reyyan
Sat 9 June 2012, 12:11 pm GMT +0200
BİLEMEDİM EFENDİM
Gül bahçesindeyim Efendim, her biri diğerinden güzel olan güller arasındayım. Bir tanesi var ki Efendim, cemalini görmesem de seni hissettiriyor bana, dokunmaya kıyamadığım o kırmızı gül. Dikeni bile yok ama dokunamadım Efendim, ben dokunmaya layık mıyım bilemedim?
Ezanı en güzel okuyan Bilal, okuyamadı senin adını, söyleyemedi o mübarek ismini, tıkandı boğazına “Muhammet”. Alemlere rahmettin, evlere berekettin, bastığın toprak titrerdi ayağının altında, Mekke’yi yakan o güneş, tenini yakmaktan korkardı. Ben Efendim, alemde bir toz bile olamayan ben, nasıl dokunabilirdim sana. Seni canından çok seven Zeyd ile Taif’e tebliğ için gitmiştin de sana taş atmıştı çocuklar, hangi ruhun bedenini taşıdığını bilmeden, incitmişti taşlar seni. Zeyd sana kendini siper etmişti de yine mübarek ayakların kan içinde kalmıştı ama sen bedduâ etmedin, her zaman Rahman’dan affını istedin
Sen ümmetin için her gece secdeye kapanarak Rabb’ine yalvardın, “Ümmetim!” diye nurlu gözyaşlarını akıttın da biz sana layık ümmet olabildik mi, bilemedim Efendim? Bedenin terbiyesiydi oruç, Rıza-i İlahi için tutardın onu sen, bir, iki tane hurmaydı iftarın, ya midesi çatlayana kadar yiyen şu beşerin tuttuğu, oruç mu bilemedim Efendim? Namazını kılarken anlamazdın zamanın geçişini, bırakamazdın Yaradan’ın huzurunu, imrenirdi melekler sana, şimdi bizim kıldığımız saniyelerle yarış yapan namazımız, namaz mı bilemedim Efendim? O narin ellerin eksik olmazdı yetim çocukların başından, uzanırdı hep yoksullara sımsıcak şefkatinle, şimdi eller ya ensede ya cepte, nedendir bilemedim Efendim?
Rahmettin sen Efendim, o gül bahçesine gönderilen cennetten bir güldün sen. Sensiz manasızdı güller, ne beyazın ne sarının önemi vardı, senin kızıllığının yanında, kokun özünde gerçek kokuydu. Diken olmaz senin dalında biliyorum, olursa da dikenin ben olsaydım Efendim ama layık mıyım bilemedim. Her gülü toprak besler, seni beslese de melekler nurdan, olursa da toprağın ben olsaydım, ama layık mıyım bilemedim Efendim? Güllerin yaprağı kuruyunca, rüzgâr savururmuş, tutunamaz düşermiş yere, düşmez biliyorum Efendim, senin yaprağın yere düşmez, düşerse de düşen o kupkuru yaprağın ben olsaydım Efendim, ama layık mıyım bilemedim?
Yazmaz seni kalemim, yakışmaz bana semalarda yazılı olan adını indirmek kâğıda, bu mısralar sana layık mı bilemedim Efendim, akıttığın nurlarına layık ümmet olabildik mi, bilemedim Efendim? Bilemedim Efendim aynası Kur’an olan Rasûl’u anlatabildin mi, bilemedim?
NURSEL YEŞİLDAL 10/B
ARAKLI İMAM HATİP LİSESİ
ARAKLI İMAM HATİP LİSESİ