Esila
Sat 5 February 2011, 12:06 am GMT +0200
ALTINCI REMİZ
Madem Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.), üstad-ı kudsîsinden aldığı derse binaen, Kur’ân’a taallûk eden gelecek hâdisattan haber veriyor. Ve “Benden sorunuz” diye müteaddit ve doğru haberleri verip bir şah-ı velâyet olduğunu öyle kerametlerle ispat etmiş. Ve madem bu asırda Avrupa dinsizleri ve ehl-i dalâlet münâfıkları, dehşetli bir surette Kur’ân’a hücumu hengâmında Risale-i Nur o seyl-i dalâlete karşı mukavemet edip, Kur’ân’ın tılsımlarını keşfederek hakikatini muhafaza ediyor. Ve madem
اَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا وَبَهْجَةً مَدَى الدَّهرِْ وَاْلاَيَّامِ يَانُورُ جَلْجَلَتْ 2
fıkrasıyla, Yirmi Sekizinci Lem’ada ispat edildiği gibi sarahata yakın bir surette Risale-i Nur’a işaret etmekle beraber, Sûre-i Nur’daki Âyetü’n-Nur’un Risale-i Nur’a işaretine işaret eder. Ve mademاَقِدْ كَوْكَبِى بِاْلاِسْمِ نُورًا mânâ ve cifirce tam tamına Risale-i Nur’a tevafuk ediyor. Elbette diyebiliriz ki, bu fıkranın akabinde
Dipnot-1
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman.” Nasr Sûresi, 110:1.
Dipnot-2
Yâ Rab! Nur isminle ve cemâlinle parlat yıldızımı,
Günler ve asırlar boyunca Sensin buna kàdir olan ey Nur.
Avrupa: (bk. bilgiler) Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]
Nasr risalesi: Nasr Sûresinin bazı sırlarının anlatıldığı, Zülfikar Mecmuasında yer alan, Yirmi Dokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmının Beşinci Remzi Sûre-i Nur: Kur’ân-ı Kerimin 24. sûresi olan Nur Sûresi
akabinde: devamında asır: yüzyıl
beyan: açıklama, izah cifir: harflere verilen sayı kıymetiyle ibarelerden geçmişe veya geleceğe ait işâretler çıkarmak, tarih düşürmek
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler esrar: sırlar, gizli hakikatler
fütuhat-ı İslâmiye: İslâmî fetihler, zaferler hengâm: ân, zaman
hâdisat: hâdiseler, olaylar itikad: inanç
iştirak: katılma i’câz: mu’cizelik özelliği
kahraman-ı İslâm: İslâm kahramanı keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hâl ve fiiller
lem’a: parıltı mukavemet: direnç, dayanıklılık
münâfık: iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse müteaddit: bir çok, çeşitli
namında: adında nazar-ı dikkati celb eden: insanların dikkatlerini üzerine çeken
remiz: işaret risale: mektup; Risale-i Nur’da yer alan bölümlerden her birisi
sarahat: açıklık; bir ifadenin taşıdığı işaret, remiz, telmih, teşbih, îma gibi mânâ tabakalarından en açık olanı seyl-i dalâlet: gürültü ve şiddetle akan inançsızlık, sapkınlık seli
suret: şekil, biçim sûre-i Feth: Kur’ân-ı Kerimin 48. sûresi olan Fetih Sûresi
taallûk eden: ilgilendiren, ait olan tevafuk etmek: denk gelmek, uygun düşmek
tılsım: sır, gizli gerçek vecih: şekil, tarz
Âyetü’n-Nur: Nur Sûresinin 35. âyeti âhir: son
âyet-i Feth risalesi: Fetih Sûresinin bazı âyetlerinin açıklandığı Yedinci Lem’a üstad-ı kudsî: kutsal üstad, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
şah-ı velâyet: veliliğin şahı, başı