hafız_32
Wed 13 October 2010, 01:46 pm GMT +0200
ALIŞVERİŞ
Alışverişte İhmalti Davranan Kişi
Resuluüah'â (as) İnançlarının zayıflığı dolayısıyla alışverişte ihmalli davranan ve dalgın olan kişinin bu işten alıkonmasının hükmü sorulduğunda, böyle birine alışverişi yasakladı. Bunun üzerine adam, "kendimi tutamıyorum" dedi. Resulullah (as), "öyleyse alışveriş yaptığın kişiye üç kez 'tatlı dille aldatmaca yoktur, tüm mallar içinden istediğini en iyi şekilde salın aldın' de" dedi.
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Adamın biri bir köle satın alıyor. Sonra köleye, ayağa kalkıp dilediği gibi dolanmasını söylüyor. Sonra da kölede bazı kusurlar bularak satın aldığı kişiye iade ediyor. Bu hususta ne diyorsun?". Bu sırada köleyi satan adam, "ey A ilahın elçisi, bu adam benim kölemi kullandı" dedi Resulullah (as), "vergi garantiye'dahildir" dedi. Hadisi Ebu Da-vud rivayet etmiştir. [414]
Yetimler İçkiye Mirasçı Oldular
Ebu Talha, Resulullah'a (as) içkiye mirasçı olan yetimlerin durumunu sorduğunda, Resulullah (as), "içkiyi döküp imha et" dedi. Ebu Talha, "sirkeyi de dökeyim mi?" dedi. Resulullah (as), "hayır" dedi.
Bir başka rivayete göre de Ebu Talha, "ey Allah 'm elçisi! Yetimler için içki (şarap) satın aldım...." dedi. Resulullah (as), "içkiyi dök ve küplerini de kir" dedi[415]
İçki (Alkol) Ticareti Haramdır
Allah Azze Müslümanlara içki ticaretini, domuzun, ölü hayvanın etlerini yemelerini ve putlara tapmalarını haram kılmıştır. Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Ölü hayvanın gemilerin yağlanmasında kullanılan, ordunun yağ ihtiyaçlarının karşılanmasında ve insanların aydınlatma araçlarında kullanılmasına ne diyorsun?". Resulullah (as), "o haramdır" buyurdu. Sonra da, "Allah Yahudileri yok etsin, Allah Azze onlara ölü hayvanların yağlarını haram kıldığı zaman hemen ölü hayvanların yağlarını yüklenip satışa çıkardılar. Sonra da elde ettikleri geliri -bir güzel- yediler' diye sözünü bitirdi.
Bu açıklama İçerisindeki "o haramdır" İfadesi hakkında iki görüş ileri sürülmektedir: Birincisi; bu tip tüm fiillerin haram oluşu, ikincisi; müşterinin haram olduğunu bildiği halde içkiyi satın almasıdır. Her iki görüş de şu soru temeline dayalıdır: İhtiyaç sahibi bir kimseye sağlanacak yararlara rağmen içkinin satışından vazgeçilmiş midir? Ya da buradaki yararlar bir tarafa mı bırakılmıştır?
Birinci soru hocamızın tercihidir ki en açık olan da budur. Zira hadiste yetimlere yararlar sağlanabilmesi amacıyla yapılan içki satışı Peygamber'e anlatıldığında bunu yasaklamıştır. Bundan dolayı elde olunabilecek bir yarardan vazgeçilmiştir. Nitekim hadis onlara böyle bir alışverişin haramlığını göstermiştir. Bu haram kılma karşısında menfaatlerine zarar gelenler durumu anlatmışlar, ama Resulullah (as) onlara izin vermemiştir, bununla birlikte ortadaki menfaatleri kazanmayı da yasaklamamıştır. Eğer bir alışverişe İzin verilmişse ondan elde edilebilecek kazanç da meşruluk kazanmış demektir. İşleri en iyi bilen Allah'tır. [416]
Yanında Bulunmayan Bir Şeyi Satma
Hakim b. Hizam, Resulullah'a (as), "bir adam benden bir şeyler almak istiyor, ama istedikleri şu anda yanımda değil; şimdi istediklerini ona satıp daha sonra da mallarını pazardan kendisine getirsem olmaz mı?" diye sorunca, Resulullah (as), "hayır, yanında bulunmayan herhangi bir şeyi satma " dedi.
Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Yine birisi Resulullah'a (as), "ben şunları şunları birine sattım. Bu durumda bana helal olanlarla haram olanlar nelerdir?" dedi. Resulullah (as), "ey kardeşimin oğlu, eline geçirmediğin ve yanında bulunmayan herhangi bir şeyi satmayacaksın " dedi.
Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.
Nesaî'de bir adamın şöyle dediği kayıtlıdır: Sadaka olarak dağıtılan mallar henüz elime geçmeden sattım, iyi de kârım oldu. Daha sonra durumu Resulullah'a (as) anlattım. Bana bu hadisi söyleyip "mal eline geçmezse satma" dedi. [417]
Allah'a Eş Koşanların Bağışlarını Kabul Etmeyiz
İyad b. Hammad, Resulullah'a (as) bir deve hediye etmişti. Ama kendisi henüz Müslüman değildi. Bu nedenle Resulullah (as) hediyesini kabul etmedi ve "biz müşriklerin bağışlarını kabul etmeyiz" dedi. Haberi rivayet eden diyor ki: "Müşriklerin bağışları da ne demek?" diye sordum. Resulullah (as), "verdikleri ve hediye ettikleri şeylerdir" buyurdu."
Hadis İmam Ahmedin kitabındadır.
Buradaki yasaklamaya karşılık Resulullah (as) Ukeyder ve Ehl-i Kİtap'tan bazı şahsiyetlerin verdiği hediyeleri kabul etmiştir. Ama bu iki tutum birbiriyle çalışmamaktadır. Zira Ehl-i Kitap'ın hediyesi kabul olunur, ama müşriklerinki kabul olunmaz. [418]
Babanın Yerine Köle Azat Et
Amr b. el-As, Resulullah'a (as), "ey Allah'ın elçisi! Baham kendisinin yerine 100 tane köle azad edilmesini vasiyet etti. Oğlu Hişam 50 tane köle a-zad etti. Bana da diğer 50 köleyi azad etmek kaldı. Şimdi onları hahamın yerine azad edebilir miyim?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer babam2 Müslüman olsaydı onun yerine o köleleri azad eder veya onun yerine sadaka verir ya da onun yerine haccederdiniz. Böylece vasiyet yerine getirilmiş olurdu."
Hadisi Ebu Davud kitabına almıştır. [419]
Herhangi Bir Şey Satın Alırken Fiatını Sor
Bir kadın, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ben ticaretle uğraşan bir kadınım, alır satarım. Herhangi birşey satın alacağım zaman ona istediğim en az fiatı koyar sonra dilediğim gibi artırırım. Birşey satarken de istediğim en yüksek fiatı mala etiket olarak, koyar, sonra istediğim fiattan sattncaya kadar düşürürüm." Resulullah (as), "böyleyapma, birşey satın almak istediğin zaman vermek ya da vermemek istediğin fiatı söyle. Bir malı da satarken vermek ya da vermemek istediğin fiatını koy." dedi.
Hadisi İbn Mace rivayet etmiştir. [420] .,
Biz Zulme Tanık Olmayız
Ebu Nu'man b. Beşir, ResulullalVtan (as), oğluna yaptığı bağışa tanık olmasını istemişti. Resulullah (as) ise bu isteği reddedip, "biz zulme tan<k etmeyiz" dedi. Bir başka hadisteki ibarede "bu helal olmaz", bir diğerinde "tüm çocuklarına ayrı ayrı olarak eşit miktarda mal verdin mi?" diye soran Resulullah'a (as) adam, "hayır" dedi. Resulullah (as), "Allah'tan korkun ve çocuklarınıza eşit muamele edin" buyurdu. Bir başka rivayette Resllh (as), "ona yaptığın -haksız- bağışı geri al" ve bir rivayette de, "bu benden başka biri tanık oldu mu?" ibarelerini okuyoruz.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Buradaki emir kesin bir emirdir, yoksa herhangi bir şeyi helal kılan bir emir değildir. Zira Resulullah (as) ortadaki durumu adaletin zıddı olan zulüm olarak adlandırmıştır. Nihayet böyle bir uygulamayı doğru (helal) bulmamış ve hemen reddedilmesini emretmiştir. Bununla beraber ortadaki haksız duruma tanıklık etmesi İçin Allah Azze'nin Resulullah'a (as) izin vermesi imkansızdır. Başarı Allah'tandır. [421]
De Ki: Ben Yaptığım Şu İş İçin Sizden Hiçbir Menfaat İstemiyorum
Ubade b. es-Samit Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Kendisine yazı yazmayı ve Kur'an-ı Kerim'i öğrettiğim bir kimse bana bir yay hediye etti. Buna da mal denemezdi. Ben bu yayı Allah yolunda savaşta kullandım" dedi. Resulullah (as), "eğer ateşten bir gerdanlık takmaya razı olursan onu kabul et"dedi.
Buradaki açıklamalar Resulullah'ın (as), "kendisi dolayısıyla ücret (sevap benzeri karşılık) aldığınız -ve kendisine başvurarak problemlerinize çözümler, şifalar bulduğunuz- en güzel şey Allah'ın kitabıdır" buyurduğu hadisiyle herhangi bir çelişki arzetmiyor. Kölelerin ve cariyelerin durumlarını anlatan haberde de bu durum söz konusudur. Yukarıdaki hadiste Ubade'nin aldığı ücret rüşvet olan bir karşılıktır[422] Ubade'nin ustalığı Kur'an'dır. Kur'an'ın öğretilmesinde ücret almak yoktur. Resulullah'ın (as) Kur'an'ın öğretilmesi karşılığında para alınması hususunda getirdiği yasak, Allah Teala'nm, Resulüne "de ki: Ben sizden Kur'an (tebliğ etmek ve öğretmek) karşılığında herhangi bir ücret istemiyorum." diye vahyetmesine, yani bizzat Kur'an'ın kendisine dayanmaktadır. Nitekim Allah Azze'nin, "de ki: Ben sizden hiçbir ücret istemedim ki, o size aittir" ve "sizden hiçbir ücret istemeyen Allah elçilerine uyun" diye vahyettiği ayetleri Kur'an-ı Kerim'in ve İslam'ın öğretilmesi ve tebliğ edilmesi karşılığında herhangi bir şey alınmasını yasaklamaktadır. [423]
Malını Ona Geri Verdi Mi?
Resulullah'a (as) bir hurma bahçesini ödünç alıp sonra da o sene hiçbir mahsul alamayan kişinin durumu sorulunca, "adamın malını iade etti mi?" diye sordu ve "hurmaları olgunlaşıp ne ve nasıl olduğu belli olmadan kiraya -veya ödünç- vermeyin" dedi.
Bir başka rivayette de. şöyle geçiyor: Bir adam hurma bahçesini henüz meyveleri olgunlaşmadan bir kimseye ödünç verdi. Kiralayan kişi o sene hiç meyve elde edemedi. Meyveleri satın alan, "bahçe tekrar hurma verinceye -zararımı karşılayıncaya- kadar hana aittir" dedi. Meyveleri satan, "sana bahçenin yalnızca bu seneki meyvelerini sattım" diyerek itiraz etti. Böylece davali-davacı olarak Resulullah'ın (as) yanma gittiler. Resulullah (as) satıcıya, "sattığın kişi senin bahçenden herhangi bir şey elde etti mi?" diye sordu. Satıcı, "hayır" dedi. Resulullah (as), "o halde ne diye adamın malını -kendine-helal sayıyorsun? Adama malım iade et" dedi ve ekledi, "meyveleri olgun-laşmazdan evvel hurmalığınızı kimseye Ödünç vermeyin ve satmayın".
Bu hadis, el-Evzâî'nin, es-Sevrî'nin ve re'y taraftarı olanların dedikleri gibi, satılacak olan herşeyin alışveriş anında mevcut olması dışında satılmasının helal olmadığı görüşünü savunanların delilleridir.
Bir adam, Resulullah'a (as) şöyle sordu: "Falan oğulları selem yoluyla Yahudilerden bir topluma satış yaptılar[424] Onlar o sırada aç idiler ve pazarlığın bozulup paranın geri istenmesinden korkuyorlardı. Şimdi durum nedir?" Resulullah (as), "bu alışveriş esnasında yanınızda ne vardı?" diye sordu. Yahudilerden biri, "yanımda şöyle şöyle şu vardı" dedi ve adını söyleyerek gösterdi, sonra devam etti, "falanın bahçesinden elde edilecek ürün karşılığında şu şufiata, toplam olarak 3OO'lük bir borç var." Resulullah (as), "şu şufiata kabul, ama falanın bahçesinden elde edilecek ürünün karşılığında ise -ortada mal olmadığından- kabul olunmaz" dedi.
Hadisi İbn-i Mâce kitabında aktarmıştır. [425]
Gümüş Karşılığında Altın, Altın Karşılığında Gömüş
Resulullah'a (as), kısrak karşılığında at ve soylu bir deve karşılığında normal bir deveyle takas (trampa) yapmanın hükmü1 sorulunca Resulullah (as), "hemen pazarlık anında mallar alınıp verilirse herhangi bir mahzuru yoktur" dedi
Bu hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır.
İbn-i Ömer, Resulullah'a (as), "allım gümüş karşılığında satın alıyorum " dedi. Resulullah (as), "sen altın ve gümüşten herhangi bitini aldığında alışveriş yaptığın kişi senden ayrılmaz ve kendisiyle senin aranıza herhangi bir engel (örtü ve perde) konmaz ise herhangi bir sakınca yoktur" dedi.
Bir başka rivayette de tbn-i Ömer şöyle diyor: Develeri satıyor bu alışverişte altın ve paranın üstü olarak gümüş yahut gümüş verip üste altın yahut dinar verip üste dirhem yahut da dirhem verip -üstünü- dinar olarak alıyordum. Bu durumu gidip Resulullah'a (as) sordum. Resulullah (as), "eğer bunlardan birini aldığında diğerini verdiysen ve bu sırada alışveriş yaptığın kişi senden ayrılmamış ve seninle kendi arasında herhangi bir engel, örtü, perde vs. koymamış ise bunda bir sakınca yoktur" dedi.
Bu hadisi İbn-i Mâce kitabına almıştır.
Bunun bir açıklaması olarak Ebu Davud'da şu haber geçmektedir; İbn-i Ömer şöyle diyor: Dedim ki, "ey Allah'ın elçisi! Nekî'de[426] develeri sattım.
Dinar verdim karşılığında dirhem, dirhem, satıp karşılığında dinar aldım. Bunlardan birini alınca diğerini veriyor ya da birini verince diğerini alıyordum". Resulullah (as), "bunları aynı günkü fiatîa (değerle) alıp satıyor ve seninle alışveriş yaptığın kişilerin arasını (zaman, örtü, engel vs. gibi) herhangi bir şeyle ayırmıyor idiysen bunda bir sakınca yoktur" dedi.
Hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır.
Resulullah'a (as) kuru hurmanın yaş hurma karşılığında satılması (takası ve trampası) hususu sorulunca, "yaş olan şey kuruduğunda noksanlaşır mı?" diye sordu. Sahabeler, "evet" dediler. Resulullah (as) bunun üzerine böyle bir alışverişi yasakladı.
İmam Ahmed, Şafiî ve Malik kendi kitaplarında bu hadisi naklettiler. [427]
Faizin Ta Kendisidir
Bilal şöyle dedi: Resulullah'a (as) eski hurmadan iki sâ' (6 kg) vererek taze hurmadan 1 sâ' aldığım anlatınca Resulullah (as), "eyvah, bu faizin ta kendisidir, sakın ha bir daha böyle yapma. Eğer taze hurma almak istiyorsan önce eski hurmayı sat, sonra elde ettiğin parayla taze hurma satın.al." dedi.
Hadis muttefekun aleyhtir.
Berra b. Azib, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ben ve ortağım bazı şeyleri (al gülüm ver gülüm diyerek) elden ele; bazı şeyleri de ertelenmiş borç olarak satın aldık." Resulullah (as), "elden ele hesabı satın aldığınız tamam, ama ertelenmiş borç olarak aldıklarınızı bırakın" dedi.
Hadisi İmam Buharı kendi kitabına almıştır.
Hadislerde pazarlık bitimini ve tamamlanmasını gösteren el sıkışıp tokalaşma hususu da belirli açıklığa kavuşturulmuştur.
Nesaî'nİn rivayetinde şöyle geçiyor; Berrâ'dan şöyle rivayet olunmuştur: Ben ve Zeyd b. el-Erkâm Resulullah (as) zamanında iki tüccar idik. Resulullah (as) bizlere para bozma hususunu sordu ve şöyle dedi: "Eğer bu takas (para bozma) al paranı ver paramı şeklinde aynı anda olursa bir sakıncası yoktur. Ama eğer borca ve ertelemeyle olursa caiz değildir."
Fidâte b. Ubeyd, Resulullah'a (as) Hayber gününde 12 dinara satın aldığı altın ve mücevher işlemeli bir gerdanlığın parçalarını birbirinden ayırdığında 12 dinardan fazla bir kıymeti olduğunu anlattı ve durumun ne olacağını sordu. Resulullah (as), "böyle şeyler muhtevasındaki maddeler birbirinden ayrılmadıkça satılamazlar" dedi.
Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır.
Bu hadis iyi cins bir hurmanın bir ölçeği ile bir başka hurmanın değişiminde taraflardan birinin eksik veya fazla vermesi dolayısıyla ortaya çıkan durumun helal olmayışına da delildir. Ortaya çıkan şey faizin bir türü olup çıkmıştır. Hadisin ortaya çıkarıp döktüğü yasak şekillerinden ve benzerlerinden sakınmak doğru olanıdır. [428]
Erkeğin, Karısının Malı Üzerindeki Yetkisi
Bir kadın, Resulullah'a (as), sadaka olarak verdiği bir süs eşyasının hükmünü sordu. Resulullah (as), "bir kadının kendine ait bir malı bir başkasına verebilmesi yalnızca kocasının iznine bağlıdır" dedi. Bir başka rivayette de Resulullah (as), "bir kadının kendi malında herhangi bir harcama yapabilmesi onun namusuna sahip olan kocasının iznine bağlıdır." demiştir.
Bu hadîs sünen kitaplarında yeralmaktadır.
Ibn-i Mace hadisi şöyle kaydetmektedir: Ka'b b. Malik'in karısı Resulullah'a (as) süs eşyasını getirerek "bunu sadaka olarak verdim" dedi. Resulullah (as), "bunun için Ka'b'dan iziıt aldın mı?" dedi. Kadın, "evet" dedi. Resulullah (as) Ka'b'a haber saldı ve dedi ki, "karına şu süs eşyasını sadaka o-larak vermesi için herhangi bir etki altında kalmadan izin verdin mi?" Ka'b, "efe/" dedi. Resulullah da (as) bunun sadaka olarak dağıtılmasını kabul etti. [429]
Yanında Bir Emanet Olarak Kalsın
Resulullah'a (as) buluntu altın ve gümüş konusu sorulduğunda, "onun niteliklerini ve eksiğini-fazlasını iyice öğren sonra bir yıl süreyle bulduklarını -insanlara- tanıt. Eğer bu süre içinde hiç kimse bu malı sahibi olarak tanıyamaz ise onu harca veya yanında bir emanet olarak alıkoy. Eğer herhangi bir gün bir kimse çıkagelir de sahibi olduğunu kanıtlarsa malını ona ver" dedi. [430]
Yelimin Maiı
Bir adam, Resulullah'a (as), "benim malım yok, ama bir yetimim var" dedi. Resulullah (as), "israf etmeksizin, saçıp savurmaksızın, eldeki malı bi-tirmeksizîn ve kendine ait malını saklamaksızın yetimin malından yiyebilirsin" dedi. Bir başka rivayette ise, "kendi malını yetimin malına feda edersin " ibaresi yeralıyor.
"En güzel şekilde değerlendirmek amacının dışında yetimin malına yaklaşmayın" ayeti nazil olduğunda insanlar kendi yemeklerini bozar ve etlerini kokutur korkusuyla yetimlerin malından uzak durmakta idiler. Bu durumu gidip Resulullah'a (as) sordular. Bundan sonra, "onlarla (yetimlerle) birbirinize karışın (onlarla ilişkileriniz olsun), zira onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah kimin bozguncu ve kimin ıslah edici olduğunu bilir." ayeti indirildi.
Bu hadisi İmam Ahmed ve Sünen kitapları sahipleri rivayet ettiler. [431]
Yitik Deve Ve Koyun
Resulullah'a (as) yitik -bulunmuş- develerin durumu sorulunca soruyu sorana, "onlardan sana ne? Buluntu hayvanları kendi hallerine bırak. Nasılsa ayakları var, kendilerine yetecek su depolan var. Sahipleri kendilerini buluncaya kadar ağaçlardan (otlardan)yerler."dedi.
Resulullah'a (as) buluntu koyunların durumu sorulunca, "sahipsiz kaybolmuş bir koyun bulduğunda onu kendine al, zira o ya senin, ya bir kardeşinin ya da kurdun hakkıdır" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Müslim'de geçen hadisin sözleri ise şöyle: "Buluntu bir malın sahibi olduğunu iddia edip gelen bir kimse eğer malın niteliklerini, cinsini ve her yönünü tanırsa malını ona ver. Eğer bilemezse o senindir." Bir başka lafızda, "(tanıtımdan sonra eğer sahibi çıkmazsa) o malt ye (ondan faydalan). Bilahare malın sahihi çıkacak olursa bedelini ona öde" ibaresi geçiyor.
Übey b. Ka'b şöyle dedi: Resulullah'ın (as) döneminde, içerisinde 100 dinar bulunan bir kese bulmuştum, onu Resulullah'a (as) getirdim. Resulul-lah (as) şöyle dedi: "Onu iyice tam". Ben de onu iyice tanıdım, sonra tekrar getirdim. Bana yine, "onu iyice tanı" dedi. Onu İyice tanıdım ve dördüncü kez getirdim. Resulullah (as), "keseyi, içindeki paranın miktarını, cinsini iyice öğren. Eğer sahibi gelecek olursa onu verirsin. Eğer sahibi çıkmaz ise ondan yararlanırsın" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir. Lafız Buharî'ye aittir.
Müzeyneli bir adam, Resulullah'a (as) kayıp develerin durumunu sorduğunda, "ayakları sağlam; su kabı yanında; ağaçlardan yer, suyunu tekrar depolar. Sahibi gidip bulsun diye onu serbest bırak" dedi. Buluntu koyunun durumu sorulduğunda Resulullah (as), "onu ya bulan alır, ya bir kardeşi-nindirya da kurt kapar. Bulduğunuz yitik koyunları sahipleri gelip alıncaya kadar bir araya toparlayın" dedi. Soruyu soran adam, "otlağından çalınan hayvanın durumu nedir?" diye sorunca, "oradan çalınanın Jiatt iki katıdır. Çalana da ceza verilir" dedi. Su başına çökertilmiş olan hayvanın alınması durumunda yapılması gerekenin ne olduğu sorulduğunda, "su başlarında koruma altına alınmış olan hayvanların çalınması durumunda belirli şartlarda el kesme cezası vardır" dedi. Adam, "ey Allah 'in elçisi/ Bahçeme giren bir hayvan henüz olgunlaşmamış kabuğu içindeki meyvalara zarar verirse bunu nasıl telafi ederim?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer korunma altına alınmamış bir şeyi ağzıyla alıp yediyse ona hiçbir ceza gerekmez. Eğer korunan bir şey ise zararı iki kattır ve ceza verilir (bağlamak, alakoymak gibi). Biraraya toparlanıp kurutulmuş ve koruma altına alınmış malların çalınmasında belirli şartlara göre el kesme cezası vardır" dedi. Sahabeler, "ey Allah 'in elçisi! Herkesin gelip geçtiği yolda bulunan altın ve mal hakkında ne diyorsun?" dediler. Resulullah (as), "onu bir yıl tanıt. Eğer kaybeden kişiyi bulursan ver. Bulamaz isen o senindir" dedi. Adam, "vur kaç taktiği uygulanan baskınlarda bulunan (ele geçen) mallar hakkında ne diyorsun?" dedi. Resulullah (as), "define ve bu tip mallarda beşte bir devletin hakkı vardır" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed ve hadîs kitabı yazarları rivayet ettiler.
Resulullah'tan (as), bir yere tuvalet ihtiyacını gidermek üzere oturan, sonra oradaki bir tarla faresinin yunasından bir dinar çıkaran, sorira bir daha, bir daha ve nihayet 17 dinar çıkaran, sonra da paralan kırmızı bir bez parçasına (hırkaya) koyarak alıp giden bir adam hakkında fetva istenilmişti. O sırada da bir dilenci, hakkında Resululiah'tan (as) fetva istenen adamın tarla faresinin yuvasından çıkardıklarını sardığı bez parçasını tarif ederek geldi ve orada olup biteni Resulullah'a (as) anlattı. Hakkında fetva istenilen adam hemen ortayı çıkarak dilenciye, "buluntu paraların (dinarların) sadakasını al" dedi Resulullah (as) dilenciye, "hayır, onları geri ver" dedi. Sonra paralan bulana dönerek, "buluntu paranın sadakası olmaz. Ama -böyle bir davranıştan dolayı- Allah sana bereket verir" dıyç buyurdu. Sonra şöyle devam etti, "yoksa sen, elini tarla faresinin yuvasına mı soktun?". Parayı bulan adam, "hayır, sana Hakk't (İslam'ı) ikram eden Allah'a yemin ederim" dedi. Adam ölünceye kadar elindekilerin tükenmediği rivayet olunmaktadır.
Resulullah'ın (as), "yoksa elini tarla faresinin yuvasına mı soktun?" ifadesi, -Allah bilir- adam elini farenin yuvasına sokarak, yani bir anlamda eşerek, kazarak para veya benzeri bir şey çıkarmış olsaydı bunun -islam'dan önce- gömülmüş bir define hükmüne gireceğine işaret etmektedir. Normal o-larak bulduğu için Allah Azze malı bu adama sunmuş ve toprak da bu paraları helal olan bir tarzda adamın ihtiyacı için oturduğu yere adeta çıkarıp koymuştur. Doğrusunu bilen Allah'tır. Belki de bu nedenle olacak ki, bu a-damın "buldum" dediği paralar bir maden kalıntısı olarak değerlendirilmemiştir. Belki de bu paranın kâfirlere ait gömülü bir definenin parçası olduğu biliniyordu. [432]
Alışveriş Ve Sözleşmelerde Hile Yapmak
Bu hususlarda ResuîuIIah'tan (as) rivayet olunan şeyler nelerdir?
Alışverişte, sözleşmelerde ve belirli bir süreye kadar bırakılmış yiyecek rehinlerde hile yapanları ve Resuİullah'm (as) îdâ' b. Halîd'den satın aldığı mektubu (veya kitabı) hakkındaki açıklamaları içeren haber Muvatta, Buharı ve Müslim'de şöyle geçiyor: Bir adam Resulullah'a (as) gelerek alışverişte hi-îe ve aldatmacalar yaptığını anlatınca ResuhıIIah (as), "satış yaptığında müşteriye 'tatlı sözlerle aldatmaca yoktur'de" dedi. Bu adam birşey sattığında, "tatlı sözlerle aldatmaca yoktur" diyordu. Bu ibare burada kaynak olarak gösterilen hadis kitaplarında şöyle geçiyor: Resulullah (as) buyurdu ki, "bir şey sattığın zaman satışın hemen sonrasında müşteriye üç kez: 'tatlı sözlerle aldatmaca yoktur, malı alıp almamakta hürsün' de". Bu adam Hibban bin Munkız idi.
"Müdevvene" adh eserde şunlar geçiyor: Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: "Evlerinize dikkat ettim de Resulullah'ın (as) Hibban b. Munkız'la yaptığı sözleşmeye benzer herhangi bir şey göremedim. Bu sözleşme, Resulullah'ın (as) satın aldığı ve üç gün süreyle bu pazarlıkta hür olduğu idi." Abdullah b. ez-Zubeyr de daha sonraları bu hadisle hükümler vermişti.
Ebu Davud'un kitabında şunları görüyoruz: Ukbe b. Amir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "rakik (narin, ince, merhametli) sözleşmenin süresi üç gündür" diye buyurdu.
Buharî'de ise şunlar naklediliyor: el-ldâ' b. Halid şöyle dedi: Resulullah (as) bana, "iste bu, Muhammed Resulullah'm (as) el-îdâ' b. Halid'den satın aldığı şeydir. Bu satış bir Müslümanın diğer bir Müslümana yaptığı satıştır. İçerisinde hiçbir hastalık, eskimiştik, çürümüşlük ve hiçbir kötülük ve felaket yoktur."
Katade, "bu hadiste geçen kötülük kelimesi zina, hırsızlık ve kaçak köle anlamlarına gelir" diyor. Buharî'nin haricindeki kaynaklarda şöyle geçiyor: Usaylî, "el-Fevâid"' adlı eserinde bu olayı kendi hocalarından rivayet ederek şöyle kaydediyor: el-îdâ' b. Halid, Resulullah'tan (as) bir köle satın almış ve bu hususta sözleşme yapmıştı. [433]
Resulullah'ın (As) Kıtlık Ve Felaketler Hakkındaki Hükmü
Kıtlıklar hakkındaki hükümler ve Resulullah'tan (as) aktarılan haberler nelerdir?
Buharî, Müslim ve Nesaî'de şunlar geçiyor: Resulullah (as), "Allah Azze ürünlerinizi yokederse acaba neyle kardeşinizin malını alabilirsiniz? Bu hususta ne düşünüyorsunuz?" dedi.
Bir başka hadiste, "sizden biriniz kardeşinin malını ne ile helal olarak alır?" ibaresi yer alıyor. Haber Malik'in Muvatta'ında "ed-Delâil" bölümünde yer alıyor.
Müslim'de geçen bir haber ise şöyledir: Resululîah (as) kıtlık ve felaket durumlarında bu hadisle emretmiştir. İmam Malik olağanüstü kıtlık ve felaket durumları ürünlerin üçte birine ulaştığında bu hadisi delil göstermiş ve alınacak tedbirleri buna göre ayarlama hususunu tercih etmiştir. Şafiî iki görüş ileri sürmüştür. Bunlardan birisi bu görüşle bağdaşmaktadır. Ebu Hanife, Leys ve Süfyan es-Sevrî, "felaket (kıtlık) hangi şekilde olursa olsun meyveler olgunlaştıktan sonra iştahı çeker durur oldukları sürece kıtlık ya da olağanüstü durum sözkonusu olamaz" diyor ve Sabit'in rivayet ettiği hadisi delil olarak gösteriyorlar. Sabit diyor ki; Muaz bin Cebel'in satın aldığı meyvelere bela geldi. Çokça zararı oldu ve borçlan da arttı. Bunun üzerine Resulullah (as), "ona sadaka veriniz" buyurdu. İnsanlar ona yardım ettiler. Ama borçlarını karşılamaya yetmedi. Resulullah (as) alacaklılarına, "(sattıklarınızdan) onun yanında kalan ne varsa alın. Zira sizin bundan başka hakkınız yoktur"'buyurdu. Resulullah'm (as) Muaz'ın alacaklılarına şöyle dediği de rivayet olunur: "Sizin için yalnızca bu vardır."Bu da, "yokluğa yüklenecek hiçbir sorumluluk yoktur" kuralının kanıtıdır. Muaz b. Cebei'in müflis olduğuna hicretin yedinci yılında hükmedildi. Resulullah (as) onu borçlularına vereceği maldan kurtardı. Onlara hak ettiklerinin beşte dördü ödenebildi. Sahabeler, "ey allah'ın elçisi o mallan bize sat" dediler. Resulullah (as), "hayır onlara almaya hakkınız yoktur" dedi. Resulullah (as) Muaz b. Cebeİ'İ Yemen'e gönderdi ve O'na, "belki Allah seni zenginleştirerek ihtiyaçlarını giderir." dedi. Bu olay, Muaz*ın Resulullah (as) ile birlikte Tebük gazvesine iştirak ettikten sonra hicretin yedinci yılı Rebiülevvel ayında vukubulmuştu. Muaz Resuîul-lah'ın (as) vefatından sonra Ebu Bekir'in hilafeti zamanında döndü. Yanında bir koyun sürüsü vardı. Ömer O'nu görünce, "bunlar da ne?" diye sordu. Muaz, "onlara yolumun üzerinde rastladım" dedi. Ömer, "hangi şekilde, ne yoldan kazandın?" diye sordu ve devam ederek, "onları bana hediye edin de Muaz'ci ikram edeyim. Zira Muaz sanki cehennemin kıyısında ve Ömer de Muaz ateşe yuvarlanmasın diye uçkurunun arkasından tutmakta" dedi. Bunu duyan Muaz korktu ve Ömer'in söylediklerini Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir Muaz'ın yanındaki sürüyü O'na caiz gördü ve "Resulullah'in (as) O'na (Muaz'a), 'belki de Allah sana zenginlik vererek ihtiyaçlarım giderir. Sen de (şimdiki halinde) ödeyemediğin borçlarım artık Ödersin' dediğini duydum" dedi.
Ömer Muaz'a hitaben, "bunları Ebu Bekir'e anlat" dedi. Muaz, "ne diye bunları ona anlatayım" dedi. Daha sonra sakinleşince Ömer'in dediği gibi olanları Ebu Bekir'e anlattı. Ebu Bekir de sürünün onun olmasını caiz gördü.
Bir rivayette ise, Ebu Bekir sürünün Muaz'a ait oluşunu caiz görcL ve Resulullah'm (as) Muaz'a, "(Yemene gitmen nedeniyle) Belki de Allah Azze sana zenginlik verir. Sen de ödeyemediğin borçlarını ödersin" dediğini duyduğunu söyledi.
Bu rivayeti Taberî kitabına almıştır.
imam Şafiî ve Ebu Hanife için bu hadis, felakete maruz kalındığı durumlarda bîr delil olarak gündeme gelecek düzeyde değildir. Zira bu hadis müşteriyi zarara uğratmakta, onun herhangi bir ihtiyacını karşılamamakta ve ödenmemiş diğer değerleri de onun üzerine yıkmaktadır. Felakete uğramış kişinin durumunu değerlendirmekte, ama ona karşı kimseyi destekleyip güçlendirmemektedir. Usaylî, Resulullah'm (as) "felaketler rüzgar (fırtına, bora, tayfun, hortum vs.) soğuk, yangın, çekirge ve sel olmak üzere beş tanedir" buyurduğunu nakletmektedir.
Buharî'de şöyle geçmektedir: Zeyd b. Sabit'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) döneminde meyveleri satıyorlar ve satışın bitişini tokalaşarak belirliyorlardı. Daha sonra alacaklılar geldiğinde borçlular, "meyveler kararıp telef oldu, hastalık bulaştı, yenik yenik oldu ve bela musibet oldu" diye bahaneler ileri sürüyorlardı. Bu hususta da Resulullah'm (as) yukarıdaki hadisini delil olarak ileri sürüyorlardı. Nihayet hasimlaşmalar ve anlaşmazlıklar başgösterince Resulullah (as), "öyleyse çekişmelerin çoğalması nedeniyle bundan sonra meyveler bir bal peteği gibi olgunlaşıp tatlılaşmadıkça satış pazarlığını bititip el sıkışmak yoktur" buyurdu. [434]
İflas Eden, Müşteri Olan, Satın Aldıklarının Bedelini Ödemeden Ölen, Çalıntı Bir Malı Satın Alan, Ama Kur'an Ve Sünnetin Bu Konudaki Hükmünü Bilmeyen Kişiler
Hakimin; iflas eden, bir malı satın alıp bedelini ödemeden ölen ve bilmeyerek çalıntı bir malı satın alan kişi hakkındaki hükmü nedir?
Muvatta, Buharı, Müslim ve Nesaî'de geçen bir rivayette şöyle deniyor: Resulullah (as) buyurdu ki, "herhangi bir adam iflas ettiği zaman bir başkası onun mallarına ulaştığında onları satın alma hakkına herkesten çok o layıktır".
- Yine Malik'in Muvatta'sında, yeralan ve İbn-i Şihab'dan ve O'nun da E-bu Bekir b. Abdurrahman b. el~Haris b. Hişanrdan rivayet ettiği hadiste şöyle geçiyor: ResuluUah (as) buyurdu ki, "herhangi bir kimse malını sattığında o malı satın alan kişi aldıklarının parasını ödemeden iflas edecek olursa o malı satan kişi parası ödenmemiş olan mallarını ilk günkü gibi bulduğunda onları geri almaya en layık kişidir. Malı satın alan kişi ölecek olursa mal sahibi alacaklılar mesabesindedir."
Malik bu hadisi bu rivayetle almıştır. İmam Şafiî ise hadisi, tbn-i Ebi Zi'b'İn Mu'temer'den ve O'nun Halide'den, O'nun.da Ubeyy'den yaptığı rivayetten almıştır. Rivayet şöyledir: Resuîuîlah (as) şöyle hüküm verdi: "Her-hangi bir adam ölür ya da iflas ederse, malın sahibi malını bıraktığı gibi bulduğunda onu almaya en layık olan hak sahibi kişidir."
İmam Ahmed b. Halis, Müsned'inde şöyle diyor: Zührî'nin hadisi İbn-i Ebi Zİ'b'in hadisiyle herhangi bir çelişki arzetmiyor.
Nesaî şöyle diyor: îbn-i Ebi Zi'b zayıftır.
Usaylî "Delâiİ" adlı eserinde şöyle diyor: îkrime b. Halid'den rivayet etmiştir. O'na Useyd b. Hudayr'ın rivayet ettiğini söylüyor. Useyd şöyle anlatıyor: Muaviye, Mervan'a "bir adamın mallan çalınır ve sonra bu mallar bulunursa mal sahibi her nerede bulursa bulsun onları almaya en layık kişidir" diye yazmıştı. Bu sırada ben Yemame'de idim. Bu mektupta Resulullah'ın (as) şu hükmüne yer verilmişti: Çalıntı bir mal bulunduğunda eğer bu mal herhangi bir kuşku ve bir suçlama altında değilse sahibi onu isterse bir değer karşılığında satın alır ve çalan kişiye verir.
Ebu Bekir, Ömer ve Osman bu hadisle birkaç kez hüküm vermişlerdi. Mervan Muaviye'ye bir mektup göndermiş, Muaviye de ona şöyle cevap vermişti: "Ne sen ne de İbn-i Hudayryönetimde üzerime aldığım sorumluluklar konusunda aleyhime hüküm veremezsiniz. Bense senin aleyhine hükmümü verdim bile. Öyleyse şimdi sana emrettiğimi yap." Muaviye bu açıklamanın peşine yukarıdaki hadisi ekledi ve Mervan'a gönderdi. Mektup Mervan'a ulaşınca, "ben üstlendiğim yönetim hususunda bu hadisle hüküm vermem" dedi. [435]
Alıcısı Muhayyer Bırakılan Alışverişin Süresi Üç Gündür
Herhangi bir şey satın alan kimseye üç günden fazla muhayyerlik (alıp atmamada serbesti) tanınması helal midir?
Usayîî'nin "Delâiî" adlı eserinde Ibn-i Ömer'den rivayet olunan şu haber yeralmaktadır: Adamın biri sahibinin aşılayıp ıslah ettiği hurmaları almıştı. A-ralarında anlaşmazlık çıkınca Resulullah'a (as) müracaat ettiler. Resulullah (as), "hurmalar, onları aşılayıp ıslah eden bahçe sahibinindir. Ama müşterinin herhangi bir şart koşmuş olması hariç" buyurdu.
Abdurrazik'ın eserinde ise şöyle geçiyor: Enes'ten şöyle rivayet olunmuştur: Bîr adam birisinden deve satın aldı ve dört gün zarfında geri verip vermeme hususunda muhayyerlik şartı koydu. Durum Resulullah'a (as) ulaşınca bu alışverişi iptal etti ve "muhayyerlik üç gündür" dedi.
Bu, Hişam b. Yusufun ve Ebu Hanife'nin görüşüdür.
Usaylî, Deail'inde şöyle diyor: Şafiî ve Ebu Hanıfe "üç günden uzun muhayyerlik yoktur" fikrini benimsemişlerdir. Buna karşılık el-Evzâî ve Ebu Leyla, "muhayyerlik bir yıl veya daha fazla ya da daha az olabilir" diyorlar.
Ebu Yusuf ve Muhammed b. el-Hasan ise İmam Malik'in fikrini benimsemişlerdir, imam Malik şöyle demiştir: Muhayyerlik yalnızca insanların aralarında uygulayageldiklcri geleneklerine göredir. Bunun kanıtı ise, bugüne kadar sınırları çok geniş ve büyük yüzölçüme sahip bir köyü ya da yöreyi veya odaklarıyla birlikte bin tane deveyi satın alan kişiyle bir deve veya bir koyun yahut bir elbise satın alan bir kimsenin bir kefeye konulmamış ve eşit tutulmamış olmalarıdır.
Ebu Berze, "Resulullah (as) buna benzer bir hüküm verdi" diyor. [436]
Altını Altınla Ölçüsü Ölçüsüne Değiştirin
Malik'in Muvatta adlı eserinde şöyle geçiyor: Yahya b. Said'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) İki Sa'd'a (Sa'd b. Ebi Vakkas ve Sa'd b. U-bade olsa gerek), ganimet olarak elde edilen altın ya da gümüşten yapılmış kapkacakları satmalarını emretmişti. Onlar da üç tanesini 4 sikke (para) ve 4 tanesini de 3 sikke karşılığında peşin paraya sattılar. Resulullah (as) bunu duyunca, "birer birer satarak artmaydınız ya" dedi.
Müslim'de şöyle geçmektedir: Resulullah'a (as) Hayber'in fethi günü ganimet olarak elde edilip dağıtılan mallardan üzerinde altın ve mücevher işlemeler bulunan bir gerdanlık getirildi. Resulullah (as) gerdanlığın altınlarının teker teker sökülmesini emretti. Sonra şöyle dedi: "Altını altınla (satın veya değiştirin), ama ölçüsü ölçüsüne (eşit ağırlıkta)."
Ebu Davud'da ise şöyle geçiyor: Resulullah (as) (gerdanlığa işaret ederek) "parçaları teker teker ayrılmadan satılmaz" dedi.
Ayrıca Muvatta, Buharı ve Müslim'de şöyle geçiyor: Resulullah (as), "a-Şilanmış hurmayı satan kişi eğer onu aşılamışsa, müşteriyle aralarında bir şart koymaları dışında bu hurmanın ürünü onu satan kişiye aittir. Bir kimse herhangi bir köleyi sattığında da eğer kölenin malı varsa alanla satan a~ rasında herhangi bir şartın koşulmuş olması dışında bu mal köleyi satana aittir" dedi. [437]
[414] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:257.
[415] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:257.
[416] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:258.
[417] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:258.
[418] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:259.
[419] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:259.
[420] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:259.
[421] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:259-260.
[422] Burada geçen "rüşvet" sözcüğü, haklı olan bir dımımu haksızlık, haksız olan bir durumu da hak göstermek İçin verilen herşeydir. Burada Kur'an-ı Kerim öğretilmesine karşılık alınan para "ciâİet", yani rüşvet olarak adlandırılmıştır. Cçev.)
[423] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:260.
[424] Selem yoluyla satış: Mal ortada olmadığı halde parasım alarak o malı satmak. İslam bunu yasaklamıştır. 2-Nekî': Medine yakınlarında bir yerin adıdır, (çev.)
[425] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:260-261.
[426] Neki;Medine yakınlarında bir yerin adıdır.(çev)
[427] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:261-262.
[428] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:262.
[429] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:263.
[430] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:263.
[431] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:263.
[432] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:263-265.
[433] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:265-266.
[434] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:266-267.
[435] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:268.
[436] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:269.
[437] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:269-270.