- Arakan’da yaşananlar

Adsense kodları


Arakan’da yaşananlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 18 August 2012, 02:32 pm GMT +0200
Arakan’da yaşananlar ve dünyanın adalet anlayışı
İbrahim BARAN • 90. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


Zulüm insanlık tarihi boyunca çeşitli şekillerde tezahür etti. Hz. Âdem’in oğlu Kâbil’in kardeşi Hâbil’i haksız yere öldürmesiyle fitilini ateşlediği günden bugüne, zulüm hiç eksilmeden, bilakis artarak devam ediyor. Özellikle son 200 yılda gerçekleştirilen katliamlar azımsanmayacak düzeyde. Yaşanan savaşları bir kenara bıraksak bile, çeşitli mesnetsiz ideolojiler için milyonlarca insanın katledildiğini söyleyebiliriz. Zulmün İslam coğrafyasında çok daha şiddetli bir şekilde yaşandığını üzülerek belirtmemiz gerekiyor. Gücü elinde bulunduran toplumların adalet kavramından anladıkları şey “Niçin özellikle İslam coğrafyası?” sorusuna net bir cevap olarak sunulabilir. İslam’ın hükümferma olmadığı bir dünyada herkes kendi adaletini kendi menfaatleri, idealleri ve inançlarına matuf tesis etmeye çalışıyor. Kendinden başkasına hayat hakkı tanımayan bu menfaatler, idealler ve inançlardan beklenecek adalet de bugün yüreğimiz burkularak izlediğimiz görüntüleri ortaya çıkarıyor. Zulüm Filistin’de, Bağdat’ta, Şam’da, Çeçenistan’da durmaksızın devam ediyor. Şimdi bu halkaya bir yenisi daha eklendi. Burma’ın batısında bulunan Arakan’da Müslümanlar acımasızca katlediliyor, dünya da bu zulme sessiz kalıyor. Arakan’da katledilen Müslümanlar değil aslında, insanlık. Çünkü ortada bir mücadele yok, direkt olarak kıyım var.

Bölgede yaşanan katliam, Mostar’ı yayına hazırlama evresinde gerçekleştiği için konuyu üzülerek belirteyim ki gündeme taşıyamadık. Ama bu, konuya kayıtsız kaldığımız şeklinde anlaşılmasın. Dergimizin gündemden ve görsel hafıza bölümlerinde Arakan’a yer verdik. İHH’nın Arakan Bölge Koordinatörü Sait Demir’in aktardıkları, yaşananların bildiğimizden ve zannettiğimizden çok daha vahim olduğunu ortaya koyuyor. Önümüzdeki sayıda da inşallah Arakan’da yaşananları sayfalarımıza aktaracağımızı şimdiden paylaşmış olalım.

Mostar’ın bu ayki dosyasında “sinemada oryantalizm ve yerlilik” olgusunu analiz ediyoruz. Türk sineması 2000’li yılların ardından ciddi bir ivme kazandı. Çok büyük bütçelerle filmler yapılıyor. Sinema mevsiminde neredeyse her ay gösterime birkaç film giriyor. Yeşilçam olarak adlandıran bir dönemin ardından Türk sineması (tamamen olmasa da) kabuğunu kırdı diyebiliriz. Bu durum “Sinemada oryantalizmin etkisi ne kadar? Ya da sinemada yerlilik ne anlama geliyor?” sorularını akıllara getiriyor. Sinemada Oryantalizm ve Yerlilik başlığını verdiğimiz dosyada, konuya ilişkin çeşitli örnekler sunarak bu soruların cevaplarını arıyoruz. Yusuf Kaplan, Ahmet Murat, Celil Civan ve Hasan Hüseyin Öz’ün omuz verdiği dosyada Türk, İran ve Yunan sinemalarından örneklerle oryantalizmin tanımına, ona alternatif olarak yerliliğin ne olduğuna, özellikle de İslam toplumlarının yerlilikten ne anlamaları gerektiğine ilişkin önemli değerlendirmeler okuyacaksınız.

Ali Şahin, dergimizin dünya bölümündeki Türk dış politikası: “Kudret ve şefkat” başlıklı yazısında Türk dış politikasına ilişkin önemli bir tanımlamada bulunuyor: Kudret ve şefkat. Yukarıda bahsettiğim güç, uluslararası siyasette “hard power” olarak tanımlıyor. “Hard power”ın en büyük mahareti de zulmetmek. Fakat zalimler, kâinatta mutlak gücün kime ait olduğunu unutuyorlar. Müslüman Türkiye, dış politikada kudret ve şefkat felsefesiyle “hard power”a önemli bir alternatif olabilir.

Bu ay dergimizde yine derin bir söyleşi okuyacaksınız. Prof. Dr. Tahsin Görgün’le yaptığımız söyleşide -bugün yaşanan güncel tartışmalar eşliğinde- “İslam şehirleri nasıl olmalı?” sorusuna yönelik sahici tespitler bulacaksınız.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…