seymanur K
Fri 23 September 2011, 04:50 pm GMT +0200
Biat Olayı
Medine İslam sitesinde savaşlar, gazalar, seriyyeler ve bunların karşısında gelişen Yahudi ve münafik hareketlerinin önemi yanında büyük fetihlere vesile olan biat kavramını tahlil etmeye çalışalım.
Biat, bir şeye veya bir kimseye bağlanmak, onun direktiflerine göre hareket etmektir. İslam literatüründe biat, Medineli müslümanların Akabe'de Allah Rasulü ile yaptıkları bir anlaşma olarak bilinir genellikle. Biati daha ileriye, başa götürdüğümüzde; bütün insanların ruhlar aleminde Allah'a itaat konusunda söz vermeleri ve Allah ile akit yapmaları şeklinde de bilinir. Fakat biz bu biattan ziyade, hareketin öncülüğünü ve önderliğini yapan, işleri organize eden, bütün sorumlulukları taşıyan şahsa biatin nasıl olduğu üzerinde durmaya çalışacağız.
Aslında İslam dinini kabul eden her fert Allah Rasulüne biat etmiştir. Çünkü İslam dini Rasulsüz olamaz. Resul İslam dininin lideri, imamı, tebliğcisi, muallimi, komutanı ve bütün konularda sorumluluğu yüklenmiş öncüsüdür. Bununla beraber Allah Resulü önemli bir iş yapmak istediğinde müslümanlardan biat alırdı. Aldığı bu biatler çeşitli anlamlar taşıyabili'yordu. Mesela Medine'lilerle yaptığı biatte onlardan istediği şuydu:
"Allah'a ortak koşmayacaksınız. Hırsızlık ve zina yapmayacaksınız. Çocuklarınızı öldürmeyeceksiniz, hak olan her şeyde peygambere itaat edeceksiniz."
Yine Hudeybiye hadisesinde Mekke'ye gönderilen Hz. Osman'ın öldürüldüğü şayiası çıkınca Allah Resulü, yanında bulunan bütün müslümanlardan, Kureyşin yaptığını yanına bırakmamak için İslam davası uğrunda canlarını feda edebilecek bir biat istemişti. Bir ağacın altında yapılan bu biatte bütün arkadaşları sonuna kadar peygamber ile birlik olacaklarına karar vermişlerdi. Hatta bu konuda yüce Allah onları şöyle taltif ediyor: "Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah müminlerden razı olmuştu. Kalplerinde olanı bilmiş de onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle mükafatlandırmış.” [142]
O halde biat, Allah'ın dinini en güzel şekilde yaşamak ve o yolda canıyla, malıyla savaşmaktır. Bu akid, devletin veya hareketin başında bulunan başkana yapılır. Akid yapıp biat verildikten sonra artık geri dönülemez. Ölse de kalsa da (başkan İslamdan sapmadıkça) başkana itaat etmek zorunluluğu vardır.
Tarih şeridine baktığımızda biat, hareket ve pratik olarak önce Rasullah'a (s.a.v) yapılmıştır. Sonra Allah ve Resulünün izinden yürümeyi amaç edinmiş müslümanlar kendi aralarından birini seçerek ona biat etmişlerdir ki, bunlar:
Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve diğerleri... Bu önderlere yapılan biat, devlet başkanı düzeyinde yapılmış olan biattir. Fakat daha sonra genel şümul veya devlet başkanlığı düzeyinde olan biat özele indirgenerek yer yer müslüman cemaatların başına geçen önderlere de yapılmıştır. Bu anlamda yapılan biatian tamamen saf dışı edemeyiz. Ancak yapılan biat bir veya bir kaç konuda değil, hareketin gereği olan yükümlülükler dahilinde olmalıdır. Ama, kimi zamanlarda biatin çok basite indirgenip, sadece tasavvufa, partiye, politikaya, hatta daha da basite indirgenerek sadece bir namaz imamına kadar düşürülmesi rahatlıkla müşahade edilebilir.
Gerçekten biat, sadece oy toplamak, namaz ifade etmek veya ruhani bir hayat yaşamak için yapılamaz. Biat, İslami hareketi bütünüyle yöneten, yönlendiren seçilmiş müslüman lidere yapılır. Ki bu lider de kendi heva ve hevesini ön planda tutarak başa germiş biri değildir. Kendisine biat edilen kimse bir takım sıfatlara haiz biri olduğu gibi, onu seçenler de İslami hareketin bilincinde olan müslümanlarız. Çünkü bu seçim, ehliyetsiz, basit ve adi insanların önderlerini seçmesine benzemez. Bu seçim çoğunlukla yanlılarla bir araya gelmiş kafa sayısının çokluğuna göre de yapılamaz. Bu seçim, mal-mülk, şöhret, makam, soy, aile, güzel nutuk çekme esaslarına da dayanmaz. Aksine bu seçimde naslar esastır. Emanet mutlaka ehline verilmelidir. Ehli de bu emanete en mükemmel bir şekilde sahiplenecek ve kendisine biat edenlerin yüzünü her zaman ak çıkaracaktır. Bu konuda seçilen halifelerin, çağdaş liderlerin (Benna, Mevdudi...) vasıfları ve seçilme tarzları açıktır.
Biat alan İslami hareket liderinin, hal ve akd ehlinden bir şura ile seçilmesi ve onları da merkeze alması İslamın sıhhati için şarttır. Lider, bu şura ile sürekli işleri istişare eder, onlara danışarak yürütür. Merkeze gelen bütün problemler liderin başkanlığında naslar ölçüsünde, şura ile hal edilir ki İslamın yönetim şekli de budur. [143]
[142] Feth: 48/18.
[143] Beşir İslamoğlu, İslami Hareketin Tarihi Seyri, Denge Yayınları, İstanbul, 1993: 118-120.