- Aile içi şiddet cinayete dönüşüyor

Adsense kodları


Aile içi şiddet cinayete dönüşüyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 5 May 2012, 02:39 pm GMT +0200
AİLE İÇİ ŞİDDET CİNAYETE DÖNÜŞÜYOR

Eylül 2011 72.SAYI

Ailesi karar vermiş Ceylan’ın. Ölmesi gerekiyormuş çünkü kocasından ayrılmak istemiş. Neden diye sordular mı bilmiyoruz. Ya da “Yavrum derdiniz nedir, gelin bir hal çaresi bulalım” dediler mi acaba? Anlamaya çalıştılar mı, dinlediler mi hiç Ceylan’ı? Belki de barışacaktı kocasıyla birkaç saat sonra… Bildiğimiz annesi, babası ve kardeşi birlikte hazırlamışlar gencecik bir kadının ölümünü. Gazeteler yazdı, ötesini anlatmaya yürek el vermiyor. Ceylan ne ilk ne son…

Artık o kadar çok duyar hale geldik ki bu türden haberleri. Bazıları işin kolayına kaçıp “Aman canım, medyanın abartması, eskiden olmuyor muydu sanki? Şimdi çok yazılıp çiziliyor da ondan çok fazlaymış gibi geliyor bize” diyebilir. Ne önemi var az ya da çok oluşunun. Önemli olan bir adamın nasıl olup da karısını kafası kızınca günlerce öldüresiye dövüp bir otobüs durağına bırakacak kadar vahşileşebildiği? Bir insan Allah’ın emaneti olarak hayatına aldığı eşine nasıl bu kadar zulmedebilir? Evlenirken canını, namusunu nikahlandığı eşinin koruyacağını düşünen bir kadın, eşinden emin olamadıkça aileler nasıl ayakta durabilir?

EVLERİMİZ YANGIN YERİ…


Bir baba gözünden sakındığı, bir gülüşüyle kendisine dünyaları bağışlayan, kimbilir ne emeklerle, zorluklarla büyüttüğü kızına nasıl olur da “El alem”in dedikodularına inanıp anlayıp, dinlemeden kıyabilir? Bir eş yıllarını beraber geçirdiği, aynı yastığa baş koyduğu, birlikte gülüp ağladığı, aşkı uğruna kimbilir ne zorluklara katlandığı karısına nasıl olur da el kaldırır? Bir adam nasıl olur da evlatlarının annesinden canını alacak kadar nefret eder, katili olur? Telli duvaklı gelin aldığında saçının tek telini dünyalardan sakındığı karısının hayatına kastetmesini haklı gösterecek ne olabilir? Kasten adam öldürmenin bedeli ebedi olarak cehennem azabıyken belki de sudan bir sebeple helalinin canına kıymak nasıl bu kadar kolay olabiliyor?
Son günlerde pek çoğumuz sıkça düşünüyoruz tüm bu soruların cevabını. Kimimiz “evlerden ırak” deyip yakınımızda, yöremizde böyle şeyler olmadığı için şükrediyoruz. Bazılarımızın çoktan başından geçti böylesi acı tecrübeler… Hatırlamak bile istemiyoruz. Ya da evladımızın başında böyle bir imtihan, elimiz kolumuz bağlı, “Nedir bu derdin devası?” diye gözyaşı döküyoruz. Aile içi şiddetin bir adım ötesi olan cinayetler ise aileleri geri dönülmez biçimde parçalıyor. Bir anlık öfkesine kapılan erkek hapishane, kendini savunamayarak hayat arkadaşının kurbanı olan kadın mezara ve çocuklar da çoğu zaman Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderiliyor.

Oysa merhametin menbaı olan Rabbimiz, değil cana kastetmek, kalp kırmayı bile kullarına men etmişken karı-koca arasındaki kavgalar kolaylıkla çözümlenebilecekken bir anda cinayetle son bulabiliyor. Bu yüzden  “Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi olarak kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır” (Nisa, 93) buyurulan ayet-i kerimeyi sıkça tekrarlamak ve hatırlatmakta fayda var. 

HANİ ALLAH’IN EMANETİYDİK?

Evliliği huzur dolu bir sığınak olmaktan çıkarıp savaş alanına dönüştüren çoğu zaman kadın ve erkeği kuşatan benlik duygusu. Erkekler eşlerini ve çocuklarını mülkleri gibi gördüklerinden onların hayatları hakkında da tek karar merci olduklarını düşünürler. Oysa kadın ve erkek aile çatısı altında birbirlerinin emanetidir ve tabi çocuklar da Allah’ın anne babalarına verdiği birer emanet. Sosyolog Nazlı Özburun, “Önce kendimiz ve sahip olduğumuz her şeyi bir emanet, dünyadaki varlığımızı da bir misafir olarak algılasak zaten her şey çok farklı olur. Kavgalar ve kızgınlıklar daha büyümeden bir çözüme ulaşır. Oysa bugünün insanları gerçeklerle değil zanlar ve vehimlerle kendi kendilerini dolduruşa getiriyorlar” diyerek aile içi problemlerin şiddet boyutuna ulaşmasının temel sebebine dikkat çekiyor.

“Boşanmalar ne yazık ki bir savaşa dönüştürülüyor. Zaten birbirine girmiş taraflar yakınlarının da kışkırtmasıyla eski eşlerine karşı nefretle doluyorlar ve sonra da bu şiddete dönüşüyor” diyen Özburun, bu cinayetlerin arka planına dair de şu önemli tespitte bulunuyor: “Erkek boşanmayla birlikte kadın üzerindeki iktidarını kaybettiğini düşünmeye başlıyor. Sonrasında da kendisine acı veren bu durumdan kurtulmak için eski eşini imha ediyor diyebiliriz. Kadının kendine ait bir yaşama alanı olduğunu kabul edemeyen ve kadının kendi adına tercih yapmasına izin vermeyen bir zihniyete sahip olmak da cinnet durumunu kolaylaştırıyor.”

ALLAH KORKUSU OLMAYINCA…

Şefkat-Der Başkan Yardımcısı Ayfer Erel ise “Kadın cinayetlerinin ve bu cinnet halinin sebebi nedir?” diye sorduğumuzda “Genel olarak vicdansızlık, kalbi katılık, utanmazlık denebilir. Allah korkusu, Allah sevgisi olmaması, Peygamberin (s.a.v) sünnetini tanımamak denebilir. Bunlar olmadıktan sonra, diğer her şey bir bahane olur cinayete, şiddete. Ramazan’da iftar yemeğini geç yaptığı için bile öldürülen kadın olmuştur ülkemizde. En ufak bahaneler nice nice feci cinayetlere, ağır şiddet olaylarına neden olmuştur” diye cevap veriyor.

Son zamanlarda bu tür şiddet olaylarının artıp artmadığını tartışmak yerine bir seferberlik başladığına dikkat çeken Erel, “Burada asıl önemli olan, kadın cinayetleri, kadına şiddet olaylarının sayısının artıp artmadığı değildir. Bir kişinin dahi öldürülmesinin, büyük bir facia olduğunun bilinmesi gerekir. Bırakın öldürülmesini, bir insana, bir kadına tokat atılması, kötü sözler söylenmesi, kalbinin kırılması, incitilmesi, üzülmesi çok kötü bir şeydir. Sayı üzerinde yoğunlaşmak, daha önce katledilmiş ve şiddet görmüş kadınlara karşı da bir haksızlıktır. Cinayet kainatın en feci kötülüklerinin başında gelmektedir. Ortada büyük bir facia vardır ve bu facianın önüne, en acil şekilde geçmek için, devlet millet seferberliği başlatılmalıdır” diye konuşuyor. Belki de hikayeye en baştan başlamak çocuklarımızı yetiştirirken, onları evliliğe hazırlarken ailenin ne demek olduğunu, aile fertlerinin birbirlerine karşı sorumluluklarını “emanet” bilinciyle anlatmak gerekiyor.

EVLİLİK ÖNCESİ ŞİDDET EĞİLİMİ OLANA DESTEK VERİLMELİ
Nazlı Özburun (Sosyolog)


Sosyolog Nazlı Özburun erkek çocuklarını iktidarın güç uygulamakta olduğu bilincini vererek büyüttüğümüze dikkat çekiyor ve bualt yapının da kadın karşısında bir güç gösterisine dönüştüğünü belirtiyor. “Kadının insan olduğunu öğretmediğimiz erkek çocuklarımız sonrasında onları bir güç kullanma alanına dönüştürüyor” diyen Özburun sözlerine şöyle devam ediyor: “Genellersek eğer; kendisini çaresiz hissedenler, kaba kuvvetten başka bir iletişim kurma yolları öğrenmemiş olanlar, narsist yapıda olanlar, dürtüleri ve öfkelerini kontrol edemeyenler daha fazla şiddet eğilimli olabilirler.

Bu sorunun önüne geçmek sanıldığı kadar kolay değil aslında. Öncelikle eğitimin ilk aşamalarından başlayarak kadın ve erkek farklılıklarına yapılan vurgu kadar kadının da erkeğin de önce insan olduğunu ve ölümlü olduğunu vurgulayan bir perspektifin kazandırılmasının yolları açılmalı. Sonrasında aşama aşama ihtiyaçlara göre şekillenen bir plan yapılabilir. Acil tedbirler olarak evlilik öncesinde şiddet eğilimi olan tarafların bir destek alması sağlanabilir. Diğer tarafın da şiddeti aktive eden davranışlarını değiştirmesine yönelik bir eğitim uygulanabilir. Adli tedbirleri de ayrıca çok önemsiyorum. Adli tedbirlerle vazifeli insanların da profesyonel bir eğitimden geçirilmesi çok önemli ve insanların bu tedbirler konusunda daha fazla bilinçlendirilmeleri gerekiyor.”

ŞİDDETE BAHANE ARAYANA SEBEP ÇOK
Ayfer Erel (Şefkat-Der Başkan Yardımcısı)


Bu toplum genel olarak, çok uzun zamandır eşini zaten Allah’ın bir emaneti olarak görmemiştir ki, şimdilerde bunu yitirmiş olsun! Erkeklerin eşleri yada eski eşlerine şiddet uygulamasının sebepleri genel başlık altında birkaç kelime ile özetlenebilir ama genel başlık altındaki nedenlerin alt yapısında oluşan yüzlerce neden ortaya çıkar. Allah’tan korkmayan, utanmayan, vicdanı katılaşmış insanlardan her zaman şiddet beklenir, bunun harici diğer sebepler şiddet için geçerliliği olmayan bahaneler olur. Şiddetin hiçbir gerekçesi olamaz. Her  sosyal statüde, her seviyede eğitim durumunda olan, her çeşit  meslek sahibi olan erkekte eşine şiddet uygulayabilir. Allah korkusu, utanması, vicdan  olmadıktan sonra, şiddetin bahanesi olmasa bile, şiddete bahane arayanlara yüzlerce bahane çıkar.

Daha küçücük yaşlarda erkek çocuklarına “Haydi şuna bir tokat at,” diyen aileler çoktur ülkemizde. Bebek yaşta oyuncak silahlar hediye ediliyor çocuklara. Hele hele bilgisayardaki nice zararlı oyun programlarının mevcudiyeti, şiddetin bu şekliyle devam etmesinde etkili olabilecek önemli nedenlerdendir. Televizyon dizilerindeki, kavgacı, vuran kıran, maço vb başroldeki erkek tipi çocukların ve gençlerin şiddete eğilim göstermesinde etkilidir.

Bu ülkede siyasilerin birbirine söylediği sözel şiddet, siyasilerin arkasından giden kitleleri de etkilemektedir. Başkalarına şiddet gösterenler, eşlerine-çocuklarına zaten şiddet gösterir.

Adli idari tedbirlerle cinayetlerin yüzde yüz önüne geçmek çok zordur. Belki çok ciddi adli idari tedbirlerle cinayetlerin önüne tamamen geçilebilir. Bununla ilgili çok önemli düşüncelerimiz var ama bu idari adli tedbirleri her an devam ettirebilmek ve çok ani durumlarda devreye sokabilmek yerine göre zor olacaktır ve kadınların cinayete kurban gitme riski her zaman olacaktır. Bunun köklü olarak önlenebilmesi için çok acil yapılması gereken adli idari tedbirlerin yanında, istisnasız her bir insanla, daha anne karnından doğumu olmadan ilgilenmeye başlamak gerek. Elbette ki, Allah korkusu Allah Sevgisi olan Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnetine tabi olan, peygamberleri örnek alan nesiller olması gerekir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET CAHİLİYE DÖNEMİ ADETLERİNDENDİR
HÜSEYİN OKUR  (İLAHİYATÇI- YAZAR)


Kadına karşı işlenen şiddetin en uç tezahürlerinden biri de, töre ve namus adına işlenen cinayetler. Halbuki dinimiz savunma ve hukuki gereklilikler dışında cana kıymayı kesinlikle yasaklamıştır. İnanan bir mümin hanımını dövmez; kendisinden şefkat bekleyen eşine, kızına, kız kardeşine şiddet uygulamaz, cinayet işlemez. Şiddet uygulayanlar, hem dünyada hem de ahirette büyük bir şiddetle ve azapla karşılanacaklardır. Bu günlerde yaşanan bu türden şiddet ve cinayet hadiseleri, İslam öncesi cahiliye insanının yapageldiklerinden başkası değildir. Bakınız Hz. Ömer’in (r.a) şu sözleri de meseleyi tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır: “Biz Cahiliye döneminde kadınları bir şey yerine koymazdık. İslam gelip de Allah onlar (la iyi ilişkiler kurmamız konusunda bizi) uyarınca, onların da bizim üzerimizde hakları olduğunu anladık..”

Bugün bazı ağızlardan, “İslam’da kadın dövme vardır” gibi söylemler dine yapılan iftiradır. Kur’an’da bahsi geçen emir ise, tedip yahut uyarı amaçlı sadece dürtmek nevinden olan bir vurmadır. Bunu daha iyi anlamak için Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın (r.a) şu sözlerine kulak verelim: “Biz Peygamber (a.s) zamanında hakkımızda bir vahiy inmesinden korktuğumuz için kadınlara söz söylemekten, haklarını çiğnemekten ve onlara sert davranmaktan sakınırdık. Ne zaman ki, Peygamber (a.s) vefat etti, biz de artık onlara karşı çok (kırıcı ve yıkıcı) sözler söyler olduk ve onlar hakkında kusurumuz arttı.”

Rasululah (s.a.v) “Sizin en hayırlınız, eşlerine karşı en iyi davrananlarınızdır. İçinizde eşlerine karşı en iyi davrananız da benim” (İbn Mace) buyurarak hem kendisinin bu hususta ne kadar dikkatli olduğunu göstermiş hem de ümmetinin kendisini örnek almasını istemiştir. Aynı şekilde Allah Rasulü’nün insanlığa son seslenişi ve vasiyeti olarak irat ettiği Veda Hutbesi’nde de kadınlara yönelik davranışlar konusunda ashabını şöyle uyarmıştır: “Ey İnsanlar! Kadınlara en güzel şekilde davranın; zira onlar sizin himaye ve korumanız altına girmiş kimselerdir. Sizler onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız… Kadın (hak)lar(ına riayet) konusunda Allah’tan korkun. Ve onlara karşı en güzel tarzda muamele edin!..”

Son olarak Efendimiz’in şu hadisi aklımızdan hiç çıkmamalıdır: “Allahım! Ben şu iki zayıfın hakkının çiğnenmesinden cidden sakındırırım: Yetim ve kadın.”

Hilal ARSLAN