- Anne baba eğitimi

Adsense kodları


Anne baba eğitimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Fri 8 October 2010, 06:53 pm GMT +0200
Anne ve Baba Eğitimi İçin Ciddi Bir Hazırlık Yapın
Her çocuğun, ilgi ve sevgiye muhtaç olduğunu unutmayın.
İLK SÖZ
Bir annenin kucağına bir çocuk verirler, bunu en iyi şekilde yetiştir ve büyüt derler. Peki bunun için ne kadar eğitim almıştır, ne kadar staj yapmıştır, ne kadar bilgi ve deneyimi vardır?
BU MEKTUBU OKUYUN
Sevgili Hocam,

Mutluyum ki nikah şahidimizdiniz Yeni evlilik hu¬kukumuzun oluşmasında katkınız oldu. Bunun için de aile problemlerimizi sizinle paylaşma ihtiyacı hissediyorum.
Bildiğiniz gibi, yaşadığımız topluma göre iyi bir eğitim aldık. Eşim ve ben çevremizde saygın kişileriz. İmkanlarımız da günün şartlarına göre çok iyi. Ama bir eksiğimiz var. Bir değil çok... En önemlisi çocuk eğitimi... Yani anne baba olmaktan bihaber büyümüşüz. Anladım ki anne babalık çok ciddi bir hazırlık istiyormuş. Özellikle de çocuk eği¬timi konusunda...
Bana göre bu işin stajı olmalı, uzmanlar nezaretinde pratik uygula¬maları olmalı... Bu nerede yapılmalı? Kreş mi? Ana okulu mu? Yoksa çocuk yuvası mı? Deneyimli annelerle mi? Ama mutlaka olmalı...
Kızım beş yaşına geldi. Küçüğü de bir yaşında... Daha şimdiden çok ciddi problemlerle uğraşıyoruz. Nereden nasıl başlayayım, bilemiyo¬rum. Kafam karma karışık. Bu işe hazırlıksız ve bilinçsiz başladığı¬mız ortada...
Eğitim sistemimizde bu konuya ağırlık verilmeli. Gençler ve erkekler bunu "el yordamı" ile değil, bilimsel olarak görmeli ve öğrenmeli...
Eşimle birlikte en derin sevgiler hocam...
Sevil Kevser
NEREDEN BAŞLAMALI?
Anne babalık görevinin sıradan, deneme-yanılma yolu ile yapı¬lacak bir iş olmadığı, çok mükemmel bir uzmanlık istediği, artık tartışma götürmez bir gerçektir. Hayatın çok karmaşık olduğu gü¬nümüzde, çocukların bunca problemler arasında iyi yetiştirilmesi, eskisi gibi "saldım çayıra Allah gayıra" metoduyla olmamaktadır.
Bir ayakkabı tamircisinin, hatta bir ayakkabı boyacısının mesle¬ğini iyi yapabilmesi için, bir çıraklık döneminden sonra tezgahının başına geçtiği düşünülürse, hiçbir işin hazırlıksız, bilgisiz ve tecrü¬besiz olmayacağı da açıktır.
Bir insanın doğru dürüst bir bina inşa edebilmesi için onun mü¬hendis olması, yani yıllarca fakültelerde dirsek çürütmesi beklenir ve ancak bu eğitimden sonra bir ev yapmasına izin verilir.
Peki nasıl olur da, bir insan yetiştirmeye talip olanlar, annelik ve babalık gibi ciddi bir konuda uzmanlaşmadan işe başlarlar?
Bunun için bir anne ve babanın çocuk eğitimi konusunda kendi¬sini bir öğrenci gibi çalışmaya adaması lâzımdır. Çünkü hayatın en ciddî bir işine hazırlanmak, en ciddî bir çalışmayı gerektirecektir.
BİR ÖRNEK
Mükemmel işleyen bir anne babalık görevinin sırrını çok sevdi¬ğim bir aile dostuma sormuştum. Ona göre bunun iki temel nedeni vardı:
"Birincisi: Allah'a şükür bizler inançlı insanlarız. Birbirimizi bu dünyanın fani zevkleri içinde geçici bir birliktelik olarak görmeyiz ve geçici bir sevgiyle de sevmeyiz.
Biz Allah için birbirimize kenetlendik. Birbirimizi Allah için, ahiret hesabına severiz. Ebedî olarak birbirleri için yaşamaya ina¬nan insanların, bu dünya hayatının geçici sıkıntıları için birbirlerini kırmamaları gerekir. Biz bu anlayışta hareket ederiz.
ikinci nedeni de; iyi bir aile yuvası oluşturmak için, bir öğrenci gibi çalışıp kendimizi yetiştirmeye gayret ediyoruz. Dualarımızla da Allah'tan huzur ve mutluluk istiyoruz. O kudret ve rahmet sahi¬bi de çok şükür bunu bizlerden esirgemiyor."
Anne babalık görevlerine ciddî bir hazırlık yapmak için ne gibi bir yol izlemelidir? İşe nereden ve nasıl başlamalıdır?
Şu pratik bilgileri UYGULAYIN
1 Önce çocuk eğitimine psikolojik ve biyolojik olarak hazır ol¬malısınız ve içinizden bu isteği duymalısınız.
2 Evinizi çocuk eğitimine hazırlamalısınız.
3 Çocuğun sağlık gelişimi ile ilgili gerekli kaynaklara ulaşmalı¬sınız.
4 Çocuk psikolojisi, gelişim psikolojisi ve öğretim metotları hakkında bilgiler edinmelisiniz.
5 Alanında uzman olan eğitimci ve psikolog ile sürekli irtibat içinde olmalısınız, onların tavsiyelerini dikkate almalısınız.
6 Çocuk eğitiminde deneyimi olan ve bu alanda başarılı olmuş ailelerin deneyimlerinden yararlanmalısınız.
7 Kendi kişisel davranışlarınızı, çocuk eğitimine göre yönlen¬dirmelisiniz. Davranışlarınızın çocuğa model olacağını unut¬mamalısınız.
8 Çocuk eğitiminde, eşiniz ve ailenin diğer büyükleri ile birlik¬te hareket etmelisiniz.
9 Ailede, çocuğu ikilemde bırakıp, tereddüde düşürecek söz ve davranıştan kaçınmalısınız.
10 Düzenli sağlık kontrolleri konusunda bir program hazırla¬malısınız.
11 Çocuğun öğretmeninden yardım istemelisiniz.
Bir aile kuran, anne baba olan, çocuk yetiştiren bir çiftin şu konuyu asla aklından çıkarmaması gerekir:
- Bir çocuk, annesi babası gibi yetişir.
- Çocuk hem aile için, hem de toplum için en büyük yatırımdır
- Çocuk yetiştirmenin toplum için vicdani bir sorumluluğu, Allah için de bir kulluk mesuliyeti vardır.
- Bir anne ve baba, en büyük hesabı çocukları için öder.
- iyi yetişmiş bir çocuk hem aile, hem o toplum için; en büyük bir sermaye, sonsuz bir huzur ve mutluluk kaynağıdır.
Eşler aile ortamında ve çocuklarının önünde asla kötü bir söz, çevresindekileri üzecek davranışlar ve dozu kaçmış bir tartışma sergilememeli, asık suratlı gezmemelidir. Her zaman ve her halde; gü¬ler yüz, anlayış ve sevecenlik esas alınmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, çocuklar büyüklerin her davranışını aynen kopya ederler.
Bir Yol Haritası
Yeni evlenmiştik. Ama evliliğe ne eşim ne ;. ben hazırlıklı değildik. Çocuklarımız olduğu takdirde daha ne yapacağımızı bilmiyorduk. bizlerin, bu işin altın¬dan kalkamayacağımızı anladık.
Sağ olsun, beyim çok anlayışlı insandı.
- Sen hiç üzülme, dedi. Biz bu işi seninle sırtsırta verip başaracağız
ve her türlü problemin de üstesinden geleceğiz.
Bunun için şöyle bir yol takip ettik.
1 Önce evlilik ve çocuk eğitimiyle ilgili kitaplar aldık. Beyimle otur¬duk, bunları okuyup, işimize yarayanları tespit ettik, maddeler ha¬linde sıraladık.
2 Çocukları olan tanıdıkların evlerini ziyaret etmeye başladık. Onla¬rın bilgilerinden, deneyimlerinden ve önerilerinden yararlandık.
3 Beyimle kreşleri, ana okullarını, hastahanelerin çocuk servislerini ziyaret ettik. Oradaki problemleri dinleyerek notlar aldık.
4 Çocuk uzmanı olan bazı rehber ve psikologlarla konuştuk, onların önerilerini dinledik.
Çocuk yetiştirmiş ve bu alanda tecrübeli olan ailelerin gözlemlerinden yararlandık.
Sonuç olarak, evimize gelen misafirlere karşı epeyce hazırlık yaptık, iyi ki yapmışız, hiçbir bocalama, panik ve ciddî bir problem yaşamadık.
Bugün yaşları dokuz ve on iki olan iki oğlumuz ve yedi yaşında da bir kızımız var. Onlarla çok iyi arkadaşlık ilişkilerimiz var. Allah'ıma şükür, çok mutlu ve huzurluyuz.
Bir Okuyucu
Anne Baba Görevlerini Kavramaya Çalışın

Ailede işbölümü olursa, herkesin bir hakkı olur. Bu da aileye güven verir.
Anne ve babanın en önemli görevi, nasıl bir anne ve baba olacaklarını bilmektir.
İyi bir anne ve baba olamayan, dünyanın en huzursuz insanıdır.
Çocuğunuza sevdiği şeylerle yaklaşın.
Çocuklar aile ağacının meyvesidir. Meyvesiz ağaç, neye yarar?
Dedeler ve büyükanneler aile ağacının yapraklarıdır.
Onlar meyveyi korurlar, ağacı güzelleştirirler.
Çocuklarınızla sık sık birlikte olup, işlerinizi birlikte planlarsanız, ailede "ekip ruhu" oluşturursunuz.
Çocukta, aile sevgisinin oluşması için, ailede sevgi ortamı olmalıdır.
Çocuklarınıza küçük şeylerden mutlu olmasını öğretirseniz, ona mutlu bir hayat bağışlarsınız. -Etienne Gilson-
En zor, en ağır, ama en tatlı iş, anne babalıktır.

İLK SÖZ
Ailede anne ve babaya düşen görevler bir ayrılık değil, tamamlayıcı bir iştir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Bey,

Bu size kaçıncı mektubum oldu bilmiyorum. Yine bir sorun ile karşınızdayım.
Biz çocukluk döneminde anne ve babamızın bizlere olan yaklaşımlarında çok farklılık gözledik. Evde annemin yaptığına babam, babamın yaptığına da annem karışmaz¬dı. Meselâ, babamın ev temizlediğini, yemek yaptığını ve bulaşık yı¬kadığını hiç görmemiştik. Annem hastalandığında veya evde olmadığı zaman, babam yemek yapamaz, aç kalırdık. Annem ise, evin dışın¬daki işleri babam olmadan takip edemezdi. Bunlar bir tamamlayıcı değil, ailede kesin bir iş bölümü olduğunu anlatan davranışlardı.
Bizim kuşak her ne kadar bu kesin ayrımı ortadan kaldırdı ve daha kaynaştırıcı ve tamamlayıcı bir gelişme içine girdiyse de, yine de an¬ne, anne olduğu gerçeğini; baba da, baba olduğu gerçeğini ortadan kaldıramadı. Yeni dünyanın her yerinde annelik görevi ile babalık görevi birbirinden ayrı gözükmektedir. Birbirlerine olan destek ve yardımlar bunu ortadan kaldırmaktadır.
Sizce, günümüzde anne baba görevleri ve başka bir ifadeyle aile içi işbölümü nasıl olmalıdır?
Dua ile kalın...
Nursen Yücel
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Ailede belli bir düzenin oluşmasında, şüphesiz ki fertlerin ayrı ayrı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluğun büyük bir kısmını an¬ne ve baba üstlenir. Babaanne, anneanne ve dedeler ise zaman za¬man bu sorumluluğa ortak olurlar. Ailedeki diğer büyük kardeşler de, çocuk eğitiminde bu sorumluluğu paylaşan diğer bireylerdir. Buna bir anlamda iş bölümü denilmektedir.
(~ BİR ANI )
Çevrenin engin bir saygı ve hürmet duyduğu bir büyüğümüzün evine, bayram ziyareti için gitmiştik.
Bizi kapıda ailenin büyük oğlu karşıladı ve tatlı bir tebessümle içeri buyur etti. Ardından anne ve babası bizleri karşıladılar. Son derece' sade ve tertipli bir odaya götürdüler.
Şeker-kolonyayı, evin en küçüğü tuttu. Kahve ve çayımızı ise, bir di¬ğer kardeş getirip tuttu.
Evde telaşsız ve disiplinli bir sistem yürüyordu. Herkes ne yapacağı¬nı çok iyi biliyor, bir işe birkaç kişi koşmuyor veya bir iş sahibini beklemiyordu.
Koyu bayram sohbeti esnasında, ev sahibine evdeki bu güzel uyu¬mun sırrını sormuştum.
"Bizim evimizde herkesin bir görevi var," dedi. "Kimse kimsenin işi¬ne karışmaz. Ancak, çok ağır geldiğinde yardımına koşarız."
"Bir anlamda iş bölümü mü?" diye sordum.
"Evet," dedi. "İş bölümü de denebilir. Ancak, bu iş bölümü 'Ben gö¬revimi yaptım, başkasından bana ne' şeklinde değil de, 'Ben de adam yerine konuyorum, benim de bir işim var ve aileme katkıda bulunuyorum' anlayışıyla yürür.
Çocuklarımda hem sorumluluk duygusu gelişiyor, hem de işe yara¬mış olmanın hazzı yaşanıyor."
Anlatılanlar son derece önemliydi. Sevgiye, kaynaşmaya ve disipli¬ne katkı yaparak bir iş bölümü anlayışı, fertlerin birbirine düştüğü günümüz aile yapısı için örnek bir modeldi.
Evde, anne baba ve çocukların belli bir sorumluluklarının olması, ge¬rektiğinde de birbirlerinin yardımına koşmaları, hoş bir ahengin oluş¬masını sağlayacaktı. Buna büyük anne ve dedelerin de dahil olduğu düşünülürse, o evde harikulade bir düzenin işleyeceği aşikârdı.
Bir ailede, anne babalar, çocuklar ve diğer aile büyükleri arasın da kesin çizgileri olmamakla beraber iş bölümü olduğu ortadadır. Tabii ki, iş bölümünden önce anne babanın ortak görevleri vardır. Bir anlamda bu ortak görevler, iş bölümünün temelini oluşturur.
UYGULAYIN
Anne babanın ortak görevleri:
1 Anne baba çocuklarının kendi modelleri olmadığı kardeşle¬rinden ve arkadaşlarından farklı, bağımsız, kendine özgü ze¬kâ ve kişilik özellikleri olan bir birey olduğu gerçeğinden ha¬reket etmelidir.
2 Anne ve babanın çocuklarına, "uygun olan davranışı" ya da neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretebilmeleri için, ge¬rek kendi aralarında, gerekse çocuklarına yönelttikleri davra¬nışlarında dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir.
3 Anne ve babanın güvenli bir çocuğa sahip olabilmeleri için, önce kendilerine, sonra birbirlerine, ardından da çocuklarına güvenmeleri gerekir. •
4 Ana-baba, önce kendi içlerinde barışık, huzurlu birer birey ve sağlıklı birer örnek model olmalıdır.
5 Ana-baba çocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğu hayal kırıklığına uğratacak, yaşının üs¬tünde beklentiler içine girmemelidir.
6 Ana-baba, öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak ka¬bul eden, ona sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya ça¬lışan kişiler olmalıdır. Bilinmelidir ki, sevgi temeline dayanan eğitim, sağlam ve başarılı bir eğitimdir.
7 Anne ve baba, öyle bir ortam hazırlamalıdır ki, çocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini güvenli ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin. Böyle bir aile ortamı çocuğun kendine özgü anlayış ve düşüncesini ifade etme imkânı sağlar.
8 Ana-baba, çocuğa sevgi veren, girişim yeteneğini ve özgüve¬nini kazanabilmesi için onu destekleyen kişiler olmalıdırlar.
9 İdeal anne ve babalar çocuğun ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun cevaplar veren, aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp, çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde olan, davranışların¬da belirli bir devamlılık ve kararlılık sağlayan, karşı çıkma¬dan önce her zaman çocuğun isteklerini dinleyen ana-babalardır. (Yavuzer, 1999: 69)
DİKKAT!
(Babanın Görevleri)
1 Baba ailede otoriteyi temsil eder. Ailenin sevk ve idaresi ba¬ba tarafından yapılır.
2 Babanın davranışları ile çocuk çok şeyler kavrar. Baba oto¬ritesi aynı zamanda toplumun kurallarını temsil eder. Bir¬takım yasaklar koyar, çocuk bu yasaklara karşı hareketleri¬ni düzenler. Böylece hem hürriyeti, hem de yasakları tanı¬mış olur.
3 Babanın otorite sahibi olması onun kırıcı, ya da tahakküm edici olmasını gerektirmez.
4 Baba otoritesi fazla olduğu zaman, özellikle hassas yapılı ço¬cuklar bundan zarar görebilir.
5 Baba, çocuğun her yaştaki ilgi ve ihtiyaçlarını bilmeli, hare¬ket ve tutumlarını buna göre ayarlamalıdır.
6 Baba, çocuğun eğitiminden ve yetiştirilmesinden birinci de¬recede sorumlu bir kişidir.
7 Baba,-gerektiğinde çocuğuna yapabileceği basit görevler ve¬rerek, onda kendine güven ve sorumluluk duygularının ge¬lişmesine katkıda bulunmalıdır.
8 Baba, çocuğunun sorularını bıkıp usanmadan cevaplandı¬ran, onunla sohbet eden bir arkadaş olmalıdır.
9 Baba, ailede kötü söz, dayak ve diğer zararlı davranışlardan şiddetle kaçınmalı ve uyumlu olmalıdır.
ÇOK ÖNEMLİ
(Annenin Görevleri)
1 Çocuk yetiştirmeyi, bilimsel yollarla yapması için, annenin bu konuda kendini yetiştirmiş olması gerekir.
2 Anne, çocuk gelişimini çok iyi bilmeli, yemek, uyku, temiz¬lik ve sağlık kontrollerini iyi takip etmeli ve zamanında yap¬malıdır.
3 Anne çalışan bir kadınsa, çocuğu 0-3 yaşları arasındayken çalışmamayı tercih etmelidir.
4 Eğer çalışmak zorundaysa, eve geldiğinde onunla yeteri ka¬dar ilgilenmelidir.
5 Anne, her şeyden önce çocuğunun bağımsız bir varlık oldu¬ğunu kabul ederek, ona baskı yapmadan, sevgi ve şefkat duygularını aşılamalıdır.
6 Anne; çocuğunun yerine çalışmak, kendini ona siper etmek yerine, ona destek olmayı bilmelidir.
7 Anne, çocuğunu kendi kendisini koruyacak biçimde yetişti¬rip, onun üzerindeki koruyucu ve kollayıcı olma özelliğini en aza indirmelidir.
8 Anne, çocuğunun yaşantısından haberdar olmakla birlikte onun özel bir yaşantısı olabileceğini kabul etmelidir.
9 Ona yakın olmalı, saygı duymalı, davranışlarını desteklemeli ve cesaret vermelidir.
10 Anneler her şeyin en iyisini kendilerinin bildiğini zannetmemek ve daha sağlıklı çocuklar yetiştirmek için kendilerini çok yönlü geliştirmeliler.
UNUTMAYIN!
(Çocukların Görevleri)
1 Çocuklarda özgüvenin oluşması ve sorumluluk anlayışının gelişmesi için, ailede onlara mutlaka ortak görevler verilme¬lidir.
2 Çocuklara, evlerdeki çiçeklerin bakımı bırakılmalıdır.
3 Evin ekmek ihtiyacı ve küçük bakkal işleri çocuklara görev olarak verilmeli.
4 Çocuklardan masasını düzeltmek, çalıştığı odayı temiz tut¬mak, yatağını toplamak gibi işlerin yerine getirilmesi istenilmelidir.
5 Onlara misafir karşılama ve uğurlamaya iştirak etmeyi, çay -kahve tutmayı, büyüklerinin elini öpmeyi öğretmeli.
6 Parayı tasarruflu harcaması, eşyalarını özenle kullanması, çalışmasını planlayıp düzenli hale getirmesi öğütlenmelidir.
7 Evin telefonlarına bakma, mektup atma, faturaları yatırma gibi sorumluluklar çocuklara bırakılmalıdır.
8 Çocuğun yaşı büyüdükçe, kendi isteği doğrultusunda uy¬gun işlerde çalışıp, hayatın gerçeklerini tanıması temin edil¬melidir.
9 Çocuğun kazandığı paraya dokunulmamak, onun tasarruf¬larını yine kendi ihtiyacına uygun şekilde harcaması tavsiye edilmelidir. (Ertuğrul, 2000: 157)
HATIRLAYIN
(Büyükannelerin ve Dedelerin Görevleri)
Torun sahibi olan yaşlı kimselerin, torunlarıyla iyi bir iletişim kurarak, karşılıklı sevgi ve saygı ortamı oluşturmaları gerekir. To¬runlarıyla ilişkileri karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan, sıcak ve den¬geli ilişkiler kurabilen yaşlılar, bu şekilde daha sağlıklı ve mutlu bir yaşlılık dönemi geçirirler.
Ülkemizde özellikle şehirlerimizde, artık geniş aile yerini anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aileye bıraksa da, hâlâ aile büyüklerinin (dede, büyükanne) otoritesine dayalı geniş aile geçerliliğini korumakta ve varlığını sürdürmektedir. De¬de ve büyükannenin torunlarıyla yakın teması arttıkça, ana-baba-nın çocuğun eğitimindeki ağırlığı ve etkinliği azalmaktadır. Anne veya baba, dede veya büyükanneyi kırmamak için özen gösterir¬ken, dede veya büyükanne de çocuğa karşı "hayırların tümüne karşı "evet" diyerek, aşırı bir hoşgörü içerisindedir. Bu durumda anne babasından olumsuz cevap alan çocuk, soluğu aile büyükle¬rinin yanında alır ve isteklerine büyük bir ihtimalle kavuşur. (Yavuzer, 1999: 43)
Aile büyükleri, torunları tarafından sürekli sevilmek ve ilgileri¬ni canlı tutmak için bu koruyucu tutumlarını sürdürürler. Çocu¬ğun her isteğinin şartsız yerine getirilmesi, onda şımarık ve so¬rumsuz bir kişilik geliştirmektedir. Bu şekildeki aşırı hoşgörü ve koruyuculuk çocuğun eğitiminde denge ve tutarlılığı ortadan kal¬dırmaktadır.
Anne ve baba, çocuğun eğitimi ve yetiştirilmesinde birinci dere¬cede yetkili ve sorumlu olmalıdır. Gerekirse büyükanne ve dedeye çocuğun eğitimi ve terbiyesinde biraz mesafeli olmaları uyarısı, on¬ları kırmadan yapılmalı ve gereken ortam hazırlanmalıdır. Çocuğun eğitimi, terbiyesi ve yetiştirilmesinde direksiyon kesinlikle anne babada olmalıdır. (Elmacıoğlu, 1998: 74)
SON SÖZ
Ailede iş bölümü, bir dayanışma ve bir gücün ifadesidir. Aile yükü, aile bireyleri tarafından ne kadar paylaşılırsa, o kadar tatlı bir kaynaşma olur ve uzun ömürlü bir sevgi iklimi oluşur.
( BİR HATIRA ")
Davet edildiğimiz şehirde, bir aile tarafından ağırlanıyorduk.
Evin hanımı çalışmıyor, beyi ise bir devlet dairesinde memurdu. Yaş¬ları onun üzerindeki üç çocuğun ikisi erkek, biri de kızdı. Çocuklar okuyorlardı.
Sade, tertipli ve sessiz bir ev ortamı vardı, insanı rahatlatan aile at¬mosferinde huzurlu bir iletişim, anlayış ve davranış sergileniyordu.
Eve girer girmez alabildiğine temiz ve düzenli bir ortam sizi karşılı¬yordu. Salonda öylesine güzel bir zevk ve öylesine titiz bir el çalış¬mıştı ki, hayran kalmamamız elde değildi.
Duvardaki tablolar, özenle tanzim edilmiş kitaplık, lüks olmayan eş¬yaların renk uyumu, ayrı bir güzellik veriyordu. Lavabo "bile, dikkat çekecek kadar tertipli ve düzenliydi.
Aile fertlerinin birbirlerine hitap şekilleri ve davranışları, bir eğitimci olarak beni çok etkilemişti.
Evin beyinin çocuklara olan "Yavrum, canım" şeklindeki hitabı, bü¬yülü bir sevgi saçıyordu. Çiftlerin "Bey, hanım" sözlerinde veya an¬nenin çocuklarına karşı "Çocuğum, bir tanem" hitabında sımsıcak heceler dökülüyordu.
Mutfağa yemek için geçtiğimizde, harikulade bir dünya ile daha kar¬şılaştım. Genellikle hanımların göstermekten kaçındığı mutfaktaki estetik görünüm, mübalağasız göz alıyordu. Hele masadaki yemek¬lerin dizilişini görünce dayanamadım.
"Allah aşkına oturmayın" dedim. Böylesine ince bir zevkle düzen¬lenmiş şu yemek masasını resimleyeyim.
Masada öylesine harika bir görünüm vardı ki, mahir bir ressamın büyülü fırçasından çıkmış birtablo gibi karşımda duruyordu.
çok da lüks olmayan bu evin, yine lüks olmayan eşyalarıyla örnek bir düzenleme yapılmış olmasının etkisi altındaydım. Daha da önem¬lisi, fertler arasındaki o muhteşem uyumdu. Dayanamadım; "Bu güzellikleri ve uyumu nasıl başardınız?" diye sordum. Evin beyi bu huzurun ve uyumun sırrını anlatmaya başladı:
- Evin temeli, karşılıklı anlayış, saygı ve birbirimize olan güvenimiz
üzerine kurulmuştur.
- Biz evliliğimizin ilk gününde, birbirimizi üzmeyeceğimize, incitme¬yeceğimize ve rencide etmeyeceğimize söz verdik. Bunun için özel bir gayret gösterdik. Bir müddet sonra bu davranışlarımız netice verdi, iyi bir uyum oluştu.
- Birimiz kızdığında, öbürümüz asla karşılık vermeyiz, alttan alıp, o sinirli havanın geçmesini bekleriz. Ondan sonra oturur, bunun nede¬nini sakin kafayla konuşuruz ve problemi havada bırakmayız, mutla¬ka çözeriz.
- Çevremizde ve akrabalarımızda bize yönelik bir eleştiri ve dediko¬du duyduğumuzda, asla birbirimizi tenkit etmeyiz, bilakis birbirimize kenetlenip, birlikte savunma yaparız.
- Evde eşimle birlikte, çocuklarımızın önünde asla kötü bir söz, bir¬birimizi üzecek davranışlar ve dozu kaçmış bir tartışma sergileme¬yiz. Ve kimse asık suratla gezmez. Azami olarak güler yüzlü davran¬mak için özel bir gayret gösteririz.
- Çocuklarımızla tam bir arkadaş gibiyiz. Onların her problemleriyle ilgilenip, onları çözeriz.
- Evimizde sık sık toplantı olur. Bu toplantıda evin ve aile fertlerinin problemleri tartışılır, birlikte kararlar alınır. Alınan kararlara ise, her¬kes uyar.
- Evin ekonomik gücünü herkes bilir. Her ay başı bu yönde toplantı yapılır, gelir ve gider ortaya konur. Bütün aile fertleri harcamalarını buna göre yapar.
- Evde herkes birbirine yardımcıdır. Evin hanımı bir iş yaparken, boş olan yardıma koşar.
- Evde genelde herkesin belirlenmiş bir işi vardır. 0 işler, sorumlu olandan sorulur. Biri diğerine, izni olmadan müdahale etmez.
- Ev ve evin fertleriyle ilgili her şey açık yürütülür. Kimse kimseden bir şeyi kaçırmaz ve gizlemez. Zaten evde işleyen sistem buna ihti¬yaç bırakmamıştır.
- Komşularımızı iyi seçtik. Birbirimize desteğimiz oluyor. Ayrıca son derece güveneceğimiz ve davranışlarından ve ilminden istifade ede¬ceğimiz bir arkadaş grubumuz var. Haftanın belli saatlerinde bir ara¬ya gelip sohbetler ederiz, kitap okuruz, ilim ve görgümüzü arttırırız.
- Evde herkesin kitap okuma programı vardır, ilmi, dini ve kültürel kitaplardan her hafta mutlaka bir tane bitiririz. Bu, yılda 52 kitap ya¬par. Bu da, bir insan için çok önemli bir kazanımdır.
- Birlikte pikniğe gideriz. Piknik, birbirimizle kaynaşmak için bir ve¬sile olur. Çünkü orada şehir hayatının stresini atarız. Bu türlü birlik¬telikler, aile fertlerinde "Takım ruhu" oluşturur.
Maddi ve manevi güzellikleriyle insanı derinden etkileyen o aile yu¬vasında gördüğüm hayret uyandıran örnekler bitmemişti.
Geceyi de geçirdiğim o evde, sabahleyin kalktığımda beni bir sürp¬riz daha bekliyordu.
Gömleğim ve çorabım yıkanmış, ütülenmiş, baş ucumda duruyordu. Bu örneğine az rastlanan bir misafirperverlik anlayışıydı. Son dere¬ce mahcup olmuştum. Daha da önemlisi bundan çok etkilenmiştim. İnsana bu derece değer vermenin bir başka örneğini, bir başka kül¬türde görmek mümkün değildi, inancın, ahlâkın ve saygının oluştu¬rulduğu Türk-islâm kültürü böylesine çarpıcı örnekler sunuyordu.
Aile fertlerini; bağımsız aile ruhundan uzak, kendi hayatını yaşaması gereken bireyler olarak gören zihniyete bu mutluluk ve ibret tabloları iyi okutulmalıydı. Aile huzurunun, "Kendi hayatını yaşaması gereken"
fertlerde mi saklı olduğu, yoksa "aile ruhunu" oluşturan birlik ve be¬raberlikte mi yattığı iyi görülmeliydi.
Çantamı aldım, evin halkına teşekkür edecek bir kelime bulamadım. Yalnızca:
"Siz beni aile okulunuzda bir gün içinde öyle eğittiniz ki, bu eğitimi¬mi hayatım boyunca unutmayacağım," diyebildim.
Ev halkı beni son sürprizle uğurlamıştı. Çünkü ayakkabımı giyerken onların boyanmış olduğunu fark ettim.
Tek kelimeyle, o evden mutluluk gözyaşları dökerek çıktım.
Yüce Allah o aileye lâyık olduğu mutluluğu ve huzuru esirgemesin, bizlere de o hazzı ve süruru yaşamayı nasip etsin. (Ertuğrul, 2001:84-87)

sezin
Thu 13 January 2011, 11:42 am GMT +0200
paylşımın gercçektende cok faydalı bilgiler içeriyor.emeğin için teşekkürler.benimde bir bucuk yaşında bi oğlum var.bu bilgiler bana mutlaka lazım olacak.