Esila
Fri 4 February 2011, 12:31 pm GMT +0200
Hem sair işârâtın karinesiyle, hem Mektubat’tan sonra Lem’alar’a, başka bir tarz-ı ibare ile îma ederek Lem’alar’ın en parlağının telifi dehşetli bir zamanda ve hapis ve idamdan kurtulmak ve emniyet ve selâmet bulmak için mânâ-yı mecazî ve mefhum-u işârî ile Hazret-i Ali (r.a.) kendi lisanını büyük tehlikelerde bulunan müellifin hesabına istimal ederek وَبِاْلاٰيَتِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَ جَتْ 1yani, “Yâ Rab, beni kurtar, emân ve emniyet ver” diye dua etmesiyle, tam tamına Eskişehir Hapishanesinde idam ve uzun hapis tehlikesi içinde telif edilen Yirmi Dokuzuncu Lem’anın ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, zimnî ve işârî delâlet ettiğinden diyebiliriz ki, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) dahi bundan, ona işaret eder.
Hem Otuzuncu Lem’a namında ve altı nükte olan risale-i esmâya bakarak بِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى deyip sair işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem’aya takip karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lâfzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mânâ-yı mecazî cihetinde Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) lisanıyla kendine dua olan
وَبِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ 2 yani “İsm-i Âzam olan o esmâ risalesinin bereketiyle beni teşettütten, perişaniyetten hıfz eyle yâ Rabbi” meâli, tam tamına o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, mecazî delâlet ve İmam-ı Ali’nin (r.a.) ise gaybî işaret eder diyebiliriz.
Hem madem Celcelûtiye’nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor.
Dipnot-1
Ey Mevlâm! Âyetü’l-Kübrâ hürmetine, beni tüm sıkıntılardan kurtar.
Dipnot-2
Güzel isimlerin ile beni sıkıntı ve perişaniyetten koru.
Celcelûtiye: (bk. bilgiler) Eskişehir Hapishanesi: (bk. bilgiler – Eskişehir)
Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)] bereket: bolluk
cihet: şekil, yön delâlet: delil olma, işaret etme
eman: emniyet, korkusuzluk emniyet: asayiş, güven
esmâ: isimler; Allah’ın isimleri esmâ risalesi: Allah’ın altı isminde bulunan bazı ince mânâları anlatan risale; Otuzuncu Lem’a
gaybî: bilinmeyen hıfz eyle: koru
istimâl etmek: kullanmak işârât: işaretler, belirtiler
karine: delil, ipucu kelâm-ı mecazî: gerçek anlamında kullanılmayıp, aralarındaki ilgi, bağ ve benzerlikten dolayı başka anlamda kullanılan söz
kelâm-ı zımnî ve işârî: gizli bir anlama işaret eden kelime lem’a: parıltı
lisan: dil lâfz: ifade, söz
mefhum-u işârî: işaret ile bildirilen anlam meâl: açıklama, anlam
mânâ-yı mecazî: asıl anlam dışında kast edilen diğer bir anlam müellif: telif eden, yazan
namında: adında nükte: ince ve derin anlamlı söz
risale: mektup, kitapçık risale-i esmâ: Allah’ın altı isminde bulunan bazı ince mânâları anlatan risale; Otuzuncu Lem’a
sair: diğer, başka selâmet: esenlik, güven
tahammül: dayanma, katlanma tarz-ı ibare: açıklama şekli, ifade tarzı
telif: yazma, kaleme alma tevafuk: denk gelme, uygunluk
teşettüt: dağınıklık teşettüt-ü hâl: dağınıklık, perişanlık
umûr-u istikbâliye: gelecekteki bilinmeyen işler vahiy: Cenâb-ı Hak tarafından peygambere bildirilen emirler ve bilgiler
yâ Rabbi: ey herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden ve idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ım İsm-i Âzam: Cenâb-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış
Hem Otuzuncu Lem’a namında ve altı nükte olan risale-i esmâya bakarak بِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى deyip sair işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem’aya takip karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lâfzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mânâ-yı mecazî cihetinde Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) lisanıyla kendine dua olan
وَبِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ 2 yani “İsm-i Âzam olan o esmâ risalesinin bereketiyle beni teşettütten, perişaniyetten hıfz eyle yâ Rabbi” meâli, tam tamına o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm, mecazî delâlet ve İmam-ı Ali’nin (r.a.) ise gaybî işaret eder diyebiliriz.
Hem madem Celcelûtiye’nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor.
Dipnot-1
Ey Mevlâm! Âyetü’l-Kübrâ hürmetine, beni tüm sıkıntılardan kurtar.
Dipnot-2
Güzel isimlerin ile beni sıkıntı ve perişaniyetten koru.
Celcelûtiye: (bk. bilgiler) Eskişehir Hapishanesi: (bk. bilgiler – Eskişehir)
Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)] bereket: bolluk
cihet: şekil, yön delâlet: delil olma, işaret etme
eman: emniyet, korkusuzluk emniyet: asayiş, güven
esmâ: isimler; Allah’ın isimleri esmâ risalesi: Allah’ın altı isminde bulunan bazı ince mânâları anlatan risale; Otuzuncu Lem’a
gaybî: bilinmeyen hıfz eyle: koru
istimâl etmek: kullanmak işârât: işaretler, belirtiler
karine: delil, ipucu kelâm-ı mecazî: gerçek anlamında kullanılmayıp, aralarındaki ilgi, bağ ve benzerlikten dolayı başka anlamda kullanılan söz
kelâm-ı zımnî ve işârî: gizli bir anlama işaret eden kelime lem’a: parıltı
lisan: dil lâfz: ifade, söz
mefhum-u işârî: işaret ile bildirilen anlam meâl: açıklama, anlam
mânâ-yı mecazî: asıl anlam dışında kast edilen diğer bir anlam müellif: telif eden, yazan
namında: adında nükte: ince ve derin anlamlı söz
risale: mektup, kitapçık risale-i esmâ: Allah’ın altı isminde bulunan bazı ince mânâları anlatan risale; Otuzuncu Lem’a
sair: diğer, başka selâmet: esenlik, güven
tahammül: dayanma, katlanma tarz-ı ibare: açıklama şekli, ifade tarzı
telif: yazma, kaleme alma tevafuk: denk gelme, uygunluk
teşettüt: dağınıklık teşettüt-ü hâl: dağınıklık, perişanlık
umûr-u istikbâliye: gelecekteki bilinmeyen işler vahiy: Cenâb-ı Hak tarafından peygambere bildirilen emirler ve bilgiler
yâ Rabbi: ey herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden ve idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ım İsm-i Âzam: Cenâb-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış