hafiza aise
Wed 11 May 2011, 05:19 pm GMT +0200
BEKKE VADİSİNDE YANKILANAN SES
Asırlar öncesinden Bekke vadisinde bir ses yankılanıyor: - Bizi, bu yalnız ve ıssız vadide bırakıp da nereye gidiyorsun ey İbrahim?
İtimat ve tevekkül zirvesinin sahibi Hz. İbrahim'de, yankılanan sese cevap mahiyetinde hiçbir hareket yok. Zira o, sadece kendisine denileni yapıyor ve emre itaatten taviz vermek istemiyordu. Çünkü bu, ilahi bir yönlendirmeydi; asırlar sonra geleceğinin muştusu verilen Son Nebi'nin şereflendireceği beldenin temeli atılacaktı.
Beri tarafta, teferruata muttali olmayan Hz. Hacer, kocasını kendisinden uzaklaştıran her adımda ayrı bir korku yaşıyordu. Bunun için, yalnızlığın hicranını iliklerine kadar hisseden telaş dolu bir sesle yeniden seslendi:
- Ey İbrahim! Bizi bu yalnız ve ıssız vadide bırakıp nereye gidiyorsun?
Belli ki, geldiği istikamette gerisin geriye ilerleyen Hz.
İbrahim'den cevap gelmeyecekti. Kucağındaki biricik yavrusuyla arkasından koşturmak beyhüdeydi. Sanki, yıllarca çocuk hasreti çeken ve dualannda Rabbinden çocuk dileyen Hz. İbrahim gitmiş; yerine bambaşka birisi gelmişti. Şüphesiz
böyle köklü bir değişim, ancak Rabbani bir yönlendirme sonucu gerçekleşebilirdi. Bunun için Hz. Hacer:
- Sana böyle yapmanı Allah mı emretti, diye sordu.
O ana kadar hiç tepki vermeden ilerleyen Hz. İbrahim'den, bu soruya mukabil güven dolu bir ses duyuldu:
- Evet!
Emreden O ise, koruyacak da O olacaktı. O'nun koruması altına girdikten sonra, ne bu ürperten yalnız vadilerdeki vahşet ne korku veren yalnızlık ve ne de bir aile reisinin himayesinden mahrumiyet ürkütebilirdi onu. Onun için, arkasını dönüp kucağındaki yavrusuyla birlikte geri gelirken, dudaklanndan şu kelimeler dökülecekti Hz. Hacer'in:
- Öyleyse O, bizi asla zayi etmez.'
Zaten bu cümle, aile reisiyle diğer fertlerin diyaloğundaki son noktayı oluşturuyordu. Artık Hz. İbrahim uzaklaşmış; Hz. Hacer de, minik yavrusu İsmaiiıe birlikte bırakıldıklan noktaya geri dönmüştü.