sumeyye
Mon 20 June 2011, 01:46 pm GMT +0200
BORÇLAR VE HACİR BAHSÎ
661- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir;
«Kim insanların mallarını ödemek maksad ve niyeti ile (ödünç) alırsa, Allah Tealâ onun yerine Öder, (ona ödeme imkâni bahşeder). Kim de, bu malları batırmak kasdıyle alırsa, Allah Tealâ o kimseyi batırır.», (başkasının malını .batıranın Allah da ahirette amelini batırır.)
Mütercim;
Bir kimse başkasından ödünç olarak veya herhangi bir iş gereği mal ve para gibi eşya alırken o almış olduğu şeyi sonradan ödemek niyetini kesin olarak taşıyorsa, Allah ihsan ve kereminden bu borcu ödemeyi borçluya nasib eder ve ona kolaylık verir. Dünyada ödeye-inese bile, ahirette o borçlunun alacaklılarını razı eder, bu haktan borçluyu kurtarır.
Eğer böyle bir mal alırken, ödememek niyeti varsa, borçlunun bu cötü niyetinden dolayı ödünç alman malın dünyada hiç bir faydası
olmayarak batar. Ayrıca ahirette de hak sahipleri tarafından o borçlunun iyi amelleri alınır. Alacaklıların günahları da bu borçluya yükseltilir, Böylece borcu ödenmiş olur, diye diğer hadîs-i şeriflerde varid olmuştur.
662- Ebû Zer El-Ğifârî (Radıyallahu Anh) der ki: Bir savaş seferinde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraberdim. Dönüşte Medine'ye gelirken Uhud dağını gördüklerinde şöyle buyurdular:
«Şu dağ altın haline dönmüş olsa, o altınlardan hiç birinin üç geceden fazla yanımda kalmasını istemem; ancak bir kimseye borcum varsa, borcum kadarını saklayarak borcumu öderim.» Hazreti Peygamber, sözüne devamla : «(Dünyada! bolluk içinde yüzenler, onlar (ahirette) darlık içinde kıvrananlardır. Ancak, malı şöyle ve şöyle saçanlar müstesnadır (bunlar, hem dünyada ve hem ahirette bolluk bolluk içindedirler).» diyerek mübarek eliyle önüne, sağma ve soluna işaret ettiler ve:
«Böyle sadaka verip hayır yapanlar azdır!» buyurdular. Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleriı Hazretleri, bana hitaben:
«Ben gelinceye kadar yerinden ayrılma!» buyurdu ve kendisi bir parça uzaklaşınca bir ses işiterek hemen yanına varmak istedim. Fakat sonra efendimizin «Ben gelinceye kadar yerinden ayrılma» emrini hatırladım ve bulunduğum yerde kaldım. Sonra Hazreti Peygamber yanıma gelince:
— Yâ flesûlallah, işittiğim şey, veya işittiğim ses ne idi? diye sordum. Bana:
«İşittin mi?» diye sordular. Ben de:
— Evet i dedim. Buyurdular ki:
«Cibril bana geldi, ümmetinden her kim, Allah Tealâ Hazretlerine hiç bir şeyi ortak koşmadan ölürse, cennete girer, dedi. Ben de, şöyle ve şöyle yapsa da girer mi? dedim. Cibril, evet! diye cevap verdi.»
663- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Eğer benim Uhud dağı kadar altınım olsa, borcum için sakladı-.dan başka bu altınlardan bir miktarı yanımda iken üzerimden üç ce geçmesi beni sevindirmezdi.»
664- Câbir (Radiyallahu Anh) Hazretleri der ki:
Bir savaş seferinde devem yorulmuş ve yürüyemez olmuştu. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem deveme birkaç kamçı vurunca, yorgunluğu gitti, çok iyi bir şekilde yürümeğe başladı. Sonra Hazreti Peygamber bana şöyle buyurdu:
«Şimdi deveni nasıl buluyorsun, onu bana satar mısın?» Ben de:
Satarım, ya Resûlallah, dedim. Medine'y6 vardığımız zaman bu deveyi götürdüm. Hazreti Peygamberi Mescid-i şerifin kapısında buldum. «Haydi, Mescid'e girip iki rekât namaz kıldıktan sonra bana gel,» buyurdu. Ben de Mescid'e girip namaz kıldım ve Hazreti Peygamberin huzuruna verdim. Deve bedeli olan alacağımı fazlasıyle aldım. Sonra devemi bırakıp giderken beni geri çağırdı ve devemi de bana bağışladı.
(590 Sayılı hadise bakınız)
665- Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seîlem buyurmuştur ki: «Ben bütün müminlere dünya ve ahirette kendi nefislerinden daha yakınım, (çünkü ben onları kurtuluşa davet ederim. Nefisleri ise, onları kötülüğe çekip götürür.) İsterseniz: Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha yakındır, mealindeki âyeti okuyunuz. Bu itibarla ümmetimden hangi mü'min ölüpte mal bırakırsa, varisleri kimlerse onun mirasını alsınlar. Eğer ölen bir mümin, geriye mal bırakmayıp borç yahut yardıma muhtaç çoluk-çocuğunu bırakırsa, ölenin dul ve yetimleri bana gelsinler, ben onların veli ve yardımcılarıyım.»
(629 sayılı hadise bakınız.)
666- Muğıre bin Şube'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir:
«Analarınıza (ve babalarınıza) karşı gelmeyi, kız çocuklarınızı diri diri gömmeyi, hakları ödememeyi ve başkasının malına el uzatmayı Allah Tealâ size haram kılmıştır. Dedi kodu etmeyi, lüzumsuz sorular sormayı ve malı ziyan etmeyi size mekruh (sakıncalı) kılmıştır.»[3]
[3] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:400-404