- Avlanmak ve Hayvan kesimi

Adsense kodları


Avlanmak ve Hayvan kesimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
manas
Fri 12 November 2010, 02:21 pm GMT +0200
ONDOKUZUNCU  BOLÜM
AVLANMAK  ve  HAYVAN KESİMİ
 

A. GENEL BİLGİLER



Kendisine güç yetirilebilen eti helal hayvanın kesimi; boyunun üst veya alt tarafından kesilmesidir. (Boynun üstünden kesilmesi halinde yutak denilen düğümün tümünün veya bir kısmının baş ta­rafına geçmesi gerekir.)

Kendisine güç yetirilemeyen sığır, deve ve çöldeki ceylan gibi bir hayvanın kesimi ise akr şeklinde, yani canını çıkaracak şekilde vücudunun herhangi bir tarafım yaralamakla olur.

Hayvanı kesen veya avlayan nikahı helal olan müslüman veya kitap ehli bir kimse olmalıdır. Kitap ehli cariyenin kestiği hayvanın eti helaldir. Bir mecusi kesim veya avlama işinde müslümana yardımcı olursa, o hayvanın eti haram olur.

Bir müslüman ve bir mecusi, birlikte bir av üzerine iki köpeği gönderir veya iki oku fırlatırlar da müslümanın aleti önce ulaşır avı öldürür veya onu kesilecek duruma getirirse av helaldir. Durum bu­nun tersi olursa yani, mecusinin gönderdiği alet Önce ulaşırsa veya her ikisinin gönderdiği alet avı beraber yaralar veya darbe hangisi­ne ait olduğu bilinmezse veya darbeler art arda olduğu halde hiç biri can giderici olmamışsa av haram olur.

Mümeyyiz çocuğun kestiği hayvanın eti helaldir. Keza en zahir kavle göre, mümeyyiz olmayan çocuğun, delinin ve sarhoşun kestiği hayvanın eti helaldir. Kör olanın hayvanı boğazlaması mekruhtur. En sahih kavle göre, kör kişinin ok atarak veya üzerine köpek göndererek avladığı av haramdır.

Balığın ve çekirgenin ölüsü helaldir. Balık ve çekirgeyi avlayan kimse mecusi olsa bile etleri helaldir. Keza yiyecek maddesinden vücuda gelen kurtçuk da helaldir. Meselâ sirke ve meyvelerden vücuda gelen kurtçuk onlarla birlikte yenirse, en sahih kavle göre helaldir. Balık canlı iken ondan bir parça koparılmamahdır. Şayet bir kimse balık ve çekirgeden bir parça koparır ve yutarsa veya bir balığı canlı olarak yutarsa, en sahih kavle göre helaldir.

Bir kimse yabani bir hayvana veya kaçan ehilleşmiş deveye ve­ya ürküp kaçan koyuna oku atar da okun sivri veya kesici ucu ona isabet eder ve derhal ölürse veya üzerine yırtıcı bir hayvanı gönde­rir de vücudunun her hangi bir yerini parçalar ve hayvan derhal ölürse eti helaldir. Deve veya benzeri bir hayvan kuyuya düşer de yem veya nefes borusunu kesmek mümkün değilse hükmü kaçan hayvanın hükmü gibidir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, kaçan hayvanın üzerine köpeği gönderip de onu öldürmekle eti helal ol­maz. Reyyani ve Şasi bu hükmün sahih olduğunu söylemişlerdir. Al­lah daha iyi bilir.Kaçan hayvanı, koşmak suretiyle veya karşıdan gelen bir kim­senin yardımıyla yakalamak mümkünse, böyle bir hayvan kendisine güç yetirilen hayvandır. Bu durumdaki bir hayvanın eti şer'i kesim­le helal olur.

Kaçan hayvanı veya kuyuya düşen hayvanı, normal yerinden kesmek mümkün değilse, canını gidermeye sirayet edecek bir yara­lama onun için şer'i kesim sayılır. Zayıf kavle göre, yaralama canı acele üzere giderici şekilde olması şarttır.

Avcı avına bir ok atar veya avın üzerine bir köpek veya yırtıcı bir kuş salar da ava isabet eder ve av ölürse, bunda iki durum söz konusudur: Hayvana ulaştığında onda yerleşik bir hayat yoksa veya onda yerleşik hayat olur da kendisinin taksiri olmaksızın onu kesme imkanını bulamazsa meselâ, bıçağını çıkarmakla meşgul iken daha imkan bulamadan hayvan ölürse veya hayvan kuvvetini sarf eder ve avcı onu kesmek için imkan bulmadan ölürse eti helaldir. Kendi tak­siri nedeniyle kesme imkanını bulamazsa, meselâ beraberinde bıçağı yoksa veya bıçağı gasp edilmişse veya kınından bıçağı çikanncaya kadar hayvan ölürse eti haramdır.

Avcı av aletini fırlatır ve bir hayvana isabet ederek onu ikiye bölerse, her iki parçası da helaldir. Fırlatılan alet hayvanı yaralar ve bir organını keserse ve hayvan bu yaralama sebebiyle ölürse hem kestiği kısım hem de geri kalan bedeni yenilebilir. Yaralama can gi­derici değilse, sonra onu keser veya başkası onu başka bir şekilde yaralar ve bu yara sebebiyle ölürse, kesilen organ haramdır. Geri ka­lan kısmı yenilebilir. İlk yaralamada avcı onu kesme imkanını bula­maz ve bu yara sebebiyle ölürse, tümü helaldir. Zayıf kavle göre, hayvandan kesilen organı yemek haramdır. Çünkü canlıdan ko­parılan parça meyte hükmündedir.

Kendisine güç yetirilen hayvanın şer'i kesimi, nefes ve yem bo­rusun tam kesmektir. Vecdeyni (boynun her iki tarafından bulunan kalın damarları) kesmek müstehabtır.

Bir kimse, hayvanı ensesinden keserse günahkar olur. Şayet acele ederek nefes ve yem borusunu keser ve hayvanda yerleşik ha­yat bulunuyorsa eti helaldir. Eğer acele ile yem ve nefes borusunu kesmez ve hayvanda yerleşik hayat mevcut değilse eti helal olmaz. Keza bıçağı kulağından sokarak tilkiyi kesmenin hükmü de böyledir.

Deve ve benzeri uzun boyunlu hayvanların nahr şeklinde ke­silmeleri sünnettir. Sığır ve davar gibi diğer hayvanların ise normal kesimle kesilmeleri sünnettir. Bunun aksini yapmak yani deveyi normal kesimle kesmek, diğer hayvanları da nahr şeklinde kesmek caizdir. Deveyi keserken ayağını diz kapağından bağlayarak ayakta kesmek; sığır ve koyun gibi diğer hayvanları sol yanı üzerine yatır­mak ve sağ ayağı serbest bırakarak diğer üç ayağını bağlayıp kes­mek sünnettir.

Bıçak ve benzeri kesim aletlerini kesimden önce bilemek sünnettir. Ayrıca hayvanı keserken onu kıbleye çevirmek, kesim es­nasında besmele çekmek, Resûlüllah'a salât ve selâm getirmek sünnettir. Hayvanı kesen, kesim esnasında: "Bismillahi ve ismi Mu-hammedin" dememelidir.

 

1. Kesim Aleti
 

Kendisine güç yetirilen hayvanın demir, bakır, altm, tahta, kamış ve cam gibi kesici ve yaralayıcı bir aletle kesilmesi caizdir. Kendisine güç yetirilemeyen hayvanı da aynı aletlerle yaralamak ca­izdir. Tırnak, diş ve kemikle hayvanı kesmek caiz değildir.Tüfek, ke­sici tarafı olmayan değnek, delici ve ucu olmayan kör bir okun ağır­lığı ile öldürülen hayvanın eti; ok ve tüfek darbesi ile birlikte öldürülen ve yaralanan hayvan veya ucu keskin okla yaralanıp ve yanından geçerken mızrağın enlemesine tesir etmesi sonucu ölen hayvanın eti haramdır.

İple boğulan, kendisine ok isabet ederek yere düşüp ölen veya bir dağın kenarında iken düşüp -kendisinde yerleşik hayat varken-ölen hayvanın eti haramdır. Ancak havadaki kuşa ok isabet edip ye­re düşer ve ölürse eti helaldir.

Yaralayıcı ve parçalayıcı hayvan ve kuşlarla av avlamak caizdir. Meselâ köpek, pars, baz ve şahin ile av avlamak caizdir. Ancak bu hayvanların avlarının mubah olması için eğitilmiş olmaları şarttır. Eğitilmiş olmaları şu özelliklerle bilinir:

1) 
Yaralayıcı ve parçalayıcı hayvan, sahibinin men etmesine göre hareket etmelidir.

2)
Sahibi ava gönderirse gitmelidir.

3) Avı tutmalı ve ondan yemeden sahibine bırakmalıdır.

En zahir kavle göre yaralayıcı kuşların yakaladıkları avı yeme-meleri şarttır.

Yaralayıcı hayvanların eğitilmiş olduklarına zannedilinceye kadar bu özelliklerinin birkaç defa denenmesi şarttır. Avcı hayvan eğitilmiş olur da avladığı hayvandan bir parçayı yediği görülürse en zahir kavle göre böyle bir av helal değildir. Yeniden eğitilmesi şart­tır. Avladığı hayvanın kanını yalaması eğitilmişliğine bir zarar ver­mez.

Avcı köpeği, av hayvanından ısırdığı yer necistir. En sahih kav­le göre, ısırdığı yer muaf olan necasetlerden değildir. Necis olan ye­ri toprak ve su ile yıkamak yeterli olup kesip atmak vacib değildir.

En zahir kavle göre yaralayıcı avcı hayvan, ava yüklenerek onu ağırlığı ile öldürürse avın eti helaldir.

Bir kimsenin elinden bıçak düşer ve bununla hayvan yara­lanırsa veya elindeki bıçağa hayvan sürünür de nefes ve yemek bo­ruları kesilirse veya avcı köpek kendiliğinden gider bir avı öldürürse, bütün bu durumlarda avın eti haramdır. Keza avcı köpek kendiliğinden ava gider ve sahibi onu avı tutması için teşvik eder de bu sebeple köpek daha da hızlanır avı yakalar öldürürse, en sahih kavle göre avlanan hayvan haram sayılır.

Fırlatılan ok, rüzgar tesiriyle ava isabet eder ve öldürürse eti helaldir. Bir kimse kuvvetini denemek için oku fırlatır veya bir he­defe atar da bir hayvan ona çarpar ölürse, en sahih kavle göre eti ha­ramdır.

Bir kimse taş zannederek bir ava oku fırlatır ve onu öldürürse veya bir geyik sürüsüne oku fırlatır da onların arasından birine isa­bet ederse eti helaldir. Şayet bir geyiği hedef alır da başkasına isabet eder ölürse, en sahih kavle göre eti helaldir.

Avcı köpek, sahibinden kaybolup gider de bir hayvanı avlar sonra av hayvanı Ölü olarak bulunursa, eti haramdır. Şayet avı yara­lar da av kayıp olur sonra ölü olarak bulunursa en zahir kavle göre eti haramdır.

 

2. Avı Mülkiyete Geçirmek
 

Avcı, avı eliyle yakalaması veya can giderici yara ile yaralaması halinde mülkiyetine geçirmiş olur. Ayrıca hayvanı yaralaması, ka­nadını kırması, açtığı ağın içine alması veya onu kurtulamayacağı dar bir yere kapatmasiyle ona malik olur.

Av bir kimsenin mülkiyetinde olan bir yere düşer de çamura gir­mesi veya başka bir şeyle onu ele geçirmeye muktedir olursa, en sa­hih kavle göre mülkiyetine geçirmiş olmaz. Mülkiyetine geçirdiği hay­van uçup giderse, üzerindeki mülkiyet hakkı kalkmış olmaz. Keza en sahih kavle göre kendisi salıverirse mülkiyet hakkı kalkmış olmaz.

Başkasına ait olan bir güvercin, bir burca girerse, burç sahibi onu iade etmesi lazımdır. Burçtaki güvercinlere karışan güvercini ayırmak mümkün değilse, oradaki güvercinlerden birini üçüncü bir şahsa satmak veya hibe etmek sahih olmaz. Burca giren güvercinin burç sahibine satılması veya hibe edilmesi en sahih kavle göre caizdir.

İki kişi kendilerine ait güvercinleri üçüncü bir şahsa satarlar da sayıları belli ve değerleri eşit ise akid sahihtir. Değerleri eşit olup sayıları belli değilse veya sayıları belli olup değerleri eşit değilse satış akdi sahih olmaz.

İki kişi art arda bir avı yaralar da ikincisinin darbesi can alıcı ise veya avı sakat bırakmışsa av kendisinin olur. Birinci adamın dar­besi can giderici şekilde olmuşsa veya onu sakat bırakmışsa onun olur. Sonra bakılır: Hayvanın yemek ve nefes boruları ikinci şahsın darbesi ile kesilmiş ve can vermişse eti helaldir. Kesim nedeniyle meydana gelen değer farkını birinci adama vermesi gerekir. Eğer ye­mek ve nefes borularını kesmeden canını gidermişse veya darbeyle canı giderilmiş de hayvan her iki darbe sebebiyle ölmüşse eti ha­ramdır. Bu durumda ikinci şahıs birinci şahsa tazminat ödemesi ge­rekir. Her ikisi beraberce avı canını giderici şekilde yaralamışlar s a veya beraber sakat etmişlerse av her ikisinin olur. Onlardan birinin darbesi can giderici olmuşsa veya hayvanı sakat bırakmışsa onun olur. Onlardan birisi avın canını gidermiş diğeri de sakat bırakmış ise ve hangisinin darbesi önce olduğu bilinmiyorsa, mezhep alimle-rince kabul edilen rivayete göre eti haramdır.

 

B. ÜDHİYE (KURBAN)
 

Udhiye; Kurban Bayramı günlerinde Allah rızası için kesilen hayvana denir. Üdhiye kesmek -müekked- sünnettir. Adanan üdhi-yenin kesilmesi ise vacibtir.

Udhiye kesmek isteyen kimsenin zilhicce ayının ilk on günün­den itibaren üdhiyeyi kesinceye kadar saçlarını ve tırnaklarını kes­memesi, üdhiyeyi kendi eliyle kesmesi, kesemiyorsa kesim es­nasında hazır bulunması sünnettir.

Kurbanlık hayvan deve, sığır, koyun ve keçi cinsinden ol­malıdır. Kurban edilen devenin beş yaşını doldurmuş, altı yaşma gir­miş olması şarttır. Sığır ve keçinin üç yaşma, koyunun ise iki yaşma girmiş olması şarttır.

Hayvanın erkeğini, dişisini veya burkulmuş olanım üdhiye yapmak caizdir. Deve veya sığır yedi kişi için kesilebilir. Koyun ve keçi ise bir kişi için üdhiye edilir. Kurbanın faziletli olanı bir kişi için bir deve kesmektir. Sonra sırasıyla sığır, koyun ve keçi gelir. Bir ki­şi için yedi koyun kesmek bir deve kesmekten faziletlidir. Bir kişi için bir koyun kesmek bir deveye ortak olmaktan faziletlidir.

Kurbanlık hayvan ile ilgili şartlara gelince; etini eksiltecek ayıplardan salim olması şarttır. İlikleri boşalmış derecede zayıf olan hayvan üdhiye olamaz. Deli, kulağının bir kısmı kesik, topal, gözle­rinde beyazlık bulunan, açıkça hastalığı ve uyuzluğu görülen hay­van kurban olamaz. Noksanlığı az olan ve boynuzu olmayan üdhiye olabilir. Keza kulağı yarılmış veya delinmiş hayvan en sahih kavle göre üdhiye olabilir. Ben diyorum ki İmam'm sahih ve kesin be­yanına göre, az uyuz olan hayvan üdhiye olmaz. Allah daha iyi bilir.

Kurban kesme vakti, bayramın birinci günü güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra hafif iki rekât namaz kılıp ve hafif iki hut­beyi okuyacak kadar geçen zamanı müteakip başlar ve teşrikin son (üçüncü) gününün güneşi batmcaya kadar devam eder. Ben diyorum ki, vaktin girmesi için güneşin yükselmesini beklemek bir fazilettir. Ama vaktin girmesi için güneşin doğması şarttır. Ondan sonra iki rekât namaz kılınacak ve iki hutbe okunacak kadar bir zamanın geçmesi gerekir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse, bir hayvanı tayin edip kurban etmeyi nezir ederse meselâ; "Şu hayvanı kurban etmek Allah rızası için adağım olsun." derse, üdhiye vaktinde onu kesmesi kendisine farz olur. Vakit girme­den o hayvan telef olursa, kendisine bir şey lazım gelmez. Kendisi telef ederse, onun değeriyle misli bir hayvanı satın alıp üdhiye vak­tinde kesmesi lazımdır.

Bir kimse kurban kesmeyi nezredip zimmetine geçirir ve son­ra adağı için bir hayvanı tayin ederse, üdhiye vaktinde o hayvanı kesmesi lazımdır. Vakit girmeden bu hayvan telef olursa, en sahih kavle göre aslında zimmetinde sabit kalır.

Üdhiye için bir hayvan tayin edilmemişse, kesim esnasında ni­yeti söylemek şarttır. Keza bir kimse: "Şu hayvanı üdhiye kıldım" demişse de en sahih kavle göre, kesim esnasında niyeti söylemesi şarttır. Kurban sahibi kesim için birini vekil tayin ederse, vekaleti verdiği zaman veya kesim anında kurbanı kesmeye niyet etmelidir.

Sünnet olan üdhiyeden sahibi yiyebilir ve zenginlere yedirebilir. Fakat zenginlerin mülkiyetine geçiremez onlara hediye olarak verebilir.

Kurban sahibi, kurbanının üçte birini kendine bırakabilir. Bir kavle göre, kurbanın yarısını kendine bırakabilir. En sahih kavle göre, bir kısmını tasadduk etmek vacibtir. Tümünü tasadduk etmek daha faziletlidir. Ancak teberrük için ondan bir lokma yer. Kurbanın derisini ise tasadduk eder veya kendisi ondan istifade eder.

Adak kurbanı olan hayvanın varsa yavrusu da kesilir. Kurban sahibi, yavrunun etinin tümünü kendisine saklayabilir ve yavrudan arta kalan sütü içebilir.

Kurban kesmek köleye sünnet değildir. Şayet efendisi kendisi­ne izin verir de kurban keserse efendisi adına sayılır. Efendisinin iz­ni olmadan mukâteb köle de kurban kesemez. Kişinin izni olmadan onun adına kurban kesmek veya ölenin vasiyeti olmadan onun adına kurban kesmek caiz değildir.

 

Akika Kurbanı
 

Akika, doğan çocuğun saçlarının kesildiği anda kesilen hayva­na verilen isimdir. Erkek çocuk için iki koyun, kız çocuğu için bir ko­yun kesip akika yapmak sünnettir.

Akika olarak kesilen hayvanın cinsi, yaşı, ayıplı olmaması, sa­hibinin ondan yiyebilmesi ve etinin tasadduk edilmesinin şartları, sünnet olan üdhiye hayvanının şartları gibidir. Akika kurbanının etini pişirip dağıtmak ve kemiklerini kırmamak sünnettir.

Doğumunun yedinci gününde çocuk için akika kurbanı kes­mek, o günde kendisine isim vermek, kurbanı kestikten sonra başındaki tüyleri tıraş edip tüylerin ağırlığınca altın veya gümüş ta­sadduk etmek, çocuk dünyaya gelince sağ kulağına ezanı, sol ku­lağına kameti okumak ve tahnik yapmak (çiğnenmiş hurma ile ço­cuğun damağını ovmak) sünnettir.



C. HELAL VE HARAM YİYECEKLER

 

Denizde yaşayan her çeşit balık ne şekilde Ölürse ölsün eti he­laldir. Keza en sahih kavle göre, sadece suda yaşayan ve balık şeklinde olmayan diğer hayvanların da eti helaldir. Zayıf kavle göre, su­da yaşayan balık dışındaki hayvanların eti helal değildir, zira bunla­ra balık denilmemektedir. Zayıf kavle göre, denizdeki hayvanların karada yaşayanlarının benzerlerinin eti helal ise, balık şeklinde ol­mayan deniz hayvanlarının eti de helaldir. Su köpeği ve su merkebi gibi. Hem suda hem de karada yaşayan kurbağa, çakal ve yılanı ye­mek haramdır.

Karada yaşayan hayvanlardan naam diye tabir edilen at, yaba­ni sığır ve yabani merkeb, geyik, sırtlan, keler, tavşan, tilki, cerbü'l-arab tavşanı, fenek (bir nevi tilki) ve samurun eti helaldir.

Ehli katır ve merkebin eti haramdır. Kesici dişi olan tüm yırtıcı hayvanlar ile kuşlardan pençesi olanların eti haramdır: Aslan, pars, kurt, ayı, fil, maymun, baz, şahin, doğan, kerkenez (kara kuş nevin­den) ve kartal gibi. Keza en sahih kavle göre, çakal ve yabani kedi­nin eti de haramdır.

Öldürülmesi sünnet olan yılan, akrep, alaca karga, delice (dölengeç) kuşu ve fare gibi hayvanlar ile zararı sabit olan tüm yırtıcı hayvanların eti haramdır. Keza akbaba ve lori kuşunun eti de haramdır. En sahih kavle göre, sarı karganın eti helaldir. Papağan ve tavus kuşunun eti haramdır. Deve kuşu, turna, ördek, kaz, tavuk ve güvercinin eti helaldir. Güvercin, bir nefeste yutarak su içen ve se­sini çevirerek çıkaran her türlü kuşa denir.

Renkleri ve cinsleri değişik de olsa kuş şeklinde olan bülbül, sa'van (kafası kırmızı küçük serçe) ve sığırcık kuşunun (zerizur) eti helaldir. Kırlangıç, karınca, bal arısı, sinek, domuzlan böceği gibi ha­şaratın ve kurtçuğun eti haramdır. Keza eti helal olan hayvanla eti helal olmayan hayvandan doğan yavrunun (köpek ve koyunun bir­leşmesinden doğan yavrunun) eti de haramdır.

Hakkında nas bulunmayan hayvanlar, Araplardan zengin (ser­vet sahibi) ve selim tabiat sahibi kimselerin bolluk anlarında hoş ve güzel gördükleri hayvanların eti helal, pis gördükleri hayvanların eti ise haram kabul edilir.

İsmi bilinmeyen hayvanlar Araplara sorulur ve etleinin helal ve­ya haram olduğu isimlerine göre dikkate alınır. İsmi bilinmeyen hay­vanın hükmü, kendisine en çok benzeyen hayvanın hükmü gibidir.

Etinin tadı değiştiği anlaşılan celalenin (necasetle beslenen hayvanın) eti haramdır. Zayıf kavle göre mekruhtur. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, celalenin eti mekruhtur. Allah daha iyi bilir. Eğer celale teiniz yemle beslenir de etinin tadı değişir ve temiz hale gelirse eti helal olur.

İçine necis bir şeyin düştüğü sirke ve pekmez gibi sıvı madde­ler haram olur. Kupa vurmak ve necis çöpleri temizlemek gibi neca­setle karışık işler karşılığında elde edilen kazanç mekruhtur. Kişinin bu yollarla elde ettiği kazancı yememesi, onu kölesine yedirmesi ve­ya hayvanına yem olarak kullanması sünnettir.

Kesilen hayvanın karnından ölü olarak çıkarılan cenin helal­dir. (Ceninin kesimi annesinin kesimine tabidir.)

Bir yiyecek bulamaması sebebiyle hayatını kaybetmekten veya ağır bir hastalığa yakalanmaktan korkan kimse, bulduğu haram bir yiyeceği yiyebilir. Zayıf kavle göre, darda olanın haram olanı yemesi caizdir. Şayet kısa bir süre sonra helal bir maddeye kavuşacağını umarsa, zararı defedecek miktardan fazla haramı yemesi caiz değil­dir. Helali bulma ümidi yoksa bir kavle göre, doyuncaya kadar ha­ram olanı yiyebilir. En zahir kavle göre ise, zararı def edecek kadar yer. Ancak az yemesi halinde telef olmaktan korkarsa, yeteri mik­tarda yemesi caizdir.

Darda olan kimse, ölü insanın etini yiyebilir. Aynı zamanda mürted olanı ve harbi olanı da öldürerek etlerini yiyebilir. Etlerini yemek için zımmi ve eman almış olanı ve harbinin çocuğunu öldüre-mez. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, yemek için harbi olan ço­cuk ve kadını öldürmesi helaldir. Allah daha iyi bilir.

Darda olan kimse, hazır da olmayan kimsenin yemeğini bulur da yerse, bedelini veya mislim tazmin eder. Sahibi hazır olur da dar­da ise ve yemeği kendisine fazla gelmiyorsa, yemeği vermeyebilir. Darda olanı şahsına tercih eder de yemeğini ona verirse caizdir. Kendisi darda değilse, yemeğini darda olan müslümana veya zımmi-ye vermesi lazımdır. Yemeği vermekten çekinirse, darda olan onu öldürerek de olsa yemeği zorla alabilir. Yiyecek sahibi hazır ise, kişi yemeğin ücretini peşin vermelidir. Aksi halde ücret borca kalır. Ye­mek sahibi darda olana yemeğini yedirir de ücreti konuşmazsa, en sahih kavle göre ücreti sonradan alamaz.

Darda olan kimse, bir meyte ve başkasına ait bir yemek bulur­sa veya ihramda olan kimse meyte ve bir av bulursa mezhep alimle-rince kabul edilen rivayete göre, her iki durumda da meyteyi yer. En sahih kavle göre, darda kalanın bedeninden bir parça kesip yemesi haramdır. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, darda olanın bede­ninden bir parça kesip yemesi caizdir. Ancak bunun caiz olması iki şartta bağlıdır:

 1-
Meyte ve benzeri bir şeyin bulunmaması. 

2- Bedeninden parça kesmesinin tehlikesi daha az olmalıdır.

Başka birinin veya masum (eman almış) kimsenin bedeninden bir parça kesmesi ise haramdır. Allah daha iyi bilir.

 

D. AT YARIŞLARI OK VE BENZERİ ATICILIK YARIŞMALARI

 

At yarışı ve ok atıcılığı erkekler için sünnettir. Bu yarışlar için ödül almak helal olup okla yapılan yarış da sahihtir. Keza kısa ve uzun mızrakla, taşla ve mancınıkla yarış yapmak, savaş için faydalı olan yarışları yapmak, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre caizdir.

Bir bedel karşılığında savlacan topu (çim hokeyi, bir ucu kıvrık sopalarla iki takım arasında oynanılan bir top oyunu) ve bilye oyu­nu oynamak; yüzmek, satranç ve yüzük oyunu oynamak, tek ayak üzerine durmak ve avuçtaki nesnenin tek mi çift mi olduğunu bil­mek üzere yarış yapmak caiz değildir.

At yarışı keza en zahir kavle göre fil, katır ve merkeb yarışı ca­izdir. En sahih kavle göre, ücret karşılığı kuşlarla yarış yapmak ve güreş tutmak caiz değildir. En zahir kavle göre, müsabaka (at yarışı) ve münadele (ok atıcılığı) akdi lazımi (bağlayıcı) akid olup caiz akid değildir. Bağlayıcı akid olmaları nedeniyle taraflardan biri akdi feshedemez. Yarış başlamadan veya başladıktan hemen sonra yarışı terk edemezler. Yarış ve ödülde ilâve ve indirim yapamazlar.

Ödüllü yarış akdinin sahih olmasının şartları şunlardır:

1- Yarış mesafesinin başlangıç ve bitiş noktası belli olmalıdır.

2- Her iki taraf için başlangıç ve bitiş noktası eşit olmalıdır.

3-
Üzerine yarış yapılan her iki at belli olmalıdır.

4- Hangi yarışçının hangi ata bineceği tayin edilmelidir.

5- Her birinin diğerini geçme imkanı olmalıdır.

6- Ortaya konulan Ödül (cins miktar ve nitelik bakımından) bi­linmelidir.

Yarışanların dışında birinin Ödülü ortaya koyması caizdir. Örneğin imam: "Hanginiz yarışı kazanırsa hazineden kendisine şu kadar ödül veririm." derse veya bir kimse: "Hanginiz yarışı ka­zanırsa malımdan kendisine şu kadar ödül veririm." derse caizdir. Yine iki yarışçıdan biri diğerine: "Beni geçersen sana ödül olarak şu kadar mal veririm, ama sen beni geçersen senden bir şey almam." derse bu caizdir.

Yarışçılar: "Kim kazanırsa diğeri kendisine şu kadar mal vere­cektir." diye bir şart koşarlarsa bu caiz değildir. Ancak ortaya helal kılan üçüncü bir şahıs girerse caizdir. Araya girenin atı onların atına denk olmalıdır. Eğer üçüncü şahıs yarışı kazanırsa, iki tarafın da or­taya koyduğu malı alır. Ama üçüncü şahsı geride bırakır ve diğer iki­si beraber bitim noktasına gelirlerse, hiç birisi ödülü hak etmiş ol­maz. Üçüncü şahıs yarışçılardan biriyle beraber bitim noktasına ge­lirse yarışçı ortaya koyduğu kendi malını alır, geride kalanın malını üçüncü şahıs ve onunla birlikte bitim noktasına gelen kişi alır. Zayıf kavle göre, bu malı sadece üçüncü şahıs alır.

Yarışçılardan biri bitim noktasına gelir sonra üçüncü şahıs ve ondan sonra da diğer yarışçı gelirse, en sahih kavle göre birinci ge­len yarışçı geride kalanın malım alır. Üç veya üçten fazla kişi yarışa katılır da ikinci gelen için de birinci gelene şart koşulan mal şart ko-şulursa akid fâsid olur. Birinci gelenin alacağı ödülden daha az bir ödül şart koşulursa, en sahih kavle göre bu caizdir.

Develerin yarışı kazanmalarına omuzları, atların yarışı kazan­malarına boyunları dikkate alınır. Zayıf kavle göre, deve ve atın yarışı kazanmalarına ayakları dikkate alınır.

Münadile (ok atıcılığı yarışı) nin sahih olmasının şartları şun­lardır:

1- Ok atıcılığı yarışı mübadere (veya mühatat) şeklinde olması şarttır.

Mübadere, atıcılardan her birinin hedefe isabet etmede şart koşulan sayıda bir birlerini geçmeleridir. Muhatat ise, hedefe isabet eden sayıların karşılaştırıp müşterek sayılar atıldıktan sonra şu ka­dar fazla isabet edenin yarışı kazanmış olacağım belirtmektir. (Yir­mi atıştan en fazla isabet edenin yarışı kazanması gibi.)

2- Atış sayılarının sırası belli olmalıdır. (Yarışçılar atışı, sıra ile birer atış şeklinde mi yoksa her biri atışlarının tümünü bir defada üst üste mi yapacaklarının belirtilmesi gibi.)

3- Hedefe isabet sayısı belli olmalıdır. (Yirmi atıştan beşini isa­bet etmek gibi.)

4- Atış mesafesi belli olmalıdır. (Bu mesafe atış noktası ile he­def noktası arasındaki mesafedir.)

5- Genişlik ve uzunluk açısından hedefin ölçüsü belli olmalıdır. Ancak belli bir hedefin bulunduğu yer üzerine akid yapılırsa, mut­lak şekilde o hedef kabul edilir.

6- Hedefe atış şekli belli olmalıdır. Atış okun ya isabet edip he­defi delmemesi şeklinde olur (kar') veya okun hedefi delip üzerinde kalmaması şeklinde olur (hazk) veya okun hedef üzerinde kalması şeklinde olur (hask) veya okun hedefi delmesi şeklinde olur (merk). Atış şekli belirtilmezse kar' şekli dikkate alınır.

Münadelenin bedeli, müsabakanın bedeli için geçerli olan şart­lara göre caiz olur.

Münadelede yay ve okun belli edilmesi şart değildir. Yay ve oku belli etmeyi şart koşarlarsa şart geçersizdir. Ok veya yayı benzerleri ile değiştirmek caizdir. Taraflar değiştirmeyi kabul etmezlerse akid fâsid olur. En zahir kavle göre, atışı ilk yapacak olanı belirtmek şart­tır.

Münadele için bir gurup toplanır iki başkan seçip başkanlar da hazır olanların arasından kendi yarışçılarını seçerlerse caizdir. Baş­kanların yarışçılarını kura usulü ile seçmelerini şart koşmaları caiz değildir. Yarışçı olduğu zannedilerek bir yabancı yarışçı olarak seçi­lir de sonra yarışçı olmadığı anlaşılırsa, yalnız onunla ilgili akid batıl olur. Sayıları eşit olması için diğer guruptan da bir yarışçı düşürülür.

Geri kalanlar hakkında akdin batıl olup olmadığı hususunda safkat (iki satış) bahsinde belirtilen kavle göre muamele yapılır. Akdin sa­hih olduğunu kabul etmemiz halinde, bütün yarışçılar için serbest­lik hakkı vardır. Akdi kabul ederler de çıkarılan kişiye karşı diğer gruptan kimi çıkaracakları konusunda anlaşmazlarsa akid fâsid olur.

Bir gurup kazanırsa, yarış bedeli her atıcıya isabet ettiği atış sayısına göre ödenir. Zayıf kavle göre her atıcıya eşit olarak ödenir.

7- Şart koşulan isabet, okun keskin ucu ile olmalıdır. Atış es­nasında yay kirişi veya yayın kendisi telef olur veya bir şey arız olur da ok ona değdikten sonra hedefe isabet ederse, sayı olarak hesaba alınır. Hedefe isabet etmezse hesaba alınmaz. Rüzgar hedefi nakle­der ve ok gerekli yere isabet ederse sayı olarak hesaba alınır. Gerek­li yere isabet etmezse hesaba alınmaz.

İsabette okun hedefte kalması şart koşulur da ok hedefi delip üzerinde kaldıktan sonra yere düşerse veya sert bir tarafa denk ge­lir de yere düşerse, sayı kabul edilir.