- 14. Lema dördüncü sır

Adsense kodları


14. Lema dördüncü sır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Sun 6 February 2011, 10:50 am GMT +0200
DÖRDÜNCÜ SIR

Hadsiz kesret içinde vâhidiyet tecellîsi, hitab-ı demekle herkese kâfi gelmiyor. Fikir dağılıyor. Mecmuundaki vahdet arkasında Zât-ı Ehadiyeti mülâhaza edip (1) demeye, küre-i arz vüs'atinde bir kalb bulunmak lâzım geliyor. Ve bu sırra binaen, cüz'iyatta zâhir bir surette sikke-i ehadiyeti gösterdiği gibi, herbir nevide sikke-i ehadiyeti göstermek ve Zât-ı Ehadi mülâhaza ettirmek için, hâtem-i Rahmâniyet içinde bir sikke-i ehadiyeti gösteriyor. Tâ, külfetsiz, herkes her mertebede    deyip, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese hitap ederek müteveccih olsun.

İşte, Kur'ân-ı Hakîm, bu sırr-ı azîmi ifade içindir ki, kâinatın daire-i âzamında, meselâ semâvat ve arzın hilkatinden bahsettiği vakit, birden, en küçük bir daireden ve en dakik bir cüz'îden bahseder, tâ ki zâhir bir surette hâtem-i ehadiyeti göstersin. Meselâ, hilkat-i semâvat ve arzdan bahsi içinde, hilkat-i insandan ve insanın sesinden ve simasındaki dekaik-i nimet ve hikmetten bahis açar. Tâ ki fikir dağılmasın, kalb boğulmasın, ruh Mâbûdunu doğrudan doğruya bulsun. Meselâ,(2)  âyeti, mezkûr hakikati mucizâne bir surette gösteriyor.

Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedahil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır. Fakat o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır-tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın.

Hem, sikke-i ehadiyete nazarları çevirmek ve kalbleri celb etmek için, o sikke-i ehadiyet üstünde gayet cazibedar bir nakış ve gayet parlak bir nur ve gayet şirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemal ve gayet kuvvetli bir hakikat olan rahmet sikkesini ve Rahîmiyet hâtemini koymuştur. Evet, o rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celb eder, kendine çeker ve ehadiyet sikkesine isal eder ve Zât-ı Ehadiyeyi mülâhaza ettirir ve ondan,    deki hakikî hitaba mazhar eder.

İşte, Bismillâhirrahmânirrahîm, Fâtiha'nın fihristesi ve Kur'ân'ın mücmel bir hülâsası olduğu cihetle, bu mezkûr sırr-ı azîmin ünvanı ve tercümanı olmuş. Bu ünvanı eline alan, rahmetin tabakatında gezebilir. Ve bu tercümanı konuşturan, esrar-ı rahmeti öğrenir ve envâr-ı Rahîmiyeti ve şefkati görür.


1 "Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz." Fâtiha Sûresi, 1:5.

2 "Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir." Rum Sûresi, 30:22.

sümeyra
Fri 8 June 2012, 06:27 am GMT +0200


   2 "Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir." Rum Sûresi, 30:22.


      Kainattan ve onun küçültülmüş hali olan insandan misal verilmesi,gerçekten düşünülmesi gereken bir konu..Rabbim sırlarına vakıf eylesin..Rahimiyyetini idrak edebilmeyi nasib etsin bize de,inşaallah..