- 8.Remiz üçüncüsü

Adsense kodları


8.Remiz üçüncüsü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Esila
Fri 4 February 2011, 12:00 pm GMT +0200
Üçüncüsü: Malûmdur ki, bazan gayet küçük bir emare, bazı şerait dahilinde gayet kuvvetli bir delil hükmüne geçer, yakîn derecesinde kanaat verir. Bana böyle kanaat veren çok misallerinden yalnız sabık beyan ettiğim birtek misal bana kâfi geliyor. Şöyle ki:

Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkrasıyla Risale-i Nur’u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslarıyla ve hizmetiyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryanîce isimleri tâdâd ederek münâcât eder. Otuz iki veya otuz üç adet isimlerde iki defa بَعْدَهَا kelimesini tekrar eder. Biri, yirmi yedincide وذَيْمُوخٍ بَعْدَهَا diğeri, otuz birde وَبَازُوخٍ بَعْدَهَا der.

İşte Risale-i Nur’un Sözleri otuz üç ve bir cihette otuz iki ve Mektubat namındaki  .
risalelerin dahi bir cihette otuz iki ve bir cihette otuz üç olup bu münâcâtla mutabık olması ve yalnız risale şeklinde iki adet zeyilleri bulunması ve o zeyillerin birisi Yirmi Yedinci Sözün ehemmiyetli zeyli ve diğeri Otuz Birinci Sözün kıymettar zeyli olması ve o iki zeyl risalesinin müstakil mertebe ve numaraları bulunmaması ve بَعْدَهَا kelimesi dahi aynı yerde, aynı mânâda tevafuk etmesi bana iki kere iki dört eder derecesinde kanaat veriyor ki, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) tebeî bir mânâ ile ve işârî bir mefhumla Risale-i Nur’a, hattâ zeyillerine bakmak için öyle yapmış. Daha çok karineler ve birer Söze işaret eden münasebetler var. Fakat gizli ve ince olduklarından zikredilmedi.HAŞİYE-1

لاَيَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ   وَاللهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ   اَسْتَغْفِرُ اللهَ مِنْ خَطَاۤئِى وَخَطِيئَاتِى وَمِنْ سَهْوِى وَغَلَطَاتِى وَالْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِيمَانِ وَالْقُرْاٰنِ بِعَدَدِ حاَصِلِ ضَرْبِ حُرُوفِ رَسَاۤئِلِ النُّورِ الْمَقْرُوئَةِ وَالْمَكْتُوبَةِ وَالْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَاۤءِ فِى عَاشِرَاتِ دَقَاۤئِقِ حَيَاتِى فِى الدُّنْيَا وَالْبَرْزَخِ وَاْلاٰخِرَةِ   اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ بِعَدَدِهَا وَارْحَمْنَا وَارْحَمْ طَلَبَةَ رَسَاۤئِلِ النُّورِ بِعَدَدِهَا اٰمِينَ وَالْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ 1

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 2




--------------------------------------------------------------------------------


Haşiye-1
 Meselâ, yirmi sekizinci mertebede وَبِسُورَةِ التَّهْمِيزِ kelimesiyle Yirmi Sekizinci Sözün âhiri olan Cehennem meselesinin çok kuvvetli bir burhanına işaret edip baştaki Cennet meselesinin yalnız iki üç sual ve cevaba dair bahsi ise, başka yerde işaret ettiğinden münasebet gizlenmiş. Hem meselâ, ikinci mertebede يٰسۤ kelimesiyle, hem İkinci Söze, hem İkinci Mektuba, hem İkinci Lem’aya, hem İkinci Şuâya baktığından münasebet genişlendiğinden gizlenmiş. Hem meselâ كۤهٰيٰعۤصۤ yani, كَافْ ve هَا ve يَا ve عَيْن ve صٰادْ beşinci mertebede bulunması, hem Beşinci Söze, hem Beşinci Mektuba, hem Beşinci Lem’aya ve Dördüncü Şuâ olan Âyet-i Hasbiye Risalesine, hem Üçüncü Şuâ olan Münâcâta baktığı cihetle münasebet genişlenmiş, gizlenmiş. Buna başkaları kıyas edilsin.

Dipnot-1
 Gaybı ALLAH’tan başka kimse bilmez. Doğrusunu ALLAH bilir. Hatâ ve günahlarımdan, yanılgı ve yanlışlıklarımdan dolayı ALLAH’tan mağfiret diliyorum. Risale-i Nur’un okunan, yazılan ve havada temessül eden harflerinin dünyada, berzahta ve âhiretteki hayatımın dakikalarının âşireleriyle çıkan netice kadar, iman ve Kur’ân nimetinden dolayı ALLAH’a hamd olsun. ALLAH’ım Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâma, onun âl ve ashabına da o kadar salât ve selam et. Bize ve Nur talebelerine de o kadar rahmet eyle. Âmin. Hamd Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’a mahsustur.

Dipnot-2
 “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.” Bakara Sûresi, 2:32.



--------------------------------------------------------------------------------

Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)] Münâcât: dua, ALLAH’a yalvarış; Şuâlarda yer alan Üçüncü Şuâ
burhan: kuvvetli delil, kanıt haşiye: dipnot, açıklayıcı not
işârî: işaret edilen kanaat vermek: inandırmak
karine: delil, ipucu lem’a: parıltı
mefhum: bir sözden çıkarılan mânâ mutabık: uygun
risale: kitapçık, mektup tebeî: dolaylı
tevafuk: denk gelme, uygunluk zeyil: ilâve, ek
zikredilme: anılma, söylenme Âyet-i Hasbiye Risalesi: Âl-i İmrân Sûresinin 173. âyeti olan “ALLAH bize yeter; O ne güzel vekildir” mânâsındaki âyetinin bazı inceliklerinin anlatıldığı risale; Dördüncü Şuâ
âhir: son şuâ: ışık kaynağından çıkan ışık teli; ışın