- Boşanıyorum öyleyse varım

Adsense kodları


Boşanıyorum öyleyse varım

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 1 May 2012, 01:48 pm GMT +0200
BOŞANIYORUM, ÖYLEYSE VARIM(!)

Temmuz 2011 70.SAYI

Son zamanlarda gittikçe yaygınlaşan sosyal paylaşım sitesi çılgınlığına her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Facebook, Twitter, bloglar derken yeni yeni moda olmaya başlayan bir akım daha var ki o da forumlar. Üyelik sistemi ile çalışan ve insanların çoklukla bir meseleyi paylaşıp birbirlerine fikir danıştıkları forumlarda akla gelebilecek her türlü konuyu bulmak mümkün. Hangi koltuğu alacağınıza karar veremediniz mesela, kahvesi mi daha iyi gider yoksa beji mi diye düşünürken arama motoruna “Hangi koltuğu alsam?” yazdığınızda onlarca forum çıkıveriyor karşınıza. Yahut gündelik bir meseleyle karşı karşıya kaldınız, “Eşim beni anlamıyor, çocuğum yemek yemiyor, kayınvalidem bize gelmek istiyor vb…” Bunlardan hangisine takılırsanız takılın muhakkak sizinle aynı dertten muzdarip birileri forumlarda bu konuyu tartışmış oluyor. Böylelikle daraldığınız yahut kararsız kaldığınız noktalarda hiç tanımadığınız insanlarla fikir alışverişi yapıyor ve sorununuzu bir çözüme kavuşturuyorsunuz. Fakat kime danıştığınızı bilmediğiniz sıkıntınız herkesin kendi hayat görüşü ve bakış açısına göre yorumlandığı için, dikkate aldığınız öneriler çoğu zaman can sıkıcı sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle söz konusu mesele evlilik olduğunda…

KİME DANIŞTIĞIMIZA DİKKAT ETMELİYİZ

İnsan olarak fıtratımızın en belirgin özelliklerinden biri konuşma arzumuz. Hele de bir sıkıntımız olmaya görsün. İçimize attıkça daha çok dolduğumuzdan taşmamız da o denli coşkun olur. Bir de sıkıntıyı yaşadığımız kişi eşimizse durum daha da vahimdir çoğu zaman. Kol kırılır yen içinde kalır misali çevremizdekilere sıkıntılı durumu yansıtmamaya uğraşırken kendimizi de yer bitiririz. Çünkü illaki anlatma, haklılığımızı onaylatma yahut hatamızı bir başkasından işitme ihtiyacı duyarız. Evlilikle ilgili sorunlarda fikir alma ihtiyacının özellikle kadınlarda daha yoğun hissedildiğini vurgulayan psikolojik danışman Hacer Gül, bu ihtiyacın sebebini şu şekilde açıklıyor: “İnsanlar kimi zaman özgüven eksikliği yaşar yahut herhangi bir konuda çıkmaza girerlerse destek görmek isterler. Özellikle ikili ilişkilerde erkekler olaya daha yüzeysel bakarken, kadınlar detaylı düşünerek basit hadiseleri dahi kafalarında büyütebilirler. Böyle bir durumun neticesinde de kendilerini çaresiz, ilişkilerini de yıpranmış olarak görmeleri kaçınılmaz olur. Bu aslında anlık yaşanan bir duygudur, fakat birey o anki çıkmazdan kurtulmak için fikir danışmak, çoğunlukla da onaylanmak ister.” İşte bu onaylanma arzusu bizleri kimi zaman öyle bir hale getiriyor ki hiç tanımadığımız, huyunu suyunu bilmediğimiz insanlardan medet umar oluyoruz.

Evlilikle ilgili sorunların anlatıldığı forumlar bu durumun en büyük şahidi adeta. Birbiriden farklı yüzlerce dert, birbirinden farklı onlarca insan, kültür ve yaşam koskoca bir seremoni oluyor forumlarda. İşin kötüsü özellikle son zamanların en popüler çözüm önerisinin boşanmak olması. Üstelik de bu konuda öyle çok yaşanmış örnek var ki olayı varsayımlar üzerinden anlatmaya gerek bile kalmıyor. Örneğin ilk evlilik yıldönümlerinin sabahında eşini kutlamadan evden çıkan bir beyin ardından hanımı foruma koşuyor hemen ve “Bugün evliliğimizin ilk yılını doldurduk. Eşim bana hiçbir şey söylemeden çıktı. Bir sürpriz hazırlıyor olabilir, bu yüzden unutmuş numarası yaptığını umuyorum; ama ya unuttuysa?” yazıyor. Kalbi böylesine basit bir sebepten kırılan bayana verilen cevaplar ne dersiniz? “Benim kocam unutsa hayatı ona zehir ederdim, bence burnundan getirmelisin.” Ya da bir başkası “Akşam hatırlamazsa sana değer vermiyor demektir, onunla asla konuşma ve evde yemek, temizlik vs. yapma. Hatasını anlayana dek görsün gününü” diyor. Bu gülünç varsayımlarla, henüz evlilik yıldönümünü unutup unutmadığı dahi belli olmayan beyle ilgili üretilen en son komplo teorisi ise; “Değerini bilmiyorsa boşan gitsin, kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin, ne diye kahır çekiyorsun” oluyor. İşin en kötü tarafı ise sadece birkaç saat içerisinde gelişen bu diyalogların bir neticesi olarak “mağdur” hanımın eşinden boşanmaya karar veriyor olması.

BOŞANMAK ARTIK ÇOK KOLAY(!)


İnsana şaka gibi gelen bu ve benzeri örnekler öyle çok ki artık “…öyleyse boşan…” cümlesi hayatımızın bir rutini haline geldi. “Eşim beni anlamıyor” diyen arkadaşımıza rahatlıkla “Öyleyse boşan” diyebiliyoruz mesela. “Kocam bizi çok ihmal ediyor, hanımım benimle eskisi kadar ilgilenmiyor, ne yapsam ona yaranamıyorum…” Üzülmeye gerek yok “Olmuyorsa boşan gitsin!”

Evlenmede ve evliliğin devamında dinimizin emir ve yasaklarının esas alınması gerektiğinin altını özellikle çizen psikolojik danışman Hacer Gül; televizyon, internet ve gazete gibi yayın organlarının son zamanlarda boşanma eğilimine katkıda bulunduğunu belirtiyor. Gül; “Evlilikler özellikle dizi kültürünün yaygınlaşması ve insanların materyalist anlayışa kanalize edilmesiyle yıpranmaya başladı” diyor ve ekliyor: “Eskiden evlilikler ‘bir yastıkta kocamak’ anlayışının hakim olduğu bir temel üzere kurulurdu. Günümüzde ise özellikle ekonomik anlamda bağımsız olan kadınlar dayatılan özgürlük anlayışı ve ‘varlığını, ayakları üzerinde durduğunu ispat etme’ sanrısı ile yanlış hareket ediyorlar. En ufak bir anlaşmazlıkta ‘Zaten para da kazanıyorum, ne diye kahır çekeceğim’ düşüncesi ile boşanma yoluna gidiyorlar. Halbuki evlilikte sorun olduğunda boşanmak, hasta olduğunda ben öleyim demektir.”

Bu konuda çarpıcı bir örneği de avukat Musa Yardımeden veriyor. Yardımeden, bayan müvekkillerinin sayısının son yıllarda arttığını belirterek ekliyor; “İstatistiklere göre son 4 yılda evlenen çiftlerin % 50’si boşanmış, boşanmayan çiftlerin ise % 80-90’ı mutlu bir birliktelik yaşamadığını dile getiriyor. Somut bir örnek olarak İzmir’de eskiden 4 tane olan aile mahkemelerinin sayısı 13’e yükseldi. Bu artış Türkiye’nin pek çok yerinde mevcut. Eskiden boşanmayı isteyen taraf çoklukla erkekler olurdu. Boşanma sebepleri de ne yazık ki eşlerine sadakatsizlik yapmaları ve kendileri için yeni bir hayat düşlemeleriydi. Fakat şimdi bayan müvekkillerimin sayısı da en az erkekler kadar fazla. Ve boşanma sebeplerinin başında ekonomik güç kaybı geliyor. Özellikle de çalışan bayanlar eşlerinin ekonomik kayıp yaşaması durumunda yahut halli mümkün olan basit hadiselerde, tolere etmektense evliliği sonlandırmayı tercih ediyorlar.”

TELEVİZYON KÜLTÜRÜ EVLİLİK ANLAYIŞIMIZI YOK EDİYOR

Aynı durumu dile getiren psikolojik danışman Hacer Gül de Türkiye’de boşanma talebinde bulunan kadınların %80’inin çalışan bayanlar olduğunu belirtiyor. Ailenin toplumun temelini oluşturduğuna değinen Gül, sözlerine “Bir milleti yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar ilk tahribatlarına aileden başlar. Nitekim silah gücü ile Osmanlı’yı yıkamayanlar, bu yıkımı aileden başlattılar. Osmanlı farkına varmadan, evlerine aldığı yabancı mürebbiyeler ve hizmetliler ile batı kültürünü özümsemeye başladı. Bunun bir neticesi olarak da 14 asırlık İslami aile yapısı sarsıldı. Şimdi bunun aynını televizyonlar yapıyor. Mesele kadının okuması yahut çalışmasından çok öte. Okurken ve çalışırken doğru şeyleri öğrenmediğimiz için çatlaklar oluşuyor. Her şeyden önce evlilik dini temeller üzerine kurulursa, eşler birbirine karşı sevgi, saygı ve hoşgörü ile davranırsa, ekonomik özgürlük ve kendini ifade etme yaftaları altında insanlar başkaldırmaya ve asiliğe teşvik edilmezse, evlilik bağları da eskisi gibi sağlam olur” şeklinde devam ediyor.

Belki de en önemlisi hayatı bir kumar, evliliği şans olarak görmemek gerekiyor. Bizler evlenirken İslami şartları göz ardı ediyoruz çoğu zaman. Özellikle de denklik şartını… Ve ne yazık ki iki gönlün bir olması ile samanlığın seyran olmayacağı daha evliliğin ilk günlerinde ortaya çıkıyor. Bunun bir neticesi olarak da karşılıklı bir takım fedakarlıklar yaparak orta yolu bulmaktansa birilerinden haklı olduğumuzu duyup bu işi bir an önce sonlandırmak istiyoruz. Bize haklısın diyecek birileri de hazır duruyor ne de olsa. Arama motoruna yazıveriyoruz “Eşim bu sabah suratı asık gitti” diye, cevap gecikmiyor: “Sen güçlü(!) olduğunu ispatla. Kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin. Boşan gitsin!...”

Elif OĞUZ