- Ashabı Uhdud Öyküsü

Adsense kodları


Ashabı Uhdud Öyküsü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
meryem
Sun 28 November 2010, 10:48 am GMT +0200
VIII Ashabı Uhdud Öyküsü

Kuranda Ashabı Uhdûd Öyküsü
 
"Burçları olan göğe and olsun. Söz verilen kiyamet gününe and olsun. Kiyamet günü şahitlik edene ve edilene and olsun! Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın!

Bu inkarcıların inananlara kızmaları; onların sadece göklerin ve yerin  hükümranlığı kendisinin bulunan ve öğülmeye    layık    ve    güçlü    olan    Allah'a    inanmış olmalarındandır. Allah her şeye şahittir.

Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden   çevirmeye   uğraşanlar,   sonra   da   tevbe etmeyenler, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azap onlar adır.

Şüphesiz inanıp yararlı işler işleyenler, onlara içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır. Büyük kurtuluş budur.

Şüphesiz Rabbininin yakalaması  amansızdır.  Önce yaratıp sonra bunu tekrar eden odur. Yüce arşın sahibi, çok seven, bağışlayan odur. O, her dilediğini mutlaka yapandır.

Firavn ve Semûd ordularının haberi sana geldi mi? Şüphesiz inkar edenler, hep yalanlayagelmişlerdir. Oysa Allah onları ardlarından çevirmiştir.

Şüphesiz sana vahyedilen bu kitap, levhi mahfuzda bulunan şanlı bir Kur'andır."[315]

 Âyetlere Kısa Bir Bakış:
 
Seyid Kutub'un belirttiği gibi, Burûc suresi önemli birtakım olaylar sergilemektedir. Bunların başında iman ve inanç tasavvuru gelmektedir. Sure, boyutları uzak olan güçlü ışıklar saçmakta ve gerçekler otaya koymaktadır. Hatta surenin her âyeti, belki de her kelimesi geniş gerçekler alemine bir pencere açmakt adır.[316]

Bu sure ashabı uhdûd öyküsünü anlatır. Bu öykü surenin ana konusudur. Ancak Kur'an bunu, öncekilerin öykülerini verdiği gibi vermektedir. Bilindiği gibi Kur'an, genellikle bile bile öykünün ayrıntılarını, kahramanlarının adlarını, yer ve zamanını belirtmez ve ayrıntılarından, sahnelerinden ve olaylarından ancak ibret ve ders almayı sağlayacak olanlarını anlatır.

Burûc suresi, ashabı uhdûd öyküsünü bu şekilde anlatır. Öyküyü anlatan âyetler üzerinde kısaca duracağız ve onlardan gerekli ders ve ibretleri çıkarcağız.[317]

 Surede Yemin:
 
Sure, öyküyü anlatmak için yoğun bir atmosferle giriş yapmaktadır. Bu da yemin atmosferidir. Surede dört şeye yemin edilmektedir,

1- Burçlan olan göğe yemin edilmiştir. Sure   adını da buradan almıştır. Bilindiği gibi gök, büyük ve geniştir. Burçları da büyüktür. Burçlardan maksat büyük yıdızlar veya büyük yıldız kümeleri yahut gökte seyrederken yıldızların geçtiği konaklar olabilir. Maksat ne olursa olsun, bu anlatım büyüklük ve önem gölgesi yaymakt adır.[318]

2- Söz verilen güne yemin edilmiştir. Bu da geleceğine dair Allah'ın müminlere söz verdiği kıyamet günüdür.

3- Görene yemin edilmiştir. Görenden maksat, Yüce Allah'ın ümmet için şahitlik yapmasını isteyeceği Hz.Peygamber olabilir.Nitekim "Seni biz şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik"[319] buyurmuştur. Yahut kiyamet günü Yüce Allah'ın şahit yapacağı herhangi bir şahit olabilir.

4- Görülen şeye yemin edilmiştir. Görüle şey, kiyamet günü olabilir. Çünkü bütün yaratıklar onu göreceklerdir. Nitekim  "O gün için bütün insanlar toplanacaktır.  O,

görülen gündür"[320] buyurulmaktadır.

Görülenden maksat, kişilerin amelleri olabilir. Kiyamet günü sahipleri onları görürler.

Bu büyük dört şey, ashabı uhdûd öyküsünden söz etmeye yeni bir giriş sayılır. Çünkü bunlar, öyküde anlatılan olayların sergileneceği Özel atmosferi hazırlamaktadır. Bu atmosfer hakkında Seyyid Kutup şöyle der:

"Burçları  olan   gök,   söz  verilen   gün,   görülen  ve görülmeyen şeylerin tümü ihtimam, topluluk, yığma ve büyüklükte az sonra ashabı uhdûd öyküsünün anlatılacağı atmosferi hazırlamak için işbirliği yapmaktadır. Bu olayın yerleştirileceği, gerçek değerinin ölçüleceği ve hesabının görüleceği geniş ve kapsamlı alanı da canlandırmaktadır. Bu alan, yeryüzü alanından daha geniş, dünya hayatı ve sınırlı ömrü boyutudan daha uzak bir alandır."[321]

 Tagutların Bazı Nitelikleri:
 
Kahrolsun   hendekleri   hazırlayanlar!   Bunlar  zalim kafirlerdir. Yerde hendekler kazmış, içinde ateşler yakmış, sonra  müminleri içine doldurmuş ve onlar cayır cayır yanarken kendileri oturup seyretmişler.

âyet, onlara ölüm bedduası yapmaktadır. Yüce Allah'ın duası kesin olarak yerine gelir. Yüce Allah'ın onlara ölüm bedduasında bulunması, işledikleri cinayetin ne kadar iğrenç, barbar, çirkin ve acımasız olduğunu gösterir. Kahrolmaları için beddua edecek kadar Yüce Allahi bile kızdıran zalim ve kafir olduklarını da gösterir.

Alev alev yanan ateş. Surede ateş hendekler kelimesinden bedel olarak gelmiştir. Ha hendekler, ha hendekleri doldurarak çılgın alevlerle yanan ateş! Bu da hendeklerde yaktıkları ateşin büyüklüğünü ve dehşetini gösterir. Müminlere karşı besledikleri kin ve düşmanlığın büyüklüğünü gösterir. Bunlar ateşi yakmışlar, rahat etmek için muhaliflerinin üzerine yakıt dökmüşler ve yanmalarını istemişler.

Hendekler içinde yanan ateşin başında durmuşlar ve ateşte cayır cayır yanan müminlerin acıklı manzarasını seyrederek keyif çatmak için hendeklerin başına oturmuşlar. Eğleniyorlar, oh çekiyorlar, zevkten dört köşe oluyorlar ve yanan insanları mutluluk içinde seyrediyorlar. Ne garip değil mi? Allah'a inanıyorlar diye insanları ateşte yakmak, eğlenilecek ve seyredilecek bir olay mıdır? Bir eğlence  midir?  Böyle  yapanlar  için  acaba  ne  demek lazımdır? Bunlar insan mıdır? Acaba bunlarda insanlık, vicdan ve duygu    adına bir şey kalmış mıdır? Şüphesiz böyle davrananlar bütün bu şeyleri yitirmiş, duygularını kaybetmiş ve cansız ölü varlıklara dönmüşlerdir. Bunların cehennemde sonsuz yanmalarına mantık karşı çıkabilir mi? Fakat  müminlerin yanmasını  zevkle  seyreden  ve bundan büyük bir mutluluk duyan sadece onlar mıdır? Bu Dünyada onların yaptığını yapan ve onların yolundan giden nice  tağutlar  vardır!  Tarih,   özellikle  yakın  tarih,   bu tağutların korkunç ve barbar örneklerine istendiğinden fazlasına tanık olmuştur. Bunlar müminlere işkence yapılan odalarda ve alanlarda oturmuş, İşkenceleri zevkle seyretmiş ve atalarını aratmamışlardır.

Müminlere yapılanları görüyorlar. Mümilere yapılan işkenceleri ve ateşte yakılmalarını oturmuş seyrediyorlar. Bu demektir ki işkence yapan ve insanları ateşlerde yakan yardımcı cellatları bu cinayetleri onların bilgisi,İzni ve talimatı ile yapıyorlar. Çünkü bunlar yapılan işkenceleri büyük bir zevkle izliyorlar, büyük bir mutlulukla seyrediyorlar.[322]

 Surede Şahitler:
 
Şahitlik ve türevleri Burûc suresinde dört kez geçmektedir. İki kez şahitlik yapan ve hakkında şahitlik yapılan ile ilgili olarak geçmektedir. Şahitlik yapan sözü, Hz.Peygamberi ve başkalarını içine alacak şekilde genel anlamda geçtiği gibi, hakkında şahitlik yapılan da, kıyamet gününü ve görülecek bütün amelleri kapsayacak şekilde genel olarak geçmektedir.

Üçüncüsü ise, işkenceleri seyreden ve ateşte müminlerin yanmalarına tanık olan hendek sahiplen anlamında geçmektedir. "Onlar, müminlere yaptıklarına şahit oluyorlar"

Dördüncüsünde de, yüce Allah'ın bu savaşı ve başkalarını görmesini belirtmektedir. "Yerin ve göklerin mülkü kendisinin olan Allah, şüphesiz her şeye şahittir".

Yüce Allah'ın şahit olması; tağutların yaptıklarına şahit olması, müminlerin imanlarında sebat etmelerine şahit olması, onların sevabına ve kafirlerin de azabına şahit oması demektir.[323]

 Kafirlere Göre Müminlerin Suçu:
 
Acaba ateşle yakmayı hak edecek kadar müminler ne suç işlemişlerdir? Hangi cinayeti işlemişlerdir? Suçları nedir? Bunun cevabını Yüce Allah veriyor: "Kafirlerin müminlere kızmaları, onların sadece göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeye layık ve güçiü olan Allah'a inanmış olmalarıdır. Allah her şeye şahittir"[324] "Allah her şeye şahittir" sözü, sanki "Allah şahittir ki müminlerin bunun dışında hiçbir suçlan yoktur" anlamını vermektedir.

Evet, kafir milletlerinin gözünde tek suçları, bir olan Allah'a inanmalarıdır. Acaba sadece inanmak, müminin kötüleneceği bir suç mudur? Kısaca, mümin suçlu mudur? Gerçekte suçlu kimdir? Bu suç, diri diri ateşte yakılmayı haklı kılacak kadar büyük bir suç mudur? Şüphesiz suçlu, isyan eden, küfreden ve zulmeden kişilerdir.

O halde müminleri hendeklerde yakarak cezalandıran kafir ve zalim ashabı uhdudun gözünde değerler ve kavramlar nasıl altüst olmuştur? Bunlar iman ve küfre nasıl materyalist ve sapık cahiliyye gözlüğü ile bakmışlardır?

Bu öyküde kadın ve erkek müminlerin tek suçu, sadece Allah'a iman etmeleri, ona boyun eğmeleri ve kendisine teslim olmalarıdır. Kafirlerin gözünde bu o kadar büyük bir cinayettir ki onu işledikleri için yerde kendilerine hendeklerin açılması, içinde ateşlerin yakılması, ateşte vücutlarının yanıp canlarının çıkması için diri diri içine atılmasını hak etmişlerdir.

O günkü halkın (ve bugünkü benzer halkın) anlayışında, örfünde, kanun ve rejiminde bu kötü cinayete biçilen ceza ne kadar da adaletlidir (!).

Halkın kafirliği, sapıklığı, zulmü ve bozukluğu gerçekleri altüst etmesine, olayları tersine çevirmesine, hakkı batıl ve batılı hak görmesine, böylece insanları iman, ibadet, itaat ve istikametten dolayı cezalandırıp küfür, sapıklık, bozgunculuk ve zulümden dolayı ödüllendirmesine yol açmıştır.

Aslında bunlar her zaman böyle yaparlar. Yasalarını uyguladıkları eski, orta ve yakın tarihte bu çirkin ve barbarlık örnekleri ne kadar çoktur! Müminler nice felaketlere uğramış, acılar çekmiş, trajediler yaşamış ve kitlesel öldürmelere maruz kalmışlardır! İnandıktan için nice mallarını, canlarını, kanlarını, vücutlarını ve yakınlarını yitirmişlerdir!

âyette, müminlerin kendisine inandığı için o korkunç cezalarla cezalandırıldıkları Yüce Allah'ın bazı nitelikleri sayılmaktadır.

Allah azizdir, hamiddir, yerin ve göklerin hükümranlığı onundur, her şeye şahittir.[325]

 Kafirlerin Müminlere Kızmaları:
 
Kafir milletlerin anlayışında müminlerin günah ve cinayetlerini (!) âyet belirtirken ve iki taraf arasındaki savaşın sebebini ortaya koyarken, müminlere karşı yürütülen savaşın mahiyetini bize anlatan bir kelime geçmektedir. "Onlara kızmalarının tek sebebi, Allah'a inanmalarıdır". Herşeyi ortaya koyan kelime, "Kızmak" kelimesidir.

Bu kelime savaşın doğasını ve atmosferini açıklamakta, bunun ne kadar barbar ve zalim bir savaş olduğunu canlandırmakt adır. Müminlere savaş açan kafirlerin duygu ve ruh hallerini analiz ederek gözler Önüne sermektedir.

Bu savaş intikam savaşıdır. Amacı ve genel karakteri, müminlerden   intikam  almaktır.   Kafirler  müminlerden intikam alıyorlar.

Genel karakteri, müminlerden intikam olan bir savaşın barbarlığını ve insanlıktan yoksunluğunu düşünün! Bunlar intikamla oturup kalkıyorlar, komplo ile,nefretle ve kinle yatıp kalkıyorlar ve bütün bu duygular onların hareket ve davranışlarına yön veriyor.

Ashabı uhdûd (ve benzer toplumların) öyküsünde kafirlerin savaşı kin,düşmanlık ve intikam savaşıdır. Onun için barbar ve acımasız olmuştur (ve  olmaktadır).

sadece bu savaş mı? Hayır. Her yerde ve her zaman müminlere karşı kafirlerin savaşları böyledir. Yüce Allah Uhdûd kafirleri için "Onlara kızmalarının sebebi, sadece Allah'a inanmalarıdır" der. Allah'a inanıp Hz.Musa'ya uyan sihirbazlar, Firavn'a ne demişlerdi? "Bize kızmanın tek sebebi, rabbimizin bize gelmiş olan âyetlerine inanmarnızdır"[326]

Yüce Allah Hz.Peygambere, dolayısıyla biziere, kitap ehlinin müslümanlara karşı yaptıkları savaş ve besledikleri düşmanlığın kızmak, kin ve intikam savaşı olduğunu kendilerine açıklamayı emrederek şöyle buyurmaktadır: "Deki, ey kitap ehli! Allah'a, bize indirilene inanmamızdan ve çoğunuzun fasık olmasından ötürü mü bize kızıyorsunuz?"[327]

Başka    bir    âyette    de    Kur'an,     münafıkların Hz.Peygambere ve beraberindeki müminlere karşı komplo ve  cinayetlerini  yine  nefret etme ve  kızma  sebebiyle işlediklerini belirterek şöyle der: "Söylemedik, diye Allah'a yemin ediyorlar. Aşamıyacakları bir şeye   giriştiler. Müminlere kızmalarının sebebi, Aliahın ve peygamberinin onları bol nimeti ile zenginleştirme sidir"[328]

"Kızmak, hoşlanmamak" anlamındaki "Nakama" fiili, Kur'anda     ancak     belirttiğimiz     bu     dört     yerde geçmektedir.Hepsinde   de   aynı   bağlamd   adır.   O   da müminlerle  kafirler  arasındaki düşmanlık ve  kafirlerin müminlere   karşı  yürüttükleri  çirkin   savaştır.   Böylece Kur'an,  kafilerin  müminlere  karşı yürüttükleri  savaşın intikam savaşı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.[329]

 Kızmanın Anlamı ve Sonuçları:
 
Kafirler müminlere kızıyorlar ve intikam alıyorlar. Onun için müminlerle savaşıyorlar. Acaba bu kızma ve intikam ne anlama geliyor?

Şüphesiz Kur'an, müminlere zalim ve kafir düşmanlarını tanıtmakta, onlara bu düşmanın ruh halini analiz etmekte ve iç dünyasını canlandırmakt adır.

Müminlerin düşmanı kızan, kin güden, kıskanan, zalim ve azgın bir kişiliğe sahiptir. Onun için intikam kelimesinin içerdiği kin, kıskanma, zulüm, azgınlık,acımasızlık, hile, barbarlık ve canavarlıkla müminlere karşı savaşmakt adır. Müminlere bu aşağılık ve kötülüklerle davranan kafirlerin onlarla barış içinde olması, ses çıkarmaması, kendi halinde bırakması veya onlara karşı düşmanlığını dizginlemesi mümkün değildir.

Şair Mutenebbi ne güzel söylemiştir:" kıskananların kıskançlığı dışındaki hastalıkları tedavi et- Çünkü kıskançlık bir kalbe yerleşirse, artık o değişmez".

Kafirlerin müslümanlarla savaşmalarında bu kızmanın etkisi ve bu savaşın doğurduğu sonuçlar ise, çok açık ve nettir. Acaba kafirlerin her türîü kin, nefret, düşmanlık, karalama, intikam ve barbarlıkla hazırlık yaptığı bir savaştan nasıl bir sonuç çıkar? Acaba bu kin ve düşmanlıktan müslümanlar ne kadar zarar görür? Bu savaş ve kafirlerin müminlere karşı besledikleri kin konusunda Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Nasıl olabilir kiî Size üstün gelseler, hakkınızda ne bir yakınlık, ne bir anlaşma gözetirler. Kalpleriyle istemezlerken, sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye uğraşırhr. Çokları fasıktırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişip onun yolundan alıkoydular. Onların işledikleri gerçekten ne kötüdür! Onlar hiçbir mümimin yakınlık veya ahdini gözetmezler, işte haksızlık yapanlar onlardır"[330]

Bunlar, hiçbir mümin için yakınlık ve ahid gözetmezler. Yani müminlerle savaşlarında hiçbir mümin için akrabalıî ve antlaşmaya bağlı kalmazlar.

Niçin? Çünkü kincidirler. Ağızlarıyla sizi memnun ederler, ama kalpleri bunu kabul etmez. Kalplerinde taşıdıkları her türlü kin, nefret ve düşmanlıkla müminlere karşı savaşırlar. Müminleri yok etmek için akrabalık, yakınlık ve antlaşma diye bir şey de gözetmezler. Sözlüklerinden adalet, rahmet, hürriyet, demokrasi, hukuk, şeref ve benzeri kavramları silerler.

Müminlerle sıvaşırken yasaları, prensipleri, sistemleri, nizamları ve adaletli uygulamaları durdururlar. Avukatları, yargıçları ve sivil mahkemeleri müminlerden uzaklaştırırlar. Sıkıyönetim (veya olağanüstü hal) ilan ederler, müminlerin sivil ve insani haklarını ellerinden alırlar, onlara olağanüstü askeri mahkemelerin yasalarını veya devrim konseylerinin çıkardığı ve müminlerin her türlü insani ve yasal haklarını ellerinden alan bildirilerini uygularlar.

Bu kinci, barbar ve olağanüstü ortamda zavallı mümini ara ki bulasın! Onun hak ve hürriyetlerini ara, memuriyetini, iş ve projelerini ara, mal ve gelirlerini ara, aile ve yakınlarını, eş ve çocuklarını ara, hatta müminin kendisini ve vücudunu ara, onur ve özgürlüğünü ara, din ve imanını ara,kalp ve namusunu ara, duygu ve organlarını ara, kan ve nabızlarını ara! Kalmışsa eğer, ruhunu ara, yaşıyorsa eğer, hayatını ara! Ara ki bunların birini bulasın! Yüce Allah ne kadar doğru buyuruyor: "Hiçbir mümin hakkında ne yakınlık, ne de ahid gözetirler".

Lımcı kafirlerin müminlere karşı yürüttükleri savaşın sonuçları,   Hz.Musa'ya   inanan   sihirbazlara   Firavn'un savurduğu şu tehditlerde görünmüyor mu? "And olsun ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi j acağım"[331] "   And   olsun   ellerinizi   ve   ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, yine andolsun sizi hurma ağacı dallarında sallandıracağım. And olsun hangimizin azabının daha çetin ve daha devamlı olduğunu öğreneceksiniz"[332]

Kafirlerin müminlere karşı yaptıkları bu savaşın sonuçları ashabı uhdûd öyküsünde görünmüyor mu? "Hazırladıkları hendekleri tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden döndürmek için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın!"

Bu savaşın sonuçlan, Hz.İsa'nın Allah'ın kulu ve rasulü olduğuna inanan hıristiyan din   adamlarına, özellikle şehit Erisiler'den olan şehit Aryus'un tabilerine karşı Hz.tsa'y* tanrılaştıran    Roma    güçlerinin    yürüttükleri    tarihte okuduğumuz korkunç savaşta görülmüyor mu?

Bu    savaşın    sonuçlan,     Endülüste    Engizisyon mahkemelerinde haçlıların müslümanlara karşı yürüttükleri barbarlıkta görülmüyor mu? Bu savaşın sonuçları, devrimci Mısır'da   çağdaş   firavnlar   zamanında   müslümanlara uygulanan vahşet ve barbarlıkta görülmüyor mu?[333]

 Sonra Tevbe De Etmediler:
 
Kur'anm ashabı uhdûd Öyküsünden sonra yaptığı değerlendirmede boyutları büyük bir cümle kulanıîmakt adır. O da "Şüphesiz inanmış kadın ve erkeklere işkence yaparak dinlerinden çevirmeye uğraşan, sonra da tevbe

etmeyenlere cehennem azabı vardır, yakıcı azap da onlarındır" âyetlerinde geçen "Sonra da tevbe etmeyen" cümlesidir.

Bu cümle kin güden, kızan, müminleri ateşlerde yakarak öldüren zalimlerin önünde hayatta tevbe kapısının açık olduğunu belirtmektedir. Onlara tevbe kapısını açmakta, o kapıdan girmeye ve ondan yararlanmaya çağirmakt adır. Kapı kapanm adan önce bu onlar için son fırsattır.

Müminlere yaptıklarını yapanlara, iman edip müslüman oldukları ve tevbe ettikleri taktirde Allah ne yapacaktır? Bunlar rabierine tevbe eder, işledikleri cinayetlerden pişmanlık duyar,Allah'ın dinine tam sarılır ve ona kulluk yaparsa, Allah onlara nasıl davranacaktır?

Şüphesiz Allah onların tevbesini kabul eder, bütün kötülük ve cinayetlerini bağışlar, onları dostları ve erleri ile beraber kabul eder.

Müminler de onlara karşı tutumlarını, bakışlarını, İlişki ve davranışlarını değiştirirler. Kendilerine yaptıklarının tümünü unutur, bütün cinayetlerini bağışlar, kendilerine yaptıklarının karşılığını Allah'tan bekler, onlarla beraber sevgi, kardeşlik ve dostluk üzerine yeni bir hayata başlarlar.

Yüce Allah'ın rahmeti ne kadar büyük ve ne kadar geniştir!  Kendisine yönelen,  itaat eden,  tevbe ederek müslüman   olan   herkesi   kabul   etmekte,   günahlarını silmekte, dinine, erleri ve dostları olan müminlere karşı işlediği bütün cinayetleri ve günahları bağışlamakt adır.

Bütün beşeri ilke ve sistemlerin üstüne çıkaran bu yüce prensipleri, soylu gerçekleri, seçkin değerleri ortaya koyan bu din ne yücedir!

Allah'a kulluk ve onun erleri olma zevkini kendisiyle

paylaştıkları   sürece   kendisine   kötülük   eden   herkesi bağışlayan,    onların   bütün   cinayet   ve   kötülüklerini görmezlikten gelen, onları kendisinin kardeşi ve sevgilileri bilen mümin de ne büyüktür![334]

 
Dünyada Yakma İle Cehennemde Yakma Bir Midir?
 
Zalimler tevbe edip Allah'a dönerlerse, müminlerin kardeşleri olup Allah'ın yanında makbul kişiler olurlar. Ama bu fırsatı kaçırır, tevbe kapısından girmeyip kin ve küfürleri üzerinde ısrar ederlerse, onları korkunç büyük bir azap bekliyor. "Şüphesiz mümin kadın ve erkeklere işkence ederek onları dinlerinden çevirmeğe uğraşanlar, sonra da tevbe etmeyenler, onlara cehennem azabı vardır, yakıcı azap da onlarındır"

Bunlar müminleri hendeklerde alevlenen ateşlerde yaktılar. Yüce Allah'ın onları ateşle cezalandırması ve yakması yaptıklarına uygun düşer. Karşılık, yapılan iş türündendir, diyen genel kurala da uygundur. Müminleri dünya ateşi ile yaktıkları için, suçlarına uygun bir karşılık olarak, Allah'ın ahirette ehennem ateşiyle onları yakması uygun düşer.

Ama Dünyadaki yakma nerde, ahiretteki yakma nerde! Dünyada yakma ile ahirette yakma bir midir? Seyyid Kutup bu konuda şöyle der: " Cehennem azabı, ifadesinden anlaşılmasına rağmen, ayrıca yakmanın olacağı belirtilmektedir. Müminlerin hendeklerde yakılmasına karşılık olmak üzere her iki olay için aynı sözcük kullanılmaktadır.

Ama şiddeti yönünden olsun, süresi yönünden olsun, bu yakma nerede, cehennemde yakma nerede? Dünyada yakma, insanların yaktıkları bir ateşle oiur, ahiretteki yakma ise, Allah'ın yaktığı ateşle olur.

Dünyada yakma, kısa bir an sürer,[335] sonra biter. Ahiretteki yakma ise, sonsuz olarak' sürer. Ne zaman biteceğini Allah'tan başka hiçbir kimse bilmez.

Dünyada yakmanın yanında Allah'ın müminlerden razı olması ve yüce insani anlamın zaferi vardır. Ama ahirette yakmanın yanında Allah'ın yakılanlara gazap etmesi, tam bir aşağılık ve rezalet vardır."[336]

Kendisini cehenneme ve yakıcı azaba götürecek şeyleri dünya hayatında işleyen ve o korkuç kalıcı azaptan kurtulmağa çalışmayan insan, ne kadar bedbaht ve mahrumdur![337]

 En Büyük Kurtuluş, Müminlerindir:
 
İmanlarında direnen, Allah'ın vereceklerini tercih eden ve onun yolunda ateşe ve yanmaya katlanan müminler acaba ne kazandılar? Kâr mı ettiler, zarar mı ettiler? Başarılı mı oldular, yoksa kayıp mı ettiler? Bunun cevabını Yüce Allah veriyor: Şüphesiz iman eden ve salih amel işleyenlere altlarından ırmaklar akan cennetler vardır, işte büyük kazanç budur."

Müminler   kazanmış   ve   başarıya   ulaşmışlardır. İçlerinden   ırmaklar  akan   cennetleri  kazanmış,   onları

hayatlarından ve canlarından eden ödedikleri bedel karşılığında Allah'ın kendilerine olan Lûtfu ve rahmeti ile cennetleri kazanmışlardır.

Kendisinden daha büyük bir kazanç olmayan bu büyük kazancı elde etmişlerdir. Yüce Allah buyuruyor: "Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ücretleriniz mutlaka size ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir. And olsun ki mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız. Hiç şüphesiz, sizden önce kitap verilenlerden ve Allah'a ortak koşanlardan çok eziyetler işiteceksiniz.    Sabreder   ve   Allah'a   arşı   gelmekten sakınırsanız,     bilin     ki     bu,     azmedilecek     büyük işlerdendir"[338]

Dünya elbette son değildir. Sonuç oradadır. Önemli olan, kiyamet günkü sonuçtur. Öyküde müminlerin bu dünyayı terkettileri doğrudur. İnsanlar onlara ölmüş ve yok olmuş gözü ile bakmışlardır. Halbuki önemli olan, kiyamet günü ne olacaklarıdır. İçlerinden ırmaklar akan cennetlerde sürecekleri sefa önemlidir.

Bir daha soralım: Bu müminler kâr mı ettiler, zarar mı ettiler? Şüphesiz kazanmanın bütün şekilleri, anlamları, alanları ve anlayışlarıyla kâr ettiler. Kazanıp kazanm adıklarını anlamak için imam ve şehid Scyyid Kutub'un şu sözlerini geliniz beraber okuyalım:

"İmanlarında hezimete uğraması karşılığında müminler hayatlarını kurtarabilirlerdi. Fakat ahiretten önce bunlar Dünyada kendilerini ne kadar da yitirmiş olurlardı! Onlarla beraber bütün insanlık da ne kadar zarar ederdi! Onlar imansız hayatın değersizliği, hürriyetsiz yaşamanın aşağılığı ve bedenlere egemen olan tağutların ruhlara da egemen olmasından sonra yaşanacak hayatın çirkinliği yaşamanın anlamını öldürürken ne kadar kaybederlerdi! Onlar daha yeryüzünde İken kazandıkları bu anlam çok büyük ve çok değerlidir. Ateş vücutlarını yakarken bu anlamı kazandılar. Ateşin arındırdığı ve temizlediği bu yüce anlam galip gelmiştir. Ondan sonra artık rablerinin yanında alacakları vardır.içlerinden ırmaklar akan cennetler onlarındır, işte büyük kazanç ve kurtuluş budur"[339]


[315] Burûc suresi. Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/268-269.

[316] Fi Zilalip[-Kur'an,6/3871

[317] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/269.

[318] Fi Zilalı'l-Kur'an,6/3873

[319] Fetih,8

[320] Hud. 103

[321] Fi Zııafi'l-Kur'an.6/3873 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/269-271.

[322] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/271-272.

[323] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/272-273.

[324] Burûc,8-9

[325] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/273-274.

[326] Araf, 126

[327] Maide,59

[328] Tevbe,74

[329] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/275-276.

[330] Tevbe, 8-10

[331] Arat,' 124

[332] Tafıa, 71

[333] Çağdaş liravnların zamanında müslümanlara karşı işlenen cinayet ve barbarlıklar hakkında bilgi  için  bakınız.  Zeyneb Gazali,     Eyyamun  min  Hayati  (Zindan Hatıraları); Ahmed  Raıf,  el-Bevvabetu's-Sevda'(Siyah Kapı); Kema! Fermavi, Yevmiyyâtu Secîn fi's-Sicni'l-Harbi (es-Sicnu'l-Harbi Cezaevinde bir Mahkumun Günlüğü); Semır el-Hudaybi, Resail min es-Stcni'l-Harbi (es-Sicnu'l-Harbi'den Mektuplar); Cabir Rızk, Mezabihu'l-İhvan fi Sucuni Nasır (Nasır Zindanlarında Kardeşlerin   Mezbahaları;   Samı   Cevher.   el-Mevta   Yetekeltemun   (Ölüler Konuşuyor), kitapları, (çeviren) Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/276-279.

[334] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/279-281.

[335] Dünyadaki yanmanın acısı bir an sonra biter. Çünkü kişi ölür ve acı duymaz olur. Ama cerıenne azabı  süreklidir ve oraya  atılanların  azabın  acısını  sürekli çekmeleri için derileri piştikçe yenileriyle değiştirilir. "Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri ateşe sokacağa; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz."(4 Nisa/56).(çeviren).

[336] Fi zılali'l-Kur'an,6/3874

[337] Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları,

(2.Baskı) Konya 2005: III/281-282.

[338] Ali imran,185-186

[339] Fi Zilali'i-Kur'an,6/3874 Dr. Salâh Abdülfettah Hâlidî, (Çeviren: Ahmet Sarıkaya), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: III/282-284.



mevlüde06
Sun 27 December 2015, 05:37 pm GMT +0200
Buruc suresi içeriği bakımından çok güzel açıklanmış.Allah razı olsun hocam paylaşımınız için.emeğinize sağlık.
Rabbim Kuranı anlamaya,yaşamaya  gayret edenlerden eylesin bizleride inşallah