- 13.Bölüm

Adsense kodları


13.Bölüm

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Tue 26 July 2011, 09:01 pm GMT +0200
13. BÖLÜM

Tanrı rahmet etsin, esenlikler versin, Peygamber dedi ki: "Gece uzundur, uykunla kısaltma onu; gündüz ışıtır; suçlarınla bulandırma, karartma onu."
Gece, sırlarını söylemek, dileklerini dilemek için uzundur. Halkın zihin bulandırması, dostlarındüşmanların zahmet verişleri yoktur. İnsan yapayalnız kalmıştır; gönül, tesellisini bulmuştur. Ulu Tanrı, yapılan işler, edilen ibâdetler, gösterişten saklı kalsın, korunsun, Ulu Tanrı için özden yapılsın diye bir perdedir, çekmiştir. Gösterişçi kişi, geceleyin özü temiz kişiden ayrılır; gösterişçi, rezil-rüsvây olur-gider. Geceleyin herşey, geceyle örtülmüştür; gündüzün meydana çıkar. Gösteriş yapan, geceleyin rezil-rüsvây
olur; mâdemki der, kimsecikler görmüyor, kimin için kulluk edeceğim? Ona derler ki: Bir kişi var, o görüyor; fakat sen adam değilsin ki onu göresin. O görüyor ki herkes, onun kudret elindedir; bunalınca herkes onu çağırır; diş ağrıyınca, göz ağrıyınca, kulak ağrıyınca, bir suçla töhmetlenince, birşeyden korkunca, eminlikesenlik
kalmayınca herkes, gizlice onu çağırır; inanır-güvenir ki işitir-duyar, dilekleri verir. Kullar, her çeşit kazayı-belâyı gidermek, sağlıktan sağlığa kavuşmak için gizli-gizli sadaka verirler; inanırlar ki bu vergiyi alır, sadakayı kabul eder o. Fakat onlara sağlık-esenlik verdi mi, o kesin inanç gene gider de kuruntulara düşme çağı gelir-çatargene. Yârabbi derler, o ne haldi ki dos-doğru bir özle o zindanın bucağından seni çağırıyorduk; bin kere, bıkmadan-usanmadan "Kul hüvallahü" okuyup dua ediyorduk; dileklerimizi verdin,
şimdi zindandan dışardayız amma zindandayken nasıl muhtaçsak gene muhtacız sana; bizi şu karanlık dünya zindanından da kurtar; peygamberlerin ışıklı dünyasına ulaştır. Şimdi zindandan dışardayız amma zindandayken nasıl muhtaçsak gene muhtacız sana; bizi şu karanlık dünya zindanından da kurtar;
peygamberlerin ışıklı dünyasına ulaştır. Şimdi zindandan dışardayız, derdimiz yok; neden o öz doğruluğu yok bizde; neden o doğruluk gelmiyor bize? Acaba fayda eder mi, etmez mi diye binlerce hayâller, binlerce kuruntular kurmadayız; bu hayâlin, bu kuruntunun tesiri de binlerce usanç veriyor; nerde hayâlleri yakıp yandıran o kesin inanç? Tanrı, cevap verir de buyurur ki:
"Düşmanımı, düşmanınızı dost tutmayın" demiştim ya; sizin hayvanî nefsinizdir; size de düşmandır o, bana da. Bu düşmanı, daima savaşma zindanında hapsedin. Çünkü o zindanda oldukça, belâlara düştükçe, zahmetlere uğradıkça senin öz doğruluğun yüz gösterir, kuvvetlenir. Bin kere sınamışındır; diş ağrısından,
baş ağrısından, baş korkusundan öz doğruluğu beliriyor sende; peki, ne diye bedenine rahatlık verme kaydındasın; ne diye onu besleyip geliştirmeye koyulmuşsun? Bu ip-ucunu unutmayın; boyuna nefsi, dileğine erişmemiş bir halde tutun da ölümsüz dileğe ulaşın, karanlıklar zindanından kurtulun. "Nefsi, dileğinden alıkoyanın yurdu, gerçekten de cennettir."