- Almanya’nın en yakışıklısı bir Türk

Adsense kodları


Almanya’nın en yakışıklısı bir Türk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Fri 6 July 2012, 03:19 pm GMT +0200
“Almanya’nın en yakışıklısı bir Türk!”
Mustafa Fuat ER • 59. Sayı / EDİTÖRÜN NOTU


Bu haber başlığı geçtiğimiz ay hemen hemen tüm basın yayın organlarında yer aldı. Buna benzer haberlerin Türk basınında çoktan bir tür şekline kavuştuğu söylenebilir. Uluslararası güzellik yarışmaları veya futbol karşılaşmaları gibi mutlaka bir zafer-yenilgi gerilimi arasında sunulan bu tür, şüphesiz Türk toplumunun bilinçdışına dair önemli ipuçları sunuyor. Bununla birlikte, “ulus/biz” olmanın temel ideolojik aygıtlarından biri olma işlevini de görüyor.

Bu sadece sözkonusu haber türüne has bir durum değil. Medyada sunulan her tür yayın öyle veya böyle bir “biz” tahayyülünü temsil ve yönlendirme vazifesi görüyor. Bu yalnızca günümüz için geçerli bir durum da değil. Örneğin, Levent Cantek 1940’ların gazetelerinde yazan önemli isimlerin toplumu (genç toplumu) “denetleyici”, yönlendirici bir görev üstlendiklerini belirtiyor. Çoğu edebiyatçılardan oluşan bu “denetleyici kuşak”ın ele aldığı konuları işleyiş tarzları “romanesk ve edebi”dir. “Gerçeğin sözcüsü gibi davranmaları yine edebiyattan, romanı yönlendiren ve her şeyi bilen (nasihatçi) modernist yazar dilinden kaynaklanmaktadır. (…) Denetleyici kuşağın yorumları haber dilini de ister istemez etkilemiş, haberlerin de benzer yorumlarla aktarılmasını sağlamıştır.” Bu güçlü etkiyle denetleyici kuşak yorumu/ideolojiyi de yaygınlaştırıyor ve yeniden üretiyordu. (Cumhuriyet’in Büluğ Çağı, 2008, İletişim)

Benedict Anderson, sadece gazeteleri “ulus”u temsil etmenin teknik araçlarının kaynağı olarak görmez. Denetleyici romancı-gazetecilerin konumuyla koşutluk içerisinde, gazetelerle birlikte romanların da böyle bir kaynak olduğunun altını çizer. Bu ayki dosyada bu vazifeyi ayan beyan yapan, bu vazifeyle varolan Türk romanları masaya yatırılıyor. Köksal Alver, resmî ideoloji ve roman ilişkisinde romanın “gördüğü işlev ölçüsünce” kıymetlendiğini belirtiyor: “Koşullandırılmış bir anlatım olarak roman, bu ilişkide, güdümlü, ödevli, vazifeli ve ödünç kelimeleri kuşanarak savaş meydanına sürülmüş gözü kara, anlayıştan uzak, bağnaz bir dildir.” Celil Civan, özellikle Turgut Özakman’ın çoksatarı Şu Çılgın Türkler üzerinden bu apaçık ilişkiye dair tarih-edebiyat-ideoloji ekseninde bir okuma öneriyor. Özakman’ın son kitabı Cumhuriyet’in 29 Ekim’de piyasaya sürülmesinde de görüldüğü gibi, Civan kitabın “bugün” için yazıldığını, bugünün bir alegorisi olarak kurgulandığını da vurguluyor. Alper Çeker’in başlığıysa yeterince açık: “Cumhuriyet’in ısmarlama edebiyatı”. Çeker, bu bağa ilişkin somut örnekler sunuyor.

Bu sayıda doğal olarak, DTP’nin kapatılmasının ardından demokratik açılımın son durumuna dair önemli değerlendirmeler yer alıyor. Murat Yılmaz, M. Mücahit Küçükyılmaz, Hatem Ete ve Naci Bostancı yazılarında meseleyi farklı açılardan değerlendiriyorlar.

Elif Tunca, geçtiğimiz ay kaybettiğimiz yönetmen Ahmet Uluçay’ı sevgiyle anıyor. Mostar bu sevgiyi ve acıyı yürekten paylaşıyor.

Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle…

SevD@_GüLü
Fri 6 July 2012, 07:09 pm GMT +0200
çok güzel haber Allah razı olsun...