- Bir Cennet Hatırası Olarak Örtünme

Adsense kodları


Bir Cennet Hatırası Olarak Örtünme

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 9 November 2011, 07:32 am GMT +0200
Bir Cennet Hatırası Olarak Örtünme


Ağustos 2005

Mehmet IŞIK
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Elbiselerimizin, örtünmenin bir cennet hatırası olduğunu biliyor olmalısınız. Çıplaklıktan kaynaklanan utanma duygusunun da o asıl vatanımızdaki günlerden kalan bir yadigâr olduğunu da... Evet, örtünmek fıtrîdir, kazanılmış bir alışkanlık değildir. Utanmak da öyle.

Cennet bizim asıl vatanımızdır; hem ana vatanımız hem baba vatanımız... Çünkü babamız Adem a.s. ve annemiz Havva yaratıldıklarında, önce cennete yerleştirilmişlerdi. Şeytan onları kandırmadan önce, birlikte cennet nimetlerinin içinde huzur içinde yaşıyorlardı. Orada, onların üzerinde, avret dediğimiz, başkalarının görmesinden insanın utanç duyduğu yerlerinin üzerinde cennete has bir örtü vardı.(1) Birbirlerinin avret yerlerini görmüyorlardı.

Yüce Mevlâ onları cennete yerleştirirken şöyle buyurmu ştu:

- “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin ve dilediğinizden yiyin. Ancak şu ağaca yakla şmayın. Sonra zalimlerden olursunuz.” (A'raf, 19)

Şeytanın ilk tuzağı Çıplaklık


Adem a.s.'a secde etmeyen şeytan ise cennetten kovulmuştu. Ama o, tekrar diriltilecekleri güne kadar insanları kandırmak için Yüce Mevlâ'dan izin istemişti ( A'raf , 11-18 ). Bu izinle cennete giren şeytan, Adem a.s. ile Havva anamızı kandırmak için bütün hilelerini kullanıyordu. Aralarında geçen olaylar, Kur'an -ı Kerim'de şöyle yer alacaktı:

“Derken şeytan, birbirlerine kapalı olan avret yerlerini kendilerine açmak için onlara vesvese verdi ve şöyle dedi:

- Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedîlik kazananlardan olursunuz diye yasakladı.

Bir de şeytan, ‘ben size gerçekten öğüt verenlerdenim' diyerek yemin etti. Böylece onları aldattı.

Ağacın meyvesini tattıklarında avret yerleri kendilerine açıldı. Bunun üzerine (Yüce Mevlâ, her ikisine de utanma duygusu vermiş olduğu için) cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara şöyle seslendi:

- Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?

(Hz. Adem a.s. ile Hz. Havva validemiz) şöyle dediler:

- Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, kesinlikle zarara uğrayanlardan oluruz.

(Yüce Mevlâ da) şöyle buyurdu:

- Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için bir süreye kadar yeryüzünde yerleşme ve faydalanma ( imkanı ) vardır. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (diriltilip) çıkartılacaksınız.

Ey Adem'in çocukları! Size avret yerlerinizi örtecek ve size süs olacak elbise indirdik; takvâ elbisesi… İşte bu daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.

Ey Adem'in çocukları! Şeytan, ana-babanızı, avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın! Çünkü şeytan ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.” (A'raf, 20–27)

İtaatkâr olmak örtülü olmaktır


Yüce Mevlâ bütün canlıları elbisesiz yaratmıştır. Bütün yavrular çıplak olarak doğar. İnsan da yaradılış ve dünyaya geliş itibarıyla böyledir. Ama diğer canlılardan çok önemli bir farklılığı vardır; ilk yaradılışta Yüce Mevlâ insanın avret yerlerini cennete has bir örtüyle örtmüştür. Dünya hayatında da örtünmesi için ona cennet hatırası elbise indirmiştir. Diğer canlılar ise üryan olarak doğar ve öyle yaşarlar. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli farklılıklarından birisi elbisesidir.

Anlaşılıyor ki, avret yerlerinin örtülmesi insanoğlunun yaratılışa dayanan temel bir özelliğidir. Örtünün kaldırılması veya avret yerlerinin açılması ise şeytanın ilk tuzağının hedefidir. Adem a.s. ile Havva anamıza vesvese verip onları aldattı, yasak ağaçtan yemelerine sebep oldu. Bunu avret yerleri açılıp birbirlerine görünsün diye yaptı. Allah Tealâ , bu gerçeğin bilinmesini özellikle istediği için ayetlerde birkaç kez bu durumu tekrar buyurdu.

Yüce Mevlâ'nın avret yerlerinin açılmasını yasağın çiğnenmesine bağlaması ve bunun bir devamı olarak şeytanın ilk hilesini insanı soymak için yapması son derece anlamlıdır.

Allah'ın yasaklarının ihlali şeytanın tuzaklarıdır. Allah'ın her bir yasağının ihlali halinde insanı insanlık değerlerinin dışına çıkaran nice zarar vardır. Kadın olsun erkek olsun, avret yerlerinin açılması da birçok günahın, insanlığa yaraşmayacak pek çok kötülüğün ilk adımıdır. Bunu biliyordu ki şeytanın ilk hedefi insanı soymak olmuştur.

Hayâ perdesi yırtılınca

Avret yerlerini açmak, insandaki hayâ yani utanma duygusunu azaltır, belki zamanla tamamen ortadan kaldırır. Utanma duygusunu kaybeden insan ise artık her türlü kötülüğe açıktır. Bundan dolayıdır ki Efendimiz s.a.v .: “İnsanların peygamberlik sözlerinden elde ettikleri hakikatlerden birisi şudur: Utanmıyorsan dilediğini yap!” ( Buharî ) buyurmuştur.

Hayâ veya utanma duygusu insanın ayırıcı özelliklerindendir ve manevi kalpte bulunur. Bu özelliğin zedelenmesi veya yok olması kalbi bozar. Kalp bozulunca, insandan meydana gelecek bütün işler bu bozulmadan etkilenir. İnsanın sözünde, gözünde, elinde edebin azalmasına sebep olur. Böylece edep dışı sözler, ba şkasının mahremine uzanan bakışlar ve haksız fiiller meydana gelir.

Avret yerinin açılmasına aldırmayan bir insanda, başkasının avret yerlerine yönelik vurdumduymazlık da meydana gelir. Hatta başkalarının avret yerlerini örtme hususundaki gayretler onu rahatsız eder. Namus anlayışı ve mahremiyet duyguları ciddi manada hırpalanır.

Avret yerlerini açmak, insanın kendisinde bu tür kötülüklere ve Allah'ın razı olmadığı daha nice insanlığa yaraşmayan hallere yol açarken, öbür taraftan başkalarının da aynı kötülüklerden zarar görmelerine sebep olur. İnsanlık tarihi çıplaklığın sebep olduğu nice kötülüklere şahittir. Günümüzde de iletişim araçları ile yayılan hayâsızlığın sebep olduğu çürüme herkesin malumudur.

Çağdaş kültürde kadın vücudunun metalaşması, türlü türlü cinsî sapıklık, kadınların erkekleşmesi, erkeğin kadınlaşması, ara cinslerin ortaya çıkması, tatminsizlikle birlikte suçların artması, çıplaklığa bağlı bu çürümenin ilk akla gelen örnekleridir.

Yüce Mevlâ, çıplaklığın şeytanın bir aldatması olduğunu ve bundan sakınılması gerektiğini, bütün kullarını muhatap alarak şöyle ferman buyurmu ştur:

“Ey Adem'in çocukları! Şeytan, avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak ana-babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın!” ( A'raf , 27)

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, şeytan ilk insanlar olarak babamız Adem a.s. ile anamız Havva'yı aldattığı gibi, günümüzde de insanlığın büyük kısmını aldatmaktadır. Dünyayı ve insanlığı şahsi menfaatlerine ve hırslarına kurban eden şeytanlaşmış nice insan kılıklılar, insanların avret yerlerini açmayı, süflî hedeflerine ulaşmak için en önemli vasıta olarak kullanmaya devam etmektedirler. İnsanlık onuru taşıyan herkesin bu gerçeği görmesi ve elinden geldiğince gerekli tedbiri alması, insan ve kul olma görevidir.

Takva elbisesi

Avret yerlerinin örtülmesi, Allah'ın kullarından isteği, insan olma gereği, hayâ ve utanma gibi nice güzellikleri kazandıran insanlık erdemidir. Yüce Mevlâ yine bütün insanlığı muhatap alarak buyuruyor:

“Ey Adem'in çocukları! Size avret yerlerinizi örtecek ve size süs olacak elbise indirdik; takvâ elbisesi… İşte bu daha hayırlıdır.” (A'raf, 26)

Yüce Mevlâ elbiseye süs ismini vermiştir. Elbise, bir taraftan insanın görünmesinden rahatsızlık duyacağı avret yerlerini örter, diğer taraftan insanın süsü olur. Ne tür elbise olursa olsun, elbisenin kendisi süstür; örtünmenin kendisi güzelliktir.

Takva, kalpte Allah'a karşı oluşan hassasiyet, O'nun ölçülerini aşma hususundaki derin endişenin adıdır. Takva elbisesi ise, bu hassasiyetin ve endişenin, giyilen elbiseye varıncaya kadar insanın bütün hayatına yansımasıdır. Adeta bir elbise gibi bütün hayatını takva hassasiyetinin sarmasıdır.

Bununla birlikte, takva elbisesi hem insanın avret yerlerini örten hem de insanlara karşı gururlanma duygusunu vermeyen mütevazi elbisenin adı olarak da anlaşılabilir. Bu manada insanı hayasızlık , gururlanma gibi kötü duygulardan koruyan ve edep çerçevesinde tutan giyim tarzına veya giysilere de takva elbisesi denilebilir.

Örtünmede ölçüler


Avret yerleri Allah ve Rasulü s.a.v. tarafından bildirilmiştir. Kadın olsun erkek olsun, her insanın bütün vücudunu örtecek şekilde giyinmesi en güzel giyinme tarzıdır. Kadın ve erkeğin fıtratları, biyolojik ve psikolojik yapıları birbirinden farklı yaratılmıştır. Bu farklılığı takdir eden ilâhi irade, kadın ve erkeğin avret yerlerinin sınırlarını da fıtratlarına göre farklı olarak belirlemiştir.

Avret yerleri ve örtülmeleriyle ilgili ayetleri ve hadisleri inceleyen alimlerimiz, erkek ve kadın için örtülmesi zorunlu olan nihaî sınırları şöyle belirlemişlerdir :

Erkeğin avret yerleri, göbekten başlayıp diz kapağının altına kadar devam eden bölgedir. Kadının avret yerleri ise: Saç dibinden, kulak yumuşağından çene altına kadar yüzü; bileklerinden aşağı elleri ve ayaklarının dışında kalan bütün vücududur.

Avret yerlerini örtmek demek, tenin gözükmesini engelleyecek ve vücut hatlarını belli etmeyecek elbiseler giymek demektir. Yoksa teni gösteren veya vücut hatlarını gösterecek şekilde dar olan elbiselerle avret yerleri örtülmüş olmaz. Rasul -i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in cehennem ehlinden olduklarını bildirdiği iki guruptan birisinin “giyinik çıplaklar” olduğunu burada ifade etmek lazımdır. Alimlerimiz hadiste geçen “giyinik çıplaklar” ifadesini, elbise giydikleri halde avret yerlerini ya kısmen açan veya dar giyinen ya da ince giyinenler şeklinde açıklamışlardır . ( Nevevî , Şerhu'n - Nevevî alâ Sahih-i Müslim, Daru İhyâu't - Türâs, Beyrut, c.17, s.190)

Erkek olsun kadın olsun, insanlar avret yerlerini bir tek eşlerine açabilirler. Burada özel bir durumu belirtmek lazımdır: Kadınların, babaları ve kardeşleri gibi evlenmeleri ebedi olarak haram olan mahremlerinin yanında göğüsleriyle dizkapakları arasını örtülü tutmaları şartıyla kollarını, saçlarını, dizden aşağıya bacaklarını açık tutmalarında sakınca görülmemiştir. Zorunlu tedavi hallerinde de, avret yerlerine karşı cinsten bir doktorun ihtiyaç miktarı bakmasında mahzur yoktur.

İbadetler ve örtünme

İnsanın yaradılışına ve şeytanla ilk mücadelesine dayanan avret yerlerinin örtülmesi, başka bir ifade ile giyinme kültürü, insanın bütün hayatını ilgilendirir. İnsanoğlu, süsü olan elbiseleriyle yaşar.

Yüce Mevlâ, A'raf Suresi'nin yukarıya aldığımız ilgili ayetlerinde hayatın genelini ilgilendiren giyinme kültürüyle ilgili temel ilkeleri koyduktan sonra, namaz kılarken nasıl davranmamız gerektiğini şöyle ifade buyurmu ştur:

“Ey Adem'in çocukları! Her secde edişinizde (namazda) süslerinizi (elbiselerinizi) üzerinize alın. Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. De ki: Allah'ın kulları için çıkarttığı süsü (elbiseyi) ve temiz rızıkları kim haram kılabilir? De ki: Onlar dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.” (A'raf, 31-32 )

Her şeyin sahibi olan Yüce Mevlâ, huzuruna durulduğunda kullarının elbiselerini üzerine almasını istemektedir. Biz de temiz ve güzel elbiselerimizi giyerek namaza durmalıyız. Vücudumuzu en güzel şekilde örten elbiselerimizi tek başına namaz kılarken bile giyinmeli ve ibadetlerimizi öyle yapmalıyız.

Bu emrin de aşılmaması gereken bir sınırı vardır. O da açılması haram olan avret yerleridir. Yani bir kimse sadece avret yerlerini örterek namazını kılmış olsa, namazı geçerli olur. Elbette en güzel olanı, imkan nispetinde vücudu tamamen örten elbiselerle namaz kılmaktır.

Günlük yaşantıda olsun ibadetlerde olsun, insanın avret yerlerini örtmesi yani giyinmesi, şeytana karşı büyük bir zafer kazanması demektir. Bundan dolayı hepimiz elbiselerimizi her giyinişimizde bir taraftan Allah'ın emrini yerine getirerek farz sevabı kazanmaktayız, diğer taraftan da can düşmanımız şeytanın ilk günden insan varlığına kurduğu tuzaktan kurtulmaktayız. Yani örtündükçe Allah'ın emirlerine uyma ve şeytanın tuzaklarından kurtulma şuurumuz güçlenmekte ve tazelenmektedir.

Kendisine kulluk şuurunu ve sevap kazanma fırsatını, giyinmeye kadar hayatımızın her alanına yayan Rabbimiz'e hamd olsun.

(1) Bu örtünün ne olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, insan tırnağını oluşturan dokunun bütün vücudu sardığı şeklinde bir rivayet bulunmaktadır. Bir de bu örtünün bir nur olduğu nakledilmektedir. (Taberî )