- Başa kakmak iyiliklerimizi zayi ediyor

Adsense kodları


Başa kakmak iyiliklerimizi zayi ediyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
aysegul999
Fri 31 July 2015, 04:57 pm GMT +0200

BAŞA KAKMAK İYİLİKLERİMİZİ ZAYİ EDİYOR

Huriye KARNAP

Haziran 2015 117.SAYI


"Hırsızlık iftirasına uğrayan Koca Ali’nin deliller aleyhindedir ve sol kolunun kesilmesine karar verilir. Parası olmayan Koca Ali, mecburen boyun eğer karara. Sevenleri üzülürler ve şehrin zengini Kasap Mehmet’e diyetini ödemesi için başvururlar. Şart koşar Kasap Mehmet: ‘Eğer ben ölünceye kadar bana hiç para almadan hizmetçilik, çıraklık etmeye yanaşırsa...’ Birisine gönül borcu duymak acıların en büyüğüdür Koca Ali için ama ‘Tamam’ der. Kasap Mehmet’in her şeyi ona yaptırmasına göğüs gerer bir süre fakat her gün ‘Kolunun diyetini ben verdim. Yoksa çolak kalacaktın!..’ diye yaptığı iyiliği tekrarlamasına dayanamaz. Sonunda alır satırı eline, keser kolunu ve fırlatır önüne: ‘Al bakalım, şu diyetini verdiğin şeyi!”
Ömer Seyfettin’in “Diyet” adlı hikayesinden bu pasaj. Aslı var mıdır bilinmez ama belki de iyilik namına iyi göründüğü halde iyi olamayanlarımızın yaşattığı sıkıntıya tercümandır.

MİHNET VERME TEŞEKKÜR ET

İlginçtir; iyiliği dokunanlardan çok, iyilik ettiğimiz kişileri görmek daha cazip gelir bize. Birinde yaptığımız iyiliği hatırlıyoruz; nefsimiz “Sen ona iyilik ettin, seni hor göremez” düşüncesinde kaybettiriyor bizi. Diğerinde ise bize yapılan iyiliğin hatırlatılmasından çekiniyor; nefsimizin fısıldadığını başkalarının söz ve davranışlarında görmek istemiyoruz. Hani kendi halimizdeyken iyiliği dokunana karşı muhabbetimizin yoğunlaşması bir nevi minnettarlık babında kaçınılmaz olabiliyorken; bile isteye muhatabımızın “Bana borçlusun” edasıyla söz söylemesi, tavır takınması canımızı yakıyor. Kimse “Bana iyilik etmeye mecbursun” zorlamasıyla yakamıza yapışmadığı halde iyilik ettiğimizin yakasına yapışan biz oluyoruz.

YAP İYİLİĞİNİ, BEN BİLİRİM ONU ZAYİ ETMEYİ

Halbuki her yaptığımız iyilik içimizden gelendir, gönlümüzün halden anlamasıdır. İyiliğin saf yüzü böyle olduğu halde ettiğimiz iyilikten sonra değişen nedir? İyiliğimizi unutmamız, “Beni her gördüğünde kendini mahcup hissetmesin” naifliğiyle hareket etmemiz gerekirken “Sana iş bulmasaydım şimdi dilenirdin, borç vermeseydim toparlanamazdın, sayemde Kur’an öğrendin de namazın güzelleşti, seni bu hizmete öneren benim” gibi söz veya tavırlarla, iyilik ettiğimize peşi sıra kötülük ediyoruz. Zira iyilik esnasında nefsimiz adeta “Yap iyiliğini, ben bilirim onu zayi etmeyi” dercesine kafa tutuyor fıtratımızın bozulmamış yönüne. Sağlam duramadığımızda ise ettiğimiz iyilikten yüz buldurup kibirlendiriyor, menfaat umduruyor, başa kakıyor. Ve nihayetinde Rabbimiz’in “Ey, iman edenler! Başa kakmak ve incitmek suretiyle yaptığınız iyilikleri boşa çıkarmayın” (Bakara, 264) ikazıyla baş başa buluyoruz kendimizi.
Oysa bu hale düşüreceğimize, “Kim salih bir amel işlerse kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhine yapmış olur.” (Casiye, 15) buyruğundaki sırrı yakalayıp kötülüğümüz gibi ettiğimiz iyiliğin de aslında kendimize olduğunu idrak edebilsek her iyiliğe yol bulduğumuzun sonrasında mihnet vermek yerine teşekkür edebilmek için yarışırız. Fakat gerçek şu ki bu hal ihlaslı ve takvalı olanların sahip olabileceği bir özelliktir.

HAKİKİ İYİLERDEN OLABİLMEK

Hakkımızda “İyi bir insandır” denilmesi ve bu düşünceyi kalplerde bırakabilmek ne hoştur. Hangimiz istemeyiz ki böyle bir şahitliği? Lakin hakiki iyilerden olabilmek, birilerinin “İyi insandır” demesi ile olup biten bir durum değil. Mühim olan Allah Teala’nın iyilerden kabul etmesidir.
Her ne kadar “iyi insan” denildiğinde merhametli, şefkatli, cömert, yardımlaşma ve dayanışma ruhuna sahip olanlarımızı dile versek de tam manasıyla iyi olabilmek için bunlar yeterli gelmeyebiliyor. Zira nicemiz şefkatli, cömert, yardımsever olsak da Allah Teala’nın emir ve yasaklarına, Sünnet-i Seniyye’ye tam manasıyla uyamıyoruz. Alim ve ariflere muhabbet ve hürmetimizde lüzumlu titizliği gösteremiyoruz. Hatta her yaratılan için muhtevası bildirilen hak ve hukuka riayet edemediğimiz için haksızlık ediyoruz, haksızlığa ses çıkarmıyoruz, ayıplıyoruz, kusur arıyoruz; kin ve hasetle hareket ediyor, gıybet ve iftiraya düşüyoruz. Bununla birlikte gün geliyor bir yetimin yüzünü güldürüyoruz, sadaka veriyoruz; ailemize, akrabamıza, komşumuza bir şekilde yararımız dokunuyor. Velhasıl iyilik ediyoruz. Lakin iyiliğimiz hakiki iyilerden yazılmaya yetmiyor. Çünkü ihlasımız ve takvamız zayıf kalıyor. İyiliğin evvelinde niyetimiz Allah içinken sonrasında hedefimiz değişiyor; menfaatperestliğe, kibre dönüşüyor ya da yüze vurarak iyiliği sayar bir hale geliyoruz. Bu tutumumuzun yerine ihlası ve takvası kemale ermiş kulların usulünü takip edebilsek ne yapılan kötülüğü yüze vururuz ne de yaptığımız iyiliği nazara veririz. Ve böylece yaptığımız iyiliğin sevabı gibi ihlas ve takva da nasibimize düşer inşallah.

mevlüde06
Fri 31 July 2015, 05:32 pm GMT +0200
Esselamu aleykum ve rahmetullah.
Iyilik yap denize at.balık bilmezse Halık bilir demisler..
Yaptigimiz iyilikleri dilimize dolayarak mukafatlarini zayi etmeyelim insallah.Allah razi olsun.

ceren
Fri 31 July 2015, 07:22 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Bir insana iyilik yaptınmı susacaksın.Bir elinin verdiğini diğeri bile bilmeyecek iyilik iyiliktir.Rabbimin rızası için iyilik yapan,karşılıksız yapan kullardan olalım inşallah...

besiye7A
Fri 31 July 2015, 09:15 pm GMT +0200
Rızası için iyilik yapan ve karşılıksız iyilik yapan kullarından oluruz inşallah paylaşım için teşekkürler allah razı olsun