sidretül münteha
Mon 13 June 2011, 02:11 pm GMT +0200
Asr-I Saadette Okuma-Yazmanın Az Oluşunun Sebepleri;
İslâmdan önce Arapların okuma-yazma bilgileri ne durumda olursa olsun, Mekke'de okuyup yazma bilenler, Medine'dekilerden daha çoktu. Rasûlullâh (s.a.v.)'ın "Bedr" savaşında esir edilen Mek-keli okur-yazarlara Medineli çocuklardan onar tanesine okuma -yazma öğretmek şartıyle serbest bırakılacaklarını söylemesi bunu gösterir. Rasûl-i Ekrem'in kâtiplerinin kırk'a ulaşması, [49] onların çoğunun hicretten Önce nazil olan Mekkî âyetleri yazan Mekkeli kâtipler olması da bunu gösterir. Lâkin müslümanlar Medine'ye yerleşince. durum değişti. Hz. Peygamberin Mescitte bir sofa yaptırıp güzel yazı yazan Abdullah b. Sa'îd b. el-'Âs'm da orada isteklilere okuma-yazma ve hüsn-i hat öğretmeye başlatmasından sonra Medine'de de yazı yazanlar çoğaldı. [50] Kanaatim odur ki, Rasûlullâh (s.a.v.)'m zamanında Medine'de bulunan dokuz mescit[51] ilmin yayılması için mektep olarak da kullanılmıştır. Bu da Rasûl-i Ekrem'in çocuklara kendi mahalle mescitlerinde ders okumalarını emrettiği hakkındaki inancımızı takviye etmektedir. [52] Rasûlullâh'm hicretin birinci yılında Medine'de bulunan büyük, küçük, erkek, kadın bütün müslümanlarm nüfus sayımının yapılmalını emrettiği de bilinmektedir. Sahîhu Buhârî'nin"kitâbetu'l-imâm li'n-nâs" babında bu nüfus sayımının yazılarak tertiplendiği açıkça görülmektedir:
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) İslama girenlerin isimlerini bana yazınız buyurdu; biz de derhal bin beş yüz kişinin isimlerini yazdık.[53]
Bundan sonra sahabenin hadîsleri muhafaza etmek için yazıya değilde-ezberlemeye ehemmiyet vermelerinin sebeplerini araştırmamız gerekecektir. Ne var ki, bu mevzuu tetkik eden bazı araştırıcıların âdet yerini bulsun diye temas ettikleri gibi davraniriay.acağız. Onlara uyarak Hz. Peygamber zamanında hadîslerin kâfi derecede tedvin edilmeyişinin en önemli sebebi olarak yazı malzemesinin azlığını gösteremeyiz; zira yazı malzemesi mübalağa edildiği kadar az değildi. Fakat bu sebep - her hâl-ü kârda - hadîs tedvinini geciktiren âmillerden biri olabilir. Ama şüphe yok İd. yegâne âmil değildir. Yazı malzemesinin az oluşu, ashâb-ı kiramın nice eziyetlere katlanarak Kur'ân-ı Kerîm'i ince taşlara, düzgün hurma dallarına, kürek kemiklerine, bağırsaklara ve derilere yazmalarına engel olmamıştır. [54]Onların hadîs tedvini hususundaki meyilleri, Kur'ân-ı Kerîm'in yazılması mevzuundaki meyilleri kadar kuvvetli olsaydı, bunun için çeşitli vesileler icat eder ve her şeye baş vururlardı. Lâkin onlar hadîsleri toplamak için - gönüllerinin arzusu, Peygamberlerinin de irşadı ile - Kur'ân-ı Kerîm'in toplanmasında takip ettikleri yoldan farklı bir metod takip ettiler.
Kendilerini zorlayan bulunmadığı halde ashâb-ı kiram, Kur'ân-ı Kerîm'i ezberleyerek ve yazarak toplamaya çalışıyordu. Kitâbullâh onların derûnuna tamamen hâkim olduğu gibi, zamanlarının çoğunu da işgal ediyordu. O zaman Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in hadîsleri sayılamayacak kadar çoktu. Her hâdise ile ilgili olarak birşey söylüyor, her danışana bir cevap veriyor ve Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin çoğunu açıklayıp îzâh ediyordu. Hadîsleri yazanlar devamlı olarak onu takip ederek bütün sözlerini, hareketlerini ve takrirlerini yazabilecek zamanı nerede bulabileceklerdi? Bu .kâtiplerin bir kısmı, Rasûlullâh (s.a.v.)'dan duyup gördükleri herşeyi yazmaya kalkmalardı, hiçbir şey kaçırmamak şartıyle her birinin aynı derecede muvaffak olması mümkün mü idi?
Akla ve gerçeğe en yakın olanı şudur: Sahâbe-i kiramdan bir kısmı, Rasûl Ekrem'den duyduklarının çoğunu bazan da hepsini -yazmak için büyük bir arzu duydular. Hadîslerin Kur!ân-ı Kerîm'lc karışması endişesi kalmadığı sıralarda Hz. Peygamber de buna müsaade etmiştir. O zaman bâzı salıâbücr bir miktar hadîs yazdılar. Okur yazar olanların bir kısmı da hadîsleri yazmaya imkan bulamayacak derecede, kendini Kur'ân-ı Kcrîm'e vermiş bulunuvordu. Bunlar Rasûlullâh (s.a.v.)'dan birşey duyuyor, onunla amel ediyor ve fakat yazmaya lüzum görmüyordu. Ümmî olan diğer bir ki s? m sahâbî de elinden geldiği kadar Kur'ân-ı Kerîm ve hadîs-İ şerif ezberliyordu; zaten-îslâmın ilr devirlerinde ashâb-ı kiramın çoğu da bu durumda idi. Ashâb-ı kiramın herşeyi bir iarafa bırakıp bütün mevcudiyetleri ile ezberleyerek[55] ve yazarak Kurân-ı Kerîm i toplamaya çalışmaları, bu Ümmî ve okur-yazar necîb talebelerin Rasûlullâh (s.a.v.)'dan aldıkları bir talimata dayanıyordu. Bu tâlİmât tek şekilden ioaret kalmayıp hayata ve şahıslara göre değişen, îslâm cemiyetinin yaşadığı hâdiselerle birlikte gelişen bir mâhiyet arz ediyordu. Zamanın ve İnsanların durumu dikkate almıyordu. Nitekim Islâmm ilk yıllarında Rasûl-i Ekrem, kendi sözlerinin, izahlarının sîretinin Kur'ân-ı Kerîm'le karıştırılmasından, hele ikisinin de ayni sahîfede toplanmasından korkarak hadîslerin yazılmasını yasak etmiş ve şöyle söylemisdir:
Benden bir şey yazmayınız, Kur'ân'dan başka benden bir şey yazmış olan varsa onu derhal imha etsin. Benden hadîs rivayet ediniz, bunun'bir mahzuru oktur, benim soylcmediğim bir şeyi kim bİIebile bana îsnad ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın.[56]
Ne zaman ki, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin ekserisi nazil oldu; birçok hafızlar tarafından ezberlendi[57] ve artık başka birşcyle karışması hususundaki endişe ortadan kalktı; işte o zaman Hz. Peygamber (s.a.v.), hadîslerin yazılabileceğini ifâde ederek İlmi (hadîsi) yazı ile tesbit ediniz"[58] buyurdu. Rasûlullâh (s.a.v.) hadişlerin yazılmasını umûmî bir ifade ile yasak etmişti; zira onun sözleri ashâh-ı kiramın umûmuna birden müteveccihti. Ashâb-ı kiram ise, sika» sâlih, zabıt, hafız olmak bakımından birbirinden farklı idi. Zabtı kuvvetli olanların hıfzına ayrıca yazı ile tesbitin yardım edeceği, [59]unutma İhtimali bulunan ve hafızası sağlam olmayanların ise daha iyi zabt edebileceği düşüncesiyle Rasûlullah (s.a.v.) bazı sahabeye hadîslerin yazılması mevzuunda husûsî izin vermişti; [60] ashabın bir kısmına istisnaî muamele yaparak husûsî izin vermesi ise Rasûlullah (s.a.v.)'m zamana ve şahıslara göre takdir ve tayin ettiği birtakım Önemli sebeplere dayanmaktadır.
Bu mevzuda nesh vârid olduğunu - yani sünnetin yazılması hakkındaki hadîsleri nesh ettiğini[61] söylemekle, bu son derece ehemmiyetli problemin mâkûl bir formülle peyderpey halledildiğine işaret edilmektedir. Hadîslerin yazılmasının herkese yasak edildiği sıralarda, bazı sahabenin bundan müstesna tutulması, nesh mevcut olduğu görüşü ile tezat teşkil etmez; zîrâ nâsihin mensûhu iptal etmesi, neshten önce bazı fertlere husûsî muamele yapılmasına manî değildir. Sathî bir şekilde araştırma yapan kimseye birbirine zıtmiş gibi görünen muhtelif fikir ve yorumları böylece bağdaştırmaktayız. Halbuki bu görüşleri birbiri ile bağdaştırmak görüldüğü üzere öyle zor değildir. Bizim buradan çıkaracağımız ve tslâm âlimlerinin de üzerinde birleştikleri netîce şudur: İslâm'ın ilk yıllarından sonra hadîslerin yazrl-masına müsâade edildiği hususunda herkes müttefiktir. Ibnu Salâh şöyle söylemektedir: "Bilâhare bu ihtilâf ortadan kalktı ve müslümanlar bu işin caiz olduğu hususunda fikir birliği ettiler. Eğer hadîsler tedvin edilmeseydi, daha sonraki asırlarda kaybolup gidecekti. [62]
[49] Bk. es-Süheylî, er-Ravdu'1-unuf <alâ sîreti İbni Hişâm, c, II, s. 92; Tabakâtu tbn-i Sa(d. c. II/ij s. 14.
[50] Mebâhis fî 'ulûr.ıi'l-Kur'ân adh kitabımıza bk. s. 66. ikinci baskı.
[51] İbnu 'Abdi'1-Berr, el-lstî'âb fî esmâi'l-ashâb, c. II, s. 366 (tbnu Hacer'in ei-îsâbe'si kenarında), nşr. Mustafa Muhammed, 1358. îbnu 'Abdi'l-Berr'in sözü şudur: "Hz. Peygamber, Abdullah b. Sa'îd b. el-'As'a Medine'de okuma-yazma öğretmesini emretti. Abdullah güzel yazı yazardı".
[52] Ensâbu'İ-eşrâf, Kahire nüshası, c. I, s. 420. Bunu Muhammed b. Hamî-dullâh Sahîfetu Hemmâm b. Münebbih'de zikretmiştir: s. 6, not 5.
[53] Bk. Sahîfetu Hemmâm, s. 9; krş. Sahîhu Müslim bi şerhi'n-Nevevî, kitâbu'l-îmân, bâbu cevâzi'I-istisrâr bi'1-îmân li'1-hâif. c. II, s. 178 (Nevevî şerhi).
[54] Bk. Mebâhis fî 'ulûmi'l-Kur'ân adh kitabımız, s. 67 (ikinci baskı).
[55] Hattâbî, Ma'âlimü's-sünen, c. 4S s. 184'de, bv. duruma işaret ederek der ki: "Bazıları bu mevzuda şüyle söylemiştir: Rasûl-i Ekrem, birbirine karışmaması için hadisle Kur'ân'm aynı sahîfeye yazılmasını yasak etmiştir; bu yüzden okuyucu, yazı yazmanın ve hadîslerin yazı ile tesbit edilmesinin yasaklandığım zan edebilir ki, bu katiyyen. doğru değildir".
[56] Sahîhu Müslim, c. 8, s. 229; bu hadîsi Ebû Sa'id el-Hudrî rivayet etmiştir: Onun bu mevzûdaki diğer rivayetleri için bk. İbnu's-Salâh, 'Ulümu'l-hadîsj s. 1 70; Hatîbu'l-Bağdâdî, Takyîdu'l-'ilm. s. 29-32. Buhârî ve diğer bâzı hadîstiler, bu hadisi tenkid ederek Ebû Sa'îdi'î-Hudrî'ye mevkuf olduğunu söylemelerdir; fakat büyük âlim Ahmed Şâkir bu iddianın yerinde olmayıp hadisin sahih olduğunu söylemektedir, (bk. el-Bâ'isu'1-hasis, s. 149). Bu hadîsin yine bizzat Ebû Sa'îdi'l-Hudri'-nin rivayet ettiği şu hadîsle olan insicamı da - bizce - onun sıhhatini takviye etmektedir. Ebû Sa'îd diyor ki: "Hadîs yazmak için Rasûİ-i Ekrem'den izin istedim, bana izin vermekten çekindi" (Takyîdu'l-'ilm, s. 32; krş. Kâdî 'îyâd, el-İlmâ*, Zahiriye nüshası varak: 27 a).
Ebû Sa'îdi'l-Hudrî, Kur'ân-ı Kerîm ile karışmasından korktuğu için hadîslerin yazılması bâbmda çok sıkı davranıyordu. Bu husustaki kanâatini kendinden hadis yazmak isteyen Ebû Nadra'ya şöyle açıkladı: "Biz size hadîs yazdırmayız, hadîsleri Mushaf haline getirmeyiz. Rasûlullâh (s.a.v.) söyler, biz de ezberlerdik. Biz Peygamberinizden nasıl ezberlemişsek siz de bizden ezberleyiniz (bk. Hercvî, Zemmu'l-kelâm, Zahiriye nüshası, varak 62 b).
Netice şudur: Hadîslerin yazılmasını yasak eden hadîs-i şerifi Ebû Sa'îdi'l-Hudrî rivayet etmiştir. Diğer sahabeden bir kısmı da -anlaşıldığına göre- buna benzer hadisleri rivayet etmişlerdir. Ebû Hureyre'nin rivayeti için bk. "Takyidu'l-'İlm, s. 33-34"; İbnu Abbâs ve îbnu Ömer'in rivayeti için bk. "Mecme'u'z-zevâ'd, c. I, s, 150"; Zeyd b. Sâbit'in rivayeti için bk. "Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 63".
[57] Hadîsleıin yazılmasını yasak eden Ebû Sa'îd hadisi üzerine konuşurken Râ-mahurmuzî bu fikri reddederek der ki; "Ebu Sa'id'in hadisi şudur: Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in bize hadîsleri yazmak için izin vermesini çok arzu ettik; fakat vermedi. Ben hadîslerin, hicretin ilk yıllarında ve ashabın Kur'an'la değil de hadîsle meşgul olmasından çekinildiği zamanlar ezberlendiğini zannediyorum" (Ek. el-Muhaddisü'l-fâsıl, c. IV, varak 6 a).
[58] İbnu 'Afedi'1-Berr, Câmi'u beyâni'l-'ilm. c. I, s. 72; Takyîdu'l-'ilm, s, 69; Râmahurmuzî, eî-Muhaddisu'I-fâsıI, Zahiriye nüshası, c. IV, varak 2 a. Yalnız Rcşîd Rıza "Mecelletu'l-menâr, e. X,s. 763-766" da bu hadîsi tenkîd ederek Abdul-hamîd b. Süleyman el-Huzâ'î tarikinden gelen rivayetin de zayıf olduğunu söylemiştir. Sonuncu râvî hakkında îmâm Ahmed b. Hanbel, "hadîsleri münkerdir" demiştir (Bk. Mecma'u'z-zevâ'id, c. I, s. 152).
Reşîd Rızâ'nm tenkidi sadece bu iki tarîk hakkındadır; bunların dışında kalan diğer tariklerin de zayıf olması gerekmez. Meselâ sadece " tarikiyle geîen ve Rasûlullâh'sn hadîsi yazı ile tesbit ediniz" buyurduğunu ifade
eden hadîs de böyledir (Bk. Takyîdu'I-'ilm, s. 69). .
İleride göreceğimiz gibi bu hadîs sahabe arasında çok yaygın idi; bu yüzden onu bazı muhaddisler mevkuf olarak "rivayet etmişlerdir. Aslında hadis merfü'dur; fakat sahâbîler tarafından çok nakledilmesi, mevkuf olduğu zannını uyandırmıştır. Bu yüzden Suyûtî, et-Tedrîb, s. 150 de şöyle demektedir; Bu hadîsi Hâkim ve baş-' kalan, Enes'in ve diğer bâzı sahâbîlerin sözü olarak rivayet etmiştir".
Râmahurmuzî'nin, el-MuhadJisu'1-fâsıl, c. IV, v. 3 a da, Suyûtî'nin et-Tedrîb, s. 150 de naklettiği şu rivayet, hadîslerin yazılmasına umûmî izin verildiği zannını uyandırmaktadır: Raf ic b. Hudeyc diyor ki, ya Rasûîallah, biz Senden birçok şeyler
duymaktayız, onları yazalım mı? dedim. O da: yazınız, bunda bir beis yoktur" buyurdu, Reşîd Rızâ, bu hadîsin zayıf olduğu kanaatindedir {Bk. Mecelle tu'1-mcnâr, c, X, s. 763).
[59] Nitekim "es-Sahîfetu's-sâdika", Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Abdullah b. Arnr b. 'As'a verdiği husûsî iznin bir semeresidir. İleride Abdullah b. 'Amr'dan ve Sahîfe*-sinden bahsedeceğiz. îbnu Kuteybe,Te'vîIu muhtelefi'l-hadîs, s. 365, (Mısır, 1326)'-da bu mesele hakkında şöyle söylemektedir: "Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in Abdullah b. 'Amr'a hadîslerin yazılması bâbmda husûsî izin vermesinin sebebi, onun eski kitapları okuyup Süryânîce ve Arapçayı.yazabilmesi idi; Öteki sahâbîler ümmî oldukları için, bir ikisi müstesna, yazı yazamıyorlardı. Yazı yazabilenler de harfleri doğru-dürüst tanıyarak kusursuz bir şekilde yazamıyor!ardı. Bu sebeple Rasûlullah diğerlerinin yazı yazmasını yasak etti. Abdullah b. 'Amr'ın hatasız olarak yazı yazabileceğini görünce ona izin verdi".
[60] Bu mevzuda Ebû Hureyre'den bir hadîs rivayet edilmektedir: Ensârdan bir zât Rasül-i Ekrem'in yanında oturarak onu dinler ve hayran kalır, fakat duyduklarım ezberinde tutamazdı. Bu hâlini Rasûlullah (s.a.v.)'a şikâyet etti; O da: elinden faydalan" buyurdu (Bk. Talcyîdu'l-'ilm, s. 67; Sunenu't-Tirmizî, c. II, s. 111, Mısır, 1292; Hattâbî, Ma'âlimu's-sunen, c. IV, s. 184).
Yalnız bu hadîsin senedinde Halil b. Murre vardır. Buhârî onun hakkında "hadîsleri münkerdir" diyor. Hatîbu'l-Bağdâdî ise bu hadîsi (Takyîdu'l-'ilm. s. 66 da) içinde Halil b. Murre bulunmayan bir sened ile rivayet etmektedir. Aynı hadîsi Suyûtî, {Tedrîbu'r-râvî, s. 150 de) senedsiz olarak rivayet ediyor. Hadîsin bütün tarîklerinin münker ve zayıf olduğunu söyleyivermek doğru değildir.
Biz şimdiye kadar zikredilen metin ve vesikaları dikkate alarak Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in, hayatının son yıllarında hadîslerin yazılmasına izin verdiği neticesini çıkarabiliriz. Yemen'li Ebû Şâh'm hadîsi de bunu göstermektedir: Rasûlullah (s.a.v.), Mekke'yi feth ettikten sonra halka bir hutbe îrâd etti. Hutbesini bitirince Ebû Şah ayağa kalkarak: "Yâ Rasûlallah! Bu hutbeyi bana yazınız" dedi. Rasûl-i Ekrem de ashabına: "Bu hutbeyi yazıp Ebû Şâh'a veriniz" diye emretti. Haberin tafsilâtı ve hutbenin metni için bk. Takyîdu'I-'ilm, s. 89; krş. Fethu'1-bârî, c. I, s. 184; Sunenu't-Tiraıizî, c. II, s. 110; Îbnu's-Salâh, 'Ulûmu'l-hadîs, s. 170; Câmi'u beyâni'l-'ilm, c. I, s. 70; el-Muhaddisu'1-fâsıl, c. IV, v. 1 b).
[61] Bk. Ibnu Kuteybe, Te'vîlu muhtelefi'l-hadîs s. 365; el-Ba'isu'I-hasîs, s. 149.
[62] İbnu's-Salâh, 'Ulumu'l-hadîs, s. 171.