- Aile toplantıları yapın

Adsense kodları


Aile toplantıları yapın

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Fri 8 October 2010, 06:45 pm GMT +0200
Aile Toplantıları Yapın

En etkili eğitim, aile okulunda yapılır.
İLK SÖZ
, Aile toplantıları, sahabe döneminden kalmış bir gelenektir. Osmanlı'da uygulanmıştır. Haftanın belirli günlerinde veya saatlerin¬de bütün aile toplanır, hasret giderir, problemlerini konuşur.
F. Gülen

Çok kıymetli hocama ve eşine,

Eşimle birlikte size Hollanda'dan yazıyoruz.
Kitaplarınızla tanışmak çok güzeldi. Çocuklarımız ve biz kitaplarınızdan çok faydalandık. Biz de her¬kes gibi ailede problemler yaşıyoruz. Çocuklarımız¬la aramızda bir kopukluk var. Biz onları, onlar da bizi anlamıyorlar. Sizden bu konuyla ilgili bize tavsiyelerde bulunmanızı istiyoruz. Bir kitabınızda "Çocuklarınızla birlikte bir aile günü veya bir toplan¬tı saati belirleyin. Bu saatte bir araya gelin, problemlerinizi konuşun. Bu tür toplantılar konuyu ve birbirinizi anlamaya vesile olur." demiş¬siniz. Biz bunu uygulamaya çalıştık ama tam oturtamadık.
Böyle bir toplantının incelikleri, yolu ve yordamı nasıl olmalıdır? Bi¬ze ayrıntılı bilgi verirseniz çok seviniriz.
Ailece, ailenize selam ve sağlık dileklerimizle.
Gülümser Dikici
NE YAPMALI?
Aile toplantısı... Aile saati... Aile zamanı... Aile günü... Toplantı günü... Meşveret...
Adına ne derseniz deyin, önemli değil. Önemli olan, bütün aile fertlerini bir araya getiren bir zeminin oluşturulmasıdır.
Onbeş yılı aşkın bir süredir, mümkün olduğu ölçüde bu konu¬yu uygulamaya çalışan bir şahıs olarak diyeceğim şudur ki; aile
toplantıları kadar iletişimi kuran, sevgi ve saygıyı artıran, problem¬leri çizen, bireyleri daha iyi tanıtan bir faaliyet yoktur. Bu çok iddialı sözün önemini test etmek isteyenler, ailelerinde uygulama ya¬parlarsa bunu daha iyi anlayacaklardır.
AİLE TOPLANTISI NEDİR?
Haftanın belirli günü veya günleri, belirlenen saatlerde, bütün aile fertleri bir araya gelir.
Toplantıya ilgi ve isteği artırmak için de evin annesi, pastalar, börekler yapar. Yani o gün bir anlamda ziyafet günüdür de... Ayrıca o gün sürpriz çekilişler yapılabilir, hediyeler alınabilir. Amaç o gü¬nü ve o saati çekici ve istekli kılmaktır.
TOPLANTININ AMACI NEDİR?
Günümüzde aileler birçok problemle karşı karşıyadır. Aile bi¬reylerinin gün içerisinde çalışıyor olması, yeterince beraberliği en¬gellemektedir.
Aile olmanın, sevgi ve saygının, yardımlaşmanın, mevcut prob¬lemleri çözmenin önemini anlatacak bir faaliyetin varlığı, aileyi kurtarmak için çok ama çok gereklidir. Çünkü insanların en önem¬li ihtiyaçlarından bir tanesi "mensup olma", "ait olma" duygusunu yaşamaktır. Bir insanın bütün ihtiyacının karşılanabileceği en uy¬gun ortam aile ortamıdır. Ve insanlar, birbirleri ile ilgilendiklerini gösteren bir aile isterler. Çocuklara, aile olma duygusunu yaşat¬mak, onları güçlü kılmak ve daha pek çok sosyal ve psikolojik ihti¬yaca cevap vermek günümüzde çok önem kazanmıştır. Ebeveynler açısından en büyük kazanç ise, çocukların onlara anne ve baba ol¬manın hazzını en doyurucu biçimde yaşatmasıdır. Her hafta ailece değerlendirmek üzere belli bir zaman ayarlamak, anne ve babaların daha huzurlu olmalarını sağlayacaktır.
Aile toplantıları, çocuklarımıza aile içinde vereceğimiz pek çok
yaşam becerisinin içinde önemli bir fırsattır. Ancak bu aile toplantıları talimatlar verme ve nasihatler etme saatleri değildir. Paylaşma, birlikte hareket etme ve birlikte karar verme saatleridir. Aile toplantıları problem çözümü için olağanüstü bir zamandır. Temel ihtiyaçları tespit etme, bunları karşılama yollarının birlikte arandığı zamandır. Aile üyelerinin birlikte problemleri paylaşması ve çözümler
üretmesi için çok gereklidir bu toplantılar. (Yılmaz,2001:140)
TOPLANTI NASIL YAPILABİLİR?
Toplantıya, anne, baba ve çocuklar katılır. Diyelim ki her hafta Perşembe günü akşam saat 8 ile 10 arasında yapılacaktır.
Toplantı gününde ve saatinde eve misafir kabul edilmez ve tele¬fonlar ve televizyonlar çalışmaz.
O gün ve o saat için önceden hazırlık yapılır.
Bunlar neler olabilir?
1 Anne toplantıya ilgiyi artırmak için, işi iyi bir ziyafete dö¬nüştürebilir.
2 Baba küçük de olsa sürpriz hediyeler, haberler ve müjdeler sunabilir.
3 Çocuklar kendileri ile ilgili projelerini tartışabilir.
4 Toplantı gününe alınan konular konuşulup kararlar alınabilir.
5 Bir sonraki toplantının gündem konuları tespit edilebilir.
6 Toplantı için özel bütçe oluşturulabilir.
Toplantıda Neler Konuşulur?
1 Evdeki aksayan iletişim nasıl düzenlenebilir?
2 Kardeşler arasındaki ilişki nasıl olabilir?
3 Çocuklarla, anne baba diyalogları nasıl yürütülebilir?
4 Çocukların çalışma disiplinlerini ve başarılarını artırmak için neler yapılabilir?
5 Kitap okuma, şiir yazma ve okuma, bir konuda araştırma yapmanın incelikleri anlatılabilir.
6 Akrabalar ve komşularla olan ilişkiler tartışılabilir.
7 Arkadaş grupları ile ilişkilerin ölçüleri konuşulabilir.
8 Herhangi bir konu ile ilgili bir uzman çağırıp, görüşlerinden yararlanılabilir.
9 Birlikte piknik, ziyafet ve geziler yapılabilir.
10 Çocukların ve ailelerin özel problemleri ve çözüm önerileri tartışılabilir.
11 ileriye dönük programlar, planlar yapılabilir.
Ayrıca; Her hafta dönüşümlü olarak ailede birisi toplantı başkanı olur. Birisi de alınan kararları not eder.
Konusunu, projesini veya görüşünü sunmak isteyen sunar, söy¬leyeceklerini anlatır. Konuşma sonunda değerlendirme yapılır. Her konu karara bağlanırken, önce fikirler söylenir, sonra da oylanır.
Toplantı sonunda alınan kararlar okunur ve bir sonraki toplantı¬nın gündemi belirlenir.
Toplantı bittiğinde herkes birbirini kutlar ve birbirine başarı diler.
UYARI
Aile toplantıları ne işe yarar?
1 "Zamanım yok" mazeretini ortadan kaldırır.
2 Bütün aileyi buluşturur. Bu yönden büyük öneme sahiptir.
3 "Biz" olgusunu ve "aile" anlayışını güçlendirir.
4 Fertler birbirini daha iyi tanır.
5 Problemler çok küçükken veya daha başlamadan çözüme kavuşur, ortadan kalkar.
6 Ailede demokrasi gelişir, ilişkiler disiplin altına alınır.
7 Her aile ferdine değer verilmiş olunur ve bir güven oluşur.
8 Çocukların yetenekleri geliştirilir. (Kitap okuma, şiir yazma-okuma, resim yapma, tartışma ve görüşleri anlatma gibi...)
9 Birlikte konuşma, birlikte karar alma ve birlikte uygulama gelişir, bir aile ruhu oluşur.
SON SÖZ
Bilin ki çocuklarınıza vereceğiniz en büyük ödül, onlara zaman ayırmak, onları dinlemek ve anlamaktır.
( BİR ÖYKÜ "")
Sedef çiçeği
O gün mahkeme salonu olağandışı günlerinden birini yaşıyordu. Mah¬kemeye ilk kez geldikleri her hallerinden belli olan seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, nine ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve bıkkın bakışlarıyla süzüyordu etrafını. Ve hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu. Hakim, tok sesiyle sö¬zü yaşlı kadına verdi. "Anlat teyze. Neden boşanmak istiyorsunuz?" Yaşlı kadın derin bir nefes aldıktan sonra başörtüsünü aralayıp kısılmış sesiyle konuşmaya başladı: "Bu herif yetti gari. Elli yıldır bezdirdi hayattan." Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonuna. Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bo¬zuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış elli yılın ardın¬dan. Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı. Kadın neler diyecekti? Yaşlı kadının gözleri doldu:
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, hakim bey evladım" dedi, yaşmağıyla gözle¬rini silerek, "çok severdim." Sonra başıyla yaşlı adamı işaret ederek, "O bilmez." dedi. "Elli yıl önceydi. O çiçeği, bana sevdalandığı sırada getirdi¬ği çiçeklerin yaprağından dermiştim. Sonra evlendik. Çok istedik, ama yavrumuz olmadı. Ben kendimi çiçeklere verdim. Onları yavrumuz bildim. Herbirini severek büyüttüm. Onlar büyüyüp çiçeklendikçe içime derin bir ferahlık geliyordu. Hele de sedef çiçeğim! Onun yeri bir başkaydı. Bensiz yetim kalır gibiydi. Her gün okşayarak, konuşarak büyüttüm onu." Salonu derin bir sessizlik bürümüştü. Herkes öykünün sonunu merak ediyordu. Yaşlı kadın ağlamaklı bir sesle devam etti: "Bir gün sedef çiçe¬ğim kurumaya yüz tuttu, hakim bey evladım. Yavrum hastalanmıştı. Ne yaparım, ne ederim ben onsuz! Toprağını değiştirdim, yerini değiştirdim. Dualar okudum. Saksısını büyüttüm. Adaklar adadım. Her gece yarısı kalkıp çiçeği bol suyla sulamam gerektiğini söylediler. Ben de öyle yap¬tım. Her gece yarısı, uykumu en tatlı yerinden bölüp bol suyla suladım sedef çiçeğimi. İyileşir gibi oldu. Sevindim. Her gece sularken onunla konuştum, güzel sözler fısıldadım yapraklarına. Sonra serpildi. o çiçek açtıkça, benim de içim açıldı."
Bir ara durdu. Yine yaşlı adamı işaret ederek ve bakışını olabildiğince kaçırarak devam etti.
"Nerdeyse kırk yıl oldu. Bu adam bir gece kalkıp bir kerecik olsun şu çi¬çeği ben sulayayım demedi. Geçen ay, olanlar oldu. Bir gece takatim ke¬silmiş, uyuyakalmışım. Sulayamadım çiçeğimi. Çiçek kurudu. Ben bu adamla elli yıl geçirdim. Ama o benim için, benim çiçeğim için bir defa olsun bir şey yapmadı. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim." Hakim, bu defa yaşlı adama döndü: "Diyeceğin bir şey var mı baba?" Yaşlı adam bastonuna dayanıp kürsüye yanaştı. o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi: "Hakim bey evladım," diye başladı kısık ama kendinden emin bir sesle, "ben askerliğimi, reisi cumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. o bah¬çenin şimdiki gibi yemyeşil olması için epey ter dökmüştüm. Fadime'mi de orda tanıdım, sedefleri de. Her defasında ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Çiçeklerle doludur bahçesi. o, çiçekleri ne kadar seviyorsa, ben de onu çiçeğim gibi sevdim. Belki çiçekleri onun kadar dert edinmiyorum, ama o benim tek çiçeğimdir."
Bu sırada mahcup bir edayla gözleri elli yıllık hayat arkadaşına kaydı. Genç bir kız gibi utangaç, ama küskün duruyordu yerinde. Yaşmağının arasından gözlerinin nereye yöneldiğini kestirmek zordu. Adam anlat¬maya devam etti:
"Evliliğimizin ilk yıllarında Fadime'mi bir boyun ağrısı tuttu. Doktorlara götürdüm. Kaplıcalar gezdik. Fizik tedaviler gördü. Bir türlü boyun ağrı¬sından kurtulamadı. Son götürdüğüm doktor, boynundaki kireçlenme¬nin buna neden olduğunu söyledi. Doktor 'Çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireçlenme sertleşir, kötüleşir' dedi. 'Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin' dedi. Ama benim kadınım doktoru pek dinlemedi. Lafım geçmedi. o günlerde tam da sedef çiçeğinin kuruyası geldi."
Adam zor bir itirafta bulunuyormuş gibi derin bir iç geçirdi. Bir süre sustu. Bastonuna biraz daha yaslanarak konuşmaya başladı: "işte o gün karımı aldattım, hakim bey evladım!" dedi. Bu cümleyi bek¬lemeyen dinleyiciler şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Adam biricik "aldatma"sını anlatmaya devam etti. "Bu çiçeği her gece bol suyla sularsan kurumaz, dedim. Bana inandı. Her gece hiç istisnasız uyandı. Ben de gözlerimi hafifçe aralayıp onun çiçeğini sulamasını seyrettim. Her gece böyle oldu. Sanki o çiçek ben oldum, hakim bey. Fadime'min yü¬zündeki o ışıltılı bakışı, gözlerinde okuduğum o muhteşem umudu seyrettim. Şunca yıllık hayatımın en güzel hatırasıdır o bakışlar, o umutlar. Sanki o çiçeği suluyor değil, çiçek onu suluyordu. Fadime'm her bir damla suyla hayata yeniden dönüyordu. Ben sevdiğimi seyret¬tim her gece!" o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek bir aşkla söyle¬mişti son cümleyi.
Yaşlı kadın oturduğu yerde başını biraz daha kaldırmış, şaşkınlıkla olanları seyrediyordu. Belli ki bu itirafları ilk kez duyuyordu. Adam biraz daha dik durmaya çalışarak, "Hakim bey evladım," dedi tok bir sesle, "ben askerliğimi bahçıvan olarak yaptım. Biliyor musu¬nuz, sedef çiçeği bol suyu sevmez! Bol suda uzun süre kalırsa hemen kurur, ölür. işte ben her gece Fadime'min yüzündeki eşsiz tebessümü
seyrettikten sonra o uyur uyumaz, hemen kalktım, saksıdaki suyu bo¬şalttım. Yeter ki biricik sevdiğim boyun ağrısından kurtulsun, yeter ki ben onun o güzel bakışını seyredebileyim. Yaşlılık işte, hakim bey evla¬dım, geçen ay ben de uyanmamışım. Sabaha kadar bol suda kalmış çi¬çek... o uyanamayıp çiçeği bol suyla sulamadığı için kurudu sanıyor. Oysa ben suyu boşaltmadığım için kurudu çiçek. Suç bende. Kabul ediyorum."
o an mahkeme salonundaki her şey sustu. Yaşlı kadın ve yaşlı adamın birbirlerine yeni bir aşkla bakışı, buğulu gözlerle sarılışları konuştu sa¬dece. Ertesi sabah bazı gazetelerin iç sayfalarında küçük bir haber ge¬çiyordu: "Sedef çiçeği kurumuş!"
Kimseye aşktan haber vermeye niyetleri yoktu.
Senai Demirci / Aşka Dair Öyküler s. 52
Suçlu çocuk yoktur. Suça itilmiş çocuk vardır. Bu çocuklarla ilgilenerek, onlarla konuşarak onları kazanabilirsiniz.
Konuşturulmayan, dinlenmeyen çocuk, her türlü olumsuzluğa açık hale gelir.
Çocuklar ilgi ve sevgi örneklerini, eşlerin birbirlerine olan davranışlarında görmelidir.
Dikkat edin! Davranışlarınız sözlerinizi doğrulasın. Yoksa boşa konuşmuş olursunuz.
Çocuk eğitimi bir ömür alır. Çaba harcanmadan sonuç alınmaz.
Mutluluklara sabır, irade ve çabayla ulaşılır.
Çocuklarına vakit ayırmayan bir anne ve baba, her şeyi baştan kaybetmiş demektir.
Mutluluğun sırrı, sık sık bir araya gelmektir. Yemek vakitlerinde birlikte olmaya çalışın. Bazen sofra ilaç gibi gelir.
Çocuklarınıza sık sık onları sevdiğinizi belli edin.
İltifat alan çocuk, saygı duymayı öğrenir.
Çocuğun Dünyasına Girin ve Onu Yönlendirin

Anne babalar çocuklarına arkadaş olmalı ve rehberlik etmelidir.
ILKSOZ
Çocuğun kafasına girip onu yönlendirmeniz için, önce onun gönlüne girmeniz gerekir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Bey merhaba,

Aileye ve çocuk eğitimine yardımcı olan hitaplarınız için yürekten teşekkürler.
Gençlik problemlerini ele alan, güzel çözüm öneri¬leri sunan ve onları doğruya yönlendiren kitapları¬nız için de ayrıca minnet ve şükranlar...
Elinize, yüreğinize sağlık... Kitaplarınıza ne kadar ihtiyacımız oldu¬ğunu, çocuklarımızda başlayan anormal davranışları görünce daha iyi anlıyoruz.
Çocuklara bazı doğruları kavratmak, onları yönlendirmek, onlara güzel davranışlar kazandırmak için ben ve eşim yoğun bir çaba har¬cıyoruz Ama pek de başarılı olamıyoruz. Onları sanki biz değil de çevresi ve arkadaş grubu daha iyi yönlendiriyor.
Çocuklarımızı bir anne baba olarak nasıl yönlendirelim? Onlara iste¬diğimiz doğruları ve güzellikleri nasıl kazandıralım? Değerli fikirle¬rinizden yararlanmak istiyoruz.
Mustafa Tekbaş
NE YAPMALI?
Bir anne baba için çocuklarına istedikleri davranışları güzellikle¬ri ve doğruları kazandırmak kadar güzel bir şey olamaz. Ancak gözleri önünde çocuklarının başkalarının etkisiyle yanlış yönlere çekilmelerini görmek kadar da acı bir şey olamaz.
Çocuklarınıza, arzu ettiğiniz eğitimi kazandırmayı bir anne bir baba olarak elbette isteyeceksiniz. Ama istemek yetmiyor. Bunu gerçekleştirmek için önce onların dünyasına girip gönlünü kazan¬manız gerekiyor. Unutmayın ki gönlü kazanılmamış bir kişinin ak¬lına etki yapılamaz.
BİR ÖRNEK
(Bir mektup)

Hocam, her günümü çocuğumun eğitimi için planlı¬yorum. Onun yemek saatlerini uyku saatlerini, oyun saatlerini ve gezi saatlerini kendime şablon kabul et¬tim. Ne yapıyorsak birlikte yapıyoruz. Bu şekilde onu çok iyi tanıyor ve anlıyorum. Aramızda çok iyi bir iletişim ku¬ruldu. Her şeyi benimle paylaşmak istiyor.
Hocam, Allah'a çok dua ediyorum. Çünkü kızımla ömür boyu "arka¬daş" olmak istiyorum. Bunu rahmetli annemde görmemiştim. Ama ben, kızıma bu duyguları yaşatmak istiyorum. Onları yönlendirme¬min başka türlü olmayacağını da biliyorum. Şu ünlü sözü hiç unutmuyorum:
"Bir insanın aklına girip, onu yönlendirmek istiyorsanız, önce onun gönlünü kazanın."
Kendime bunu rehber edindim.
UNUTMAYIN
Çocuğun kendine özgü güzel bir dünyası vardır. O dünyayı ta¬nımadan, o dünyanın gizemini öğrenmeden ve o dünyanın renkli duygularını anlamadan, çocuğa hiçbir şey kazandıramazsınız. Kazandırsanız bile bu geçici olur ve etkisiz kalır.
Çocuğu yönlendirmenin en etkin yolu, ona rehberlik etmek, onun dünyasına girmek, onu tanımak, onu anlamak ve ona sırdaş olmakla mümkündür.
Gönlü ve güzel dünyası tanınmamış, keşfedilmemiş ve dünyası¬na girilmemiş bir çocuğun kafasına girmek ve onu istenilen yere çekmek çok zor olur. Hatta bu mümkün değildir.
Ona değer verin, onun adına iş yapmayın. Ona seçme ve kullan¬ma hakkı verin.
Çocuğun giysilerini, oyuncaklarını, okuyacağı kitapları çocuğa seçtirmeyerek "çocuktur, anlamaz" düşüncesi ile hareket etmeyin. Bir şey seçerken, çocukla birlikte düşünmek, ona seçenekler sun¬mak başka; hiçbir seçim hakkı tanımadan, üstelik "çocuktur, o bil¬mez" diyerek onun adına karar vermek başka-..
Önemsenmeyen bir çocuk, size saygı duymayacaktır. Ve bu ona yapabileceğiniz en büyük kötülüklerden biridir.
Çocuklarımıza bu özgürlüğü tanıdığımızda, onu düşünen, se¬çen ve sonunda karar alabilen bir insan olarak yetiştiririz. Küçük bir çocukken oyuncağını, yiyeceği dondurmanın cinsini, uçurt¬masının rengini seçmeyi ona bırakırsanız sizin denetiminizde ka¬rar vermeyi öğrenecektir. Düşünüp seçme işlemini kendi başına yaptığında deneyim de edinecektir. Hatalarından çok şey öğrene¬cektir. Çünkü bunlar onun kendi yanlışları olacaktır. Bizler elbette yardımcı olmalıyız ama, bunu ona seçenekler sunarak, neyin yan¬lış olduğunu anlatarak yapmalıyız. Çocuğunuz duygularıyla başa çıkmayı sizin yanınızda öğrenmeli. Bunun için ona iyi bir arkadaş olmanız gerekir.
AKLINIZDA OLSUN
(Her zaman şu ünlü kural rehberiniz olsun)
* Emretme, yap...
* Söyleme, göster...
* Israr etme, yaşa... . ,
* Kızma, sev...
* Resmi olma, arkadaş ol...
* Kafasından önce gönlüne gir...
UYGULAYIN
1 Anne baba olmaktan önce çocuklarınıza arkadaş olun.
2 Çocuklarınızla oyun oynayın, tatlı vakitler geçirin.
3 Arkadaşlarını eve getirmesini sağlayın, böylece kiminle dü¬şüp kalktığını bilmiş olursunuz.
4 Bazı problemlerinizi onlarla konuşmaktan çekinmeyin, açık olun.
5 Sorunlarınıza onları da ortak edin, onlara sorumluluk verin.
6 Birlikte alışverişe çıkın, önemli bir sanat etkinliği izleyin, spor yapın, pikniğe gidin. Bu, kaynaşma ve dayanışmayı artırır.
7 Çocuğunuzu sürekli sevin, onu okşayın, "evin gülü, bir tane¬si" gibi, çok önemli olduğunu ona söyleyin. Bu, çocuğu çok mutlu eder ve size bağlar.
8 Yapacağınız her olumlu davranışın, çocuğunuzun ruh sağlığı üzerinde önemli bir etki yapacağını unutmayın.
9 Çocuklara, hayatta başarılı olmak için düzenli ve sürekli ça¬lışmanın önemini anlatın.
10 Zamanı iyi kullanmanın, planlı ve amaçlı çalışmanın başarı getireceğini ifade edin.
11 Çocuklara insan sevgisi, toplum bilinci, büyüklere saygı ve küçüklere sevgi göstermelerini öğretin.
12 Teknolojiyi kullanma, alanıyla ilgili yayınları izleme ve dil öğrenme gibi beceriler kazandırın.
13 Çocukların verdiği sözde durma, çevresinde "doğru bir kişi olarak tanınma" ve yalan söylememe gibi alışkanlıklar kazan¬masına dikkat edin.
14 Hayatını, kendi emeği ve çalışmasıyla kazanma anlayışı verin.
15 Arkadaş grubunu ve çevresini oluştururken kendisine faydalı olan insanlar seçebilmesi için nelere dikkat etmesi gerektiği¬ni anlatın.
16 Bağımsız hareket edebilme, kendi iradesiyle kararlar verebil¬me, kendi yükünü taşıyabilme yeteneği kazandırın.
17 Aile fertlerine, büyüklerine ve akrabalarına gerekli saygıyı,
sevgiyi ve önemi göstermesi için, onları uyarın ve davranışlarınızla onlara örnek olun.
18 insan ilişkilerinde nezaket kurallarını kazandırın; komşuluk
adabı, misafir geleneği, düğün, cenaze ve diğer merasimlerin
önemini kavratın.
19 Başkaları aleyhinde konuşmanın, başkalarına iftira atmanın,
zarar vermenin ve ona ait olmayan bir şeye sahip çıkmanın
ne kadar çirkin ve yanlış bir davranış olduğunu öğretin.
20 Temiz giyinme, temiz yeme ve diğer temizlik alışkanlıklarının oluşması için, özel bir önem gösterin.
21 Anne babalar çocuklarına; yemek yeme, su içme, konuşma,
oturma, kalkma, yürüme...vb gibi birtakım ihtiyaçların her
birinin edebini, görgü kurallarını ayrı ayrı öğretmeli.
22 Aile içinde çocukla çok iyi bir iletişim kurun ve sıcak bir or¬tam oluşturun. Bu şekilde çocuk, aile ilgisini ve mutluluğu¬nu her türlü yaşama tercih edebilsin.
23 Çocuğa zamanını, çalışmalarını ve parasını planlamasını ve tasarruflu kullanmasını öğretin.
24 Evdeki yaşamında kendisine bir sorumluluk verin. Kendisi¬ne bir çiçek alın, bakmasını söyleyin veya ekmek alma işini ona bırakın. Veya daha başka işler vererek sorumluluk duy¬gusunu geliştirin.
25 Kardeşin, anne ve babanın önemini kavratın. Bunların olma¬ması halinde ne kadar sıkıntıların yaşanacağını örneklerle gösterin.
26 Çocuğunuza vatan ve millet sevgisini, hakkın ve hukukun önemini, helal-haram kavramlarını ve inanç değerlerini ka¬zandırmaya çalışın. Bunlar verilmediği takdirde, kişinin ruh sağlığı açısından gelişimi eksik kalır.
27 Çocuklarınıza söylediğiniz ile, davranışlarınız arasında bir uyum olmasına dikkat edin. Sözünüz ve davranışlarınız ters düşerse, çocuğun gözünde güven kaybedersiniz.
28 Çocuklarınız arasında son derece hassas ve adil olmaya özen gösterin. Çocukların en çok üzüldüğü konuların başında, tercih edilmeme veya göz ardı edilme gelmektedir.
29 Çocuğunuzun çok sevdiği sözü ve davranışı sık sık sergile¬yin, beğendiği şeyleri alın. Bu aranızda son derece anlamlı bir ilişki doğurur.
30 Sigara, içki, kumar ve diğer zararlı alışkanlıklar konusunda, çocuk üzerinde etkili olabilmeniz için, önce sizin bu tür alış¬kanlıklardan kurtulmuş olmanız lâzımdır. Yoksa "sigara, içki içme, kumar oynama, o kötü yerlere gitme, kötü insanlarla arkadaşlık etme" gibi ikazlarınız etkisiz kalacaktır.
31 Çocuklarınızın hayatlarında önemli olduğuna inandığınız bazı kurallar oluşturun. Bu kuralları, hoşgörülü ve iyilik yaklaşımı içerisinde önce hissettirin, sonra da uygulayın. Uyguladığınız her kuralın, "neden ve niçinlerini de anlatın. Böylece çocuk, "hayat demek, kural demek" gerçeğini anlasın. Ayrıca, kuralla¬rın içeriğini öğrenip, kendi açısından faydasını görsün.
32 Çocuklarınızın davranış kalıplarını, psikolojik dünyasını ve olaylara vereceği tepkiyi öğrenin ve çözmeye çalışın. Çocu¬ğunuzu iyi ezberler, ona olan isteklerinizi ve yaklaşımlarınızı daha iyi ayarlarsanız, daha az problem yaşarsınız.
33 Çocuklarınıza Allah inancını, Müslümanlığı ve kulluk görev¬lerini kavratın. Bunun için önce sizin bunları yaşamanız ge¬rekir.
34 Başarılı ve örnek insanların hayat hikâyelerini okutun. Bun¬lar kafasında ideal oluşturur.
35 Onun sevgisini, ilgisini ve gönlünü kazanın, işte o zaman ak¬lına girmek ve onu yönlendirmek daha kolay olur.

SON SÖZ
Çocuğunuzu bir kitap gibi okumadan onu tanıyamazsınız. Onu tanıyamadan da onu yönlendiremezsiniz.
BİR TAVSİYE
(Anne ve Babalar)
1 Anne babalığın neresinde olduğunuzu düşünün.
2 Hatalarınızı gözden geçirin.
3 "En iyi çocuğun, sizin çocuğunuz" olduğunu unutmayın.
4 Kendinizi geliştirmek için çaba harcayın.
5 Verici olun, unutmayın vermeden alamazsınız.
6 "Seni seviyorum" derken inanarak söyleyin.
7 "Özür dilerim" derken çocuğunuzun gözünün içine bakın.
8 Asla çocuklarınızın hayalleriyle dalga geçmeyin.
9 Derinden ve inançla sevin.
10 Anlaşmazlıklarda yapıcı olun.
11 Eleştirmeniz gerektiğinde çocuğun kendisini değil, davra¬nışlarını eleştirin.
12 Yavaş konuşun, ama hızlı düşünün.
13 Küçük bir tartışmanın tüm güveni, dostluğu mahvetmesine izin vermeyin.
14 Eğer hata yaptığınızı fark ederseniz, hemen onu düzeltme¬nin yollarını arayın.
15 Çocuğunuzla telefonda konuşurken gülümseyin. O, sesiniz¬den gülümseyişinizi duyacaktır.
16 Aile yuvanızda sıcak bir ortam oluşturmak için elinizden ge¬leni yapın.
17 Uygulayamayacağınız ve takipçisi olamayacağınız kurallar koymayın.
18 En iyi ilişkinizin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize olan ihtiyacınız ve dürüstlüğünüz olduğunu unutmayın.
19 Başarının önemini anlamak için, karşılığında neler verdiğini¬ze bakın.
20 iyi bir kulluğun, en büyük zenginlik olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Çocuklarınızla konuşurken, gülümseyin ve onların gözüne bakın.
En zor anında, çocuklarınızın yanında olduğunuzu hissettirin.
Çocuklarınızın sevmediği ve sevdiği davranışları öğrenin.
Şakayla da olsa, çocuğunuza yalan söylemeyin.
Çocuklarınızla birlikte planlar yapın, düşler kurun.
Bir aileyi kurtaran, dayanışma ve fedakârlıktır.
Çocuklarınız hata yaptığı zaman,
onlardan kaçmayın, onlara daha yakın olun.
Çocuklarınızla birlikte faaliyetler yapın. Geziye çıkın, kitap okuyun, sinemaya gidin.
Çocuğunuzun en iyi arkadaşı siz olursanız, sizi örnek alır.
En masum, en temiz yer, çocukların dünyasıdır.
Bir kimse yumuşak davranamıyorsa, hayırdan ve duadan da mahrum demektir. -Hz. Muhammed (s.a.v.)-
Her söylediğiniz doğru olsun, ama her doğruyu her yerde söylemeyin. -Bediüzzaman-
İyi bir anne-baba olmak için bir öğrenci gibi çalışmalısınız.
Her insanın görüşleri güzeldir. Ama en güzel sizin görüşleriniz değildir.
Çocuğunuza Manevî Değerler Kazandırın
Kendinizi sürekli olarak çocuğunuzun yerine koyun. O zaman onu daha iyi anlarsınız.
İLKSÖZ
En büyük zenginlik, para ve şöhret değildir. En büyük zenginlik, kişiye şahsiyet kazan¬dıran din, millet, tarih gibi manevi ve kültü¬rel değerlere sahip olmaktır.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Bey,

Bizler yurt dışında yaşadığımız için, çocuklarımıza
aile, din, tarih gibi manevî değerleri veremiyoruz.
Çocuk, bizimle yaşadığı toplum arasında bocalıyor.
Çocuklarımıza manevî ve moral değerlerimizi nasıl verebiliriz? Onlara bu değerleri kazandırırken nasıl bir yol izleye¬lim? Biliyorum ki, çocuk bu değerleri alamayınca hem kendini, hem de bizi unutuyor. Başıboş bir hayatta, başıboş olarak gün geçiriyor.
Remzi Akçalı
NE YAPMALI?
Hiç şüphesiz ki, bir kişinin en önemli farkı, manevî değerlerle zenginleşmesi ve ahlâk güzelliğine kavuşmasıdır. Bu yalnız ülke¬mizde değil, bütün dünyada aranan bir özellik haline gelmiştir.
Hayat standardımızın hızla yükselmesi, para ve şöhretin kolay elde edilmesi gösteriyor ki, bunlar gerçek anlamda insanlığı mutlu etmeye ve karakterli bir kişilik kazandırmaya yetmemektedir. Bu¬nun içindir ki, bütün dünyada insanlar, yeniden maneviyatın büyü¬lü etkisini ve huzurunu aramaya başlamışlardır.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Çocuk, dört yaş dolaylarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlar. Bu yaş çocuklarının Allah tasavvuru, gelişim özelliklerine ve zihinsel kapasitelerine uygun olarak, Allah'ı insana benzetme şeklin¬dedir. 3-7 yaşları arasında rastlanan ve "Allah'ı gökyüzünde oturan sakallı bir dede" şeklinde yorumlayan bu yaklaşım son derece do¬ğaldır. Ancak ne yazık ki, bu tür yorumun pekişmesinde anne baba¬ların çocuklarına sundukları "Allah baba" kavramının da rolü vardır. Bu tür ailelerde: "Yaramazlık yaparsan Allah baba kızar!" denir. Bu
hem yanlış bir yorum, hem de yanlış bir terbiyedir. Çocuğun Allah korkusu yerine Allah sevgisi ile yetişmesi gerekmektedir. O, Al¬lah'ın; seven, koruyan, hoş gören, affeden, cezadan çok ödüllendi¬ren varlık olduğunu öğrenir. Bazı aileler, Allah korkusunu yanlış bir terbiye aracı olarak kullanmakta ve bu korkuyu, "Annesinin sözünü dinlemeyeni Allah taş yapar!.. Yemeğini yemeyeni cehennemde ya¬kar!.. Yalan söyleyenin dilini keser!" gibi cümlelerle çocuğun kafası¬na sokmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucunda, çocukta yanlış bir Tanrı tasavvuru oluşmakla kalmaz, aynı zamanda sürekli kendini suçlayan ve aşağılayan bu çocuğun, ruh sağlığı da bozulur.
Yedi yaşından itibaren çocuklar, Allah'ı kendisinin ve yakınları¬nın yaratıcısı, çok yüce bir varlık olarak tasavvur ederken, hâlâ O'nun gökte olduğunu düşünürler. Ancak 10 yaşından sonradır ki, çocuklar soyut bir yaklaşımla Allah'ın her zaman ve her yerde ol¬duğuna inanırlar.
Bu, bilişsel gelişime koşut olarak çocuğun getirdiği açıklamalar¬da, hiç şüphe yok ki, anne ve baba modelinin rolü çok büyüktür. Anne ve baba, dinî inanç, düşünce ve uygulamalarıyla öncelikle sağlıklı bir model oluşturmalıdırlar. Çocuğun soruları yukarıda be¬lirtilen gelişim aşamaları göz önünde tutularak, basit fakat doğru ve sade bir dille cevaplandırılmalıdır. Allah'ın esirgeyen, her şeyi yara¬tan ve koruyan bir varlık olduğu anlatılmalı ve çocuğa Allah korku¬su yerine Allah sevgisi aşılanmalıdır.
Eğer çocuk Allah sevgisine ulaşabilirse, başta insanlar olmak üzere bütün yaratıkları sevecektir. Bu sevgi ise, ona her türlü güçlü¬ğü yenmesinde yardımcı olacaktır, insanları sevme ve saymanın, Allah'a yakınlaşma demek olduğu ona anlatılmalıdır.
Yedi yaşından başlayarak dinî bayram ve kandillerin önemi ço¬cuğa anlatılmalı, çocuk ibadete özendirilmeli ve bütün bunlar za¬man zaman ödüllendirilerek gerçekleştirilmelidir. Yeni dualar açık¬lanarak öğretilmeli, anlamını öğretmeden ezberletme yoluna gidil¬memelidir. (Yavuzer, 1999: 240)
UNUTMAYIN
insanın, çocukluğunda aldığı dini telkinlerin, hayatı boyunca derin izler bıraktığı bilinmektedir. Son yıllarda çocuk psikolojisi üzerinde yapılan birçok araştırma, çocuğun kişiliğinin temel özel¬liklerinin ilk yıllarda ortaya çıktığını tespit etmiştir. Hayatın diğer dönemlerini büyük ölçüde etkileyen bu özellikler, günümüzde eği¬timcilerin ilgisini okul öncesi döneme yöneltmiştir (Ay, 1999: 20). Çünkü, çocuğun karakterinin tohumları, ilk çocukluk yıllarında atılmakta ve sonraki yıllarda da gelişmeye başlamaktadır.
İlk yıllarında alınan dini eğitimin, çocuk üzerinde olumlu etki¬ler bıraktığı ve çocuğu disiplinli bir hayata yönlendirdiği bilinen bir gerçektir.
Çocuklarda varolan yüksek bir uyum gücü dikkate alınarak, din eğitimi ilk çocukluk yıllarında en iyi bir şekilde verilmeye çalışıl¬malıdır. Çocuğun yaşı 10-12'ye geldiğinde dini eğitim için geç ka¬lınmış olunur.
Çocukların küçük yaştan itibaren dine karşı ilgi ve istek duy¬dukları, yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur. Onlar başlan¬gıçta dini kavramların muhtevasını anlayamazlarsa da (Özbaydar, 1970:
7) dualar ve ibadetlere karşı ilgileri yüksektir, ibadet edenleri merakla seyrederek, onları taklit ile dini pratikleri denemeye çalış¬maları, çocuklardaki ilgi ve isteklerin ifadeleridir.
Her ne kadar öğrenim hazırlığı ve imkânına göre ilgi ve istekle¬rin ortaya çıkmasında farklılıklar gözleniyorsa da bunların yedi ya¬şından önce uyanmaya başladığı bir gerçektir. (Yavuz, 1983: 45) Genellikle yedinci yaştan sonra çocuklardaki dini ilgi ve isteklerde fazlalaşma görülür. Bu yaşlardan itibaren çevre ve kültürel etkenle¬rin tesiri, zihin ve dikkatin yardımı, gittikçe artan duygusal bir ca¬zibe ile çocukta dış dünyaya ve dini konulara karşı büyük bir me¬rak gözlenmektedir.(Yavuz, 1983: 79) Zaten yedinci yaştan evvel çocu¬ğun böyle bir ilgi ve istek atmosferine girmesi düşünülemez; çünkü henüz o, mantıki yönden muhakeme yapabilecek seviyeye gelmemiştir. (Özbaydar, 1970: 12) Bu itibarla, dini ilgi ve istekler ancak yedi yaşlarından itibaren "şuurlu" bir şekilde ortaya çıkar denilebilir.
Çocukta, kendisine yardım edecek ve onu koruyacak "sonsuz bir kuvvet" arayışı vardır. Çocuk, sahip olduğu bitmez tükenmez merak duygusuyla henüz isim takamadığı, fakat zamanla öğrenece¬ği ilahi kuvveti durmadan arar. (Yavuz, 1983: 40) Çocukta görülen bu arayış ondaki ihtiyacın bir ifadesidir. Zira çocuğun birtakım temel ihtiyaçları vardır. Emniyet, güven, dayanma, korunma, sığınma, ka¬bul görme, teslim olma, sevilme bu ihtiyaçlardan en önemli olanla¬rıdır. (Baymur, 1984: 58)
Çocuklarda Allah'a inanma isteği genellikle vazgeçilmez bir is¬tek olarak ortaya çıkmakta ve onlar Allah'ı gerçek ve kaçınılmaz bir sığınak, dayanak ve emniyet kaynağı olarak kabul etmektedirler. (Yavuz, 1983: 130) Çünkü yaşantıları içinde çeşitli sınırlılıklarını ve gerçekleşmeyen isteklerini gören çocuklar, yüce bir kuvvete dua et¬meyi kolaylıkla kabul etmektedirler. Çocuğun Allah'a inanma isteği pek tabii olup, bu istek onun içten gelen bir ihtiyacını karşılamakta ve inanma isteği adeta çocuğun iradesi dışında oluşup gelişmekte¬dir. Aslında her çocuk, kendiliğinden gelen bir duygu ve güvenme, bağlanma ve sığınma eğilimi göstermektedir. Esasen çocuk, ailesin¬de otorite, korunma, bağlanma, güvenme, sığınma, dayanma ve emniyetin ne olduğunu öğrenmektedir; ve o bunları yaşı ilerledik¬çe, hayat tecrübeleri çoğaldıkça, her geçen gün ölümün ve hayatın mânâsını öğrendikçe, daha iyi anlayacaktır. (Yavuzer, 1983:154)
Bütün bu ifadeler, çocukların eksikliklerini, zayıflıklarını hisset¬tiklerini, bunun farkına vardıklarını ve neticede her şeyi yaratan Al¬lah'a inanma ve güvenme ihtiyacını duyduklarını göstermektedir.
Çocuk, Allah'a inanmakla kendini güçlenmiş ve O'na yakınlaş¬mış hissetmektedir. Allah'ın, kendisini her zaman koruyacağına ve suçlarını affedeceğine inanmak çocuğa büyük bir rahatlık ve huzur vermektedir. Böylece çocuk, hayatı iyi, güzel ve yaşamaya değer bulmakta ve o nispette yaşama gücü artmaktadır.
Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak, sonsuz bir dayan¬ma gücü demektir. Sonsuz kudret sahibi bir varlığa inanan, olayla¬rın O'nun iradesi ve yaratmasıyla meydana geldiği inancında olan bir kimse, içinde büyük bir ümit ve dayanma gücü bulacaktır. iman gücü sayesinde ümitsizliğe düşmeyerek, kurtuluş çareleri ara¬yacaktır. İmanın sağlayacağı moral gücü ile her durumda dengeli, başarılı ve ümitli olmanın iç huzurunu duyacaktır. (Ayhan, 1981: 63)
Yaşayan her insanın tarih, millet, ahlâk, din ve diğer moral de¬ğerlerin ne anlama geldiğini anlamak için bu değerlere sahip olan kişilerle dostluk kurması yeterlidir. Onların gönül zenginliğinin, şefkat ve merhametinin, iyi niyetinin, sevgi ve saygısının, bu konu¬da çok şey anlattığını görecektir. Zaten bütün dünyada yeniden maneviyata dönüş de bunun için başlamıştır.
1 Çocuğunuza sevgi, ilgi ve şefkatin yoğun bir şekilde yaşandı¬ğı bir aile ortamı hazırlayın.
2 Davranışlarınızla ve yaşantılarınızla dinin ve maneviyatın gü¬zelliklerini sergileyin, çocuklarınıza örnek olun.
3 Allah'ı, Kur'an'ı, Peygamberimizi, iyi seçilmiş hikâye ve ma¬sallarla tanıtın.
4 Din büyüklerinin başarı öykülerini okutun.
5 Konunun uzmanı olan kişilerin yardım ve tavsiyelerini alın.
6 Çocuğun problemlerini çözmek ve onun dünyasına girmek için onunla arkadaş olmayı unutmayın.
7 Görüşlerini, fikirlerini onu kırmadan dinleyin. Kendi öneri¬lerinizi de örneklerle ve özendirerek anlatın.
8 Çocuğun davranış bozukluğu ve maneviyattan kaçışı varsa, mutlaka bir psikologa veya bir eğitimciye götürün. Onların tavsiyelerini alın.
9 Çocuğun ilgi duyduğu, hoşlandığı şeyleri iyi tespit ederek, onları eğitiminde kullanın.
10 Birlikte tartışmalara, sohbetlere, gezilere ve ilginç yerlere gidin.
11 Çocuğun dinlediklerine değil, gördüklerine inanacağını ve ilgi duyacağını unutmayın.
12 Çocuğa zorla ibadet yaptırmayın.
13 Çocuğunuzun Allah, ahiret, ölüm gibi size yönelttiği soruları fırsat bilerek, ona Allah'ın büyüklüğünü, sevecenliğini, cen¬netin güzelliklerini, ibadetlerin huzurunu ve Kur'an okuma¬nın sevabını anlatın. Çocuğun bu şekilde ilgi ve isteği uyanır.
14 Çocuklarınıza anlattığınız hikâye ve kahramanları, adaletli, dürüst ve Allah'ın çok sevdiği Müslüman kahramanlardan seçin. Bu şekilde çocuk, o kahramanla kendi hayatını özdeş¬leştirmeye başlar.
15 ibadetlerin nasıl yapıldığını tarif edin, kısa sûreler, dualar ez¬berletin ve öğrenmede başarılı olunca da onları ödüllendirin.
16 Çocuklarınıza, Allah'ın insanı her an gözlediğini, suçlarını ve sevaplarını da meleklerin yazdığını anlatın. Çocuk, kendi ba¬şına kaldığı zaman da kendi kendini kontrol etmeyi öğrensin.
17 Çocuklarınızı, olumsuz çevreden ve zararlı arkadaştan uzak tutun. Eğer bu konuda titizlik göstermezseniz, sizin vermeye çalıştığınız güzel şeyler bir çırpıda silinip gider.
18 Çocuklarınıza, nurani varlıklar olan melekler hakkında anla¬yabilecekleri ölçüde bilgiler verip, meleklerin insan için ko¬ruyucu, haberci ve "kendilerine özel" birçok vazifeleri oldu¬ğunu, buna da iman etmek gerektiğini bildirin.
19 Her şey fanidir. Baki olan Allah'tır. İşte insanlar O'nun misa¬firhanesi olan şu fani dünyadadırlar, insanların asıl vatanları ahirettir. Müminlerinki cennet, mümin olmayanlarınki ce¬hennemdir. Ahiret inancını, öldükten sonra dirilmeyi çocuğa izah edin.
20 Allah'ın daha mahluklarını yaratmadan evvel ezeli olan ilmi ile olmuş ve olacak her şeyi bilmesi ve bunların Allah katın¬da malum olması anlamına gelen "kader"e iman hususunda da, çocuğunuzu bilgilendirin.
21 Ahlaki faziletlere karşı önce çocuğun duygu ve düşüncelerini güçlendirmek gerekir. Mesela "güçsüze yardım etme duygusunu geliştirmeyi düşünün. Güçsüz kavramından, "fakir, sa¬kat, yaşlı, çocuk, dul, yaralı bir insan, hayvan, bitki...vb." an¬laşılması gerektiğini ifade edin.
22 Dini gün ve geceleri, çocuklarınızla birlikte ihya edin. O ha¬vayı onlar da hissetsin. O geceler vesilesiyle çocuklarınıza hediyeler alın, onları sevindirin. Bu şekilde o özel günlere il¬gileri artsın.
23 Büyüklere saygıyı ve küçüklere sevgiyi öğretin, dost ve ak¬raba ziyaretlerini birlikte yaşayın, zaman zaman kabristana götürün, çocuklarınıza ahiret inancını ve ölüm gerçeğini kavratın.
24 Çocuklarınıza din ve fen ilimlerini birlikte verin. Aklı fen ilimleriyle aydınlanırken, kalbi de din ilimleriyle nurlaşsın. Bu şekilde ne taassuba düşer, ne de inkarcı olur.
25 Çocuklarınıza devamlı "işte eğer yaramazlık ve haylazlık ya¬parsanız, Allah sizleri cehenneme atar" gibi telkinlerde bu¬lunmayın. Bu, çocuğu Allah'tan uzaklaştırır.
26 Kendinizi maneviyat eğitimi konusunda yetiştirin.
27 Din ve maneviyat eğitimindeki en etkili yolun, arkadaş gru¬bu olduğunu unutmayın. Çocuğu en fazla etkileyen, en ya¬kın arkadaşıdır.
SON SÖZ
insanda dürüstlük; kişilik ve gönül zenginliği, manevî ve kültü¬rel değerlerin kazandırılması ile oluşur.
BİR HİKÂYE ")
Fakir bir köylü, çocuklarına rızık aramak için yola koyulur. Günlerce do¬laşır ama iş bulamaz. Karnı da öyle acıkır ki, artık yürüyecek takati kalmaz.
Yolda giderken yanından hızla bir atlı geçer. Atlının çantasından "pat" diye bir torba düşer. Işıl ışıl altınlar etrafa dağılır. Kendisi, ço¬cukları aç olan köylü, altınları karşısında bulunca ne yapacağını şa¬şırır. Derhal kararını verir. Altınları toplar ve atlının ardından koşma¬ya başlar.
Bir taraftan:
"Hey," diye bağırmaktadır.
Bir müddet gider, atlı düşen torbayı fark edince döner ki, yolda kar¬şılaştığı adam, elinde altın torbasıyla arkasından kan ter içinde ken¬disine yetişmek için koşuyor.
"Altınlarını düşürdün kardeş, al altınlarını," der köylü.
Atlı, bu manzara karşısında çok şaşırır.
"Niçin altınları alıp, şu ormanlığa doğru koşmadın da, bana getir¬din?"
"Onlar benim değil. Benim olmayan bir şeyi almam. Çünkü Allah başkasının malını haram kılmıştır."
"Kimse görmedi ki aldığını?"
"Allah gördü ya! O her şeyi gören ve bilendir."
"Peki siz kimsiniz?"
"Ben fakir bir köylüyüm."
"Fakir olduğun halde yine de bu altınları almadın ha! Sen bana lâ¬zımsın. Seni kendime danışman olarak alıyorum. Sen bana, aileme ve çevremdeki insanlara ahlâk dersi vermelisin, insanlar ahlâkını kaybedince onları hiç kimse durduramıyor."
Fakir köylü, kendisine güzel bir gelecek teklif eden atlıya döner:
"Ya siz kimsiniz?" diye sorar.
Atlı ise:
"Ben buranın hükümdarıyım," diye cevap verir.
Köylü başını yere eğer. Bu küçük iyiliğin karşılığında Allah'ın lütfunu düşünerek şükreder.