hafız_32
Wed 27 October 2010, 02:05 pm GMT +0200
Belli Bir Şahsın Tekfir Edilmesi Durumu
Bazı sözler ve ameller vardır ki bunların yapılması küfürdür. Fakat şahıslara indirgendiğinde durum değişir. Bazı ameller küfür olduğu halde, bunları yapan kişiler duruma göre kafir olabilir veya olmayabilir. Fakat bazı amellerde vardır ki, bunları yapan kişinin durumu ne olursa olsun kafirdir.
Örneğin bir adamı Kur'an parçalarını pisliğe attığı gördük. Yaptığı bu amel küfürdür. Fakat bu kişiyi tekfir etmeden önce onun durumunu araştırmak gerekir. Bu kişi hakkında şunları bilmek gerekir: Bu kişi attığı her şeyin Kur'an olduğunu ve necasete attığını biliyor mu? Çünkü şahıs okuma yazma bilmiyorsa onun Kur'an olduğunu bilmeyebilir. Eğer kişi attığı şeyin Kur'an olduğunu biliyorsa onu tekfir edebiliriz. Aynı şekilde Kur'an'a basan kişiyi gördüğümüzde, yaptığı amel küfür olmasına rağmen tekfir etmeden önce onun durumunu araştırırız. Belki bu kişi kördür ve üzerine bastığı şeyin Kur'an olduğunu bilmiyordur.
Fakat bazı ameller ve sözler vardır ki kişinin niyetine bakmadan, araştırmadan tekfir etmeyi gerektirir. Bu, küfrünü gördüğümüz veya duyduğumuz kişi içindir. Örneğin bildiği bir dille Allah'a, Rasulüne söven kişi, eğer deli değilse ve baskı altında değilse niyetine bakmadan tekfir edilir.
Allah'ın kanunlarını bir tarafa bırakıp insanların koyduğu kanunlarla hükmeden hakim niyeti ne olursa olsun tekfir edilir. Bunu tekfir etmeyen kişi de açık küfrü olan birisini tekfir etmediği için tekfir edilir.
İnsanlar hakkında zahire göre hüküm verilir. Allah imanı ve küfrü açık bir şekilde bildirmiştir: Bir müslümandan küfrü gerektiren bir söz veya amel sadır olursa, zahiren kafir olduğuna hükmederiz ve dünyada hakettiği cezayı ve hükümleri veririz. Fakat uhrevi durumu Allah'a aittir. Çünkü biz insanın kalbinden geçeni bilmediğimizden zahire göre hüküm veririz. Allah ve kalbe göre hüküm verir. Bizim zahirine göre müslüman zannettiğimiz bir kişi Allah katında kafir olabilir, kafir zannetiğimiz de Allah katında müslüman olabilir.
Abdullah b. Utbe b. Mes'ud (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:
Ömer (r.a)'den işittim. O şöyle diyordu:
"İnsanlar Rasullullah zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi, gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse, onu emin sayar ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da Allah görür: Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetinin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız." [96]
Yazarın; "Peygamber zamanında insanlar gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı" ifadelerinden bir şey çıkarmak zor görünüyor. Yazar, bununla insanların peygamber döneminde sadece zahirî yönleriyle ele alınmadığını kastediyorsa bu büyük bir hatadır. Bu meseleyle ilgili olarak Hasan el-Hudaybî'nin delillerinden ileride bahsedeceğiz.
Tekfirde aşırı gidenlerin, görüşlerini çarpıttıkları ve kendilerine uyan görüşlerini aldıkları diğer bir alim M. Kutub bakın neler söylemektedir:
"Bütün durumlarda imanın hakimiyeti sıfır değildir. İnsanın İslamın amellerinden hiçbirini yapmaması şeklinde varlığı ve yokluğu denk olmaz. Masiyet ulemanın icmaı ile insanı İslam'dan çıkartmaz."
"Muasır, günümüz müslümanının hali budur. La ilaheillallah bütün muhteva gereklerinden tecrid edildi..."
"Evet... Bu düşük derecede de olsa, İslam dairesinde olan müslümanların bulunması, büyük kapsamlı hakikatından uzaklaştırılmalarına rağmen gerçeğe yeniden dönmelerine karşı güven vermiyordu..."
"Sözü bu noktaya getirdik ki kimileri mevcut nesillere kafir oldukları hükmünü vereceğimizi tasavvur ediyorlar... Diğer kitaplarda sorunumuzun insanlarına hüküm çıkarmak olmadığını... yazdık. Bugün İslam topraklarında yaşayan insanlara İslam veya küfür hükmü vermemiz onları cehenneme yada cennete koyacak değildir... Bugün İslam topraklarında yaşayan toplumlara "cahiliye toplumları" dediğimizde bununla ehlinin müslüman olmadığını onlarda küfür olduğunu kastettiğimizi zannedenlere de burada diyoruz ki; topluma verilen bir hüküm şahıslara münsarif (için) değildir. Bugün İslam toprağında yaşayan insanlar karmaşık bir yapı gösteriyorlar, tek bir hükme girmezler. Şüphesiz içlerinde müslümanlar vardır. Bunu zahire göre söylüyoruz. Çünkü lailaheillallah diyor, ibadet edip cahiliyeyi reddederek Allah'ın dinini arzu ediyorlar. İçlerinde şüphesiz kafirlerde vardır. Çünkü lailaheillallah deseler de Allah'ın dininin üstünlüğünü reddediyorlar...”
"İnsanlar günümüzde bu durumun İslamdan kopmak olduğunu ve imanın aslını yıkacağını bilmiyor olabilirler. Bu insanlar hakkında hüküm verme problemine dalmak istemiyoruz; onlar bu cehaletlerinde mazur mudurlar, değil midirler? Burada o konuya değinmeyeceğiz..."
"İbadetin tek başına şekil olarak edası, dünya hayatı için "İslamî kişilik" verebilir ve yapana da müslüman ahkamıyla tatbik ettirir..."
"Müslümanlar şu anda çağdaş cahiliyeyi, ilmi, maddi, teknolojik ve örgütsel kalkınmada geçememişlerdir. Ama yine de cahiliyenin bugün, yarın ve hiçbir zaman sahip olamayacağına sahiptirler. Sahih bir akide ve sahih bir metodun sahibidirler..." [97]
[96] Ş. Seyfuddin El-Muvahhid, İman, Hak Yay. s. 250-251, 287.
[97] M. Kutub, Kavramlar, Risale Yay. s. 60, 82, 91, 94, 95, 142, 168, 263. Hüseyin Yunus, Tekfir Meselesi, Ahenk Yayınevi: 150-153.