bengisu
Tue 11 December 2007, 03:21 pm GMT +0200
Feth-i Mevsılî (K.S) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse kalbini zikr-i ilahide devam etirir ise; mahbub (sevgili) ile mutluluğa kavuşur. Mahbubun sevgisini kazanmak onun için en büyük nimet olur. Bu sevgiyi, ancak onu bütün arzuları üstünde tutan kazanır. Kalbin de kendine göre yemesi ve içmesi vardır. Bu yemek ve içmek ilahî zikirdir. Kalp, Allah'ı zikretmek ile gıdasını alır. Onu gıdadan mahrum etmek, öldürmek sayılır. Bir süre yaşadığı sanılsa dahi, aslında ölüdür."
Ebu'l Huseyin b. Hibban (K.S) şöyle buyurmuştur: "Dille yapılan zikir, insana dereceler kazandırır. Kalple yapılan zikir ise, Hakk'a yakınlık ve Zat-ı İlâhi’ye vuslatı kazandırır."
Ebu'l Mevâhibî Şazelî (K.S) şöyle buyurmuştur: "Ayetle sabittir ki; Allah'ı zikir, mana değeri yönünden namazdan daha büyüktür. Sebebi ise her ne kadar namaz, ibadetlerin en şereflisi ise de, bazı vakitlerde kılınması câiz değildir. Ama zikir öyle değildir. Bütün durumlarda zikir yapılabilir. Zikrin belli bir vakti de yoktur."
Davut-u Taî (K.S) buyurmuştur ki: "Her nefis dünyadan susuz olarak göçer. Ancak Allah'ı zikreden kullar bundan müstesnadır."
Fudayl b. İyaz (K.S) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Zülcelal'in şöyle buyurduğunu haber aldık:
"Ey kulum; Beni sabah namazından sonra bir saat; ikindi namazından sonra da bir saat zikreyle ki; Bu iki namaz arasındaki müddet içinde senin maddi ve manevi ihtiyaçlarını vereyim ve sıkıntılarını gidereyim."
İbn Abbas (R.A) şöyle buyurmuştur:
"Her mü’minde bir şeytan vardır. Kalpte Allah zikri olunca siner. Unutulunca kötü duygular verir. Allah zikri ruha şifadır. O oldukça hastalık zarar veremez. İnsanlara düşkünlük ve onları hatırlamak çaresiz hastalıktır. Allah'ın zikrini, amacına kıble olarak bil. Düşüncelerini secdegâh yap. Şunu bil ki; bir sevgiliyi anmak, gerisini unutmak demektir. Bir kimsenin işi, Allah'ın zikri olunca, başkasını unutur. Allah'ın hikmetli işlerini düşünür. Ve çok hoş olur. Allah'ın cemâl sıfatının güzelliği önünde varlığı söner ve O'nun iyilik denizinde yok olur."
Ebu'l Huseyin b. Hibban (K.S) şöyle buyurmuştur: "Dille yapılan zikir, insana dereceler kazandırır. Kalple yapılan zikir ise, Hakk'a yakınlık ve Zat-ı İlâhi’ye vuslatı kazandırır."
Ebu'l Mevâhibî Şazelî (K.S) şöyle buyurmuştur: "Ayetle sabittir ki; Allah'ı zikir, mana değeri yönünden namazdan daha büyüktür. Sebebi ise her ne kadar namaz, ibadetlerin en şereflisi ise de, bazı vakitlerde kılınması câiz değildir. Ama zikir öyle değildir. Bütün durumlarda zikir yapılabilir. Zikrin belli bir vakti de yoktur."
Davut-u Taî (K.S) buyurmuştur ki: "Her nefis dünyadan susuz olarak göçer. Ancak Allah'ı zikreden kullar bundan müstesnadır."
Fudayl b. İyaz (K.S) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Zülcelal'in şöyle buyurduğunu haber aldık:
"Ey kulum; Beni sabah namazından sonra bir saat; ikindi namazından sonra da bir saat zikreyle ki; Bu iki namaz arasındaki müddet içinde senin maddi ve manevi ihtiyaçlarını vereyim ve sıkıntılarını gidereyim."
İbn Abbas (R.A) şöyle buyurmuştur:
"Her mü’minde bir şeytan vardır. Kalpte Allah zikri olunca siner. Unutulunca kötü duygular verir. Allah zikri ruha şifadır. O oldukça hastalık zarar veremez. İnsanlara düşkünlük ve onları hatırlamak çaresiz hastalıktır. Allah'ın zikrini, amacına kıble olarak bil. Düşüncelerini secdegâh yap. Şunu bil ki; bir sevgiliyi anmak, gerisini unutmak demektir. Bir kimsenin işi, Allah'ın zikri olunca, başkasını unutur. Allah'ın hikmetli işlerini düşünür. Ve çok hoş olur. Allah'ın cemâl sıfatının güzelliği önünde varlığı söner ve O'nun iyilik denizinde yok olur."