sümeyra
Sun 11 December 2011, 11:07 am GMT +0200
Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anh)den
4310) "... Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anh)den rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir."
4311) "... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yansının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yâni Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle san
mayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvileri güvenilir zatlardır.[174]
İzahı
Cabir (Radıyallâhü anh) 'in hadisini T i r m i z i de rivayet etmiştir. Ayrıca yine Tirmizi, Ebû Dâvûd, Nesâî ve A h m e d bunun bir mislini E n e s (Radıyallâhü anh) 'in hadisi olarak rivayet etmişlerdir.
Alimler: Bu hadîsteki şefâattan maksad, Allah'ın Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e vaad edip kabul edilmesi kesin olan ve âhiret gününe saklanan özel şefaattir, demiştir. Tıybi: Yâni cehenneme müstehak olanları kurtaracak olan şefaat, büyük günah sahiplerine mahsustur, der.
Bu şefaat nevi dışında çeşitli şefâatlar vardır. Meselâ cennete giren mü'minlerin makamlarının daha da yücelmesi için yapılan şefaat çeşidi ve mahşer halkının bir an önce hesaba çekilmesi, daha fazla bekletilmemesi hakkındaki şefaat başka bir çeşit sayılır.
Nevevî, Kadı I y â z' dan naklen şu bilgiyi verir: Ehl-i Sünnet mezhebine göre şefaat işi aklen mümkün olup dînen sabit ve gerçektir. Çünkü Allah Teâlâ T â h â sûresinin 109. âyetinde;
= "O gün Rahman (olan Allah) in izin verdiklerinden başka hiç bir kimseye şefaat fayda vermez1*
buyurur. S e b e' sûresinin 33. âyeti de bunun gibidir. Daha buna benzer âyetler ve toplamı tevatür sınırını bulan hadîsler âhirette şefâatin hak ve gerçek olduğunu isbatlar. Selef-i Sâlihin dediğimiz büyük eski âlimlerimiz ve onları takip eden diğer İslâm âlimleri ve E hl-i Sünnet mezhebine mensup bütün ilim adamları bu konu hakkında icma ve ittifak etmişlerdir. Sapık mezheb sayılan Hâriciler ile Mutezile mezhebine mensub bâzı kimseler şefaati inkâr etmişlerdir. Bunlara göre günahkâr mü'minler ebedi olarak cehennemde kalacaklar. Bir de onlar kâfirler hakkında İnen şu iki âyeti kendilerince delil sayarlar:
1) = "Onlara (yâni ahiret gününü inkar
eden kâfirlere) şefâatçinin şefaati fayda vermiyecektir. (Müddes-sir, 48)
2) = "Zâlimler için (o gün) ne
bir dost var, ne de sözü dinlenen bir şefaatçi vardır." (Câfir, 18)
Oysa yukarda da belirttiğim gibi bu iki âyet kâfirler hakkındadır ve ikinci âyette geçen zulümden maksad küfürdür.
Bu sapık mezheb mensupları şefaat hakkındaki hadisleri cennetlik olan mü'minlerin makamlarının daha da yücelmesi yolunda yorumlamakta iseler de hadislerin açık ifâdeleri bu görüşü kesinlikle reddeder, mezheblerinin bâtıl olduğunu gösterir ve cehenneme müstehak olan mü'minlerin cehennemden kurtarılmasına mahsûs şefaat çeşidinin de bulunduğunu isbatlar.
Bu bâbtaki hadîslerin bir kısmı da şefaatin bir bölümünün günahkâr mü'minlere ait olduğuna delâlet eder.
N e v e v i Tuhfe yazarı ve başkalarının beyânına göre şefaat başlıca beş kısma ayrılır:
1. Mahşer halkının korkunç bekleyişlerine son vermek ve hesaba çekilmeyi çabuklaştırmak için edilen şefaattir ki, bu şefaat Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'e mahsustur.
2. Bir gurubun hesapsız olarak cennete dâhil edilmesi için edilen şefaat çeşididir. Bu da Peygamberimiz (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'e verilen bir şefaat çeşididir.
3. Cehenneme müstehak olan bâzı mü'minler için edilen şefaattir. Bunlar hakkında yine Peygamberimiz (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) şefaat eder.
4. Mü'minlerden cehenneme giren günahkârlar hakkındadır. Bunların cehennemden çıkarılması için gerek Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in ve gerekse melekler ile cennetlik olan din kardeşlerinin şefaat edecekleri hakkında hadîsler vârid olmuştur. Tevhid ehli olan, yâni imân üzerinde ölen bütün günahkârlar netice itibarı ile Allah'ın izni ile cehennemden çıkarılacak ve cehennemde yalnız kâfirler kalacaktır,
5. Cennette olanların daha yüksek makamlara erişmeleri için edilecek şefaattir.
4310) "... Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anh)den rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah ( Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir."
4311) "... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yansının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yâni Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle san
mayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvileri güvenilir zatlardır.[174]
İzahı
Cabir (Radıyallâhü anh) 'in hadisini T i r m i z i de rivayet etmiştir. Ayrıca yine Tirmizi, Ebû Dâvûd, Nesâî ve A h m e d bunun bir mislini E n e s (Radıyallâhü anh) 'in hadisi olarak rivayet etmişlerdir.
Alimler: Bu hadîsteki şefâattan maksad, Allah'ın Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e vaad edip kabul edilmesi kesin olan ve âhiret gününe saklanan özel şefaattir, demiştir. Tıybi: Yâni cehenneme müstehak olanları kurtaracak olan şefaat, büyük günah sahiplerine mahsustur, der.
Bu şefaat nevi dışında çeşitli şefâatlar vardır. Meselâ cennete giren mü'minlerin makamlarının daha da yücelmesi için yapılan şefaat çeşidi ve mahşer halkının bir an önce hesaba çekilmesi, daha fazla bekletilmemesi hakkındaki şefaat başka bir çeşit sayılır.
Nevevî, Kadı I y â z' dan naklen şu bilgiyi verir: Ehl-i Sünnet mezhebine göre şefaat işi aklen mümkün olup dînen sabit ve gerçektir. Çünkü Allah Teâlâ T â h â sûresinin 109. âyetinde;
= "O gün Rahman (olan Allah) in izin verdiklerinden başka hiç bir kimseye şefaat fayda vermez1*
buyurur. S e b e' sûresinin 33. âyeti de bunun gibidir. Daha buna benzer âyetler ve toplamı tevatür sınırını bulan hadîsler âhirette şefâatin hak ve gerçek olduğunu isbatlar. Selef-i Sâlihin dediğimiz büyük eski âlimlerimiz ve onları takip eden diğer İslâm âlimleri ve E hl-i Sünnet mezhebine mensup bütün ilim adamları bu konu hakkında icma ve ittifak etmişlerdir. Sapık mezheb sayılan Hâriciler ile Mutezile mezhebine mensub bâzı kimseler şefaati inkâr etmişlerdir. Bunlara göre günahkâr mü'minler ebedi olarak cehennemde kalacaklar. Bir de onlar kâfirler hakkında İnen şu iki âyeti kendilerince delil sayarlar:
1) = "Onlara (yâni ahiret gününü inkar
eden kâfirlere) şefâatçinin şefaati fayda vermiyecektir. (Müddes-sir, 48)
2) = "Zâlimler için (o gün) ne
bir dost var, ne de sözü dinlenen bir şefaatçi vardır." (Câfir, 18)
Oysa yukarda da belirttiğim gibi bu iki âyet kâfirler hakkındadır ve ikinci âyette geçen zulümden maksad küfürdür.
Bu sapık mezheb mensupları şefaat hakkındaki hadisleri cennetlik olan mü'minlerin makamlarının daha da yücelmesi yolunda yorumlamakta iseler de hadislerin açık ifâdeleri bu görüşü kesinlikle reddeder, mezheblerinin bâtıl olduğunu gösterir ve cehenneme müstehak olan mü'minlerin cehennemden kurtarılmasına mahsûs şefaat çeşidinin de bulunduğunu isbatlar.
Bu bâbtaki hadîslerin bir kısmı da şefaatin bir bölümünün günahkâr mü'minlere ait olduğuna delâlet eder.
N e v e v i Tuhfe yazarı ve başkalarının beyânına göre şefaat başlıca beş kısma ayrılır:
1. Mahşer halkının korkunç bekleyişlerine son vermek ve hesaba çekilmeyi çabuklaştırmak için edilen şefaattir ki, bu şefaat Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'e mahsustur.
2. Bir gurubun hesapsız olarak cennete dâhil edilmesi için edilen şefaat çeşididir. Bu da Peygamberimiz (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'e verilen bir şefaat çeşididir.
3. Cehenneme müstehak olan bâzı mü'minler için edilen şefaattir. Bunlar hakkında yine Peygamberimiz (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) şefaat eder.
4. Mü'minlerden cehenneme giren günahkârlar hakkındadır. Bunların cehennemden çıkarılması için gerek Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in ve gerekse melekler ile cennetlik olan din kardeşlerinin şefaat edecekleri hakkında hadîsler vârid olmuştur. Tevhid ehli olan, yâni imân üzerinde ölen bütün günahkârlar netice itibarı ile Allah'ın izni ile cehennemden çıkarılacak ve cehennemde yalnız kâfirler kalacaktır,
5. Cennette olanların daha yüksek makamlara erişmeleri için edilecek şefaattir.