- Asr-ı saadette düğün

Adsense kodları


Asr-ı saadette düğün

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Thu 30 September 2010, 07:16 pm GMT +0200
İkinci Bölüm


ASR-I SAADET'TE DÜĞÜN


Uygulamaları ve sözleriyle evliliği teşvik eden Rasûlullah (s.a.v.)[26] nikâhın gizli tutulmayıp duyurulmasını, çalgı çalınıp şarkılar söylenerek kutlanmasını tavsiye etmektedir;

"(Cinsel ilişkide) helal ile haramı birbirinden ayıran, saz (def) ve sözdür."[27]

"Nikâhı mescidlerde kıyın, herkese duyurun ve defle kutla-ym"[28] hadisleri bunu göstermektedir.

Hz. Aişe Ensardan bir yakınının düğününü yapar. Eve gelen Hz. Peygamber;

— Gelini, güveyi evine gönderdiniz mi? deyince oradakiler,

— Evet, derler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.):

—  Gelinle beraber, def çalıp şarkı söyleyecek cariyeler de gön­derdiniz mi? deyince Hz. Aişe;

— Hayır, der. Peygamberimiz;

— Ensarın pek çok gazelleri vardır, onlar eğlenceyi de çok se­verler. Keşke,

Size geldik, size geldik Size selam, Bize selam Olmasaydı kızıl altınlar Görünmezdi alınlar olmasaydı siyah buğdaylar Semirmezdi vücudlar diye şarkı söyleyecek birini gönderseydiniz,"'[29] demek suretiyle düğünde bulunması gereken eğlence eksikliğine işaret eder.

Bir Aşure günü Medine'de genç kızların def çahp şarkı söyle­diklerini göYen Halid b. Zekvân el-Medenî, bu durumu öğrenmek için ashabdan Muavviz kızı Rübeyyi'ye gider ve sorar. Rübeyyi

— Düğünümüz sabahı RasûluUah (s.a.v.) geldi, yatağıma oturdu. Yanımda, Bedirde şehid edilen ecdadımla ilgili mersin­ler söyleyip def çalan iki cariye vardı. Şarkılarının bir yerinde "Aramızda, yarın olacağı da bilen Peygamber var" devire Rasûlullah (s.a.v.) "İşe böyle söylemeyin. Yarın ne olacağım Al­lah'tan başkası bilemez. Siz, daha önce söylediklerinize devam edin" diye cevap verir.[30]

Sahabe ve Tabiin döneminde de düğün eğlenceleri yaygın idi Âmir b. Sa'd anlatıyor;

Bir düğünde Karaza b. Ka'b ve Ebu Mesud cl-Ensân nin yanı­na vardım. O esnada cariyeler şarkı söylüyorlardı.

"— Siz Rasûlullah'm (s.a.v.) ashabı ve Bedir ehlindensiniz.S-zin yanınızda böyle yapılıyor (ve siz ses çıkarmıyorsunuz)." dedi" Onlardan biri;

"— istersen otur, bizimle beraber dinle, istersen kalk git. Dü­ğünde eğlenmek için bize izin verildi" dedi.[31] Aynı hadise ile ilgili Ebu Davut et-Tayalisî'nin (V.204/819) rivayeti konumuza daha da açıklık getirmektedir: "Bize düğünde şarkı söyleme, aşırûn kaçmaksızın ölüde ağlama konusunda (Rasûlullah tarafından izin verildi."[32]

Enes b. Malik'in (V.93/712) naklettiğine göre Hz. Peygamber.

bir düğünden dönmekte olan kadın ve çocukları görünce avcın

kalkar ve onlara değer vererek şöyle der;

"—Vallahi siz bana, insanların en sevimlisisiniz."[33]

Yine Hz. Enes'in bildirdiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Medine'nin bir yerinde def çahp şarkı söyleyen bir grup genç kıza rast­lar, onlar şarkılarında;

Biz, Neccâroğulları kızlarıyız

Ne güzel komşumuzdur Muhammed,

deyince Hz. Peygamber de;

"—Allah biliyor ki, ben de sizi çok seviyorum", der.[34]

Bu hadislerde de açıkça görüldüğü gibi Hz. Peygamber, nika­hın düğünle kutlanmasını, insanların, bilhassa kadınlar ve genç kızların çalgı ve şarkılarla eğlenmesini istiyor, bazan böyle yap­madıklarında onları ikaz ediyordu. Şüphesiz ki O (s.a.v.), insan denen varlığı çok iyi tanıyan beşer bir peygamber olarak biliyordu ki insanlar, eğlenmek, dinlenmek suretiyle... bu tür ihtiyaçlarını tatmin etmezlerse, ibadet, çalışma, tezekkür, tefekkür... gibi ciddi işleri yerine getirmekte zorlanırlardı. Düğün, eğlence ve benzeri faaliyetler... günlük hayatı kolaylaştıran, rahatlatan bir çeşni ol­duğundan, zaman zaman buna izin veriyor, karşı çıkanları da ikaz ediyordu. Mesela bir bayram günü, hane-i saadette cereyan eden bir olay, bunun en güzel bir örneğidir:

Bir kurban bayramında Hz. Aişe, ensardan iki cariyeyle def çalıp şarkı söyliyerek eğlenirken eve Hz. Peygamber gelir, eğlen­celerini kesmemek için yüzünü öbür tarafa çevirerek yatar. Eğ­lence devam ederken, bu sefer eve Hz. Ebu Bekir gelir. Onların bu halini görünce, kızarak;

— Rasûlullah'm evinde şeytan aletlerinin ne işi var? der. Az ileride yatmakta olan Rasûlullah (s.a.v.) yüzündeki örtüyü kaldı­rır ve;

—Bırak, bu bayramdır, diyerek onlara ses çıkarmaması için Hz. Ebu Bekir'i uyarır. Biraz sonra da Hz. Aişe cariyeleri gönde-rir.[35]

Yine böyle bir bayram günü Hz. Aişe, Habeşlilerin mescidde oynadıkları mızrak-kalkan oyununu seyreder. Olayı şöyle anlatır:

"Ben mi Rasûlullah'a söyledim? O (s.a.v.) mu bana, seyretmek ister misin? dedi bilmiyorum, evet dedim. Beni arkasına aldı, ya­nağım yanağında idi, Habeşlilere;

— Haydi Erfıde Oğulları, oynayın bakalım, dedi. Habeşlüe-rin oyununu usanıncaya kadar seyrettim. Rasûlullah (s.a.v.)

— Yeter mi? dedi. Ben,

— Evet, deyince,

— Öyleyse içeri gir, dedi, ben de içeri girdim.[36]

Pekçok tariki bulunan bu hadisin bazı rivayetlerinde, Hz. Peygamber; yeter mi? deyince Hz. Aişe'nin birkaç defa, acele etme diyerek seyir müddetini (eğlenceyi) uzattığı ve Rasûlullah'ın (s.a.v.) da buna izin verdiği hususu geçmektedir.[37] Yıllar sonra Hz. Aişe bu hadiseyi naklettikten sonra, "Ben de o zaman genç bir ka­dın idim. Oyun ve eğlenceye çok düşkün olan genç kızlara eğlen­meleri için fırsat verin.[38] Onlar eğlence ve oynayanları seyretmeyi çok severler. Ancak uzun bir süre seyredince buna doyar ve usa­nırlar. Bu nedenle, onlar doyuncaya kadar buna izin veriniz," [39]demek suretiyle muhtemelen Hz. Peygamberden sonra, eğlence hakkında meydana gelen yanlış değerlendirmeyi düzeltme ihtiya­cını hissetmiştir.

Esasen eğlencenin dinen caiz olmıyacağı şeklindeki kanaat-lar ftesûlullah (s.a.v.) devrinde de vardı. Nitekim, Hz. Aişe'nin iki cariye ile yaptığı eğlenceye babası Ebu Bekir'in karşı çıkması, mescidde savaş oyunları oynayan Habeşîilere Hz. Ömer'in mani olmak istemesi[40] bunu göstermektedir. Fakat bu sahabiler, Hz, Peygamberin izni olduğunu görünce ses çıkarmamışlar ve onlar da seyre katılmışlardır.

Asr-ı Saadet'teki bu uygulamalardan da anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber, insanların biyolojik ve sosyal yöndeki istek ve ihtiyaç­larım çok iyi biliyor, bu arzuların, meşruiyet zemini içinde ve aşı­rılığa kaçmadan normal bir şekilde tatminine izin veriyor, hatta bazan onları buna teşvik ediyor, konuyu yeterince takdir edeme­dikleri için karşı çıkanları da ikaz ediyordu. Esasen Kur'an, insa­noğlunun oyun ve eğlenceye çok düşkün olduğunu,[41] yapısında böyle bir ihtiyacın bulunduğunu, hayatım da oyun ve eğlenceden başka bir şey olmayan bir dünyada[42] geçireceğini, esas maksadın ahirete hazırlık olmakla birlikte dünyevi zevklerden de (ki, eğlen­ce de dünyevi bir zevktir) nasibini alması gerektiğini[43] vurgula­maktadır. Hal böyle olunca, beşerî yapıya en uygun bir din olan islâm'ın insanı, eğlenme, dinlenme, şakalaşma... gibi istek ve ihti­yaçlarından mahrum bırakması zaten mümkün değildir. Ancak islâm, ne başıboş, bırakmak suretiyle arzuları azdırır, ne de, yo-ketmek, önüne duvar çekmek suretiyle bastırır, ifrat ve tefrite düşmeden, itidal noktasında ve meşru bir zeminde onları tatmin eder. [44]

 

Düğün Eğlencesinin Cevaz Şartları
 

Asr-ı Saadet'ten örneklerini sunduğumuz düğün eğlenceleri­nin özellikleri şunlardır:

1. Bu eğlencelerde haram olan bir şey mevcud değildir, içki, işret, kadın ve erkeklerin birlikte oynamaları... gibi hususlar bu­lunan eğlenceler haramdır.[45]

2. Bu eğlencelerde harama vesile olan şeyler de yoktur. Bizati­hi haram olmasa da, harama vesile olan şeyler de haramdır. Buna islâm Hukukunda sedd-i zerayi' (harama giden bütün yollan tıka­ma) denir. Daha önce örneklerini verdiğimiz gibi düğünlerde sazlı (def) ve sözlü musiki ile eğlence caizdir. Fakat bunların biri veya her ikisi, insanda tatmini haram olan arzuları harekete geçiriyor-sa, bu tür müzik ve şarkı da haram olur. Mesela, ifade edilmesi di­nen caiz olmayan sözleri içeren, şehevi duyguları harekete geçiren şarkılar böyledir. Gelin ve damadı tebrik için gittiğinde Hz. Peygamberi gören cariyelerin, "Arauıızda yarın olanı bilen bir peygamber var" diye şarkı söylemelerine Rasûlullah (s.a.v.) izin vermemiş, daha önce söyledikleri mersiyeye devam etmelerini istemiştir.[46]

3. Özelde düğün, genelde eğlenceye verilen izin sınırsız değil­dir, islâm'ın mubah, hatta müstehab gördüğü düğün eğlencesi, kemiyet ve keyfiyet yönünden aşırılığa kaçmamalı, sınırlı olmalıdır. Habeşlilerin mızrak oyunlarını seyreden Hz. Aişe'ye, Rasûlul-lah'm (s.a.v.) bir müddet sonra yeter mi? demesi ve evet cevabını aldığında içeri sokması, gereğinden daha fazla bir süre seyretme­sine izin vermemesi de bunu göstermektedir. Burada ölçü ne olacaktır? Mesela, bir çocukla gencin veya yetişkin bir kişinin oyun ve eğlenceye ihtiyacı çok farklıdır. Sünnete baktığımızda, bu konuda çocuklara sınırsız bir müsamaha gösterildiğini, gençlerde ise bunun biraz daha azaltıldığım görmekteyiz. Bu takdirin iyi yapılması, tamamen önünü kapamak suretiyle tefrite, başıboş bırakmak suretiyle ifrata kaçılmaması gerekmektedir. Hz. Aişe nin genç kızların eğlence ihtiyacı ile ilgili tavsiyeleri, bu açı­dan bakıldığında hayli önem kazanmakta ve günümüze de ışık tutmaktadır. Yazılı, sözlü ve görüntülü basın organlarının yoğun baskısıyla normalden çok daha fazla kamçılanan gençlerimizin eğlence ihtiyaçları, islâm'ın izin verdiği şekilde karşılanmazsa, onlar tamamen kontrolden çıkacak, başıboş ve sınırsız bir şekilde bu ihtiyaçlarını gidereceklerdir. Öyleyse gençlerimize, İslâm'ın meşru saydığı bir zeminde eğlenme imkanı tanımalı, bu ihtiyaçla­rı giderilmelidir. Bunun için de düğünler en uygun ortamlardır. [47]

 

Üçüncü Bölüm


GÜNÜMÜZ DÜĞÜN EĞLENCELERİ NASIL OLMALIDIR?


Asr-ı Saadet'le oluşan ve günümüze kadar devam eden müslüman toplumlar, oluşturdukları örf-adet ve gelenekleriyle, eğlenceye de yer veren düğün törenleri yapagelmişlerdir. Tarih boyunca Müslüman Türk toplumlarında da durum böyle olmuş, düğün törenleri çeşitli eğlencelerde zenginleşirilmek suretiyle, o günün insanının eğlence ihtiyacının karşılanmasına zemin hazır­lanmıştır. Dini yönden mahzurlar taşımayan bu düğünler, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı, kendi aralarında, sazlı sözlü ve oyunlu eğlenceleri ile kadm-erkek birlikte seyredilen çeşitli erkek oyun­ları ve yarışmaları... içermekteydi.

Tanzimatla birlikte îslâm alemine girmeye başlayan batı hayat tarzının etkisi ve köyden kente göçle oluşan yeni toplum ya­pısı insanımızı diğer sahalarda olduğu gibi, düğün eğlencelerinde de îslâmî havadan uzaklaştırmıştır. Yerleşik düzendeyken, —ki halen köylerimiz kasabalarımız çoğunlukla böyledir— gelenek­selleşmiş ve insanımızın ihtiyaçlarını karşılamış bulunan meşru düğün eğlenceleri, kentleşmenin doğurduğu örf-adet ve gelenck-görenek değşimesi ve çevrenin müsbet etkisinin (sosyal denetim) kalkmasıyla yozlaşmış, gayri îslâmî unsurlar taşımaya başlamış­tır.

Düğün salonlarında veya otellerde, kadm-erkek birlikte oy­nama, eğlenme, dans içki, işret... gibi dinimize ve örfümüze uygun olmayan durumlar ortaya çıkınca, başta pek çok din görevlisi ol­mak üzere îslâmî kesim, buna karşı bir tepki olarak düğünleri, meşruiyyet ayırımı yapmaksızın her tür eğlenceden soyutladı. Düğünler, sadece va'z-u nasihatla veya mevlidle yapılır hale geldi. Belki bu tür düğün törenleri, yetişkinler ve yaşlıların hoşuna gidi­yordu amma, yapısı ve yaşı gereği eğlenceye yatkın ve düşkün olan genç kesimi memnun etmek şöyle dursun, onları gayr-i mes ru eğlenceler içeren düğün şekillerine de itiyordu. Böylece dinin toplum üzerindeki etkilerinden biri daha kalkmış oldu.

Günümüzde genellikle yapılmakta olan bu tür düğünlerin her ikisi de sünnete uygun değlidir. Eğlencede meşruiyyet sınırla­rını aşmak suretiyle ifrata, tamamen kaldırmak suretiyle tefrite kaçan böyle düğünler yerine, Asr-ı Saadet'te olduğu gibi, dinin izin verdiği eğlenceleri içeren düğün törenleri yapılmalı ki, günü­müz insanının eğlence ihtiyacı, islâm'ın meşruiyyet zemini içinde giderilmiş olsun. Böyle törenler, bilhassa gençlerin eğlenme ihti­yacım da karşılayacağı için günümüz insanının îslâmî olmayan usullerle düğün yapmalarım ve meşruiyyet zemini dışında eğlen­ce aramalarım da engelleyecektir. Diğer taraftan bu tür düğün eğ­lenceleri, ferdî ve sosyal bir doyum sağlamak suretiyle kişi ve top­lum sağlığına da katkıda bulunacaktır.

Günümüzün imkan ve şartlarım da göz önüne alarak, îslâmî bir düğün töreninde bulunması gereken özellikleri şöyle sırahya-biliriz: [48]

 

1. İkram:
 

Düğün sahibi gücüne göre, davetlilere ikramda bulunmalıdır. Hz. Peygamber, en güzeli Hz. Zeyneb'le olan olan düğününde ol­mak üzere bütün evliliklerinde davetlilere ikramda bulunmuş[49] ve evlenen sahabilere de böyle bir ikram yapmalarını tavsiye et­miştir.[50] Velime demlen düğün yemeği adetine ashab-ı kiram çok itina gösteriyor, ikramı olmayanlar dahi, bedenen çalışmak sure­tiyle, kazanıp bu ikramı yapıyorlardı. Mesela Hz. Ali, Hz. Fatı-ma'yla evlenirken, dağlardan topladığı izhır otunu devesiyle Me­dine'ye getirmiş, yahudi bir kuyumcuya satarak elde ettiği paray­la ikramda bulunmuştur.[51]

Rasûlullah'm (s.a.v.), "biriniz velimeye çağrılırsa, mutlaka katılsın"[52] hadisi, düğünde ikram ve yeni evlileri tebrike katılma­nın önemini açıkça göstermektedir. Ebu Hüreyre'nin, "Yemekle­rin en kötüsü, fakirlerin terkedilerek sadece zenginlerin çağırıldı­ğı düğün yemeğidir. Her kim de böyle bir daveti terkederse, Allah ve Rasûlu ne karşı gelmiş olur,"[53] sözü de, günümüzdeki düğünle­rin önemli bir eksiğini göstermektedir. [54]

 

2. Eğlence:
 

Sevinçli bir olayın kutlaması olduğu için eğlence, zaten düğü­nün yapısında vardır. Asr-ı Saadet'ten verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı gibi düğünler, bir taraftan insandaki eğlence ihtiya­cını gidermekte, diğer taraftan da bu mutlu ve hayırlı olay saz ve sözle (def ve şarkı) bütün cemiyete duyurulmakta idi.

Eğlence, hayatın çeşitli safhalarında değişik seviyelerde his­sedilen bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı zamanında karşılayan insanlar, yıllar sonra da bunun hazzını duyarlar. Düğünlerde çocuklar ve gençler, meşru bir zeminde bu arzularım giderirlerse, bunun doyumu ilerideki hayatlarında da müsbet tesirini gösterir. Bu se­beple düğünlerde, başta gençler olmak üzere günümüz insanının eğlence ihtiyacı karşılanmalıdır. Bu eğlencelerde müzik aletleri, çeşitli şarkılar, türküler, ezgiler, ağır olmayan hareketli ilahiler... den yararlanılabilir. Sazlı ve sözlü müziğin bizatihi kendisinden ziyade kullanılma yönü ve insanda bıraktığı etki önemlidir. Eğer bu etkilenme, tatmini haram olan arzular uyandınyorsa müzik mahzurlu, meşru duygulara hitap ediyorsa müzik mubahtır. Dü­ğünlerde fevkalade, "Tasavvuf! Türk Musikisi", Türk Halk Müzi­ği", "Hamasi Türk Musikisi", "Türk Sanat Musikisi11... eserleri icra edilebilir.

Kadın ve erkekler kendi aralarında eğlenmek", ihtilat (karı­şıklık) olmamalıdır. Düğün salonları, kadın ve erkeklerin birbiri­ni rahatsız etmeden ayrı ayrı eğlenebilmelerine imkan verecek bir şekilde planlanmalıdır. Yerleşik düzende var olan avlulu veya ge­niş sofalı evler rahatça düğün eğlenceleri yapılmasına imkan veri­yordu. Fakat, sanayileşme ve kentlileşme sürecinde ortaya çıkan küçük apartman daireleri, değil düğün yapmaya, biraz kalabalık misafirleri dahi ağırlamaya imkan vermemektedir. Bu sebeple, herkesin, külfetsiz ve masrafsız bir şekilde düğün yapmasına im­kan verecek geniş mekanlar sağlanmalıdır. Mesela, toplu konut uygulamalarıyla hayli yaygınlaşan siteler, hatta apartmanların alt katları böyle düzenlenebilir. Bu da, önemli bir sosyal mesele­nin halli demektir. Bugün kadınların yaptıkları "kına gecesi

eğlenceleri" sünnete son derece uygun eğlenceler olduğundan, şe­hir şartlarında da yapılmalıdır. [55]

 

3. Çeşitli Yarışmalar:
 

Yakın tarihe kadar, hatta günümüzde dahi Anadolu'daki dü­ğünlerde çeşitli yarışlar, spor müsabakaları yapılır, bunlar da halkın eğlence ihtiyacım giderirdi. Güreş, at yarışları, cirit, ko­şu... gibi sportif faaliyetler, belki bugünün şartlarında, bilhassa şehir şartlarında yapılamaz, fakat buna benzer daha küçük çapta ve bilhassa çocuklar ve gençler arasında benzeri yarışlar yapılabi­lir. Bunlardan maksat sportif bir faaliyet değil, hoşça vakit geçir­meye ve gülüşmeye vesile olmasıdır. At yarışları[56] ve ko'şu, Asr-ı Saadete de yapılan şenliklerden idi. Hatta bizzat Peygamberimiz, hanımı Hz. Aişe ile birkaç defa yarışmış idi.[57]

 

4. Halk Oyunları:
 

Her bölgenin kendine has bir folklorik yapısı ve oyunları var­dır. Bu oyunlar o bölgede yaşayan herkesin kolayca iştirak edebi­leceği sadelik ve yaygınlıktadır. Mesela, Anadolu'nun bazı yörele­rinde yaygın olan halay, zeybek, horon, simsim, kılıç-kalkan,.. oyunları böyledir. Düğüne gelenlerin bir kısmı aktif olarak bu oyunlara katılırken, büyük bir kısmı da seyirci olarak eğlenceye iştirak eder. Bu oyunları sadece erkekler değil, kadınlar da oynar­lar. Bazı istisnaları hesaba katmazsak bu oyunlar, kadm-erkek karışık değil, ayrı ayrı ve kendi aralarında oynanır. Fakat erkek­lerin oyunlarım kadınlar da seyredebilir. Mescidde, Habeşliler'in mızrak-kalk an oyununu Hz.Aişe'nin seyretmesine Rasûlullah'ın (s.a.v.) izin vermesi de, bu cevazı göstermektedir.

Bu gün artık şehirlerimizde bu tür oyunlara amatörce katıla­cak fazla insan kalmadı. Fakat, okularda kurulan folklor grupları, kız-erkek karışık olmamak şartıyla, düğünlere çağınlmak sure­tiyle bu oyunlardan, düğün eğlencelerinde yararlanılabilir. [58]

 

5. Çeşitli Güldürüler:
 

İnsanın yapısında varolan mizah, insanları güldürmek, onlan rahatlatmak niyetiyle yapılır ve kimseye zarar vermezse dinen caizdir.[59] Günümüzde mîzah edebiyatı ve güldürü sanatları hayli gelişmiştir, komedi sanatçılığı diye bir meslek oluşmuştur. Bugün genellikle, müslümanlara ve dinî değerlere karşı bir silah olarak kullanılan güldürü sanatının, günümüzdeki yanlış örneklerine bakarak, caiz olmadığı kanaatine varmamak lazımdır. İslâm'a bağlı kalarak yapılacak komedi türleri dinen caiz olsa gerektir. Günümüzde, bu sanatın imkanlarından yararlanılarak hem insanlar eğlendirilir, hem de onlara doğru mesajlar verilebilir. Diğer taraftan bu yolla, islâm'a yöneltilen sataşmalar aynı silahla önlenebilir. Yeter ki müslümanlar, islâm'ın mesajım ve bu sana­tın inceliklerini iyi bilen kişileri yetiştirebilsinler.

Hz. Peygamber, devrinde hayli geçerli bir propaganda ve sal­dırı aleti olan hicve karşı müslüman şairlerin cevap vermelerini teşvik etmiş ve bu gayretlerinden dolayı onlan çok övmüştür. Hal­buki, genelde şiir, cahiliye şairlerinin kötü uygulamaları sebebiy­le, islâm'da umumi bir tasvib görmüş değildir.[60]

Düğün eğlencelerinde çeşitli mizahi türler, skeçler, parodiler, fıkralar, bilmeceler, pandomimler, küçük temsiller... kullanıla­rak törenler daha hareketli ve eğlenceli hale getirilebilir. [61]

 

6. Halk Hikayeleri:
 

Genellikle Doğu Anadolu'daki düğünlerde Köroğlu, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin... gibi, aşk ve hamasi halk hikayeleri düğün boyunca bir kaç celsede anlatılmak suretiyle güzel bir eğlence sağ­lanmaktaydı. Rahatlıkla bugün de, bu hikayeler veya benzerle­rinden yararlanılabilir. [62]

 

7. İslâm Tarihinden Çeşitli Anektodlar:
 

Düğüne gelen davetlileri, camide ibadete gelmiş bir cemaat gi­bi görmek ve onlara sadece vaazetmek kanaatimizce uygun değil­dir. Yapılan vaazın verimli olması için insanların, onu dinlemeye hazır ve istekli olması lazımdır. Camide, sünnette,düğünde, der­nekte... her yerde vaazla karşılaşan, istese de istemese de dinle­mek mecburiyetinde kalan insanlann böyle bir iştiyakta olması tab'an mümkün değildir. Çünkü insanın özelliklerinden biri de, devamlı yapılan şeylerden bıkması, usanmasıdır. [63]


[26] el-Buharî, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, el-Camiu's-Sahih, Nikâh 1.

[27] -Tirmizî, Ebu İsa Muhammed b. İsa, es-Sünen, Nikâh 6; en-Nesai, Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb, es-Sünen, Nikâh 72.

[28] İbn Mace, Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid, es-Sünen, Nikâh 20.

[29] Buharı, Nikâh 63; İbn Mâce, Nikâh 21.

[30] Buharı, Nikâh 49; İbn Mâce, Nikâh 21; Tirmizî, Nikâh 6; Ebu Davud. S» leyman b. Eş'as es-Sicistani, es-Sünon, Edeb 51.

[31] Nesaî, Nikâh 80.

[32] Ebu Davud et-Tayalisî, Müsned, Danrl-Mn'rifc, Beyrut tsz, 169.

[33] Buharı, Nikâh 75; İbn Haccr, Ahmed b. Ali el-Askalânî, Fethu'1-Barî Şer-Sahihi'l-Buharî, Tah: Abdulaziz b. Abdullah b. Baz. Beyrut 1410/1989 I.bs. IX-30S/309.

[34] ibn Mace, Nikâh 21.

[35] Buharı, Ideyn 2; Müslim, Ebu'l-Huseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyri, el-Camuı's-Sahib, Ideyn 16.

[36] Buhari, Ideyn 2.

[37] İbn Hacer, age, 11-565.

[38] Buhari, Nikâh 114; Müsîim Ideyn 17; Nesai, Ideyn 35.

[39] en-Nevevi, Muhyiddin Ebu Zekeriyya, el-Minhac, Mısır 1349, VI-185.

[40] Buharı, Cihad 79; Müslim, Ideyn 22; Nesaî, Ideyn 35.

[41] Hadid, 57-20.

[42] En'âm, 6-32; Ankebut 29-64; Muhammed 47-36: Hadid 57-20.

[43] Kasas, 28-77.

[44] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/497-501.

[45] İbn Hacer, age., 11-563.

[46] Buharı, Nikâh 49.

[47] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/501-502.

[48] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/503-504.

[49] Buharı, Nikâh 68, 69, 70.

[50] Buharı, Nikâh 68.

[51] Buharı, Buyu 28.

[52] Buharı, Nikâh 71 Dârİmi, Nikâh 23.

[53] Buharı, Nikâh 72.

[54] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/504-505.

[55] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/505-506.

[56] Buharı, Salât 41; Ahmedb. Hanbel, Müsned, 11-11, VI, 299.

[57] İbn Mace Nikâh 50.

Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/506.

[58] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/506.

[59] Bak: Köten, Akif, Hz.Peygamber'in Sünnetinde Şaka ve Bazı Şakacı Saha-biler, Bursa 1991,11-14.

[60] Şuara 26-224.

[61] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/506-507.

[62] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/507.

[63] Yrd. Doç. Dr. Akif Köten, Bütün Yönleriyle Asr-ı Saadet’te İslam, Beyan Yayınları: 4/507.

mevlüdekalınsaz
Mon 27 October 2014, 06:45 pm GMT +0200
Allah razı olsun.oldukça önemli bilgiler..düğün eğlenilmesi gereken bir gündür evet ama bu eğlence ihtiyacını meşru dairesi içinde geçirmek ve sınırı aşmamak gerek..ne yazı k ki günümüzde  "ömürde bir gün" bahanesinin arkasına sığınılarak bu sınır İslami ölçüleri aşmakta..

   Rabbim bizleri ıslah eylesin.nefsimizin esaretinden ,arzu ve isteklerinden de kurtarsın inşalalh...

ehlidunya
Mon 27 October 2014, 08:18 pm GMT +0200
Esselamu aleykum ; dinimize uygun bir düğün ve evlilik yapar ve ona uygun hayırlı nesiller yetiştiririz inşaallah

saniyenur
Mon 27 October 2014, 11:00 pm GMT +0200
Rabbim razi olsun çok güzel bir paylasim yapilmis yine. Her şey yerinde ve sinirinda olduğu sürece eğlenmek de mübah. Ne güzel bir dinimiz var ki bizlerin ihtiyaclarini meşru yollardan karsilamamiza musade ediliyor.

cerendemir
Mon 27 October 2014, 11:07 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun inşallah paylaşımdan.Düğünlerde çalığı çalınmalı,herkese duyrulmalı ki,insanlar duymalı evlenen kişileri....