümüz zaman onların sayı, silâh, at, atlas, ipek, altın vb. bakımından bizimle karşılaştırılamayacak, karşılarında durulamayacak derecede olduklarını gördük. Gözüm kamaştı. Çarpışma başlayınca, baş kumandan Zeyd b. Hârise, Hz. Peygamber'in sancağını elinde tutarak ilerledi. Vücudu Rumlar'ın mızraklarıyla delik deşik oluncaya kadar çarpıştı ve sonunda şehit oldu."[486]

 
Zeyd b. Hârise şehit düşünce, Câ'fer b. Ebi Talib sancağı aldı. Zırhını giyerek atına bindi. Düşmanın ortalarına kadar ilerledi. Kurtulamayacağını anlayınca, önce attan inerek, atını düşmanın yararlanamaması için saf dışı etti. O düşmanla çarpışırken, "Cennet de, ona yaklaşmak da ne güzeldir. Onun şerbetleri tatlı ve soğuktur" diye mırıldanıyordu. Bu sırada düşman tarafından vurulup, bir eli kesildi. Sancağı diğer eline aldı. O da vurulup kesilince, sancağı koltuğunun altına kıstırdı. Aldığı yaralarla yere düştü ve şehit oldu."


Abdullah b. Ömer der ki: "Câ'fer b. Ebi Tâlib'i şehitler arasında aradık. Bedeninde doksandan fazla mızrak, ok ve kılıç yarası bulduk." Hz. Cafer'in iki kolunun da kesilmesi üzerine, şehadetinden sonra Rasûlullah ona Cennet'te iki kanat takıldığını haber vererek şöyle buyurmuştur: "Câfer'i, Cennet'te meleklerle birlikte uçarken gördüm."[487] Bundan sonra, kuş gibi kanatlanıp Cennet'te uçtuğu hadisle sabit olan Câ'fer'e "çok uçan Câfer" anlamında "Câfer-i Tayyâr" lâkabı verilmiştir.
 

Hz.Peygamber (a.s)’ın Hz. Câfer-i Tayyâr (r.a)’ın Hakkında Bazı Hadisler

 
ـ وعن الشعبى قال: ]تَلَقّى رسولُ اللّه # جَعْفَرَ بْنَ أبِى طَالِبٍ، فَالْتَزَمَهُ وَقَبَّلَ بَيْنَ عَيْنَيْهِ. أخرجه أبو داود

 
- Şa'bî merhum anlatıyor: "Resûlullah (a.s), Câfer İbnu Ebî Tâlib'i karşıladı, kucakladı ve gözlerinin arasından öptü."[488]

 
ـ عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قَالَ: ]أمَّرَ رَسُولُ اللّهِ # فِي غَزْوَةِ مُؤْتَةَ زَيْدَ بْنِ حَارِثَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَقَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنْ قُتِلَ زَيْدٌ فَجَعْفَرٌ، وَإنْ قُتِلَ جَعْفَرٌ فَعَبْدُاللّهِ بْنُ رَوَاحَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم. قَالَ عَبْدُاللّهِ: كُنْتُ فِيهِمْ فِى تِلْكَ الْغَزْوَةِ فَلْتَمَسْنَا جَعْفَرَ بْنَ أبِي طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فَوَجَدْنَاهُ فِي الْقَتْلَى وَوَجَدْنَا فِيمَا أقْبَلَ مِنْ جَسَدِهِ بِضْعاً وَتِسْعِينَ مَا بَيْنَ رَمْيَةِ وَطَعْنَةٍ؛ زَادَ فِي رِوَايَةٍ: لَيْسَ مِنْهَا شَىْءٌ فِى دُبُرِهِ[. أخرجه البخاري.
 


-İbnu Ömer (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) Mûta gazvesinde Zeyd İbnu Hârise (r.a)'yı emir (komutan) tayin etti ve dedi ki:"Eğer Zeyd öldürülecek olursa, komutan Ca'fer'dir. Ca'fer öldürülecek olursa Abdullah İbnu Ravâha'dır" (r.a). Abdullah der ki: "Bu gazvede aralarında ben de vardım. (Bir ara) Cafer İbnu Ebî Talib (r.a)'ı aradık. Onu ölüler arasında bulduk. Öyleydi ki cesedinin ön cephesinde doksan küsür ok ve mızrak yarası saydık." Bir rivayette de şu ziyadeyi ilave etmiştir: "Arka tarafında hiç yara yoktu."[489]

 
ـ وَعَنْ أنَسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # نَعى زَيْداً وَجَعْفَراً وَابْنَ رَوَاحَةَ لِلنَّاسِ قَبْلَ أنْ يَأتِيهِمْ خَبرُهُمْ. فقَالَ: أخَذَ الرَّايَةَ زَيْدٌ فَأُصِيبَ. ثُمَّ أخَذَهَا جَعْفَرٌ فَأُصِيبَ. ثُمَّ أخَذَهَا عَبْدُاللّهِ بْنُ رَوَاحَةَ فَأُصِيبَ، وَإنَّ عَيْنَيْ رسولِ اللّهِ # لَتَذْرِفَانِ. ثُمَّ أخَذهَا سَيْفٌ مِنْ سُيُوفِ اللّهِ: خَالِدُ بنُ الْوَلِىدِ مِنْ غَيْرِ إِمْرَةٍ فَفَتَحَ اللّهُ تَعالى لَهُ[. أخرجه البخاري والنسائي.»ذَرِفَتِ الْعَيْنُ« إذَا سَالَ دَمْعُهَا .

 
- Hz.  Enes (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s), Zeyd, Cafer ve İbnu Ravâha'nın öldüklerini onlardan haber gelmezden önce bildirdi. Şöyle demişti:"Bayrağı Zeyd aldı ve isabet aldı (öldü). Bayrağı ondan sonra Ca'fer aldı o da öldü. Sonra Abdullah İbnu Ravâha aldı, o da öldü. -Böyle deyince Resulullah (a.s)'ın gözleri yaşla doldu.- (Resulullah sözlerine devam etti): Bayrağı,sonra Allah'ın kılıçlarından bir kılıç, tâyin edilmeksizin aldı: Halid İbnu'l-Velid... Allah Teâla Hazretleri ona zafer verdi."[490

Bilal2009
Thu 17 January 2019, 04:38 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm Rabbim şehitlerimizin artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun