- Aşkının üstün gelişi

Adsense kodları


Aşkının üstün gelişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 22 October 2010, 11:03 pm GMT +0200
450. Aşkının üstün gelişi yüzünden akıl düşünceyi bırakıyor,
 coşup köpürüyor!

Müfte'ilün, Mefa-îlün, Müfta'ilün, Mefa'îlün
(c. II, 561)

• Benim mest olmuş can dudum, tek bir şekerie ne hale geliyor; benim şarabı seven Zühre yıldızım, bir ay yüzünden ne oluyor!

• Onun aşkı yüzünden gönül denizim dalgalanıyor da, dalgası, dokuzuncu kat göğü bile aşıyor! Bir inci yüzünden gönül denizimin böyle dalgalanma-sına şaşıp kalıyorum!

• Can bir manevî padişahtır; ben de onun bayrağıyım! Can seher vaktidir; ben ise karanlık geceyim! Benim şu güneş gibi olan gönlüm, her seher vaktinde ne hale geliyor?

• Gönül paramparça oldu; görebilenler onu gördüler fakat, bütün kainat ilahî bir bakışla ne hallere gelmededir?

• Aşkının üstün gelişi yüzünden akıl, düşünmeyi bırakıyor da, coşup köpürüyor! îlahî nürun parıltılanndan karalarda, denizlerde, havalarda yaşayan çeşit çeşit sayısız varlıklar ne hallere geliyorlar, ne hünerler gösteriyorlar?

• Aklı erenler, onun gücünden, büyüklüğünden haberleri olanlar, onun yüzünden la'l madeni haline gelirler, kemale ererler! Ama onun kudretinden haberleri olmayanlar, bu bilgisizlikleri yüzünden ne hallere düşüyorlar, nasıl perişan oluyorlar? Neden bu hale geldiklerinden onların kendilerinin haberleri yoktur!

451. Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. II, 570)

• Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi! Dünya yeşerdi, güzelleşti; laleler arasında dolaşma zamanı geldi!

• Ey reyhan! Susenin yüz tane dili var; baharın güzelliğini ona söylet, ondan işit! Balçık ovayı seyret; nasıl da süslendi, güzelliklerle doldu, çok hoş bir hal aldı!

• Gül, nesrine; "Şu dünyada, şu gurbet elde nasıldın, ne halde idin?" diye soruyor. 0 da; "îlkbahar ötelerden çıkageldi, hoşluklar, güzellikler getirdi; durumdan çok memnunum!" diyor.

• Yasemin de selvi ağacına; "Durmadan sallanıp duruyorsun; yoksa ilkbahar sana şarap mı içirdi?" diye takılıyor. Selvi de yaseminin kulağına; "0 hilm sahibi, merhametli, esirgeyici sevgili geldi!" diyor.

• Menekşe nilüferin yanına geldi de; "Baharınız kutlu olsun!" dedi. "Sararıp solma zamanı geçti, uzun sürecek yeni bir hayat, yeni bir ömür geldi!"

• Nergis güle; "Keyfin yerinde, gülüyorsun değil mi?" diye gözünü kırpıyor. Gül de; "Evet!" diyor. "Ben gülmeyeyim de kim gülsün? Sevgili geldi, gönlüme girdi; bana hoş kokular getirdi!"

• Çam ağacı da; "Allah'ın inayeti ile çetin yollar aşıldı; kışın dondurucu soğukları bizi bırakıp gitti! Şimdi her yaprak, su verilmiş kılıç gibi baş kaldırdı, yeşerdi!"

• Şu geveze leyleğe bak! Minbere çıkmış; "Ey dostlar, ne duruyorsunuz? Haydi, çalışma zamanı, iş zamanı geldi; herkes uykudan uyandı; siz de uyanın!" diye lak lak edip duruyor.

 

452. Allah, insanı, can kuşu kafesinin demirden olmasından korusun!

Mefa'îlün,Mefa'îlün,Mefa'îlün,Mefa'îlün,
(c.11. 568 )

• Ay yüzlü sevgili gelince, canın ne değeri kalır, onun yanında can kim olu-yor? Gün doğunca, artık gece bekçisinin işi bitmiştir; ona gerek yok!

• Ayın aylık etmesi, ışıklar saçması, gökyüzünde rahatça dolaşıp durması için güneş ona lutufta bulunur, geceleri kendini gizler, görünmez olur!

• Ey gönül! Sen de bu dünya evinden kaç git; bu kirli ev, seni rahatsız ediyor, seni sıkıyor! Aslında bu ev, bizim evimiz değildir; bu ev bize yabancıdır! Aklını başına al da, döşemesi gökyüzü olan bir gül bahçesine, bir eyvana git!

• Bu dünya, yaşanacak bir yer değildir! Bu dünyada birbirleri ile savaşan in-sanlar, barıştıkları zaman bile, gönülleri kinlerle doludur. Bu dünyanın sabahı bile yalancıdır! Çünkü, sabahının arkasında gece gizlenmiştir; burada sonsuz sabah yoktur! Dünyanın bu çeşit aldatıcı sabahları Hakk yolunda yürüyüp giden kervanları helak edegelmiştir!

 "Gençliğimde bazı şiirler yazardım. Mevlana'yı tanıdıktan sonra yazdıklarımdan utandım, defterlerimi yaktım. Hafızamda kalan şu iki beyti, Mevlana'nın yukarıdaki beyti münasebeti ile bir hatıra olarak sayın okuyucularıma arzederim:

"Akşamların ardında sabahın sesi var
Kışlarda da bir gizli bahar müjdesi var
Vuslatların ardında ne var, sorına fakat
Hicranda senin vuslatının hissesi var!"

• Sen, varlıklara can bağışlayan, arkasında gece bulunmayan gerçek sabahı ara! îçte o gerçek sabahdır ki, binlerce ermişe "Mansur şarabı" sunar, binlerce Hakk aşığına aman verir, kurtuluşa ulaştırır!

• Aşk ateşi yanınca gamı, kederi de yakar, yandırır! Fakat, onun yanına bir gül fidanı eksen, alevleri ile onu besler de, o gül fidanı bir gül bahçesi olur!

• Gönlü temiz, huyu güzel Hakk aşığı, insanı her türlü afetten korur! Hassas, ince, asîl ruhlu bir dosta, bir sevgiliye yüzlerce can feda olsun!

• Tatlı dilli bir dost, tatlı sözleri ile insanı şarap gibi mest eder! Zaten kendisi, ilahî güzellikler karşısında mest olmuş, daima Hakk'la vuslat halindedir!

• Rüyada kendisini gökyüzünde ayla buluşmuş gören bir kişinin bedeni, samanlıkta yatar uyursa ne gam!

• Allah, insanı, can kuşunun kafesinin demirden olmasından korusun! Ötelerin kuşu olan zümrüdankanın da, şu dünyanın daracık yuvasında kalmasını Allah göstermesin!

• Ağzını kapa, artık sus! Sen, Hakk'ın ilham ettiği ilahî sözlere sahipsin! Sen, ölümsüz olan, sonsuz olan bir kulak, bir akıl bul da, onlara seslen!..

 

453. Aşık kimsesiz, yapayalnız kalsa bile, o, yalnız değildir;
 sevgilisi ile gizlice, manen beraberdir!

Melu'îlün. Mct'a'îlün. Fe'ulün
(c. II, 662)

• Dünya, baştan başa dikenlerle dolu olsa, yine de aşıkın gönlü tamamıyla gül bahçesidir!

• Şu dönen gökyüzü dönmesini durdursa da işsiz güçsüz kalsa, aşıkların gönlü yine iştedir, güçtedir; bir sevgi alışverişinde, sevgiliyi anmakta, sevgiliyi düşünmektedir!

• Herkes kederlere, gamlara uğrasa, herkesin başına belalar yağsa, aşıkın canı sevinçlidir, neşelidir, latîftir! Çünkü, bütün başa gelenler, Hakk'tan gelmektedir!

• Aşık kimsesiz, tek başına, yapayalnız kalsa da, o, yalnız değildir; sevgilisi ile gizlice, beraberdir! Çünkü o, nerede olursa olsun, gerçek sevgili olan Allah ile manen beraberdir!

• Aşıkların şarabı, üzüm şarabı gibi küpten coşmaz, gönülden coşar! Aşık, sırlar aleminde aşka dost olur, arkadaş olur!

• Sen bir aşığı hasta görürsen, ona ne gam!.. Onun gizli, güzel sevgilisi onun başucunda değil midir?

• Sen, aşk atına bin; Hakk yolunun uzaklığını, zorluğunu düşünme! Çünkü, aşk atı pek rahvandır, pek hızlı gider!

• Yol düzgün olmasa, zahmetlerle, sıkıntılarla dolu olsa bile, aşk atı bir atılışında seni menzile, varacağın yere götürür!

• Sen, hem mest, kendini kaybetmiş, hem de çok akıllı olan

 

454. Allah'ın nüru gelince, kabir bir gül bahçesi olur!

Mefulü, Mefa-îlün, Mefülü, Mefa'îlün
 (c. 11, 611)

• Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mümin! Dua zamanı geldi; haydi, kalk! Ey kötülük etmeyi adet edinmiş nefis; ibadet etme, iyilik etme zamanı geldi!

• Pencereden bak; tövbe kapısını aç! Evi tertibe koy, düzelt! Haydi, durma;bizim nöbetimiz geldi!

• Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun? Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur; abdest al, namaza durma zamanı geldi!

• Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman, hayatta şu karşında duran kıbleyi hatırlarsın ama, namazını kılamadığın, kazaya bıraktığın için içinin yanmasından eline ne geçer?

• Sen şimdi hayatta iken bu kıbleden bir nür, bir ışık ara, bir ışık elde et de, o nur, o ışık senin kabrini ışıtsın, aydınlatsın! Allah'ın nüru gelince kabir, bir gül bahçesi olur!

 

455. Ten kafesinden ayrılanlar; neredesiniz?

Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. II, 656)

• Ey şimdi ten kafesinden ayrılmış olanlar! Tekrar bir yüz gösterin, görünün de söyleyin; neredesiniz?

• Ten geminiz şu denizde kırık bir halde kaldı. Ey balıklar gibi ölüm denizine dökülenler; bir an için olsun, bu sudan çıkın, kendinizi gösterin! Yoksa, hayat mücadelesi vererek günlerin havanında inciler gibi dövülüp toz mu oldunuz?

• Fakat o toz, hakikati arayanların gözlerinin sürmesidir! îyi görebilmek için o sürmeyi gözlerinize sürün, sürün!

• Ey ruh aleminden bu dünyaya doğup gelenler! Ölüm gelince ürkmeyin, korkmayın! Bu, ölüm değil, bu ikinci bir doğumdur; doğun, doğun!

 

456. Geceleri ben ağlamasam, inlemesem bile hasta gönül ağlar, inler!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün, Mefa'îlün
(c. 11, 571)

• Gül, bu gece, sevgilinin saçları gibi canlar bağışlıyor; ayın nürlar saçan yüzü de, sevgilinin yanağına benziyor.

• Yıldızlar, gökyüzünde başıboş avare aşıklar gibi dönüp dolaşıyorlar. Onların gönüllerinin yanışından akıl bile işten güçten kaldı, düşünemez oldu!

• Can sakîsi gizlilik aleminin kadehi ile öyle bir şarap sundu ki, yıkılıp kendimden geçtim; ayık kalan kim, belli değil!

• Sen, geceleri, hastalardan başkasını ağlayıp inler, uyanık kalır bulamazsın! Ama, ben ağlamasam, inlemesem bile hasta gönül ağlar, inler!

 Fuzülî merhumun bir beyti şöyle:

"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir!
Mübtela-yı gama sor kim geceler kaç saat!"

(Uzun geceyi vakit belirleyen, yıldızlarla uğraşan kişiden sorma; gecelerin ne kadar uzun olduğunu sen gamlı kişilerden sor!)

• Ey gönül; çırpınıp duran şu denizde Yunus gibi ağla, inle! Çünkü, gece timsahı aşk denizinde adam yiyeceğe benziyor!

• Canda, şu yeryüzünden, şu gökyüzünden bambaşka, acaip bir gök, acaip bir pazar var fakat, kıskançlığından ötürü o pazar gizli kalıyor!

 

457. 0; canımı da, gönlümü de hasta etti; gönül şişemi de kırdı!

Müfle'ilün. Mefa'îlün, Müfte'ilün. Mefa'îlün
(c. II, 558 )

• Sevgili, bizi develer gibi yularımızdan tutmuş çekiyor! Bakalım, kendi sarhoş devesini hangi katara, hangi develer arasına katacak?

• 0; canımı da. bedenimi de hasta etti, yaraladı! Gönül şişemi kırdı, boynumu da bağladı! Bakalım, beni ne işe çekip götürecek?

• Sanki ben onun oltasıyım, ağıyım; balıklar gibi beni tutuyor, karaya atıyor! Gönül tuzağımı da, av beyine doğru çekiyor!

• 0; yalnız beni değil, göğün altındaki bulutlar katarını da çeker, dağlara, mağaralara doğru götürür, ovaların sakîsi yapar, susuzlukları giderir!

• Gök, gürleyerek davul çalıyor! Artık, tabiatın cüz'i de, küllü de dirilmiştir! Ağaçların gönüllerine, güllerin burunlarına hoş bahar kokulan geliyor!

• 0; çekirdeğin gönlüne meyve olma isteğini veriyor, ağaçların sırlarını yapraklar halinde, meyveler halinde dallarına asarak açıklıyor!

• Gerçi kış mevsiminin dondurucu soğukları, cefası bahçeyi terk edince bahçe sevindi, güzelleşti, mahmurlaştı ama, bu da, herşey gibi devamlı olmayacak! Yaz mevsiminin kavurucu sıcakları gelince, ilkbaharın da, bahçenin de güzelliği kalmayacak, mahmurluğu gidecektir!

 

458. Biz insanlar, duvardaki resimlere benzeriz;
bizi resmedenin ışığı vurunca canlanırız!

Mefa'îlün. Mela'îlün. Mefa'îlüıı, Mefa'îlün
(c. 11. 591)

• Bu ne hoş kokudur, ne hoş kokudur? Acaba o gül yanaklı sevgili gül bahçesinden mi geliyor?

• îlkbahar gecesi mi, öd ağacı mı; yoksa misk mi, anber mi? Yoksa, Yusuf aleyhisselam acele acele ıtırlar pazarından mı geliyor?

• Du nasıl bir nurdur? Bu nasıl parıltıdır? Bu ay mıdır, güneş midir? Yoksa, yalnızlığı arayan Hakk dostu Muhammed aleyhisselam dağdan, mağaradan mı teşrif buyuruyor?

• Selvi boylu sevgili gezmeye çıkınca, dünya gül bahçesi olur; kendini gösterince de, kıyamet kopar!

• Biz, bütün insanlar, duvardaki resimlere benzeriz; bizi resmedenin, bizi yapanın ışığı vurunca o zaman canlanır, uyanmaya baçlarız!

 

459. Oruç yüzünden bizim canımız dirilik elde edecektir!

Müfte'ilün. Fa'ilat. Miifte'ilün. Fa'ilat
(c. II. 892)

• Ramazan geldi; aşk ve iman padişahının sancağı erişti! Artık maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü, göklerden manevî rızık geldi ve can sofrası kuruldu!

• Can, bedenin hantallığından kurtuldu; tabiatımızın isteklerinin eli bağlandı! Aşk ve iman ordusu geldi, sapıklık ve imansızlık ordusunu kırdı geçirdi!

• Bir bakıma oruç, bizim kurtuluşumuzun kurbanı sayılır; bizim canımız, onun yüzünden dirilik elde edecektir! Mademki göniil evine misafir olarak can geldi, onun uğruna bedenimizi tamamıyla kurban edelim

• Sabır, hoş bir buluttur; ondan, hikmet, manevî lütuflar yağar! Bu sebeptendir ki, Kur'an-ı Kerim de bu sabır ayında nazil olmuştur!

• Bizi kötü işler, günahlar işlemeye teşvik eden kirli nefsimiz, arınmaya, temizlenmeye muhtaçtı! Ramazan gelince, günah zindanının kapısı kırıldı; can, nefsin esaretinden kurtuldu, miraca çıktı, sevgiliye kavuştu!

• Bu mübarek ayda gönül de boş durmadı; ümitsizlik perdesini yırttı, göklere uçtu! Can, zaten bu kirli dünyaya mensup değildi, meleklerdendi; onlara ulaştı!

• Ramazan günlerinde sarkıtılan merhamet ipine sanl da, şu beden kuyusun-daki hapisten kendini kurtar! Yüsuf aleyhisselam kuyunun ağzına geldi, seni çağırıyor; çabuk ol, vakit geçirme!

• İsa aleyhisselam isteklerden, beden eşeğinin arzularından kurtulunca, duası kabul edildi! Sen de nefsanî isteklerden temizlen, elini yıka! Çünkü, gökyüzünden manevî yemeklerle dolu sofra geldi!

• Haydi, elini ağzını yıka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakikate erdikleri, Hakk'ı bulduklan için susup duran ermişlere gelen mana sözlerini, mana lokmalarını  ancak Şems-i Tebı-îzî'nin himmeti ile bulabilirsin!