Eslemnur
Sun 3 April 2011, 11:34 pm GMT +0200
Anne-Babaya, Akrabaya, Komşuya Ve Kölelere İyilik
Allah'a ibâdet edin {yani, Allah'ı tevhîd edin/birleyin}, O'na hiçbir şeyi (yani, yarattıklarından hiçbir şeyi} ortak koşmayın. Ana-babaya {iyilik yapın, haklarını gözetin}, akrabaya {iyilik yapın, onların hakkını gözetin}, yetimlere, yoksullara {tasadduk edin, iyilik yapın}, yakın komşuya {yani, aranızda akrabalık bağı bulunan komşuya iyilik yapın),... ; (Nisâ/36)
Bunların üç hakkı vardır: A) Akrabalık hakkı, B) Komşuluk hakkı, C) Müslümanlık hakkı.
...uzak komşuya {yani, akrabanız olmayan komşularınıza iyilik yapın},... (Nisâ/36)
Bu komşunun da iki hakkı vardır: A) Komşuluk hakkı, B) Müslümanlık hakkı.
Tek bir hakkı olan bir komşu daha vardır ki o da, dindaş olmayan komşudur, bunun da sadece komşuluk hakkı vardır.
...yanınızdaki arkadaşa {yani, yolculuk ya da ikamet halindeki arkadaşınıza iyilik edin}, yolda kalmışa {yani, size misafir gelen yolcuya iyilik edin,—ki ona iyilik yapmak gerekir. Onun misafir olma hakkı üç gündür, bundan sonrası ise sadakadır—}, ellerinizin altında bulunanlara {yani, hizmetçilerinize} iyilik edin. (Nisâ/36)
Böylelikle Yüce Allah bütün bunlara iyilikle davranmayı emretmiş bulunmaktadır. Mukâtil Şurahbil'den, o Câbir'den, o da Nebî'den (s.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
Cebrâîl (a.s) bana komşuyu o kadar çok tavsiye etti ki, evladın babasından miras aldığı gibi, onu da mirasçı yapacak zannettim.
Mukâtil dedi: "Ma'ruf bir şekilde iyilikte bulunmak ve ona eziyet vermekten uzak durmak komşunun haklarındandır."
Mukâtil dedi: Nebi (s.a), vefatı yaklaştığında, "Size namaza ve elinizin altındaki kölelere dikkat etmenizi tavsiye ederim" dedikten sonra, "Ey dereceleri yükselten, ey arşın sahibi! Tebliğ ettim mi?" dedi. Dünyadan ayrılıncaya kadar, başka bir söz söylemedi.
Mukâtil dedi: Allah'a ve efendisine itaat eden bir köle için iki ecir vardır.
Mukâtil dedi: Seninle bağını kopardığı halde bağını bitiştirmen, seni mahrum ettiği halde ona bir şeyler vermen akrabalık haklarındandır.
Şanı Yüce Allah buyurmaktadır ki:
Akrabaya hakkını ver iyani, akrabalık hakkını gözet}, yoksula da {yani, isteyene de -ona sadaka &;: vermesini emretmektedir-}, yolda kalmışa da {yani, sizde konaklayan misafire de iyilikte bulun}.
Ama saçıp savurma (yani, hak olmayan yolda herhangi bir şey harcama). (İsrâ/26)
Dedi: Suffa ashabının fakir olanları Rasûlullah'a (s.a) geliyor, o'ndan bir şeyler istiyorlar, fakat o onlara verecek bir şey bulamadığı için, onlara iltifat etmeyip susuyordu. Şanı Yüce Allah onlara karşı nasıl davranacağını öğretmek üzere buyurdu ki:
Şayet Rabbinden umduğun bir rahmeti aramak için {yani, Rabbinden geleceğini ümit ettiğin bir rı-zık beklentisi içinde olup} onlardan sarf-ı nazar etmek mecburiyetinde kalırsan {yani, verecek bir şey bulamadığın için utancından ve merhametinden dolayı, senden istekte bulunan kimselerden sarf-ı nazar etmek zorunda kalırsan), onlara (yani, senden bir şeyler isteyen kimselere} yumuşak bir söz söyle İyani, onlara güzel va'dte bulunarak, "İnşâallah elime bir şeyler geçince size veririm" deyip, uygun sözler söyle}! (İsrâ/28)
Şanı Yüce Allah, Nebî'ye (s.a) hitaben şöyle buyurmaktadır:
O halde, sakın yetime kahretme {yani, sakın onun yüzüne karşı kahredici bir tutum takınma}, isteyeni azarlama, fakat Rabbinin nimetini tahdis et![125] , (Duhâ/9-11) [126]
[125] II/243a: Rabbinin nimetini tahdis et {yani, bu sûrede anılan hususlar ve Allah'ın sana yaptığı hayırlar sebebiyle Allah'a şükret)!
[126] Mukatil B. Süleyman, Ahkam Ayetleri Tefsiri, İşaret yayınları: 93-95.