saniyenur
Mon 21 May 2012, 05:14 pm GMT +0200
Adalet Ve Eşitlik
Bu, Muhammed'ın lider olarak bir başka yüce niteliğidir. Peygamber herkese dürüst davramlmasını arzu etmiş ve insanlar arasında ayırım gözetilmesinden nefret etmistir. Medine'de ilk mescit İnşa edilirken sa-habeleriyle beraber sıradan bir işçi gibi çalıştı ve onların kollektif çalışmalarından uzak durmayı asla arzu etmedi.
Ahzab Savaşı sırasında, sahabeleriyle beraber hendek kazma işinde herkes kadar çalıştı ve omuzları üzerinde toprak dolu kapları taşıdı. Selmanı Farisî; hendekte kazmayla çalışırken bir kaya parçasını çıkarmakta güçlük çektiğini söylemiştir. Peygamber onu bu halde görmüş ve yardıma gelmiş. Sel-man'ın elinden kazmayı almış ve kazmayı öyle bir vurmuş ki, kaya parçalanmış. (İbn İs-hak sf. 452).
Rasulullah daima insanlara keskin bir adalet anlayışıyla muamele etti. Herkese dürüst davrandı. Mekke'de kişisel ilişkilerinde ve Medine'de devlet başkanı olarak yaptıklarında insanlar arasında asla ayırım gözetmedi. Abdullah b. Sehl, yahudilerin ürünlerinden tahakkuk eden vergileri toplamak üzere Hayber'e gönderildi. Yeğeni Muhise tarafından, Öldürülmüş olarak cesedi bulundu. Muhise, Peygamber'a kısas yapması için başvurdu. Peygamber : "Onun yahu-diler tarafından öldürüldüğüne yemin edebilir misin?" diye sordu. Muhise cinayeti kendisinin görmediğini söyledi. Hz. Peygamber yahudilere de cinayeti yemin ederek, reddedip reddedemeyeceklerinin sorulması gerektiğini söyledi. Muhise: *'Onların yeminine nasıl güvenebiliriz ki? Onlar yalan yere yüzlerce kere yemin edeceklerdir." dedi. Hay-ber'de yaşayan yahudilerden başka hiçbir kimse yoktu. Abdullah'ı yahudilerin öldürmüş olduğu kuvvetle muhtemeldi. Fakat görgü tanığı olmadığı İçin Muhammed yahudilerden hiçbir şey talep etmedi ve kefaretini (yani kan parasını) devlet hazinesinden ödedi.
Tarık Muharbî'nin rivayet ettiğine göre, Rasulullah @ Medine'deki mescidinde bir kısım insana hutbe veriyordu. Bu sırada onları gören Ensar'dan birisi ayağa kalkarak: "Ey Allah'ın Rasulü! Bu insanlar Benî Salebe kabilesîndendir. Onların dedeleri bizim ailemizden bir kişiyi öldürdü. Şimdi senden buna karşılık onlardan birini öldürmeni talep ediyoruz." dedi. Peygamber: "Babanın işlediği cinayetin intikamı oğuldan alınmaz." diye cevap verdi. Muhammed bu davranışıyla kendinden daha dürüst, daha âdil bir kimsenin olamayacağını ispatladı. Kendi menfaatine ya da kendine en yakın ve sevgili olanların menfaatine aykırı olsa da adaleti yerine getirmekten geri durmadı. Dost ya da düşman tarafından getirilen her davada adaletle hüküm verdi. Ne zengini, ne de fakiri kayırdı, fakat davalarını eşitlik ve adalet üzere gördü (4: 135). Düşmanlarının davalarında bile tam bir adalet ve dürüstlükle karar verdi. Düşmanları, ondan sadece adalet bulacaklarım bildiklerinden dolayı, korkmaksızın ya da tereddüt göstermeksizin aralarındaki anlaşmazlıkları onun önüne getirdiler (5: 9).
Rasulullah herkese aynı şekilde davrandı ve hiç kimse için ayırım gözetmedi, hatta kendisi için bile. Eğer hataen birisine zarar vermiş olsa, hemen zararı en uygun şekilde tazmin ederdi. Bedir Savaşı gününde, Muhammed elinde bir okla sahabelerin saflarını düzenliyordu. Saf dışında duran Sevâd b. Gaziyye'nİn yanma geldi, "Safda dur ey Sevâd" diyerek elindeki okla karnına dürttü. Sevâd: "Ya Rasulullah, beni yaraladın." diye bağırdı ve 'Allah seni hak ve adalet üzere gönderdi, öyleyse benim de aynı şekilde mukabele etmeme izin ver." dedi. Rasulullah karnını açtı ve "Hakkını al" dedi. Sevâd, onu kucakladı ve kaF-nını öptü. Neden böyle yaptığı sorulduğunda: "Ey Allah'ın Rasulü, bizim neyle karşılaşacağımızı biliyorsun. Belki savaşın sonunda sağ kalamam ve bu benim seninle son defa beraber bulunuşum olabilir. Sizin teninize dokunmak istedim." Peygamber ona hayır duada bulundu. (İbnİ İshak, sf. 300).