Hadice
Thu 9 June 2011, 02:01 pm GMT +0200
1. Hadislerin Ezberlenmesi («Hıfz»)
Hadislerin yazıya geçirilmesi ile ilgili bir sonraki bahiste etraflıca izah edileceği gibi, başlangıçta, Kur'an'dan başka bir şeye düşkünlük gösterilmesi ve önce Allah Kelâmı Kur'ân'ın kendine has özellikleri ile müslümanlar tarafından bir iyice benimsenmesi için Hz. Peygamber, hadislerinin yazılmasına müsaade buyurmamıştır. Kur'ân âyetlerinin tâbi tutulduğu, yazdırma, ezberleme ve kontrol gibi resmi muamelelerin hadislere uygulanmasını uygun bulmamıştı. ,
Belki de bu ilk yıllarda ve hattâ Mekke Devrinde Hz. Peygamber'in açıklamalarının az ve günlük pratik hayatla ilgili olmayışları bunda etkili olmuştu. Daha açık bir ifade ile, Mekke Devrinin özellikle ilk yıllarında tevhid inancıyla ilgili âyetler nazil olmaktaydı. Mekke Toplumunun Allah inancı konusundaki yanlışları ortaya konulmaktaydı. Bu sebeple de Hz. Peygamber'e çok fazla açıklama görevi düşmemekteydi. O, daha çok inen âyetleri okuyarak insanları İslâm'a davet etmekteydi.
İslâm Sisteminin gerekleri daha sonraki yıllarda ve özellikle Medine Devrinde belirleneceği için açıklama ihtiyacı da daha çok o dönemde görülecekti. Bu sebeple hadislerin başlangıçta yazıya geçirilmesine gerek duyulmaması herhalde bu tabiî gelişme ile de yakından ilgilidir.
Burada şu noktaya da işaret etmek yerinde olacaktır: Kitâbetü'l-hadîs meselesini inceleyen eserler, hadisleri yazma izninin ilk kez ne zaman verildiğine dâir kesin ya da ihtimâli bir tarihten söz etmemektedirler. Bu da konuya ait tahminlerin sayısını çoğaltmakta ve fakat gücünü o nisbette zayıflatmaktadır.
Ayrıca, özellikle ilk yıllarda Müslümanlar arasında yazı yazmasını bilenlerin azlığı da dikkatte uzak tutulmaması gereken bir gerçektir. Netice olarak sahâbiler hadisleri;
a. Müşâfehe yoluyla (ağızdan),
b. Müşahede yoluyla (Hz. Peygamber'in fiil ve tasvibîerini görerek),
c. Sema'yoluyla (Hz. Peygamber'den duymuş ya da O'nun fiilerini görmüş bir başka sahâbîden işiterek) öğenebiliyorlardı. [8]Çünkü hepsinin, her zaman Hz. Peygamber ile birlikte bulunmaları mümkün değildi.
Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemeye alışmış bulunan sahâbîler, aşağıda bir kısmını özetleyeceğimiz sebeplere bağlı olarak hadisleri de ezberlemişlerdir. Ancak hemen belirtelim ki, bu sebepler, yazma izninden sonra da, hadislerin ezberlenmesinde etkili olmuşlardır. Bizim burada asıl temas etmek istediğimiz, hadislerin başlangıçta ve ilk iş olarak ezberlenmiş olmaları tarihî gerçeğidir. Bunun için de hadislerin intikalinda ilk merhale «Hadislerin Ezberlenmesi » olmaktadır.
Ashâb-ı Kirâm'ın Hadisleri Ezberleme Sebepleri
Şimdi gerek başlangıçta, gerekse yazma iznini takib eden yıllarda hadislerin sahâbîler tarafından ezberlenmesinin sebeplerine kısa kısa işaret edebiliriz. [9]
Herşeyden önce hadislerin, bir başka insan sözünde bulunması pek nâdir bir ifâde güzelliği ve özelliğine («üslûb ») sahip bulundukları ile ashâbm, oku-ma-yazma bilmeyen ümmî Arab Milletinden oldukları ve tabiî olarak, ümm-înin hafızasına güveneceği ve dayanacağı gerçekleri bir arada düşünülecek ve değerlendirilecek olursa, hadislerin ezberlenmesinin pek tabiî bir netice olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır.
Öte yandan, medeniyetin yoğunlaştırdığı sıkıntı ve problemlerden uzak, sade bir yaşayış da zihin berraklığı açısından oldukça önemli bir faktördü. Bu sebeple o günün insanları uzun hitabe ve şiirleri bir kez dinlemekle ezberleyebiliyorlardı.
Hadislerin gerek başlangıçta gerekse deha sonraki dönemlerde ezberlenmeşinin bir başka sebebi de dîni koruma ve yayma («tebliğ, davet») görev ve şuurunun o günün müslümanlarının zihinlerinde iyice yer etmiş olmasıydı. Zira onlar, mutlu geleceklerinin ancak İslâm sayesinde gerçekleşebileceğini iyice kavramışlardı. Nitekim Hz. Peygamber de, «sözümü dinleyip belleyen ve bellediklerini aynı şekilde başkalarına tebliğ edenlerin Allah yüzlerini ağartsın! »[10] buyurmuş, tebliğin önemli bir görev olduğunu duyurmuştu.
Hadisin ve sünnetin dindeki pek yüksek mevkii ve pratik değeri de ashabı her konuda Hz. Peygamber'i takip etmeye zorluyordu. Rasulullah'tan kaptıkları her kelime ve bilgi, onların âdeta beyinlerine ve iliklerine işliyordu. Onlar bu bilgileri amel ve uygulama olarak ortaya koyuyor, fiilen yaşıyorlardı. Bu fiilî durum ise, hiç şüphesiz, ezberlemeye vesile ve yardımcı, unutmaya da engel oluyordu. Çünkü sorumluluktan kurtulmanın olduğu kadar ilgiyi unutmamanın da en geçerli yolu onu yaşamaktı.
Hz. Peygamber, kendisinden sonra dînî tebliğ sorumluluğunu yüklenecek olan ashabı, bu büyük görevi başarı ile yapabilecek kıvama gelmeleri için hikmet ile eğitirdi. O'nun sözleri ne uzun ne de kısa olurdu, o, tane tane konuşurdu. O kadar ki, Hz. Aişe, «yanında bulunan herhangi bir kişi O'nun sözlerini kolaylıkla ezberi ey ebiîirdi.» [11] demektedir. Bâzan da hafızalarda iyice yer etmesi için Nebî (s.a.) sözünü üç kere tekrar ederdi. [12]
Birer paragraf halinde oldukça özetleyerek değindiğimiz bu ve bunlara ilâve edilebilecek daha başka sebepler, bilhassa başlangıçta hadislerin ezberlenmesinde büyük rol oynamışlardır. [13]
[8] Bilgi için bk. Ebu Zehv, el-Hadis ve'1-muhaddisun, s. 53.
[9] bk. Itr, Menhec, s. 37-39; Ebu Zehv, a.g.e., s. 65-79; Çakan, Anahatlarıyla Hadis, s. 100-104.
[10] Ebu Davud, üim 10; Tirmizî, ilim 7; tbn Mace, mukaddime 18; menâsik 76; Dârimi, mukaddime 24; Ahmcd b. Hanbel, I, 437; III, 225; IV, 80, 82; V, 183
[11] Buharî, menâkıb 23; Müslim, fedailu's-sahâbe 160.
[12] bk. Tirmizî, menâlab 9; Buhârî, ilim 30.
[13] Geniş bilgi için bk. Itr, Menhec, s. 37-39; Çakan, Anahatlarıyla Hadis, s. 100-103. Doç. Dr. İsmail Lütfi Çakar, Hadis Edebiyâtı, İfav Yayınları: 4-6.