- Bağımsız bir hayat

Adsense kodları


Bağımsız bir hayat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Hadice
Tue 18 January 2011, 10:15 am GMT +0200
Bağımsız Bir Hayat


107. Mekke vadisinde su olmadığı için, burada ziraat de yapılmaz. Tarihçiler, Resulullah (AS)’ın ailesi içinde üretimle ya da sanatla ilgilenen herhangi biri olduğunu bildirmemişlerdir. Geriye ise sadece ticaret faaliyetleri kalmaktadır ki bunlar da, kumaş, tahıl ürünleri, kuru meyve, silah, parfüm, temizlik ürünleri gibi en önemli ticarî mallardır. Muhtemelen bu kabilenin mensupları, saydığımız ilk iki ürünle geçimlerini sağlamaktaydılar.

108. Kervan ticareti ile ilgili olarak, tarihçiler yüzde yüzlük bir kârdan söz etmekle birlikte, bu meslekte küçük sermayenin büyük bir değeri yoktu. Üstelik, bu mesleğin bazı sakıncaları da vardı: Eşkıyalarca soyulma tehlikesi bir yana, uzun seyahatlerin yorgunluğuyla kimi kez yük develeri yolda ölüp gidiyorlardı. Çalıştırılan işçilerin ve hayvanların gıda masrafları, yurt içinde yapılana göre yolculuk sırasında daha yüksek oluyordu. Ayrıca korumalar, gümrük vs. ve öngörülmeyen daha birçok masraf için ödeme yapmak gerekiyordu. Bu yüzden, genellikle birçok tüccar birlikte seyahat eder ve her biri, sefere çıkmak istemeyen ama işlerini bir başka arkadaşına emanet edenlerin mallarını da kendi kervanıyla birlikte götürürdü. Bu durumda, elde edilen kâr paylaşılırdı.

109. Artık yetişkin bir erkek olduğunda, Muhammed (AS) öyle anlaşılıyor ki, ticaret hayatına atıldı. Kays ibn es-Sâ’ib adında bir Mekkeli, İslam’ın ortaya çıkışından önce, Muhammed (AS) ile ticarî ilişkileri olduğunu ve ondan daha mükemmel bir ortağa asla rastlamadığını anlatır. Gerçekten de o, şöyle diyordu: “Kendisi seyahate çıkarken ona bir şey emanet etmişsem, benim tamamen hoşuma gidecek bir biçimde hesap görmeden kendi evine gitmezdi. Aksine, ben yolculuğa çıktığımda bana bir iş buyurursa, döndüğümde bütün iş arkadaşları benden kendileriyle ilgili haberler sorarken, Muhammed (AS) sadece sağlığımı ve hatırımı sorardı.”116

110. Kesin bir tarih belirtmeksizin, Taberî,117 Mekke’nin zengin kadınlarından Hatice’nin bir defasında Muhammed (AS) ile bir başka kişiyi Hubâşe fuarına gönderdiğini nakleder. Burası, Mekke’nin güneyinde, deve yürüyüşü ile on günlük bir mesafede, Yemen yolu üzerinde, her yıl üç gün boyunca önemli bir fuarın kurulduğu bir yerdi. Başka bir tarihçi, İbn Seyyid en-Nâs’ın118 bildirdiğine göre, Hatice, işlerini takip için Muhammed (AS)’i iki kez ismi C-R-Ş harflerinden oluşan bir şehre göndermiş, ve her defasında Muhammed (AS)’i (yüklü mü yoksa tek başına bir deve mi olduğu açıklanmayan) bir deve ile ödüllendirmiştir. Eğer burada sözü edilen Curaş ise, bu yer, Taif’in güneyinde, Yemen’de bulunmaktadır; Carş diye okumak gerekirse, Ürdün’de bir şehir olacaktır. Curaş, İbn Hişâm’ın119 da belirttiği gibi, etrafı surlarla çevrili, yılda bir kez kurulan fuarı ile Güney Arabistan’ın önemli bir şehriydi. Ürdün’deki Carş da Bizanslılar zamanında oldukça önemli bir kentti: Harabeleri bugün bile bizleri hayrete düşürmektedir. Her halde, bu ilk denemelerin sonucu olarak, Hatice, Muhammed (AS)’e, Suriye’ye bir kervan götürmek gibi çok daha önemli bir görev vermiştir.

111. Hemşehrilerinin Tâcire (kadın tüccar) ve Tâhire (temiz, pâk)120 diye adlandırdığı Hatice, dul bir kadındı. İki kez evlenmiş, ikisinden de birer çocuğu olmuştu. Güzelliği, en az zenginliği kadar ünlüydü. Henüz çok genç olduğu halde yeniden evlenme tekliflerini hep reddediyordu, ama yine de şehirde birçok taliplisi vardı.

112. Bir rivayete göre,121 amcası ve vasisi Ebû Tâlib, Muhammed (AS)’e şöyle dedi: Birkaç yıldır süregelen kıtlık hepimizi derinden etkiledi; senin dürüstlüğünü bilen Hatîce’ye git ve kendisinden, başkalarına yaptığı gibi, Suriye’ye gidecek kervanlara katılabilmen için sana da biraz mal vermesini rica et. Böylece sen de bir miktar kazanç elde edebilirsin.” O sırada Muhammed (AS) yirmibeş yaşında, amcası ise yolculuk yapamayacak kadar yaşlıydı.

113. Hatice, memnuniyetle Muhammed (AS)’e önemli miktarda mal emanet edip, kölesi Meysere’yi hizmetinde bulunmak üzere geçici olarak verdi, yanlarına da kendi akrabasından Huzeyme’yi kattı.122 Anlaşıldığı kadarıyla bağımsız bir kervan söz konusuydu. Tarihçiler, bu yolculuğun son durağı olarak Kudüs’ün ötesindeki Busrâ şehrinden söz ederler. Muhammed (AS) belki de böylece Mirac şehri olan Kudüs’ü ve Ölü Deniz’i görmüştür. Bu seferde Busrâ’da Nastûrâ adında bir rahiple karşılaşmadan da söz edilir.123 Acaba bu kişi Nestûrî miydi? Kendisini güneşten korumak için, gittiği heryerde Muhammed (AS)’e eşlik eden tuhaf bulutun, rahibin dikkatini çektiği söylenir. Dönüş sırasında, Hatice, birkaç katlı evinin tepesinden bakarken, uzaklardan şehre doğru gelmekte olan yolcuları gördü: Muhammed (AS) ve Meysere, kervan henüz şehre girmeden, Hatice’ye her şeyin yolunda gittiğini söylemek ve bu yolculukta her zamankinin iki katı kâr elde ettiklerini bildirmek için Mekke’ye koştular. Sonuçtan memnun kalan Hatice de, aynı şekilde Muhammed (AS)’e ücretinin iki katını ödedi. Yola çıkarken iki deve vaad etmişti. Köle Meysere de, kendisine çok kibar biçimde davranmış olan Muhammed (AS)’e övgülerini saymakla bitiremiyordu.124

114. Daha sonraları Hatice, Muhammed (AS)’ın ziyaretlerini kabul etmeye başlamış ve dostlukları giderek ilerlemiş olsa gerektir.125

115. Ebû Davut’un bize naklettiğine göre,126 bir gün Abdullah ibn Ebi’l-Hemsâ adında Mekkeli biri, Resulullah (AS)’den kendisini şehrin bir caddesinde beklemesini rica etmiş, sonra bu sözünü unutup, ancak üç gün sonra hatırlamıştı; hemen buluşma yerine koştu ve Muhammed (AS)’ın hala orada beklediğini gördü.

116. Medine’deki hayatının son yıllarında Resulullah (AS), Arabistan’ın doğusunda oturmakta olan Abd el-Kays kabilesinden bir heyeti kabul etmişti. Muhammed (AS), kendi ülkeleri hakkında derin bilgisi olduğunu kanıtlayan ayrıntılı sorularıyla elçileri hayrete düşürmüştü. Bu durumu kendisine sorduklarında, onlara, İslam’dan önce bu bölgeyi ziyaret ettiğini söylemiştir.127 Kuşkusuz bu yörede, önemlerinden dolayı Arabistan dışından ziyaretçileri de çeken Muşakkar ve Dabâ fuarları kurulmaktaydı. Acaba buralara evlenmeden önce mi, sonra mı, Hatice’nin mallarıyla birlikte mi yoksa başka tüccarlarla birlikte mi gitmişti? Belge yetersizliği yüzünden şimdi hiç kimse bu konuyu açıklığa kavuşturmak durumunda değildir.

117. Mekkeli Müslümanlar, İslam’ın ilk ortaya çıktığı dönemlerde Habeşistan’a hicret etmek istediklerinde, Resulullah (AS), Necâşî’ye hitaben, kendilerine bir tanıtma ve tavsiye mektubu vermiş ve şöyle ilave etmişti: “Oraya gidiniz, zira bu hükümdarın ülkesinde hiç kimseye zulüm yapılmaz.” Bazı hadisler, Resulullah (AS)’ın çeşitli vesilelerle kullandığı birçok Habeşçe kelime nakletmektedir. Acaba bu, onun Habeşistan’a da bir yolculuk yapmış olduğu ve bir deniz yolculuğu deneyiminin olduğu anlamına mı gelmektedir? Bu konuya daha sonra tekrar döneceğiz.


116 İbn Hanbel, III, 425, vd.

117 Tarih, I, 1129.

118 Kerâmet Ali’nin Sîre adlı eserinde anılmaktadır, s. 47.

119 İbn Hişâm, s. 954.

120 İbn Hişâm, s. 119; İbn Sa’d, I/1, s. 84-85; Suheylî, I, 123.

121 İbn Sa’d, I/I, s. 82-83, 101.

122 Bazı kaynaklara göre tek başına.

123 Suheylî, I, 121.

124 İbn Hişâm ve İbn Sa’d, a.g.e.

125 İbn Sa’d, I/I, s.84-85.

126 Sünen, 40: 90 (Kitabu’l-Edeb, İda bölümü).

127 İbn Hanbel, Müsned, IV, 206. Doğu Arabistan’daki fuarlar için, bk. İbn Habîb, Muhabbar, s. 265-266; Ya’kûbî, Tarih, I, 313-314; Marzukî, El-Ezmine, II, 163.

Derya 7/B
Sun 18 January 2015, 11:15 pm GMT +0200
Mekkeli Müslümanlar, İslam’ın ilk ortaya çıktığı dönemlerde Habeşistan’a hicret etmek istediklerinde, Resulullah (AS), Necâşî’ye hitaben, kendilerine bir tanıtma ve tavsiye mektubu vermiş ve şöyle ilave etmişti: “Oraya gidiniz, zira bu hükümdarın ülkesinde hiç kimseye zulüm yapılmaz.”