- Aşıklar ve akıllılar

Adsense kodları


Aşıklar ve akıllılar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Mon 25 October 2010, 01:32 pm GMT +0200
113. Aşıklar ve akıllılar!

Fa'ilatün,  Fa'ilatün, Fa'ilat
(c.I, 172)

• Aşıkların arasına, akıllı biri gelmesin. Bilhassa bizim gönül verdiğimiz o güzelin aşıklarından uzak dursun!

• Akıllılar, aşıklardan uzak olsun. Külhan kokusu, seher vaktinde esen sabah rüzgarından uzaklara gitsin.

• Eğer aramıza akıllı bir kişi gelmek isterse, onu bırakmayın, ona yol vermeyin. Ama bir aşık gelirse, ona hoş geldin, safalar getirdin deyin, yüzlerce merhabalar edin!

• Aşıklar meclisi, bağışlayış meclisidir. Pek tutumlu olan akla uyup, aşkta cimrilik etmek vebale girmektir.

• Aklın nürundan aşk utanır. Genç yaşta ihtiyar olmak kötü bir haldir.

• Ey aşık! Vakit geçirmeden aşıklar evine dön gel! Çünkü aşksız ömür geçirmek, ömrü heba etmek, boş yere harcamaktır.

 

114. Sen bu dünyada pek garibsin, pek garibsin, söyle sen nerelisin?

Fa'ilatiin, Fa'ilatiin, Fa'ilat
 (c.I, 170)

• Ey anlayışlı, hoş arif! Ey kamil insan! Sen hemen bizi bırakıp gidem Sen bugün akşama kadar bizimsin bizim!

 • Bugün akşam karanlığı basıncaya kadar mana sofrasında işretimiz var, neşemiz var, zevkimiz var. Ey tertemiz kalbli Hakk aşıkları! Ey dostlar! Buyurun sofraya, buyurun!

•  Ey her sema'ın canının canı! Sen ay yüzlüsün, ay yüzlüsün, ay yüzlü!

• Ömür vefasız; durmadan geçip gitmede. Sen, sen de bir ömürsün. Ancak bizi bırakıp giden vefasız ömür değilsin. Sen vefalı ömürsün, vefalı ömürsün!

• Sen bu dünyada pek garipsin, pek garipsin, pek garip! Söyle sen nerelisin? Nerelisin, nereli?

"Niyazî-i Mısrî hazretlerinin

"Ey garib bülbül diyarın kandedir?
 Bir haber ver gülzarın kandedir?
 Sen bu ilde kimseye yar olmadın?
Var senin elbette yarin kandedir?"şiiri hatıra geldi

• Sen kiminle berabersin? En yakın dostun kimdir? Anladım, anladım. Sen Allah'la berabersin, Allah'la berabersin, Allah'la beraber!

Hz.Mevlana bir Mesnevî beytinde aynen şöyle buyunır:

" Sonunda şunu bildin ,şunu anladın ki; Biz sadece şu görünen bedenden ibaret değiliz. bedenin ötesinde Allah ile beraber yaşıyoruz."

• Ey büyük ve eşsiz ressamın yaptığı resimlerin en güzeli, ey seçilmiş resim' Sen seni yapandan nasıl ayrı kalırsın, nasıl ayrı kalırsın, nasıl ayrı!

• Anladım, anladım. Herkese yabancısın. Hiç kimse ile dost olamuyorsun.Yalnız onun verdiği dertle arkadaşsın, O'nun verdiği gamla dostsun! O'nun gamı ile dostsun! O'nun gamı ile dost!





115. Can mana helvası yediği zaman göklere, ötelere; arşa yükselir.

Mefa'îlün, Fa'ilat, Mefa'îlün, Fa'îlün
 (c. I, 225)


• Allah süfîler için mana helvası hazırlatmış, süfîler de halka halinde sofraya oturmuşlar.

• O kazandan alınan bir lokma helva ile binlerce kişiye gökyüzünde sofralar kurulur.

• Padişahlar padişahından Hakk aşıklarına helva ikram ediliyor. diye göklere bir gürültü düşer, doğuya da, batıya da tatlı sıcak bir uğultu yayılır.

• "Melekler gökyüzünde helva pişirdiler." diye mutfaktan elçiler gelir.

• Beden helva yiyince abdesthaneye gider. Fakat can helva yediği zaman göklere, ötelere gider, arşa yükselir.

• Ey can! Sen rnana helvası pişirilen gönül kazanının çevresinde başını ayak yapda, gece gibi dön dolaş, dolaş da ağzın helva ile dolsun.

 

116. 0 kapısından kovarsa, beni tertemiz hale sokar, manevî kirlerden arındırır.

Müfte'ilün, Müfte'iliin, Müfte'ilün, Müfte'ilün
 (c.I, 266)


• Birden  bire esip gelen riizgar uykumu dağıttı. Onun ılıklığı geçen zamanın güzelliğini hatırlattı.

 • Ey bakışları içime işleyen, ruhumu hedef alan ceylan! Ey tatlı sözleri gön-' şerefler veren, beni yücelten ay yüzlü sevgili!

• 0 eşi bulunmaz dilber, beni özleyişlere düşürdü. Bana anlatılmaz zevkler verdi. Beni güldürdü, sevindirdi, cömertlikleri ile beni fakirin fakiri yaptı. 0 ihsan sahibi, 0 üstün varlık yaptığı iyiliklerle beni minnet altında bıraktı, beni teşekküre mecbur etti.

• Kapısından kovarsa, beni tertemiz bir hale sokar. Manevî kirliliklerden arındırır. Kendini bana göstermek lütfunda bulunursa heyecandan yok olurum. Benden uzaklaşırsa beni ihtiyarlatır, kocaltır. Bunlara rağmen buluşacağımız güne kadar Allah ona sağlık ihsan etsin!

• Bana ikramda bulundu. Bayramının kurbanı olmam için beni ok yağmuruna tuttu. Aslında benim derdim de, hastalığım da o oklardadır. llacım da, şifam da o oklardadır.

• Ey karanlık geceleri aydınlatan, nürlandıran ay! Ey başların tacı! Sen doğudan doğup göründün de gecem kuşluk vaktine döndü, ışığı ile göz kamaştırıyor.

• Senin doğuşun azab içinde olan rühum için bir kurtuluş, bir murada eriş oldu. Nürların uykuları, sersemlikleri dağıttı. Ey dostlar! Bu mutlu zamandan yararlanmak için gevşek davranmayın, acele edin!

• Ey gözüm! Onu gördüğün zaman kamaşır da göz kapaklarını kaparsan haline şükret! Ona bakabilsen onu darıltırsın da kaçar, görünmez olur.

• Ey aşık! Sen bu aşk derdinden kurtulma, eziyetler çek, ağla, sızlan, kıvran dur! Gökte yanarak kayan yıldızlar gibi sen de aşk semasında yok ol, sön!

• Ey gören fakat görünmeyen! Gözden uyku kaçtı. Geceleyin yola düşmek için gönlüm esirlikten kurtuldu. Haydi bu kederlerle, gamlarla dolu olan bu alemi bırakın da, bu alemin ötesine doğru yola düşün!

 

117. Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kurtuldu.
 Sen bu dünyada insan şeklinde yılanlarla yaşıyorsun!

Mefa'îliin, Fe'ilatiin, Mefa'îliin, Fe'ilün
( 215)

• Ben nereden geldim, bu cihanın gamı, neş'esi nereden geldi? Ben nerede-? Yağmur ve oluk düşüncesi nerede, yani aklımın bu dünyaya ait işlere tıkılıp kalması nerede? Bunlarla benim ne ilgim vardır?

• Niçin ben asıl alemime; kendi dünyama dönmeyeyim? Burada benim ne işim var var? Gönül nerelidir? Neredendir? Şu toprak seyrine dalmak neredendir,nedir; düşünmüyor musun?

•Sen dört kanatlı bir kuşsun! îstersen ta göklere kadar uçar gidersin. Sen nereden geldin? Bunu hiç aklına getirmiyor musun? Ötelere gitmek, göklere diven kurmak, göklere yücelmek elinde iken sen evin damına çıkmak için merdiven telaşına kapılmışsın.

•Gökyüzünden binlerce naralar geliyor. Susuyorsun. Bu sesler bu feryatlar nerden geliyor diye aramıyorsun? Kulağındaki gaflet pamuğu bu sesleri sana duyurmuyor.

•Hz. Adem bir yılan yüzünden cennetten kovuldu. Sen bu dünyada insan şeklinde yılanlar, akrepler içinde kalmışsın, onlarla beraber yaşıyorsun. Sana kurtuluş nerede? Aman nerede?

• Ömrünün, yaşayışının ölümle sona ereceğini sanma! Bedenin ölür ama,sende bulunan gerçek ben, ilahî emanet ölmez. Çünkü sen Hakk'ın sıfatlarında yaratılmışsın. Allah'a ne son vardır, ne de sınır.

• Ecel, kafesi kırar ama kuşu incitmez. Ecel nerede, ebedî kuşun kanadı nerede?

 

18. Sen yüzünü gösterince cansız sandığımız varhklar canlanır!

Fa'ilatiin, Fa'ilatün, Fa'ilat
 (c.I, 171)

• 0 gül renkli yüzünü gösterince, cansız sandığınız varlıklar canlanırlar. Taşlar, kayalar bile neşelenirler de, dönmeğe, oynamaya başlarlar.

• Hakk aşıklarının hatırı için bir kere daha örtüden başını çıkar, yüzünü göster!

• Göster de benliği şaşırsın, yolunu kaybetsin. Aklı başında olan kişi de, hünerini, marifetini kırsın, döksün!

• Senin güzel hayalin ayna gibi suya aksedince, su gevher olsun, ateş de yakma adetini terk etsin!

• Senin güzelliğin olduktan sonra "ay"a yüz çevirmem, onu istemem! Salkım gibi gökyüzünden sarkıp duran iki üç hafıf kandil benim ne işime yarar!

• Senin güzel nürlu yüzün varken kirlerle, paslarla dolu olan gökyüzüne ben nasıl ayna diyebilirim!

• Bir nefes ettin, üfürdün de, kötülüklerle dolu sıkıntılı ruhlara daracık gelen şu köhne dünyayı güzelleştirdin, yeniden meydana getirdin, bize sevdirdin.

 

119. Senin nürunda ben zaman zaman Mustafa(s.a.v.)'in nurunu görüyorum.

Müstefilün, Fe'ülün, Müstefilün, Fe'ulün
(c.I, 190)

• Ebedîlik şarabını getiriyorsun ama, sen olmadıktan sonra, o benim ne işime yarar? Onun bir kadehi bile sensiz boğazımdan geçmez.

• Çalgıcı, elinden kadehi bırak da feryada figana başla! Sevgili, eşsiz olan o baha biçilmez güzelliğe, bir baha biç! 0 güzelliğin değeri nedir?

• Gönlüne afet kesilen o güzele, seni bağlayan aşk zincirine,büyüleyen o gözlere, o büyücüye bir daha biç!

• Tekrar gel; o kadehi bir daha sun, sun da işimiz tam olsun; işler yolunda in. Eski vefana yeniden dön, tekrar vefalı ol! Bu defa başka türlü bir vefa göster!

 • Mayası bozuk şeytan bile senin lütfunla melekleşir. Temizlik, doğruluk diyarına senin bayrağın çekilmiştir.

•Ey eşsiz varlık! Seçilmiş güzel! Senin nürun göklere ulaştı, gökleri geçti.sein nürunda ben zaman zaman Mustafa(s.a.v.)'in nürunu görüyorum.

• Aşk yolu bağlanınca elimdeki kazancım, varım, yoğum bir "ah"tan ibaret oldu. Kehribara benzeyen aşka karşı dağ bile bir saman çöpüne döndü.

 

120. Kader terzisi!

Mefa'îliin, Fe'ilatiin, Mefa'îlün, Fa'iliin
(c.1, 216)

• Yann olsun da, ben uzun kaftanımı giyerek ve yanıma da binlerce arşın "sevda" alarak aşıklar terzisinin dükkanına gideyim.

• O öyle bir usta terzidir ki, yaptığı elbise ile seni senden ayırır, başka bir kışı ıpar. Oraya Yezid olarak girersin, Zeyd olarak çıkarsın.

• Sen birisine tam manasıyla gönül verdin de ona bağlandın mı, o görünmez makasıyla "înin oradan!" emriyle o dostluğu keser, seni ondan ayırır.

"Bakara SOresi. 2/38."

• Deli gönlün halden hale girişi gibi, onun değişmesine yani bir araya getirişine, sökülüşüne, dağılışına, perişan edilişine şaştım kaldım. 0 dilediğını saglamlaştırr, dilediğini söker atar.

• Gönül toprakla dolu tahta bir kap, bir teneke. 0 da gönlün mühendisı. 0 toprağa ne şekiller verir! Neler çizer! Ne rakamlar döker! Ne hakîkatler yazar.ne adlar kaydeder!

• Seni sayı gibi alır, bir başkasına çarpar. Bu çarpıştan ne sonuçlar meydana gelir!

• Çarpmayı gördün ya, şimdi de pay edişi seyret! Denize bak nasıl dalgalar bağışlamada!

121. Ben onun güverciniyim, beni kovsa bile evinin damının çevresinde uçarım.

Mefa'îliin, Fe'ilatün, Mefa'îliin, Fe'ilün
 (c.I, 226)


• Sevgili beni bırakıp gitti. Ondan armağan olarak bana "ah"lar ve sapsarı olmuş bir yüz, yaşlarla dolu iki göz kaldı.

• Cenab-ı Hakk da beni can aleminden sürüp çıkardı, dünyaya sürgün etti. Ama ona; "Neden beni o alemden bu aleme sürdün?" diyebilir miyim? Haddime mi düşmüş.

• Ezelde Cenab-ı Hakk: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu zaman biz,  "Evet!" demedik mi? îlahî aşka düşerek bu Evet!" dememize aşk şahit olduğu içindir ki aşkta yüz binlerce bela vardır.

• Başa gelen bela inci gibidir. înci elde etmek seni sevindirir, kuvvetlendirir. daha da tez canlı eder. Hele onun denizden gelen, o denizin bulunmaz incisi, essız incisi olursa, ne hale gelirsin, onu sen düşün!

• Ben onun güverciniyim. Beni kovsa bile evinin damının çevresinden başka nereye uçabilirim?

• O 'nun gölgesine sığındım da dünyaları aydınlatan güneş oldum. Devlet kuşunun gölgesi kimin başına düşerse, o padişah olur.

• Yeter artık, sözü bırak da duaya başla! Hz. îsa bile dördüncü kat göğe dua ile uçtu.

 

122. Yamalı hırka giymekle insan derviş olmaz!

Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstef'ilün, Müstefiliin
 (c. I, 15)

 •Ey bizim canımızı tatlılaştıran, bize bizi sevdiren, kendinde olanı, kendini neni kendinden geçir, kendine yabancı kıl! Kendinden geçeni kendine ! Şu dervişe, şu yoksula da bir şey ver!

•Aşıkları şereflendir! Ufukları nürunla aydınlat! Herkesin ilaç sandığı tiryakı, nefsanî arzuları zehir haline getir! Şu dervişe de bir şey ver!

• Ay gibi nurlu ve güzel yüzünle, tesirli gözlerinle seni sevenlere bakmak lutfunda bulun! Bizi kendine yol arkadaşı edin! Şu dervişe de bir şey ver!

•Dervişliğin nişanesi, belirtisi nedir? Herkese elinden geldiği kadar iyiliklerde bulunan, yardımcı olan, etrafa inciler saçan cömert kişi; tatlı dilli olup kimseyi incitmeyen, değerli sözler söyleyen seçkin insan derviştir. Yoksa herkesi aldatmak için yüz parçadan dikilmiş yamalı hırka giyen kişi derviş dir. Sen şu dervişe, yoksula birşeyler ver

Şeyh Sadî Hazretleri:

"Tarikat, dervişlik insanlara hizmet etmekten, yararlı olmaktan başka bir şey değil. Tesbih çekmekle, namaz kılmakla, hırka giymekle insan derviş olmaz." diye buyurmuştur

•Ey aziz varlık! Acılar seninle tatlılaşır. Küfür senin yüzünden din olur, dikende; nesrin, ağustos gülü haline gelir. Sen bu dervişe bir şeyler ver!63

Eski şairlerden birisi:

"Senin güzel yüzünü yüz yaşındaki rahip görürse; "Ben Allah'a inanırdım!" der. Saçını, zünnarını ateşe atar." demiştir.

• Ey benim canım, sevgilim, küfrüm, imanım, padişahlarımın padişahı! Şu dervişe, yoksula bir şey ver!

• Fanî olan bedene, maddî güzelliğe gönül verdiği için bir türlü huzur bulamayan, hüzünler içinde kalan kişi! Bedenle uğraşıp durma, bedene bakma! Şu dervişe, yoksula bir şey ver!

• Ey benim mum gibi nürlar saçan, karanlığı aydınlatan sevgilim! Ben bugün birşey yapacağım. Senin alevinin etrafında pervane gibi dolaşacağım ve senin aşk ateşine canımı vereceğim. Sen şu dervişe, şu yoksula bir şey ver!

 

123. Aşkın içi, özü anlatılacak, açıklanacak bir şey değildir!

Fa'ilatiin, pa'ilatün, Fa'ilat
 (c.I, 264)

• Öyle bir sevgilim var ki, sevgisi içimi yakıyor, kavuruyor. îstiyorum o, benim yiizümü ayakları altına alsın, gözlerimin üstünde yürüsün! Başka bir yerde yürümesin!

• 0 benim her şeyimdir. 0 benim ekmeğimdir, suyumdur, havamdır. Ama bütün bunlar da onunla beraber bulunduğumuz günün içinde gizlenmiştir. Bu yüzdendir ki rızkım, gıdam onunla bulunduğum gündür. Asıl benim günüm de o gündür. 0 gün ne hoştur! Onun gıdası da ne hoştur!

• 0 bizi yok edip giderse ne olur? Allah'a yemin ederim ki, onun beni yok etmesine razıyım. Allah dilediğini yapar!

• Onun dikeni güllere sermayedir. Hakîkati bizden gizleyen perdeleri açmakta lütuflar, ihsanlar sahibidir.

• Her ne söylediysen, ne duyduysan, onların hepsi de kabuk gibidir, manasız sözlerdir. Çünkü aşkın içi, özü açıklanacak, anlatılacak bir şey değildir!

• Hakîkati hisseden, tecellîlere mazhar olan özlü kişi deriye, kabuğa bakarmı?