- Anne baba olmanın ayrıcalığı

Adsense kodları


Anne baba olmanın ayrıcalığı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 8 October 2010, 06:50 pm GMT +0200
Anne baba olmanın ayrıcalığı sevgiyle yaklaşmak

Hayırlı evlat kadar, engin bir mutluluk var mı?
Anne-baba; aile ağacının kökü, gövdesi ve dallarıdır. Aileye can ve hayat verir.
Çocuklar adam yerine konulmak isterler.
Siz çocuklarınızı dinlemezseniz, onlar da önerilerinizi dinlemezler.
Soru soran çocuk susturulursa, cevap istenirken de susar.
Çocuklarınızı yaptığı işlerden dolayı takdir ederseniz, onlar da sorumluluk aldıkları için mutlu olurlar.
İnsanın en hoşlandığı şey, yaptığı işten dolayı ödüllendirilmesidir.
Çocuklara güvenirseniz, imkansızı bile başarırlar.
Anne Baba Olmanın Ayrıcalığı ile Tanışın
En büyük büyüklük, çocuklarla büyümektir.
İLKSÖZ
Anne ve babalığın huzuruna erenler başka hiçbir mutluluğun bu kadar yüce olmadığı¬nı göreceklerdir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sevgili Hocam,

Önerileriniz için sağ olun. Hem benim, hem de eşi¬min çok işine yaradı. Bazı sorunlarımızın çözülme¬sine yardımcı oldu. Tavsiye ettiğiniz kitaplarınız için de teşekkürler... Doğrusu bu kadar etkileyici olacaklarını tahmin edememiştik.
Yakın bir komşumuz ve meslektaşımız var. Çok düzenli insanlar. On¬ların ailelerini görünce imreniyorum. Nasıl kuruyorlar bu düzeni, bu mutluluğu... Sanki birbirlerine karşı ağızlarından bal akıyor. Hatta iki sevgili gibi birbirlerine karşı içten bir ilgi duyuyorlar.
Bu sır, bu huzur nasıl elde edilir, merak ediyorum. Bu güzelliğin bir yolu olması gerekir, değil mi?
Bu konuda bize tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
Allah cümlemizin huzurunu daim etsin.
Sevgiler...
Arzu Polat
NASIL BAŞARMALI?
Aile yuvasının kendine has bir huzuru, bir büyüsü ve çok sıcak bir iklimi vardır. Elbette ki bu havayı oluşturmak için gerekli şart¬lar da vardır. Ama daha da önemli olan, eşlerin bu mutluluğu oluş¬turmada istekli, yeterli ve hazır olmalarıdır.
BİR ÖRNEK
Aile yuvasını bir yük kabul eden, tek başına bağımsız yaşamayı mutluluk sanan bir tanıdık, eşini boşamış, iki çocuğunu bir kenara atmış ve toplumun içine dalmıştı. Bu şekilde kendisine kimse ka¬rışmayacak, özgür kalacak ve hayatın tadını çıkaracaktı.
Ama bu hayali, sandığından da çabuk yıkıldı.
Aile yuvasının sıcaklığı gitmiş, toplum hayatının buz gibi hava¬sıyla karşılaşmıştı.
Vefasız insanların sahte dostluklarını çabuk fark etti. Çünkü pa¬rasının azaldığı yerde, dostları, kıymeti ve itibarı da azalıyordu.
Dışarının ihanetleri, eşinin dırdırından çok daha çekilmezdi. Uykusunu bölen çocuk sesleri, her gün gecelediği bar ve pavyonla¬rın soğuk çığlıklarından daha insaflıydı.
Aile fertleri yokluktan, parasızlıktan anlarlardı. Ama toplumun aç gözlü insanları bu konuda çok merhametsizdi.
"Huzur ve özgürlük" için çıktığı yolda, bütün bütün kaybolmak üzereyken, ailesine tekrar döndü.
Yaşadığı bu acı tecrübeyi ise, çevresindekilere şöyle özetlemişti:
"En kötü aile ortamı, en iyi yalnızlıktan daha iyidir."
Evliliğin, ailenin bir ihtiyaç olduğunu bundan daha güzel ne an¬latabilir?
Çünkü Yüce Allah insanları birbirlerine muhtaç olacak ve bir¬birlerini tamamlayacak şekilde yaratmıştır.
insanlar; hayatı birlikte paylaşacak, istek ve arzuları birlikte kar¬şılayacak, hedefe birlikte yürüyecek, mutluluk ve huzuru birlikte yaşayacak kabiliyetlerle donatılmıştır. Bu kabiliyetler, hayatı yalnız yaşayarak değil, bir aile yuvası kurarak tatmin olmaktadırlar, insa¬nın hayatta huzur bulması da buna bağlıdır.
Evlilikte iki cins, birbirlerini tamamlamaktadır, iki vücut, iki ka¬lıp, iki ruh ve iki ayrı şahsiyet birleşir, bir vücut haline gelir. Bu şe¬kilde iki ayrı kişi "biz" şuuruyla birleşir, iki ayrı dünya bir tek dün¬ya olur. Çünkü insanın manevi ihtiyaçlarını tatmin eden en önemli unsur, bir kalbe mukabil, bir başka kalbin bulunmasıdır.
Aile kurumunun kişi ve topluma faydalarını görmek için, yetiş¬tirme yurtlarındaki çocuklara, sığınma evlerindeki kadınlara, sefa¬hate düşmüş olan insanlara bakmak yeterlidir.
Aile, tarihin her döneminde toplumun vazgeçilmez bir sığınağı olmuştur. Bu kurum, insanlığın tanıdığı bütün dinler ve bütün felsefî görüşlerce de kutsal sayılmıştır. Onun önemi ve kutsallığı, toplum hayatında düzeni, disiplini, huzuru ve devamlılığı sağlamasından ileri gelmektedir.
Aile, toplumun ana direği ve sosyal hayatın başladığı yerdir. Ço¬cuk; düşünmeyi, davranışı, uyumlu ilişkileri ilk olarak ailede öğrenir.
Aile, iç içe ilişkilerin en sık ve en kuvvetli olarak yaşandığı bir kurumdur. Hiçbir sosyal topluluğun fertleri arasındaki ilişkiler, aile fertlerindeki kadar içten ve samimî değildir.
Aile hayatı hem kişilerin, hem de toplumun stresini azaltan, şefkat ve merhameti artıran, sabrı öğreten yardımlaşmayı çoğaltan ve mesuliyet duygularını artıran bir okuldur, insanlar ilk terbiyeyi, te¬mel kuralları, örnek davranışları orada alır. Sevgi, saygı orada olu¬şur. En önemlisi, kulluk görevi ve inanç anlayışı orada pekişir. İn¬sanları kötülükten aile korur. Bir anlamda aile, insanın ve toplu¬mun kontrol mekanizmasıdır.
Aile hayatın, karakterin, ahlâkın ve inancın çekirdeğidir. Hadi¬sin ifadesiyle, "Cennet köşelerinden bir köşedir."
BİR ANI )
Bir yakınım böbrek yetmezliğinden dolayı hastanede yatıyordu. Ziyare¬tine gitmiştim.
Çocuğun yakınları doktorun etrafını sarmış, böbreklerini vermek için âdeta yalvarıyorlardı. O müthiş manzarayı ve o fedakârlık örneğini, biraz uzakta ve hazin bir şekilde izledim. Gözlerim dolu, dayanama¬dım, oradan uzaklaştım.
Ya Rabbi! Sen bu "aile yuvası" denilen kutsal mekana ne kadar eri¬şilmez bir sevgi ve şefkat vermiştin ki, bu insanlar birbirleri için ha¬yatlarını hiçe sayıyorlardı.
Bu duyguyu ve bu anlayışı, bu sıcak yuvadan başka ne verebilirdi? Hangi para satın alabilirdi? Aile yuvaları, Allah'ın kullarına ikram et¬tiği en büyük nimetlerdir. Oranın hazzını ve huzurunu başka bir yer¬de aramak, tek kelimeyle deliliktir.
UYGULAYIN
1 Eşinize olan sevginizi, ilginizi ve iltifatlarınızı her an belli edin.
2 Eşinizin en sadık dostu, en güvenilir sırdaşı olun.
3 Güzel ve temiz giyinmesini bilin.
4 Aile hayatının Allah'ın emri ve bir kulluk görevi olduğunu unutmayın.
5 Ailenin temelinin sevgi, güven ve hoşgörü olduğunu bilin.
6 Çocuk eğitimi için kendinizi hazırlayın.
7 Ev işlerinde sorumluluk alın ve yardımlaşmayı bilin.
8 Zararlı alışkanlıklardan şiddetle kaçının.
9 Birbirinize hediyeler alın ve özel günlerinizi unutmayın.
10 Ortak zevkler oluşturun.
11 Eş ve çocukların bir emanet olduklarını unutmayın.
12 Eşinizin horlandığı yönleri unutmayın.
13 Kararlarınızı ortak alın.
14 Yapılamayacak şeyleri istemeyin.
15 Ev yöneticiliğinin diktatörlük olduğunu sanmayın.
16 iyi bir çevre edinin.
17 Öğrendiklerinizi planlayın.
18 Hatalarınızdan dolayı özür dileyin.
19 Eş ve çocuklarınızı başkalarına şikâyet etmeyin.
20 Özel birliktelik için vakit ayırın.
21 Eşinizin hizmetçi olmadığını anlayın.
22 Aile yuvasının ebedi bir ihtiyaç olduğunu unutmayın.
23 Aile hayatından dolayı Huzur-ı İlahî'de hesap vereceğinizi unutmayın.
UNUTMAYIN
Hayatını yalnız olarak geçirmiş ve son iki yılında da bir aile bul¬muş olan ünlü bir doktorun şu tespiti çok çarpıcıdır:
"Yalnızlığı, bekârlığı, özgürlük ve rahatlık sandım. Meğer ki, yalnızlık en büyük işkenceymiş. Çünkü sevgi, şefkat, merhamet ve acıma gibi duyguları hiç tatmadım. Hayatım monoton, soğuk ve buz gibi geçti. Meğer ki hayat, paylaşmakla, bölüşmekle ve buluş¬makla güzelmiş. Bunu hiç yaşayamadım.
En kötü evliliğin en iyi bekârlıktan daha iyi olduğunu anlayabil¬mek için, bir ömür verdim. Bu iş bana çok pahalıya mal oldu." (Er¬gim, 1997: 61)
Aile yuvasının güzelliklerini hiçbir yerde bulamayız. Bu yuvada yaşanan doyumsuz sevgi ve saygıyı da hiçbir şekilde satın alamayız. Düşünün...
Sımsıcak kucaklarda şefkatle büyütülen çocuk, bu sevgiyi nere¬de bulabilir? Hayatını evine ve çocuklarına adayan annenin bu fe¬dakârlığını başka hangi güç temin edebilir? Ailesini ayakta tutmak için her türlü zorluğu ve güçlüğü göğüsleyen babanın bu asil dav¬ranışını hangi para satın alabilir?
Sofrada bir araya gelmiş bir ailenin aldığı haz ve lezzeti, hangi lüks lokantalar temin edebilir?
Aile, tarif edilmez bir okuldur. Sımsıcak bir yuvadır. Derslerin, sıkıntıların bittiği, şefkatin ve sevginin solunduğu bir mekandır. Ancak bilinmelidir ki, aile yuvasının cennet köşelerinden bir köşe olması için, bu yuvada inancın ve Allah korkusunun güçlü bir şe¬kilde yaşanması lâzımdır.
SON SÖZ
Aile hayatını cennete çevirmek zor, cehenneme çevirmek kolay¬dır. Unutmayın ki ömrü uzun olanlar, zor elde edilenlerdir.
BİR ÖNERİ
Ailenizde huzur ve mutluluğu sağlamak, aileyi bir dünya cenne¬tine çevirmek için;
1 Ailede iman ve ibadet eğitimi yapın. Fertlerin bütün davra¬nışları, birer kul oldukları ve her hareketten dolayı hesap verecekleri anlayışı üzerine kurulsun.
2 Anne ve baba olarak çocuklarınıza örnek davranış modelleri sunun.
3 Konuşmalarınız ve çocuklara hitabınız son derece şefkatli ve nezaketli olsun. Asla kaba kelimeler kullanmayın.
4 Şaka ile de olsa yalan söylemeyin ve çocuğunuzu kandırma¬yın. Çocuğunuz, her söylediğinizin doğru olduğunu bilsin.
5 Çocuğun makul isteklerini yerine getirin. Olmayacakların ise, niçin olmayacağını izah edin, onu ikna edin. Azarlayıp, susturmayın.
6 Çocuklarınızla arkadaş olun. Onlarla oyun oynayın, koşuş¬turun, yerlerde yuvarlanın. Yoksa onların iç dünyalarına gi¬rip, itimatlarını kazanamazsınız.
7 Evinizde ibadetleri birlikte yapın. Kur'an okuyun. Sohbet geceleri düzenleyin.
8 Aile problemleri için bir aile kurulu oluşturun. Her fert bu kuruluşun üyesi olsun. Toplanın ve konuları tartışın. Her kişinin bir reyi olsun. Sonuçları oylayın. Kararlara da-mutla¬ka uyun.
9 Çocuklarınızın okullarını sık sık ziyaret edin. Başarılarını övün. Başarısızlıklarının nedenini ise araştırın.
10 Eşinizle birbirinize saygılı ve nezaketli olun ki, çocuklar bundan ders alsınlar. Siz kavga ederseniz, onlar da kavga et¬meyi öğrenirler.
11 Onlara, kişi haklarına saygı göstermeyi öğretin. Haram, he¬lâl gerçeğini çok iyi anlasınlar. Eğer hayatta bu kavramlar karışırsa, toplum allak bullak olur.
12 Çocuklarınızı, aile büyüklerine ve akrabalarınıza gönderin. Onların ellerini öpsünler, onların sık sık sevgilerine ve du¬alarına mazhar olsunlar. Bu şekilde akrabalık bağı güçlenir.
13 En önemlisi ise, çocukların evde "iman ve inanç" talimleri¬dir. Bunu ibadetlerle, kitap okuyarak ve örnek davranışlar görerek kazanırlar. Yani hayatları "iman ve inanç" ekseni üzerine kurulmalıdır. Çünkü öldükten sonra dirilmeye ve ebedî hayattaki beraberliğe inanan eşlerin beraberlikleri dünyanın dar kalıplarına sığmaz. Arkadaşlıkları dünyanın fâni ve sınırlı olan hayatına bağlı kalmaz. Her iki eş de bilir ki, birbirleriyle ebedî hayat arkadaşıdırlar.
Hayatında kurallar oluşturamamış çocuklar, kuralsızlık içinde eriyip giderler.
Demokrasiye inanan insanlar, demokratik bir evde büyümüşlerdir.
Çocuklarınız için dua edin. Çünkü anne babanın duası çok etkilidir. -Hz. Ali-
îman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. -Bediüzzaman-
Evinizi Sevgi Yuvası Haline Getirin

En büyük zenginlik mutlu bir ailedir.
İLK SÖZ
Çocuklarınızı bol bol öpün, onlara sevgi gösterin. Her öpücükte cennetten bir dere¬ce alacaksınız.
Hz. Muhammed (s.a.v.)
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Bey,
Bizler anne ve babalarımızdan gerekli sevgi ve ilgiyi görmedik, o sıcaklığı yaşayamadık. Eşim de küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş olduğu için o da bu sevgiden mahrum kaldı.
Asıl kötü olan, şimdi biz çocuklarımıza o sevgiyi veremiyoruz. Sanki bizler büyüklerimizden bunu alamayınca, biz de veremezmişiz gibi.
Çocuklarımızı istemediğimiz halde kırıyoruz, azarlıyoruz, onları üzüyoruz, üzerimize düştükleri zaman tersliyoruz.
Biliyorum. Bu yanlış bir tutum, hem de çok yanlış bir tutum. Ama ol¬mayan bir şeyi nasıl vereyim? Lütfen yardımcı olun bize!...
Sağlıklı günler dileği ile...
Özer Irmak
NASIL YAPALIM?
Sevgi...
Büyüleyici, etkileyici ve sihirli bir kelime..
Bütün gönül kapılarını açan, dostluğu kuran, kırgınlığı bitiren, kalpleri ısıtan bir sözcük...
Bir insanın sahip olduğu en büyük zenginlik sevgidir. Sevgi do¬lu, sımsıcak, temiz ve duru bir yüreğin yerini alacak başka bir zen¬ginlik var mı?
Bunun içindir ki sevgi, kıymet ifade eden şeylerle aramızdaki ma¬nevî bağlılığın önemli bir vesilesidir. Bu bağlılık sayesindedir ki, in¬sanlar hayattan zevk almakta ve yaşamları anlamlı hale gelmektedir. Sevginin her türlüsü, özellikle de manevî sevgiler ortadan kalktığında
veya kısmen yok olduğunda ruh büyük bir boşluğun içine düşmek¬tedir. Özellikle küçük çocuklarda anne veya babadan birinin veya her ikisinin yokluğu çocukta önemli psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Öyleyse çocuklardaki bu sevgi ihtiyacı hiçbir dönemde ihmal edilmemeli ve mutlaka doyurulmalıdır.
Çocuğun en önemli psikolojik ihtiyacı, içten sevilmektir. Bu ih¬tiyacı en iyi şekilde karşılayacak olan ise ebeveyndir. Çocuğun sa¬mimiyetle sevilmesi ve sevgiye doyurulması, aynı zamanda çocu¬ğun başkalarını sevmesini de sağlayacaktır. Sevgiye doyurulmayan çocuk başkalarını sevmez.
Çocuğa ihtiyaç duyduğu sevgiyi en iyi şekilde verebilecek olan annedir. Anneler çocuk sahibi oldukları günden itibaren hem ken¬dileri hem de cemiyet için büyük bir sorumluluk almış oldukları¬nın şuurunda olmalıdırlar. Çocuğa süt verirken, onu beslerken, ay¬nı zamanda onu bağrına basarak vücudunun sıcaklığını hissettire¬cek şekilde ona yakın olmalı, onu beslerken gözlerinin içine baka¬rak, gülümseyerek sevgisini damla damla akıtmalı ve insan sevgisi ilk aylardan itibaren en iyi şekilde işlenmelidir. Unutulmamalıdır ki, çocuk ilk sevgi ihtiyacını annesinin onunla ilgilenmesinden, ona olan yakınlığından almaktadır.
Sevgi, açlık ve susuzluk gibi sürekli doyurulmak istenen bir ihti¬yaçtır. Ana kucağındaki çocuk da, seksen yaşına gelmiş bir insan da sevgisiz yaşayamaz. Yalnız bu ihtiyacın şiddeti yaşa bağlı olarak bazı farklılıklar gösterebilir. Küçük bir çocuk, başının okşanmasından mutlu olurken, yetişkin bir insan aynı davranışa tepki gösterebilir.
Sevgi ihtiyacı yeterince karşılanan çocuk, çevresi ile ilgilidir, çevresine uymada güçlük çekmez, bir meclise girdiğinde kendini yalnız hissetmez, kolay arkadaşlıklar kurar.
Sevginin eksik olanı kadar aşırısı da tehlikelidir. Çocuklarına aşırı sevgi gösteren, onlara toz kondurmayan, her türlü aşırı davra¬nışlarına göz yuman ailelere çevremizde sıkça rastlamaktayız. Bu
aileler böyle davranmakla çocuklarına zarar verdiklerinin çoğu za¬man farkında değillerdir. Davranışlarının yanlışlığını anladıklarında ise artık iş işten geçmiştir. Ebeveynler çocuğa gösterilecek olan sev¬ginin öpme ve okşamaların sayı ile ölçülebilecek bir duygu olmadı¬ğını bilmelidir. Sevgiyi açığa vurmanın çeşitli yolları vardır. Sıcak bir bakış, tatlı bir gülüş, bir dokunuş, sevgiyi sözlerden ve edilen yeminlerden daha etkili olarak belirtebilir. (Gezer, 1996:110)
BİR ÖRNEK
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapı¬nın önünde beklerken bulmuş. Çocuk babasına "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?" diye sormuş. Zaten yorgun olan adam: "Bu senin işin değil..." diye cevaplamış. Bunun üzerine çocuk:
"Babacığım lütfen, bilmek istiyorum." diye ısrar etmiş.
Adam, "illaki bilmek istiyorsan 20 dolar." diye cevap vermiş. Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 dolar borç verir misin?" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip: "Benim saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak vaktim yok, hadi derhal odana git ve ka¬pını kapat!" demiş. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapısını kapatmış. Adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder, diye düşünmüş. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakin¬leşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşün¬müş. "Belki de gerçekten lâzımdı." Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa "uyuyor musun?" diye sor¬muş. Çocuk "hayır" diye cevaplamış. "Al bakalım istediğin 10 dola¬rı. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yoru¬cu bir gün geçirdim." demiş.
Çocuk sevinçle haykırmış "teşekkürler babacığım". Yastığının al¬tındaki diğer buruşuk paraları da çıkarmış. Adamın yüzüne bakmış ve yavaşça paraları saymış. Bunu gören adam iyice şaşırarak: "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? Benim senin saçma
oyunlarına ayıracak vaktim yok." demiş.... Çocuk "Ama yeterince yoktu." demiş ve paraları uzatarak:
"İşte 20 dolar. Bir saatini alabilir miyim?" diyerek, ağlayan göz¬lerle babasına bakmış.
Siz ister çocuğunuza çok zaman ayırmak arzusunda olun, ister olmayın, çocuk her şeyin farkındadır. Ne onu oyuncağa boğmak, ne bol öpücükle karşılamak, ne eğitim konusunda ona üstün im¬kânlar hazırlamak, ne de sosyal açıdan her türlü avantajı sağlamak onunla birlikte sevgi ile bütünleşerek geçirilen zamanın yerini dol¬durabilir. Çocuk onunla geçireceğiniz zamana bakarak, onu sevip sevmediğinizi bilecektir. Bu nedenle anne babalar, çocuklarına olan sevgilerini onlara zamanlarını vermekle göstermelidirler.
Ayrıca anne babanın birbirlerine duydukları sevgiyi çocuklarının önünde göstermeleri çok önemlidir. Çünkü bir babanın çocukları için yapabileceği en önemli şey, annelerini sevmektir. (Zig Zağlar)
UNUTMAYIN
Ailede gerçek ve kalıcı bir sevgi olması için, sevgi ebedileşmeli ve sevginin yönü ahirete çevrilmelidir. Bunun da nasıl olması ge¬rektiğini Bediüzzaman Said Nursi çok güzel anlatır:
"Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde (insanların dünya hayat¬larında) en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî sa¬adet için bir cennet, bir melce, bir tahassüngâh (sığınak) ise; aile hayatıdır ve herkesin hanesi küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise, samimî ve ciddî ve vefadarâne hür¬met ve hakikî şefkatli ve fedakârane merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve da¬imi bir refakat ve sermedi bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbirleriyle pederâne, ferzandâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle, akidesiyle olabilir. Mesela der: 'Bu haremim ebedî bir âlemde ebedî bir hayatta daimi
bir refika-i hayatımdır (hayat arkadaşımdır). Hayat arkadaşlarım Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var, gelecek ve daimi bir arkadaşlığın hatırı için her bir fe¬dakârlığı ve merhameti yaparım' diyerek o ihtiyar karısına güzel bir huri gibi muhabbetle mukabele edebilir. Yoksa kısacık bir iki saat suri bir refakatten (beraberlikten) sonra ebedî bir firak ve müfarakate (ayrılığa) uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûri ve muvakkat ve esassız hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye mânâsında ve mecazi merhamet ve suni bir hürmet verebilir. Ve hayvanatta olduğu gibi, başka menfaatler ve sair galip hisler o hürmet ve muhabbeti mağ¬lup edip o dünya cennetini cehenneme çevirir." (Asa-yı Musa)
Sevgilerini ebedî arkadaşlık esası üzerine devam ettirenler, birbirlerinin haklarını gözeteceklerdir. Ebedî arkadaşlığın hatırı için »** fedakârlığa katlanacaklardır. Dünyevî zevk ve lezzet peşinde koşmak yerine, fâni dakikalarını sonsuzlaştırmaya çalışacaklardır. O zaman da aile cennetten bir köşe olacaktır.
Ne zaman geçici sevgi yerini sonsuz sevgiye bırakırsa, o zaman ailede huzur ve saadet elde edilir. Çünkü birbirlerini Cenab-ı Hakk'ın latif bir hediyesi olarak kabul eden ve O'nun namıyla, ismiyle seven karı-koca, evliliklerini ebedî bir arkadaşlık üzerine bina ederler.
Evlilikler ancak ebedî arkadaşlık üzerine kurulursa sağlam olur. Ebedî hayatta da bir ve beraber olmak düşüncesiyle hareket eden¬ler sevgilerini sadece dünya güzelliklerine bağlı bırakmazlar.
UYGULAYIN
' Onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi sık sık belli edin. * Ona ara sıra özel bir hediye verin.
Bir arkadaşa ihtiyacı olduğunda mutlaka onun yanında bulunun.
* Ona her zaman için vakit ayırın.
* Sık sık onunla yürüyüşe çıkıp konuşun.
* Birlikte yemek için dışarı çıkın.
* Özel günlerini kesinlikle hatırlayın.
* Konuşurken tamamen onu dinleyin.
* Konuşurken tamamen samimî konuşun.
* Ona kesinlikle yalan söylemeyin.
* Konuşurken gözüne bakın.
* Onun iyi özelliklerini keşfetmeye çalışın.
* Onun üzüntülerini ve dertlerini dinleyin.
* Onun size tamamen güvenmesini sağlayın:
* Boş zamanlarınızı ona ayırmaya çalışın.
* Onun için fedakârlıkta bulunmaktan kaçınmayın.
* Onun arkadaşları ile tanışın.
* Tatil için birlikte program yapın.
* Uzun süre ayrı kalmayın.
* Onu anladığınızı hissettirin.
* Onun sevmediği şeyleri öğrenin.
* Onu değiştirmek yerine önce kendinizi değiştirmeyi düşünün.
* Onun hoşuna giden şeylerin bir listesini yapın.
* Yarınlar için birlikte plan yapın.
* Hayal ve düşüncelerinizi onunla paylaşın.
* Ona kızdığınızda hemen onunla konuşmaya çalışın.
* Yaptıkları hakkında tahminde bulunmak yerine onunla ileti¬şim kurun.
* Onun kaygılarını anlamaya çalışın.
* Onunla birçok ortak yönünüz olduğunu düşünün.
* iyi yönlerini sık sık aklınıza getirin.
* Onu her zaman için kontrol etmeye çalışmayın.
* Sık sık kendini ifade etmesine izin verin.
* Onun hayatındaki zorlukları sık sık hatırlayın.
* Başarılarını taktir edin.
* Yanında olduğunuzu hissettirin.
* Duygularına öncelik tanıyın.
* Onu olduğu gibi kabul etmeye çalışın.
* Onu toplum önünde eleştirmeyin, ona kötü söz söylemeyin.
* Onun için özel olanı bulun.
* Ona bir kitap alın ve onun için imzalayın.
* Ona iltifat etmeyi unutmayın.
* Hata yaptığınızda, gecikmeden ondan özür dileyin.
* İyiliği karşısında teşekkür etmeyi unutmayın.
* Hatalarını büyütmeyin ve ona karşı hata yapmamaya çalışın.
* Onun hakkında iyimser olun, iyi düşüncelerinizi pekiştirin.
* Onun hakkındaki iyi düşüncelerinizi diğer insanlara söyleyin.
* Gücendiğinizde ondan kaçmaya çalışmayın.
* Onun yerine sık sık kendinizi koyun.
* Endişelerinizi rahatça söyleyin.
* Ona biraz daha zaman tanıyın.
* Onun için yaptıklarınıza bir yenisini ekleyin.
* Her şey bittiğinde ona bir şans daha tanıyın.
* Hayatınızın her aşamasında onu da düşünün.
* Kişiliğine önem verin, duygularını anlamaya çalışın.
* Onun iyi yönlerini görüp, kötü yönlerini göz ardı edin.
* Her gün iki güzel söz söyleyin.
* Her hafta eşinizle, çocuğunuzla baş başa geçireceğiniz bir za¬man ayırın. (Kaya, 2000: 59-60)
Hayırlı evlat kadar, engin bir mutluluk var mı?
Anne-baba; aile ağacının kökü, gövdesi ve dallarıdır. Aileye can ve hayat verir.
Çocuklar adam yerine konulmak isterler.
Siz çocuklarınızı dinlemezseniz, onlar da önerilerinizi dinlemezler.
Soru soran çocuk susturulursa, cevap istenirken de susar.
Çocuklarınızı yaptığı işlerden dolayı takdir ederseniz, onlar da sorumluluk aldıkları için mutlu olurlar.
İnsanın en hoşlandığı şey, yaptığı işten dolayı ödüllendirilmesidir.
Çocuklara güvenirseniz, imkansızı bile başarırlar.
Anne Baba Olmanın Ayrıcalığı ile Tanışın
En büyük büyüklük, çocuklarla büyümektir.
İLKSÖZ
Anne ve babalığın huzuruna erenler başka hiçbir mutluluğun bu kadar yüce olmadığı¬nı göreceklerdir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sevgili Hocam,

Önerileriniz için sağ olun. Hem benim, hem de eşi¬min çok işine yaradı. Bazı sorunlarımızın çözülme¬sine yardımcı oldu. Tavsiye ettiğiniz kitaplarınız için de teşekkürler... Doğrusu bu kadar etkileyici olacaklarını tahmin edememiştik.
Yakın bir komşumuz ve meslektaşımız var. Çok düzenli insanlar. On¬ların ailelerini görünce imreniyorum. Nasıl kuruyorlar bu düzeni, bu mutluluğu... Sanki birbirlerine karşı ağızlarından bal akıyor. Hatta iki sevgili gibi birbirlerine karşı içten bir ilgi duyuyorlar.
Bu sır, bu huzur nasıl elde edilir, merak ediyorum. Bu güzelliğin bir yolu olması gerekir, değil mi?
Bu konuda bize tavsiyelerde bulunabilir misiniz?
Allah cümlemizin huzurunu daim etsin.
Sevgiler...
Arzu Polat
NASIL BAŞARMALI?
Aile yuvasının kendine has bir huzuru, bir büyüsü ve çok sıcak bir iklimi vardır. Elbette ki bu havayı oluşturmak için gerekli şart¬lar da vardır. Ama daha da önemli olan, eşlerin bu mutluluğu oluş¬turmada istekli, yeterli ve hazır olmalarıdır.
BİR ÖRNEK
Aile yuvasını bir yük kabul eden, tek başına bağımsız yaşamayı mutluluk sanan bir tanıdık, eşini boşamış, iki çocuğunu bir kenara atmış ve toplumun içine dalmıştı. Bu şekilde kendisine kimse ka¬rışmayacak, özgür kalacak ve hayatın tadını çıkaracaktı.
Ama bu hayali, sandığından da çabuk yıkıldı.
Aile yuvasının sıcaklığı gitmiş, toplum hayatının buz gibi hava¬sıyla karşılaşmıştı.
Vefasız insanların sahte dostluklarını çabuk fark etti. Çünkü pa¬rasının azaldığı yerde, dostları, kıymeti ve itibarı da azalıyordu.
Dışarının ihanetleri, eşinin dırdırından çok daha çekilmezdi. Uykusunu bölen çocuk sesleri, her gün gecelediği bar ve pavyonla¬rın soğuk çığlıklarından daha insaflıydı.
Aile fertleri yokluktan, parasızlıktan anlarlardı. Ama toplumun aç gözlü insanları bu konuda çok merhametsizdi.
"Huzur ve özgürlük" için çıktığı yolda, bütün bütün kaybolmak üzereyken, ailesine tekrar döndü.
Yaşadığı bu acı tecrübeyi ise, çevresindekilere şöyle özetlemişti:
"En kötü aile ortamı, en iyi yalnızlıktan daha iyidir."
Evliliğin, ailenin bir ihtiyaç olduğunu bundan daha güzel ne an¬latabilir?
Çünkü Yüce Allah insanları birbirlerine muhtaç olacak ve bir¬birlerini tamamlayacak şekilde yaratmıştır.
insanlar; hayatı birlikte paylaşacak, istek ve arzuları birlikte kar¬şılayacak, hedefe birlikte yürüyecek, mutluluk ve huzuru birlikte yaşayacak kabiliyetlerle donatılmıştır. Bu kabiliyetler, hayatı yalnız yaşayarak değil, bir aile yuvası kurarak tatmin olmaktadırlar, insa¬nın hayatta huzur bulması da buna bağlıdır.
Evlilikte iki cins, birbirlerini tamamlamaktadır, iki vücut, iki ka¬lıp, iki ruh ve iki ayrı şahsiyet birleşir, bir vücut haline gelir. Bu şe¬kilde iki ayrı kişi "biz" şuuruyla birleşir, iki ayrı dünya bir tek dün¬ya olur. Çünkü insanın manevi ihtiyaçlarını tatmin eden en önemli unsur, bir kalbe mukabil, bir başka kalbin bulunmasıdır.
Aile kurumunun kişi ve topluma faydalarını görmek için, yetiş¬tirme yurtlarındaki çocuklara, sığınma evlerindeki kadınlara, sefa¬hate düşmüş olan insanlara bakmak yeterlidir.
Aile, tarihin her döneminde toplumun vazgeçilmez bir sığınağı olmuştur. Bu kurum, insanlığın tanıdığı bütün dinler ve bütün felsefî görüşlerce de kutsal sayılmıştır. Onun önemi ve kutsallığı, toplum hayatında düzeni, disiplini, huzuru ve devamlılığı sağlamasından ileri gelmektedir.
Aile, toplumun ana direği ve sosyal hayatın başladığı yerdir. Ço¬cuk; düşünmeyi, davranışı, uyumlu ilişkileri ilk olarak ailede öğrenir.
Aile, iç içe ilişkilerin en sık ve en kuvvetli olarak yaşandığı bir kurumdur. Hiçbir sosyal topluluğun fertleri arasındaki ilişkiler, aile fertlerindeki kadar içten ve samimî değildir.
Aile hayatı hem kişilerin, hem de toplumun stresini azaltan, şefkat ve merhameti artıran, sabrı öğreten yardımlaşmayı çoğaltan ve mesuliyet duygularını artıran bir okuldur, insanlar ilk terbiyeyi, te¬mel kuralları, örnek davranışları orada alır. Sevgi, saygı orada olu¬şur. En önemlisi, kulluk görevi ve inanç anlayışı orada pekişir. İn¬sanları kötülükten aile korur. Bir anlamda aile, insanın ve toplu¬mun kontrol mekanizmasıdır.
Aile hayatın, karakterin, ahlâkın ve inancın çekirdeğidir. Hadi¬sin ifadesiyle, "Cennet köşelerinden bir köşedir."
BİR ANI )
Bir yakınım böbrek yetmezliğinden dolayı hastanede yatıyordu. Ziyare¬tine gitmiştim.
Çocuğun yakınları doktorun etrafını sarmış, böbreklerini vermek için âdeta yalvarıyorlardı. O müthiş manzarayı ve o fedakârlık örneğini, biraz uzakta ve hazin bir şekilde izledim. Gözlerim dolu, dayanama¬dım, oradan uzaklaştım.
Ya Rabbi! Sen bu "aile yuvası" denilen kutsal mekana ne kadar eri¬şilmez bir sevgi ve şefkat vermiştin ki, bu insanlar birbirleri için ha¬yatlarını hiçe sayıyorlardı.
Bu duyguyu ve bu anlayışı, bu sıcak yuvadan başka ne verebilirdi? Hangi para satın alabilirdi? Aile yuvaları, Allah'ın kullarına ikram et¬tiği en büyük nimetlerdir. Oranın hazzını ve huzurunu başka bir yer¬de aramak, tek kelimeyle deliliktir.
UYGULAYIN
1 Eşinize olan sevginizi, ilginizi ve iltifatlarınızı her an belli edin.
2 Eşinizin en sadık dostu, en güvenilir sırdaşı olun.
3 Güzel ve temiz giyinmesini bilin.
4 Aile hayatının Allah'ın emri ve bir kulluk görevi olduğunu unutmayın.
5 Ailenin temelinin sevgi, güven ve hoşgörü olduğunu bilin.
6 Çocuk eğitimi için kendinizi hazırlayın.
7 Ev işlerinde sorumluluk alın ve yardımlaşmayı bilin.
8 Zararlı alışkanlıklardan şiddetle kaçının.
9 Birbirinize hediyeler alın ve özel günlerinizi unutmayın.
10 Ortak zevkler oluşturun.
11 Eş ve çocukların bir emanet olduklarını unutmayın.
12 Eşinizin horlandığı yönleri unutmayın.
13 Kararlarınızı ortak alın.
14 Yapılamayacak şeyleri istemeyin.
15 Ev yöneticiliğinin diktatörlük olduğunu sanmayın.
16 iyi bir çevre edinin.
17 Öğrendiklerinizi planlayın.
18 Hatalarınızdan dolayı özür dileyin.
19 Eş ve çocuklarınızı başkalarına şikâyet etmeyin.
20 Özel birliktelik için vakit ayırın.
21 Eşinizin hizmetçi olmadığını anlayın.
22 Aile yuvasının ebedi bir ihtiyaç olduğunu unutmayın.
23 Aile hayatından dolayı Huzur-ı İlahî'de hesap vereceğinizi unutmayın.
UNUTMAYIN
Hayatını yalnız olarak geçirmiş ve son iki yılında da bir aile bul¬muş olan ünlü bir doktorun şu tespiti çok çarpıcıdır:
"Yalnızlığı, bekârlığı, özgürlük ve rahatlık sandım. Meğer ki, yalnızlık en büyük işkenceymiş. Çünkü sevgi, şefkat, merhamet ve acıma gibi duyguları hiç tatmadım. Hayatım monoton, soğuk ve buz gibi geçti. Meğer ki hayat, paylaşmakla, bölüşmekle ve buluş¬makla güzelmiş. Bunu hiç yaşayamadım.
En kötü evliliğin en iyi bekârlıktan daha iyi olduğunu anlayabil¬mek için, bir ömür verdim. Bu iş bana çok pahalıya mal oldu." (Er¬gim, 1997: 61)
Aile yuvasının güzelliklerini hiçbir yerde bulamayız. Bu yuvada yaşanan doyumsuz sevgi ve saygıyı da hiçbir şekilde satın alamayız. Düşünün...
Sımsıcak kucaklarda şefkatle büyütülen çocuk, bu sevgiyi nere¬de bulabilir? Hayatını evine ve çocuklarına adayan annenin bu fe¬dakârlığını başka hangi güç temin edebilir? Ailesini ayakta tutmak için her türlü zorluğu ve güçlüğü göğüsleyen babanın bu asil dav¬ranışını hangi para satın alabilir?
Sofrada bir araya gelmiş bir ailenin aldığı haz ve lezzeti, hangi lüks lokantalar temin edebilir?
Aile, tarif edilmez bir okuldur. Sımsıcak bir yuvadır. Derslerin, sıkıntıların bittiği, şefkatin ve sevginin solunduğu bir mekandır. Ancak bilinmelidir ki, aile yuvasının cennet köşelerinden bir köşe olması için, bu yuvada inancın ve Allah korkusunun güçlü bir şe¬kilde yaşanması lâzımdır.
SON SÖZ
Aile hayatını cennete çevirmek zor, cehenneme çevirmek kolay¬dır. Unutmayın ki ömrü uzun olanlar, zor elde edilenlerdir.
BİR ÖNERİ
Ailenizde huzur ve mutluluğu sağlamak, aileyi bir dünya cenne¬tine çevirmek için;
1 Ailede iman ve ibadet eğitimi yapın. Fertlerin bütün davra¬nışları, birer kul oldukları ve her hareketten dolayı hesap verecekleri anlayışı üzerine kurulsun.
2 Anne ve baba olarak çocuklarınıza örnek davranış modelleri sunun.
3 Konuşmalarınız ve çocuklara hitabınız son derece şefkatli ve nezaketli olsun. Asla kaba kelimeler kullanmayın.
4 Şaka ile de olsa yalan söylemeyin ve çocuğunuzu kandırma¬yın. Çocuğunuz, her söylediğinizin doğru olduğunu bilsin.
5 Çocuğun makul isteklerini yerine getirin. Olmayacakların ise, niçin olmayacağını izah edin, onu ikna edin. Azarlayıp, susturmayın.
6 Çocuklarınızla arkadaş olun. Onlarla oyun oynayın, koşuş¬turun, yerlerde yuvarlanın. Yoksa onların iç dünyalarına gi¬rip, itimatlarını kazanamazsınız.
7 Evinizde ibadetleri birlikte yapın. Kur'an okuyun. Sohbet geceleri düzenleyin.
8 Aile problemleri için bir aile kurulu oluşturun. Her fert bu kuruluşun üyesi olsun. Toplanın ve konuları tartışın. Her kişinin bir reyi olsun. Sonuçları oylayın. Kararlara da-mutla¬ka uyun.
9 Çocuklarınızın okullarını sık sık ziyaret edin. Başarılarını övün. Başarısızlıklarının nedenini ise araştırın.
10 Eşinizle birbirinize saygılı ve nezaketli olun ki, çocuklar bundan ders alsınlar. Siz kavga ederseniz, onlar da kavga et¬meyi öğrenirler.
11 Onlara, kişi haklarına saygı göstermeyi öğretin. Haram, he¬lâl gerçeğini çok iyi anlasınlar. Eğer hayatta bu kavramlar karışırsa, toplum allak bullak olur.
12 Çocuklarınızı, aile büyüklerine ve akrabalarınıza gönderin. Onların ellerini öpsünler, onların sık sık sevgilerine ve du¬alarına mazhar olsunlar. Bu şekilde akrabalık bağı güçlenir.
13 En önemlisi ise, çocukların evde "iman ve inanç" talimleri¬dir. Bunu ibadetlerle, kitap okuyarak ve örnek davranışlar görerek kazanırlar. Yani hayatları "iman ve inanç" ekseni üzerine kurulmalıdır. Çünkü öldükten sonra dirilmeye ve ebedî hayattaki beraberliğe inanan eşlerin beraberlikleri dünyanın dar kalıplarına sığmaz. Arkadaşlıkları dünyanın fâni ve sınırlı olan hayatına bağlı kalmaz. Her iki eş de bilir ki, birbirleriyle ebedî hayat arkadaşıdırlar.
Hayatında kurallar oluşturamamış çocuklar, kuralsızlık içinde eriyip giderler.
Demokrasiye inanan insanlar, demokratik bir evde büyümüşlerdir.
Çocuklarınız için dua edin. Çünkü anne babanın duası çok etkilidir. -Hz. Ali-
îman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. -Bediüzzaman-
Evinizi Sevgi Yuvası Haline Getirin

En büyük zenginlik mutlu bir ailedir.
İLK SÖZ
Çocuklarınızı bol bol öpün, onlara sevgi gösterin. Her öpücükte cennetten bir dere¬ce alacaksınız.
Hz. Muhammed (s.a.v.)
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Bey,
Bizler anne ve babalarımızdan gerekli sevgi ve ilgiyi görmedik, o sıcaklığı yaşayamadık. Eşim de küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş olduğu için o da bu sevgiden mahrum kaldı.
Asıl kötü olan, şimdi biz çocuklarımıza o sevgiyi veremiyoruz. Sanki bizler büyüklerimizden bunu alamayınca, biz de veremezmişiz gibi.
Çocuklarımızı istemediğimiz halde kırıyoruz, azarlıyoruz, onları üzüyoruz, üzerimize düştükleri zaman tersliyoruz.
Biliyorum. Bu yanlış bir tutum, hem de çok yanlış bir tutum. Ama ol¬mayan bir şeyi nasıl vereyim? Lütfen yardımcı olun bize!...
Sağlıklı günler dileği ile...
Özer Irmak
NASIL YAPALIM?
Sevgi...
Büyüleyici, etkileyici ve sihirli bir kelime..
Bütün gönül kapılarını açan, dostluğu kuran, kırgınlığı bitiren, kalpleri ısıtan bir sözcük...
Bir insanın sahip olduğu en büyük zenginlik sevgidir. Sevgi do¬lu, sımsıcak, temiz ve duru bir yüreğin yerini alacak başka bir zen¬ginlik var mı?
Bunun içindir ki sevgi, kıymet ifade eden şeylerle aramızdaki ma¬nevî bağlılığın önemli bir vesilesidir. Bu bağlılık sayesindedir ki, in¬sanlar hayattan zevk almakta ve yaşamları anlamlı hale gelmektedir. Sevginin her türlüsü, özellikle de manevî sevgiler ortadan kalktığında
veya kısmen yok olduğunda ruh büyük bir boşluğun içine düşmek¬tedir. Özellikle küçük çocuklarda anne veya babadan birinin veya her ikisinin yokluğu çocukta önemli psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Öyleyse çocuklardaki bu sevgi ihtiyacı hiçbir dönemde ihmal edilmemeli ve mutlaka doyurulmalıdır.
Çocuğun en önemli psikolojik ihtiyacı, içten sevilmektir. Bu ih¬tiyacı en iyi şekilde karşılayacak olan ise ebeveyndir. Çocuğun sa¬mimiyetle sevilmesi ve sevgiye doyurulması, aynı zamanda çocu¬ğun başkalarını sevmesini de sağlayacaktır. Sevgiye doyurulmayan çocuk başkalarını sevmez.
Çocuğa ihtiyaç duyduğu sevgiyi en iyi şekilde verebilecek olan annedir. Anneler çocuk sahibi oldukları günden itibaren hem ken¬dileri hem de cemiyet için büyük bir sorumluluk almış oldukları¬nın şuurunda olmalıdırlar. Çocuğa süt verirken, onu beslerken, ay¬nı zamanda onu bağrına basarak vücudunun sıcaklığını hissettire¬cek şekilde ona yakın olmalı, onu beslerken gözlerinin içine baka¬rak, gülümseyerek sevgisini damla damla akıtmalı ve insan sevgisi ilk aylardan itibaren en iyi şekilde işlenmelidir. Unutulmamalıdır ki, çocuk ilk sevgi ihtiyacını annesinin onunla ilgilenmesinden, ona olan yakınlığından almaktadır.
Sevgi, açlık ve susuzluk gibi sürekli doyurulmak istenen bir ihti¬yaçtır. Ana kucağındaki çocuk da, seksen yaşına gelmiş bir insan da sevgisiz yaşayamaz. Yalnız bu ihtiyacın şiddeti yaşa bağlı olarak bazı farklılıklar gösterebilir. Küçük bir çocuk, başının okşanmasından mutlu olurken, yetişkin bir insan aynı davranışa tepki gösterebilir.
Sevgi ihtiyacı yeterince karşılanan çocuk, çevresi ile ilgilidir, çevresine uymada güçlük çekmez, bir meclise girdiğinde kendini yalnız hissetmez, kolay arkadaşlıklar kurar.
Sevginin eksik olanı kadar aşırısı da tehlikelidir. Çocuklarına aşırı sevgi gösteren, onlara toz kondurmayan, her türlü aşırı davra¬nışlarına göz yuman ailelere çevremizde sıkça rastlamaktayız. Bu
aileler böyle davranmakla çocuklarına zarar verdiklerinin çoğu za¬man farkında değillerdir. Davranışlarının yanlışlığını anladıklarında ise artık iş işten geçmiştir. Ebeveynler çocuğa gösterilecek olan sev¬ginin öpme ve okşamaların sayı ile ölçülebilecek bir duygu olmadı¬ğını bilmelidir. Sevgiyi açığa vurmanın çeşitli yolları vardır. Sıcak bir bakış, tatlı bir gülüş, bir dokunuş, sevgiyi sözlerden ve edilen yeminlerden daha etkili olarak belirtebilir. (Gezer, 1996:110)
BİR ÖRNEK
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki oğlunu kapı¬nın önünde beklerken bulmuş. Çocuk babasına "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?" diye sormuş. Zaten yorgun olan adam: "Bu senin işin değil..." diye cevaplamış. Bunun üzerine çocuk:
"Babacığım lütfen, bilmek istiyorum." diye ısrar etmiş.
Adam, "illaki bilmek istiyorsan 20 dolar." diye cevap vermiş. Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 dolar borç verir misin?" diye sormuş. Adam iyice sinirlenip: "Benim saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak vaktim yok, hadi derhal odana git ve ka¬pını kapat!" demiş. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapısını kapatmış. Adam sinirli sinirli bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder, diye düşünmüş. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakin¬leşmiş ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşün¬müş. "Belki de gerçekten lâzımdı." Yukarı çocuğun odasına çıkmış ve kapıyı açmış. Yatağında olan çocuğa "uyuyor musun?" diye sor¬muş. Çocuk "hayır" diye cevaplamış. "Al bakalım istediğin 10 dola¬rı. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yoru¬cu bir gün geçirdim." demiş.
Çocuk sevinçle haykırmış "teşekkürler babacığım". Yastığının al¬tındaki diğer buruşuk paraları da çıkarmış. Adamın yüzüne bakmış ve yavaşça paraları saymış. Bunu gören adam iyice şaşırarak: "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun? Benim senin saçma
oyunlarına ayıracak vaktim yok." demiş.... Çocuk "Ama yeterince yoktu." demiş ve paraları uzatarak:
"İşte 20 dolar. Bir saatini alabilir miyim?" diyerek, ağlayan göz¬lerle babasına bakmış.
Siz ister çocuğunuza çok zaman ayırmak arzusunda olun, ister olmayın, çocuk her şeyin farkındadır. Ne onu oyuncağa boğmak, ne bol öpücükle karşılamak, ne eğitim konusunda ona üstün im¬kânlar hazırlamak, ne de sosyal açıdan her türlü avantajı sağlamak onunla birlikte sevgi ile bütünleşerek geçirilen zamanın yerini dol¬durabilir. Çocuk onunla geçireceğiniz zamana bakarak, onu sevip sevmediğinizi bilecektir. Bu nedenle anne babalar, çocuklarına olan sevgilerini onlara zamanlarını vermekle göstermelidirler.
Ayrıca anne babanın birbirlerine duydukları sevgiyi çocuklarının önünde göstermeleri çok önemlidir. Çünkü bir babanın çocukları için yapabileceği en önemli şey, annelerini sevmektir. (Zig Zağlar)
UNUTMAYIN
Ailede gerçek ve kalıcı bir sevgi olması için, sevgi ebedileşmeli ve sevginin yönü ahirete çevrilmelidir. Bunun da nasıl olması ge¬rektiğini Bediüzzaman Said Nursi çok güzel anlatır:
"Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde (insanların dünya hayat¬larında) en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî sa¬adet için bir cennet, bir melce, bir tahassüngâh (sığınak) ise; aile hayatıdır ve herkesin hanesi küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise, samimî ve ciddî ve vefadarâne hür¬met ve hakikî şefkatli ve fedakârane merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve da¬imi bir refakat ve sermedi bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbirleriyle pederâne, ferzandâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle, akidesiyle olabilir. Mesela der: 'Bu haremim ebedî bir âlemde ebedî bir hayatta daimi
bir refika-i hayatımdır (hayat arkadaşımdır). Hayat arkadaşlarım Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var, gelecek ve daimi bir arkadaşlığın hatırı için her bir fe¬dakârlığı ve merhameti yaparım' diyerek o ihtiyar karısına güzel bir huri gibi muhabbetle mukabele edebilir. Yoksa kısacık bir iki saat suri bir refakatten (beraberlikten) sonra ebedî bir firak ve müfarakate (ayrılığa) uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûri ve muvakkat ve esassız hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye mânâsında ve mecazi merhamet ve suni bir hürmet verebilir. Ve hayvanatta olduğu gibi, başka menfaatler ve sair galip hisler o hürmet ve muhabbeti mağ¬lup edip o dünya cennetini cehenneme çevirir." (Asa-yı Musa)
Sevgilerini ebedî arkadaşlık esası üzerine devam ettirenler, birbirlerinin haklarını gözeteceklerdir. Ebedî arkadaşlığın hatırı için »** fedakârlığa katlanacaklardır. Dünyevî zevk ve lezzet peşinde koşmak yerine, fâni dakikalarını sonsuzlaştırmaya çalışacaklardır. O zaman da aile cennetten bir köşe olacaktır.
Ne zaman geçici sevgi yerini sonsuz sevgiye bırakırsa, o zaman ailede huzur ve saadet elde edilir. Çünkü birbirlerini Cenab-ı Hakk'ın latif bir hediyesi olarak kabul eden ve O'nun namıyla, ismiyle seven karı-koca, evliliklerini ebedî bir arkadaşlık üzerine bina ederler.
Evlilikler ancak ebedî arkadaşlık üzerine kurulursa sağlam olur. Ebedî hayatta da bir ve beraber olmak düşüncesiyle hareket eden¬ler sevgilerini sadece dünya güzelliklerine bağlı bırakmazlar.
UYGULAYIN
' Onu sevdiğinizi ve ona değer verdiğinizi sık sık belli edin. * Ona ara sıra özel bir hediye verin.
Bir arkadaşa ihtiyacı olduğunda mutlaka onun yanında bulunun.
* Ona her zaman için vakit ayırın.
* Sık sık onunla yürüyüşe çıkıp konuşun.
* Birlikte yemek için dışarı çıkın.
* Özel günlerini kesinlikle hatırlayın.
* Konuşurken tamamen onu dinleyin.
* Konuşurken tamamen samimî konuşun.
* Ona kesinlikle yalan söylemeyin.
* Konuşurken gözüne bakın.
* Onun iyi özelliklerini keşfetmeye çalışın.
* Onun üzüntülerini ve dertlerini dinleyin.
* Onun size tamamen güvenmesini sağlayın:
* Boş zamanlarınızı ona ayırmaya çalışın.
* Onun için fedakârlıkta bulunmaktan kaçınmayın.
* Onun arkadaşları ile tanışın.
* Tatil için birlikte program yapın.
* Uzun süre ayrı kalmayın.
* Onu anladığınızı hissettirin.
* Onun sevmediği şeyleri öğrenin.
* Onu değiştirmek yerine önce kendinizi değiştirmeyi düşünün.
* Onun hoşuna giden şeylerin bir listesini yapın.
* Yarınlar için birlikte plan yapın.
* Hayal ve düşüncelerinizi onunla paylaşın.
* Ona kızdığınızda hemen onunla konuşmaya çalışın.
* Yaptıkları hakkında tahminde bulunmak yerine onunla ileti¬şim kurun.
* Onun kaygılarını anlamaya çalışın.
* Onunla birçok ortak yönünüz olduğunu düşünün.
* iyi yönlerini sık sık aklınıza getirin.
* Onu her zaman için kontrol etmeye çalışmayın.
* Sık sık kendini ifade etmesine izin verin.
* Onun hayatındaki zorlukları sık sık hatırlayın.
* Başarılarını taktir edin.
* Yanında olduğunuzu hissettirin.
* Duygularına öncelik tanıyın.
* Onu olduğu gibi kabul etmeye çalışın.
* Onu toplum önünde eleştirmeyin, ona kötü söz söylemeyin.
* Onun için özel olanı bulun.
* Ona bir kitap alın ve onun için imzalayın.
* Ona iltifat etmeyi unutmayın.
* Hata yaptığınızda, gecikmeden ondan özür dileyin.
* İyiliği karşısında teşekkür etmeyi unutmayın.
* Hatalarını büyütmeyin ve ona karşı hata yapmamaya çalışın.
* Onun hakkında iyimser olun, iyi düşüncelerinizi pekiştirin.
* Onun hakkındaki iyi düşüncelerinizi diğer insanlara söyleyin.
* Gücendiğinizde ondan kaçmaya çalışmayın.
* Onun yerine sık sık kendinizi koyun.
* Endişelerinizi rahatça söyleyin.
* Ona biraz daha zaman tanıyın.
* Onun için yaptıklarınıza bir yenisini ekleyin.
* Her şey bittiğinde ona bir şans daha tanıyın.
* Hayatınızın her aşamasında onu da düşünün.
* Kişiliğine önem verin, duygularını anlamaya çalışın.
* Onun iyi yönlerini görüp, kötü yönlerini göz ardı edin.
* Her gün iki güzel söz söyleyin.
* Her hafta eşinizle, çocuğunuzla baş başa geçireceğiniz bir za¬man ayırın. (Kaya, 2000: 59-60)
* iletişim kurarken sevgiyle yaklaşın.
Unutmayın. Sevgi verildikçe artan ve tekrar size dönen büyüleyi¬ci bir mutluluktur.
SON SÖZ
Sevginizi, gözlerinizle, sözlerinizle, dokunarak, dinleyerek ve anlayarak gösterin. En tatlı sevgi de samimiyet ve dürüstlüktür.
BİR ÖYKÜ
Sevgi Sınavı
Bir gün ermişlerden birine sormuşlar: "Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş.
Bir sofra hazırlamış. Sevgiyi dilinden düşürmeyen, ama dilden gönüle de indirmeyen kişiler çağırmış bu sofraya. Hepsi yerlerine oturmuşlar.
Derken, tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da 'derviş
kaşığı denilen bir metre boyunda kaşıklar Vermiş:
"Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir şart da koşmuş. "Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok." "Peki" demişler ve çorbayı içmeye girişmişler. Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse bir türlü döküp saçma¬dan götüremiyormuş çorbayı ağzına. En sonunda bakmışlar bu iş olmuyor, vazgeçmişler çorbadan. Öylece, aç aç kalkmışlar sofradan. Onlar sofradan kalktıktan sora ermiş:
"Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım yemeğe" demiş. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş otur¬muşlar sofraya. Ermiş:
"Buyrun bakalım" deyince de, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya dal¬dırıp karşısındaki ihvanına uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve kendisi de doymuş olarak şükür içinde kalkmış sofradan.
"işte" demiş ermiş. "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doy¬mayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür de do¬yurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz. Şunu da unut¬mayalım ki, hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman." Selim Gündüzalp-İsmail Örgen/Sevgi Öyküleri s.189
Çocuklarınızı herkesin önünde övün. Ama eleştirilerinizi yalnızca kendisine yapın.
Sevgisiz yaşayan insan, yaşayan bir ölüdür.
Hesap gününe inanmayan, insan kıymetini bilemez.
Açlık ve susuzluk bir felaket değildir. Ama sevgisizlik ve terk edilmişlik tam bir felakettir.
Sevgi imanla bütünleşirse, sonsuz bir mutluluğa dönüşür.
En çekilmez yer, huzursuz aile ortamıdır.
Küçük hediyeler, dostluklar kurar, büyük hediyeler de bunları ebedileştirir.
Çocuklarınıza alacağınız küçük hediyelerle, onların güven ve sevgisini kazanabilirsiniz?
Çocuklarını alaya alıp, onu hiçe sayan bir aile büyüğü, yapılması gerekenin en kötüsünü yapmış demektir.
Sevginin başarısızlığı yoktur.