saniyenur
Sat 28 May 2011, 11:06 am GMT +0200
ARAPLARDA EZBER KİTABETTEN DAHA İLERİ VE DAHA KUVVETLİDİR
Arapların ümmî (okuma-yazma bilmeyen) bir millet olduklarım, içlerinde yazı bilene ender rastlandığını hepimiz biliyoruz. Yazıyı bilenler de güzel bir surette yazamaz; dolayısıyla yazdıklarına hata kanşma ihtimali çok fazla olurdu. Yazanlar güzel bir biçimde yazsalar bile, bu sefer de içlerinden okuma bilenler doğru dürüst okuyamazlardı. Bunun bir neticesi olarak, özellikle Ab d ül melik b. Mervan döneminden evvel, harekeli ve harekesiz harflerin birbirinden ayrılmasını sağlayan noktalama işaretleri henüz tesbit edilmediği için yazıda hata ve karışıklık ihtimali oldukça fazlaydı. Bu itibarla tarihî vak'aların kaydında, haberleşme, alış-veriş ve diğer işlerinde tek güvenceleri hafızaları olmuştur. Öyle ki, sonunda bu melekeleri, bir hayli gelişmiş ve ezberledikleri konularda, hata ve unutkanlığa mâruz kalmaları ihtimali oldukça azalmıştır. Bu durum, yazıya güvenen ve yazıyı alışkanlık hâline getirmiş milletlerde bunun aksinedir. Çünkü onlarda ezberleme melekeleri gerilemiş; bunun bir sonucu olarak da ezberledikleri hususlarda hata ve unutma oranı fazlalaşmıştır. Bu durumları, günlük hayatımızda da müşahede edebiliriz.
Örneğin; âmâ olan birisinin, gözleri gören bir insandan daha kuvvetli bir hafızaya sahip olduğunu görürüz. Bunun nedeni, onun bütün güven ve gayretini hafızasına vermiş olmasıdır. Ama gören kimsede bu, böyle değildir. Çünkü o, ihtiyaç duyduğu zaman bakabileceği bir kitaba itimad etmektedir.
Aynı şekilde, okuma-yazma bilmeyen fakat ticaretin içinde yoğrulan bir tüccar da bir günde yüzlerce satış yapar ve kânnı-zararını, alacağını-vereceğini, bir tanesinde dahi yanılıp unutmadan hafızasında tutabilir. Ancak aynı Özelliği, bu işi daha çok öğrenme yoluyla yapan bir tüccarda görmek mümkün değildir. Çünkü o, ticarethanesinde defter tutar; alış-veriş, alacak-verecek konusunda defterlerine itimad eder. Bu yüzden, defter kayıtlarım tutmadıkları zaman, onların çok çabuk unuttuklarını görürüz.
Bunun bir benzerini de körlerin işitme duyularında görmek mümkündür. Onların bu duyulan, gözleri görenlerinkinden çok daha kuvvetlidir. Bunun nedeni ise görme hassalarını yitirdikleri vakit, daha Önce gözleri ile temyiz edecekleri pek çok eşyayı anlamada, işitme organlarını kullanıyor olmalarıdır. Böylece işitme duyuları kuvvetlenmiştir.
Yine, yırtıcı hayvanların görme, işitme ve koklama duyulannm, insanmkinden kat kat kuvvetli olduğunu biliyoruz. Zira onlar, hayatlarında bu duyulara insandan daha fazla muhtaç olup bu duyularını daha çok kullanmaktadırlar.
Şüphesiz, Araplann hafıza melekelerinin güçlenmesinde de içinde bulunduktan tabiat şartlan, yaşam biçimleri, keskin ve kıvrak zekâları, anlayışlarının kuvvetli oluşu, dillerinin üslûbu ve beyân yollan konusundaki engin yetenekleri yardımcı olmuştur.