hafız_32
Thu 16 September 2010, 02:15 pm GMT +0200
Bakara Suresinden Ayetler
Meali
Hem onlara: “Allah ne göndermiş ise ona uyunuz” denildiği zaman, (Biz daha iyi, atalarımızı müdavim bulduğumuz şeylere uyarız) derler; pek âla! ya ataları bir şeye akıl erdirememiş, doğru yolu seçememiş ise, yine mi uyacaklar?” [104]
Tefsîri
Ayeti kerime sureyi Bakaraya mensuptur. Bununla beraber, ayni meali tebliğ eden diğer ayetler de vardır.
Tercüme ettiğimiz nazmi celilin üslubu hakimine dikkat olunursa görülür ki: Körükörüne taklit edenleri, yani görenek denilen o “Akaidi batıla hülâsasının” kuyruğuna yapışıp gidenleri; Allahü Zülcelâlin lisanı Kur´an ile, lisanı fıtratiyle tebliğ eylediği hakikatlere karşı gözlerini yumup kulaklarını tıkayanları, Cenabı Hak, velev azar ile olsun, hitabına laik görmüyor da onların halini hikâye suretinde beyan buyuruyor.
Anlayana bundan büyük ibret, gorenekçiler için de bu kadar ağır hakaret olamaz.
Hakikat, gerek dine, gerek dünyaya ait işlerde Evamiri îlâhiyeyi dinlememek; kendi aklının kendi vicdanının hükmünü ibtal ile başkalarının evhamına tapınmak kadar sağma bir hareket mutasavver midir?
Din işini taklit ile kaim bilmenin günâhıdır ki, nesilden nesile birer ikişer bid´at, üçer beşer hurafe miras Ola ola bu gün akaidimiz, tâaümız, muamelâtımız adeta hurafat mecmuası, bid´at yığını haline gelmiş.! Dînin aslını kolay kolay tahattur bile edemiyoruz!
Bu gün bir bid´ati seyyieyi dinden çıkarıp atmak, dinin en büyük temellerinden birini yıkmak demektir; Belki ondan ziyade galeyanı mucip olur!
Görenek dinimizi tahrip ettiği kadar dünyamızı da etmiştir. Zaten işte tarih meydanda duruyor. Milleti islâmiye, islâmiyeti asıl safvetile muhafaza ettikçe durmadan yükselmiş bir gürü bid´atle bulandırılınca hüsrandan hüsrana düşmüş.
Ne gariptir ki, şarkta, garpta, şimalde, cenupta, hasılı dünyanın her tarafında, milletin avam kısmı (Atalarımızdan böyle gördük) velvelei itirazını her nidayı irşada karşı en müthiş, en müstahkem bir siper gibi yükseltir durursa; mütefekkir olması icap eden aydın tabakası atalarından gördüğü. iyi şeyleri de mutlaka atmak, hüviyeti milliyelerini tepeden tırnağa kadar değiştirmek sevdasına düşerler!
Halbuki, yeniyi iyiliğinden, hususiyle lüzumundan dolayı almak; eskiyi de fenalığı sabit olduğu için atmak gerektir.
Dini taklit, dünyası taklit, âdatı taklit, kıyafeti taklit, selâmı taklit, kelâmı taklit, hülâsa her şeyi taklit olan bir milletin efradı da insan taklidi demektir ki, kabil değil, hakiki bir hey´eti içtimaiye vücuda getiremez; binaenaleyn yaşayamaz. Onun için önce mukallitlikten ve göreneklere tapmaktan kurtulmak lâzımdır. [105]