- Bilmenin Önceliği

Adsense kodları


Bilmenin Önceliği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Rüveyha
Sun 19 October 2014, 03:36 pm GMT +0200
Minhâcü’l Âbidîn’den


Ali Kaya | Ağustos 2011 | TASAVVUF KLASİKLERİ   


Bilmenin Önceliği

İbadeti yapabilmen ve kurtuluşa ermen için sana gerekli olan, öncelikle Yaratıcı’yı tanıman, sonra ona ibadet etmendir. Pekâlâ, sen isimlerini, zâtî sıfatlarını, sıfatlarının neleri kapsayıp neleri kapsamadığını bilmediğin birine nasıl ibadet edeceksin? Belki de sıfatları hakkında, Allah korusun, gerçeğe aykırı bir itikada sahip olur, bütün ibadetlerinin boşa çıkmasına sebep olursun.

Bundan sonra dinî sorumluluklardan mutlaka yapman gerekenleri öğrenmen gerekir. Böylece Rabbinin sana emrettiklerini yapabilir ve terk etmen gereken yasakları da terk edebilirsin. Yoksa itaatin ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini bilmeden onu nasıl yerine getirebilirsin? Ya da nelerin yanlış olduğunu bilmeden onlardan nasıl kaçınabilir, günahları işlemekten nasıl korunabilirsin?

Temizlik, namaz, oruç gibi şer’î ibadetleri gereği gibi eda edebilmen için hüküm ve şartlarıyla birlikte onları öğrenmen gerekir. Belki de sen farkında olmadan yıllardan beri temizliğini, namazını bozan bir hal üzeresin veya onları Sünnet’e aykırı olarak yapıyorsundur. Belki de bir problem ile karşılaşıyorsun ve çözümünü öğrenmediğin bu meseleyi soracak kimseyi de bulamıyorsundur.

Bâtınî İbadetler

Sonra bu hususta konunun dönüp dolaştığı nokta, kalbin faaliyeti olan bâtınî ibadetlerdir. Tevekkül, sonucu Allah’a havale (tefvîz), rıza, sabır, tevbe, ihlâs gibi konuları öğ­renmen gerekir. Bunun yanında, yukarıdakilerin zıddı olan öfke, uzun emel, riya ve kibir gibi bâtınî yasakları da öğrenmen gerekir ki onlardan sakınabilesin. Yapılması emredilen bu farzlar ve onların zıtları, Allah Tealâ’nın yüce kitabında ayetlerle ve Nebî’sinin diliyle hadis-i şeriflerde bildirdiği hususlardır. Allah Tealâ buyurur:

“Eğer müminler iseniz sadece Allah’a tevekkül ediniz.” (Maide, 23). “Eğer siz yalnız O’na ibadet ediyorsanız Allah’a şükredin.” (Bakara, 172). “Sabret, senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir.” (Nahl, 127). “Bütün varlığınla O’na yönel!” (Müzzemmil, 8)

Yani tam manasıyla ihlâslı ol demektir. Aynen namaz ve orucu emre­den ayetler gibi, bunlara benzer pek çok ayet-i kerime vardır. Sana ne oluyor ki, bunları emreden Rab bir ve Kitap bir olduğu halde namaz ve orucu yerine getiriyor ve öbür bâtınî farzları terk ediyorsun? Belki de bunlardan gafilsin, bunlar hakkında hiç bilgin yok! Sadece birincisinden payı olup da kalbi çe­linmiş kimselerin fetvası seni aldatmış; marufu münker ve münkeri maruf olarak göstermiş olabilir. Kim, Allah Tealâ’nın kitabında nur, hikmet ve hidayet olarak isimlendirdiği ilimleri ihmal ederek haramları işlemeye yönelir ve diz­ginleri onun eline teslim eder?!..

Ey doğru yolu arayan kişi! Nafile namazlar ve nafile oruçlarla meşgul olurken, Allah Tealâ’nın seni mükellef tutup üzerine farz kıldığı şeylerden bazılarını hatta çoğunu kaybetmekten, terk etmekten korkmuyor musun? Nihayetinde hiçbir şey kazanmamış, eli boş kalmış duruma düşmekten çekinmiyor musun? Belki de sen, Allah Tealâ’ya yakınlaşma kastıyla mübah olan yiyecek, içecek veya uykuyu terk ettiğin halde, cehennem ateşini gerektirecek günahlardan birinde ısrar etmekte, sonuçta eli boş kalmış bir kimse durumuna düşmektesin. Bütün bunların en kötüsü kendini güvende hissetmen, uzun emel sahibi olmandır. Halbuki uzun emel bizatihi yanlıştır, yasaktır. Sen ise bunu iyi niyet zannediyorsun. Oysa ikisinin arasında farklar olduğu gibi bazı yönlerden de benzerlikler vardır. Yine başına gelenlere sabredemeyip üzülüyor, umutsuzluğa kapılıyor, bunu da Allah Tealâ’ya tazarru ve niyazla yalvarma zannediyorsun. Kesin olarak riya ve gösteriş içinde olduğun halde, Allah Tealâ’ya hamd ettiğini veya insanları hayra davet ettiğini sanıyorsun. Böylece Allah Tealâ’ya karşı isyan olan şeyleri taat sayıp yapıyor ve ceza gerektiren işlerden sevap bekliyorsun. Nihayet büyük bir aldanma ve çok kötü bir gaflete düşüyorsun. Vallahi bu, amel sahiplerinin içine düştükleri fena bir musibettir.

Mide ve Takvası

Abidlerin midesini koruması ve ıslah etmesi gerekir. Abidler için bu, organlar içinde ıslahı en zor ve çok zaman kaybına sebep olduğu gibi, tesir ve zararı da en büyük organlardan biridir. Çünkü mide, bütün organların güç ve enerji aldığı bir kaynaktır. Vücudun ve bütün organların güçlü veya zayıf olması; kişinin iffeti, cinsel gücü gibi hususlar hep mideye giren gıdalarla hasıl olur. O halde ön­celikle mideyi haram ve şüpheli şeylerden korumalısın. Allah Tealâ’ya gereği gibi ibadet yapmak istiyorsan, ikinci olarak da helal olanların fazlasından sakınman gerekir.
Şu üç sebeple haram ve şüpheli şeylerden sakınmalısın:

• Haram ve şüpheli şeylerden kaçınmanın birinci gerekçesi cehennem azabından korunmaktır. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şüphesiz sadece karınlarına ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.” (Nisa, 10)

Rasulullah s.a.v. de şöyle buyurur: “Haramlarla beslenen bir vücut ateşte yanmaya daha layıktır.” (Dârimî; Ebû Nuaym)

• İkinci sebep, ibadete layık ve başarılı olmaktır. Haram ve şüpheli şeyleri yiyenler huzura kabul edilmezler ve ibadette başarılı olamazlar. Çünkü ancak tertemiz ve pak olanlar Allah Tealâ’ya hizmet ve ibadet için uygun kimselerdir. Cenab-ı Hak cünüplerin kendi evine (mescide) girmesini ve abdestsizlerin kendi kitabına el sürmelerini şu ayetlerle yasaklamamış mı?: “…cünüp iken de -yolcu olan müstesna- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa, 43). “Ona ancak temizlenenler dokunabilir.” (Vâkıa, 79).

Halbuki cünüplük de abdestsizlik de mübah olup haram olmayan hallerdir. Haram olmayan cünüplük ve abdestsizlik hallerinde Allah’a ibadet yasak olduğuna göre; haram pisliğine batmış, yasak ve şüpheli kirine bulanmış bir vücut nasıl ve ne zaman yüce Allah’a hizmet etmeye, onun şerefli ismini ağzına almaya layık ve ehil olabilir? Hayır, bu asla ve hiçbir zaman olamaz!

Yahya b. Muaz er-Râzî k.s. der ki: “İbadet Allah’ın hazinesinde gizlenmiş bir cevherdir. O hazinenin anahtarı dua, anahtarın dişleri ise helal lokmadır.” Evet, eğer anahtarın dişleri olmazsa kapı nasıl açılır? Kapı açılmadığı zaman da hazinede mevcut ibadet cevherine nasıl sahip olunabilir?

• Üçüncü sebep hayırdan mahrum olmamaktır. Haram ve şüpheli lokmalarla beslenen kişi hayırdan mahrumdur. Hayırlı bir işi başarıyla tamamlasa bile reddedilir, hayrı kabul edilmez. Yaptığı işten eline geçecek olan sadece zahmet, sıkıntı ve vakit kaybıdır.

Rasulullah s.a.v. şöyle buyurur: “Gece ibadet eden niceleri vardır, o ibadetten ellerine geçecek olan sadece uykusuzluktur. Oruç tutan niceleri vardır; oruçlarından ellerine geçe­cek olan açlık ve susuzluktur.” (Ahmed; İbn Mâce; Dârimî)

İbn Abbas r.a. der ki: “Cenab-ı Hak, karnında haram lokma bulunanların namazını kabul buyurmaz.”


mevlüdekalınsaz
Sun 19 October 2014, 04:26 pm GMT +0200
Midenin hakkı onu az olsun, çok olsun Allah’ın haram kıldığı şeylerle doldurmaktan v korumaktır. Helalin de çoğu israf olduğu için haramdır, mideyi oburluktan korumak da midenin haklarındandır. bizler haram yiyeceklerle  midemizi i doldurmayacağımız  gibi, tıka basa yemekten de midemizi korumalıyız inşallah.
Allah razı olsun Rüveyha abla..yine çok güzel bir konuydu

saniyenur
Sun 19 October 2014, 06:03 pm GMT +0200
Faydali bir konu Rabbim okumamiza vesile olanlardan razi olsun.

cerendemir
Sun 19 October 2014, 09:41 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan inşallah.Bizleri haram lokmadan,haram bildiğimiz şeylerden,günahlardan korusun inşallah.Peygamber efendimizin sünnetine tabi yaşamayı nasip etsin bizlere inşallah.....